29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 ‘KEMER SIKMAYA DEVAM EDİN’ MESAJI VEREN IMF BAŞKANI RODRIGO DE RATO: C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER AĞUSTOS CUMA Dalga Türkiye’yi vurdu IMF Başkanı Rato, Türkiye ekonomisinde yaşanan dalgalanmanın yarattığı YTL’deki değer kaybıyla birlikte enflasyonda zor bir tabloyla karşı karşıya kalındığına dikkat çekti. WASHINGTON (AA) Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Rodrigo De Rato, son aylarda ortaya çıkan küresel risklerin Türkiye’yi diğer gelişmekte olan piyasalardan daha fazla etkilediğini, ancak hükümetin ve Merkez Bankası’nın bu duruma karşı makroekonomik politikaları sıkılaştırarak doğru yanıt verdiğini söyledi. IMF İcra Direktörleri Kurulu’nun, 3. ve 4. gözden geçirme dönemlerini sonuçlandırarak 1.9 milyar dolar tutarındaki yeni kredi dilimini serbest bırakmasının ardından De Rato, Türkiye’deki ekonomik gelişmelerle ilgili bir değerlendirme yayımladı. Yüksek büyüme ve düşük enflasyon sağlayacak, piyasa beklentilerinde ‘ani’ değişikliklere yol açmayacak politikaların uygulanmasının sürdürülmesi gerektiğini belirten De Rato, ‘‘YTL’nin değerinde ulaşılan yeni seviyenin, cari açığın azalmasına katkıda bulunması beklenirken, daha zor bir enflasyon görünümü ortaya çıkarıyor’’ diye konuştu. ‘GÜVENLİK VANASI’ Bazı şokların, cari açığın genişlemesi ve enflasyonun yükselmesine yol açtığına işaret eden Rato, dalgalı kur rejimine bağlılığın, Türkiye açısından ‘‘güvenlik vanası’’ görevi yaptığını savundu. Hükümetin, borç oranlarını düşürmek, enflasyonla mücadeleyi canlandırmak ve cari açığı kontrol altına almak amacıyla mali politikaları sıkılaştırdığını hatırlatan De Rato, ‘‘Yeni kabul edilen idari ve emeklilik reformu yasalarının eşzamanlı olarak uygulanması, mali pozisyonun korunmasında kilit rol oynayacak. Gelir vergisi ve kurumlar vergisi rejimlerinin iyileştirilmesi ilkesine bağlılığı, memnuniyetle karşıladık. Ancak vergi yönetiminin güçlendirilmesi yönünde daha fazla çaba gerekiyor’’ dedi. Meslek Yarası ha anlaşılır, beklenen, insanı yaralamaktan çok bir yanı ile onurlandıran, iki kez Cumhuriyet’ten ayrılmamızdan daha incitici, insanı kendi kendi ile barışık kılamayan bir tabloydu bu. ??? Duygu açısından sonraki süreç de incitici, iç acıtıcı oldu. Televizyon, dergiler, toplantılar, köşe yazıları, kitaplar... İç içe çok yoğun bir üretim temposundan sonra enerjisini yaşatacak istediği gibi yeni iş ortamları bulamamıştı. Onuru kırılmıştı. Haksızlık, kullanılmışlık duygusu ister istemez canını yakıyordu. Moral bozukluğu, stresin, kanserin sinsice beynini sarmasında, en azından sağlık sorununun geç ayrımına varmasında katkısı olduğuna inanıyorum. Ölüm karşısında toplumsal duyarlılığımızı, ölene yönelik olumlu yaklaşım kültürümüzü hep sevmişimdir. İnsanların yaşarken değerlerinin bilinmeyip ölümlerinden sonra önemsenmeleri hüzün, acı verse bile. Çoğu yazar ve sanatçımızın ölümlerinin üzerine, yeni keşfedilmişçesine ürünlerinin ortaya çıkmasına, kitaplarının, eserlerinin değer kazanmasına, yeniden anlaşılmaya çalışılmaları, yeni kuşaklara ulaşmaları, ailelerini mutlu etmesi nedenleriyle olumlu bakarız. Kimi zaman da medya ve yayınevleri tarafından nasıl bir pazar, tüketim aracı olarak kullanıldıklarını görmek acı verir. Duygu, kadın hakları savaşımındaki üslubu ile kavganın tam ortasında en ön saflardayken feminist hareketin pek çok emekçisinden etkin, çok popüler, bir o kadar olumlu işlevsel olmuştu. Bir yandan da aynı ölçülerde popüler saldırıların hedef tahtasına konmuştu. Ödün vermeyen, kavgacı kimliğini besleyen, gücüne güç katan bir durumdu bu. Yıllarını kadın hakları savaşımına vermiş pek çok bilim kadını, örgüt liderinden etkin olması, iz bırakması da bundan. Haksız ölümüyle medyanın feminizmden femine kaymış medyatik kadın algılamasında bir düzeltmede işlevi olursa, ‘‘Yaşasaydı bu işe çok sevinirdi’’ demek istiyorum. Duygu’nun ölümünün kimi kilit noktalardaki yönetici, kraldan çok kralcı medya çalışanlarının, insanı, emeği, gazeteciliği yok sayan tavırlarında küçücük de olsa bir özeleştiriye, en azından vicdan azabına yol açmasını diliyorum. D INTERBRAND VE BUSINESS WEEK’İN EN İYİ GLOBAL FİRMAYI BELİRLEMEK İÇİN YAPTIĞI ARAŞTIRMAYA GÖRE: Dünyanın en değerli markası Coca Cola Ekonomi Servisi Dünyanın önde gelen marka danışmanlık firmalarından Interbrand ve BusinessWeek’in yaptığı araştırmaya göre, küresel marka değeri en yüksek firma Coca Cola oldu. Coca Cola’yı Microsoft ve IBM izledi. Marka değerini son bir yıl içerisinde en çok arttıran firma unvanını ise Google aldı. Interbrand ve Business Week’in en iyi 100 global firmayı belirlemek için yaptığı araştırma, markaların satışlara etkisini ölçerek bir değer belirlemeyi amaçlıyor. Google, 2005’te ilk kez girdiği listede bu yıl 24’üncülüğe tırmandı. Google’dan sonra marka değeri en çok yükselen firmalar ise yüzde 20 artışla Starbucks ve yüzde 18 artışla eBay oldu. ABD AÇIK ARA ÖNDE Değerli markaların ülkelere dağılımına bakıldığında ise açık ara ile ABD’nin önde gittiği görülüyor. İlk 100 firmanın 51’ini ABD’li firmalar oluştururken, onu 9 firma ile Almanya, 8’er firma ile de Japonya ve Fransa izledi. Listede İngiltere ve İsviçre 5, İtalya 4, Hollanda ve Güney Kore de 3’er firma ile yer aldı. Değerli markaların ülkelere dağılımında ABD 51 marka ile açık ara önde. Abdi İbrahim’e stratejik ortak Abdi İbrahim İlaç Sanayii, İtalyan RottaPharm ile stratejik ortaklık sözleşmesi imzaladı. Abdi İbrahim İlaç Sanayii’nden yapılan açıklamada, sözleşme kapsamında, RottaPharm’ın dermokozmetik, jinekolojik ve kardiyovasküler gruplarında yer alan toplam 11 ürününün, Abdi İbrahim İlaç Sanayii’nin ürün portföyüne dahil edileceği bildirildi. Abdi İbrahim İlaç Sanayii Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, anlaşma ile uluslararası pazarlarda sinerji yaratmayı hedeflediklerini belirtti. Barut, uluslararası işbirliklerinin ilaç sektöründeki güçlerini pekiştireceğini kaydetti. Verilen bilgiye göre, Türkiye pazarında Dona isimli ürünüyle tanınan RottaPharm’ın laboratuvarlarında elde edilmiş 3 bin civarında yeni molekülü ve 290 patenti bulunuyor. Hırvatistan’ın maması Türkiye’den Yerli kediköpek maması markası Goody, Hırvatistan’a ihraç edilmeye başlandı. Goody mamalarının yurtiçi ve yurtdışında tek dağıtıcısı olan Tropikal AŞ’den yapılan açıklamada, Goody’nin bu gelişme ile dışsatım gerçekleştirdiği ülke sayısının 6’ya ulaştığı bildirildi. Açıklamada, Tropikal AŞ’nin 2006 yılı sonuna kadar 1000 ton ihracat gerçekleştireceği, gelecek yıl 1500 tonun üzerinde ihracat gerçekleştirmeyi hedeflediği belirtildi. Yurtiçinde yüzde 15 pazar payına sahip olan Goody’nin, ihracat yaptığı ülkelerin sayısını arttırarak pazarını Avrupa genelinde daha da genişletmeyi hedeflediğine yer verilen açıklamada, iç pazarda yıl sonunda 4 bin ton satış hedeflendiği kaydedildi. uygu Asena’nın sinsice büyümüş tümörü ortaya çıktığında, içime yerleşen sızı ile birlikte önyargım hiç değişmedi. Bedenin duyarlılığı, çevre etkenleriyle birlikte kanser hastalıklarında yaşanan patlama, hâlâ belirli türler için tedavi şansının çok sınırlı olması... Hepsi tamam da... ‘‘Neden Duygu’yu buldu?’’ sorusuna tanıyanlarının çok net bir de yanıtı var: Zeynep Oral’ın yazısında boşu boşuna, ‘‘Artık seni kimse kıramaz, incitemez, hırpalayamaz, onca yıl didinip durdun, dinlenebilirsin..’’ dememiş. Nilgün Cerrahoğlu’nun aynı gün Zeynep’in ‘‘Meslek Yarası’’ kitabından yaptığı alıntıların, yorumun çok büyük anlamı var. Gazeteciliğin bir tüketim malı olması, gazetecilerin, hele de kıdemli kadınlarsa daha bir çabuk ‘‘dinozor’’ olarak dışlanmalarının payı var. Duygu gibi yaşamını üretmeye, üreterek kavgası ile var olmaya adamış bir insanın, birikiminin, üretim kapasitesinin zirvesinde üretim araçlarından koparılması yenilir yutulur bir iş mi? Duygu Asena, Zeynep Oral, Nilgün Cerrahoğlu, Zeynep Atikan, benim yaşıtlarım, meslekte ürettikleri, birikimleri ile kimlik kazanmış, medyatik deyimle de marka olmuş kadınlar, aynı tarihlerde arka arkaya işsiz kaldılar. Gazetecilik ölçüleri içinde mantığı, açıklaması yoktu. Medyanın tüketim kültüründe pek çok açıklaması olabilirdi... Örneğin kimi arkadaşlarımız yazdıklarıyla kimi siyasileri, yolsuzlukları, çirkinlikleri ile göze batar boyutlarda teşhir etmişlerdi. Kimilerinin savundukları değerlerin modası geçmişti. Ciddi ciddi kadın hakları, kültür, siyaset yazılarının popülaritesi kalmamıştı. Çıtır ve de güzel, genç kadınlarımız özel, hatta seks yaşamlarının tüm ayrıntıları, mankenlerimize taş çıkaran fizikleriyle ilgi odağı olmuşlardı. Kültür ve sanatla, popüler kültür, sanat algılaması arasındaki uçurum da çok büyümüştü.. DoğuBatı kadın dayanışması etkinlikleri için hep birlikte yollara düşmüştük. Toplu çıkarmalar öylesine içimize oturmuştu ki... Ağırlıklı konuşma gündemimiz gördüklerimizden, yaşadıklarımızdan, medya dedikodularına akıp gidiyordu... Hiç kimse, hiç hak etmedikleri istiskal biçimi ile işten atılmanın kırıklığını içinden atamamıştı. Bizim bildik siyasi boyutları içinde açıklanması da Microsoft cezadan kurtulma peşinde BRÜKSEL (AA) AB’nin yeni para cezalarından kurtulmak isteyen yazılım devi Microsoft, hazırladığı teknik dokümantasyonu AB Komisyonu’na sundu. AB Komisyonu Sözcüsü Michael Mann, Microsoft’un kendilerine yeni ulaştırdığı dosyayı incelediklerini belirterek yeni para cezalarına gerek olup olmadığı ya da bunun miktarı konusunda şimdilik bir şey söyleyemeyeceğini belirtti. AB Komisyonu, Microsoft hakkında rekabet soruşturmasını Aralık 1998’de Sun Microsystems’in şikâyeti üzerine başlatmıştı. AB Komisyonu, gerekli adımları atmayan Microsoft’u, Mart 2004’te 497 milyon Avro’luk rekor para cezasına çarptırdı. AB Komisyonu tarafından 12 Temmuz’da 280.5 milyon Avro’luk para cezasına çarptırılan Microsoft, gerekli adımları atmaması durumunda ağustos ayından itibaren günlük 3 milyon Avro’ya kadar yeni para cezalarıyla karşılaşacağı konusunda uyarılmıştı. Z am çıkmasına çıktı da..! Altek Alarko Elektrik ve Akenerji Elektrik Üretim AŞ’nin üretimi durdurma kararıyla başlayan ‘‘şalter indirme eylemi’’ bitti mi, orası meçhul! Ne de olsa hükümetin karşısındaki gariban öğretmen, işçi değil ki biber gazı sıkıp sustursun. Elektrik üretiminin yüzde 20’sini gerçekleştiren özel sektör ve elinde hiçbir silahın boy ölçüşemeyeceği ‘‘şalter’’i var! 27 Temmuz’daki Elektrik Zirvesi’nden zam kararının çıkması, üreticinin elindeki silahı iyi kullandığını gösteriyor. Malum, özel sektör elektrik üreticisi ve otoprodüktörlerinin isteği, doğalgaz fiyatları arttığı için kâr marjlarındaki erimeyi durdurmaktı. Bunun için de AKP Hükümeti’nden ‘‘Yüzde 2’lik TRT payı, doğalgaz ve ÖTV, sistem kullanım bedellerinin indirilmesini’’ talep etmişti. Aslında özel sektör üreticisi haklıydı. Son iki yılda doğalgaz fiyatları metreküp başına 10.5 cent artıp elektrik üretim maliyetlerindeki payı yüzde GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Elektrik Zirvesi’nden Zam Çıktı! ticaretini yapıyor! Sakı ola ki ‘‘Böyle çıkarcılara AKP n’apsın!’’ demeyin. Çünkü AKP, enflasyonu düşük tutmak için elektriğe zam yapmazken özel kesim elektrik üreticisine ucuz elektrik satarak hem destekleme yapmış oluyor, hem de hiçbir muhalefetle karşılaşmadan elektrik üretimini piyasalaştırıyor. Hâlâ ‘‘Nasıl’’ diye soruyorsanız, yukarıdaki öyküyü bir daha okuyun. Bugünkü Ali BabacanKemal UnakıtanAbdüllatif ŞenerHilmi Güler mini zirvesi sonrasında elektrik üreticisinin elindeki silahın gücü daha da netleşecek. Zira 27 Temmuz’daki büyük zirveden zam kararının yanı sıra; EÜAŞ’a ait 300 megavatın altındaki santralların özelleştirme idaresine devri; 43’e çıkmıştı. Bu da sektörün yüzde 20 civarındaki kâr beklentisini kırmıştı. Aynı fotoğrafa biraz daha yakından baktığınızda ise görüntü bu kadar masum değil. Malum, her sektörde olduğu gibi özel kesim elektrik üreticisinin de hedefi, kârını en çoğa çıkartmak! Bizim ülkede de elektrik saat 22.00’den sonra ucuz. Yani, şirket için 22.00’den sonra elektrik üretmektense devletten alıp tüketiciye satmak daha kârlı! Kaldı ki otoprodüktör dediğimiz, kendi elektriğini kendi üreten firmalar, üretimin neredeyse tamamını doğalgaz kullanarak gerçekleştiriyor. Doğalgaz fiyatlarına zam geldikçe maliyetleri yükseldiğinden, onlar da daha ucuz olan kamu elektriğinin Santralların amortisman, maliyetlerin sağlıklı analizi, kalem kalem ayrılması, serbest tüketici limitlerinin indirilmesi gibi konuların özel sektör tarafından 1 Eylül’e kadar incelenerek raporlandırılması; Dengeleme Uzlaştırma Yönetmeliği’nin (DUY) 1 Ağustos’a kadar uygulanması; 20 elektrik dağıtım bölgesinin 2010 yılına kadar uygulanacak tarife teklifleriyle ilgili kararları da çıktı. Böylelikle elektrik özelleştirmelerinde ilk adım atılmış oldu. Kısacası, Elektrik Zirvesi’nden çıkan zam kararı, sektörün maliyet artışı sorununu çözmesine çözdü ama AKP Hükümeti’nin sektör üzerindeki gücünü yitirdiğini de gösterdi. AKP’li milletvekilleri bu durumu içlerine nasıl sindirir bilmem ama Türkiye’ye kaldıramayacağı kadar ağır bir fatura yüklemenin vebalini hep taşıyacakları kesin. turkmini?superonline.com www.turkelminibas.net G KORE’DEN DE ÇEKİLDİ Wal Mart Almanya’da pes etti Ekonomi Servisi Dünyanın en büyük perakendecisi olan WalMart, beklenen performansı gösteremeyen Almanya’daki mağazalarını, ülkenin en büyüğü olan Metro’ya satma kararı aldı. Almanya pazarına 1998 yılında giren fakat sıkı çalışma ve ticaret kuralları yanında pazardaki çok sert rekabet ve tüketici harcamalarının düşük kalması nedeniyle çekilme kararı alan WalMart’ın Başkan Yardımcısı Michael Duke, Almanya’da iş yapmanın ve büyümenin kendileri için zor olduğunu söyledi. Almanya’da toplam 85 mağazası bulunan WalMart’ın bu ülkedeki vergi öncesi zararı 1 milyar dolar olarak gerçekleşti. WalMart, mayıs ayı sonunda da yerel rakiplerle aşırı rekabet baskısından bunalarak Güney Kore pazarından çıkma kararı almıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle