Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 GÜNCEL C haberlerin devamı AĞUSTOS CUMA Türkiye’ye yabancı ilgisi Baştarafı 1. Sayfa’da Van ve Siirt’te taşınmaz almadı. Gözde ilçeler: Yabancıların taşınmaz edindikleri ilçelerin illere göre dağılımına bakıldığında; Mersin, İstanbul, Kocaeli ve Muğla illerinin tüm ilçelerinde (il merkezleri dahil) ve ayrıca İzmir’de yüzde 93, Hatay’da yüzde 92, Yalova’da yüzde 83, Edirne ve Tekirdağ’da yüzde 78, Bursa’da yüzde 76, Antalya’da yüzde 73 ve Adana’da yüzde 69 oranında dağılım olduğu görülüyor. Taşınmaza en çok para yatıranlar: 2003’te çıkarılan yasadan sonra Türkiye’de taşınmaza en fazla para yatıranların başında İngilizler geliyor. Tapu kayıtlarına göre İngilizler 131 milyon 283 bin 764 dolar tutarında 1 milyon 604 bin 318 metrekarelik taşınmaz alırken Alman yurttaşları 2 milyon 387 bin 171 metrekare için 34 milyon 962 bin, İrlandalılar 215 bin 637 metrekarelik taşınmaz için 15 milyon 886 bin dolar ödedi. AB’deki sınırlamalar: Yabancıların ülkelerinde taşınmaz edinmelerinin neden olabileceği sakıncaları önlemek için AB’ye yeni katılan bazı ülkeler; daha müzakerelerin başlangıcında, tarımsal arazi ile ikinci yerleşim yeri edinme açılarından bazı ayrıcalıklar istediler ve bunlar kabul edildi.Çek Cumhuriyeti, ikinci yerleşim yeri satın alınması konusunda 5 yıllık, tarım ve orman arazisi satın alınması konusunda 7 yıllık; Macaristan, 2. yerleşim yeri satın alınması konusunda 4 yıllık, tarım arazisi satın alınması hususunda 3 yıllık; Slovakya, 2. yerleşim yeri satın alınması konusunda 3 yıllık; Güney Kıbrıs, 2. yerleşim yeri satın alınması konusunda 5 yıllık; Polonya, 2. yerleşim yeri satın alınması konusunda 5 yıllık, tarım arazisi alınması konusunda ise 18 yıllık geçiş sürecini devreye soktu. MÜLKİYET EDİNİMİ... Bina dışında mülkiyet edinimi: İkili anlaşmalar çerçevesinde ülkemizde sadece bina mülkiyeti edinebilen 26 ülkeden 16’sının vatandaşlarının, bina dışında taşınmaz da edindikleri saptandı. Buna göre bina dışında mülkiyet edinimi yasak olan Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Bulgaristan, Gürcistan, Kazakistan, Makedonya, Mısır, Moldova, Özbekistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Slovenya, Türkmenistan, Ukrayna ve Ürdün yurttaşı 450 kişinin, toplam yüzölçümü 3 milyon 54 bin 470 metrekare olan bağbahçe, arazi ve arsa olmak üzere 510 taşınmaz edindiği belirlendi. Ülke tercihleri: Türkiye’de toplam 27 ilde 2 milyon 821 bin metrekarelik taşınmaz edinen Amerikalıların tercihi yüzde 72.7 ile Hatay oldu. Fransızlar, Ceyhan, Çeşme ve Bornova’da taşınmaz aldı. Yunan hükümetinin 1939’da aldığı karar ile sahil bölgelerinde yabancılara taşınmaz satışı yasaklanırken Türkiye bu kapıyı açık tuttuğu için Türk asıllı olmayan Yunan uyruklular 19401960 yılları arasında taşınmaz edindiler. Yunanlılar ağırlıklı olarak İstanbul/Adalar, Bozcaada, Çeşme ve İskenderun’da taşınmaz sahibi oldular. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Çankaya’nın Kararlı Tutumu Üretici Ayağa Kalkarsa H ükümetin kafası mı karışık, yoksa önemli konularda devletin yıllardır belli bir düzende yürüyen işlevini, kendine özgü görüşlerle yeniden biçimlendirmek ve sonuçlandırmak istediği için mi çarpık, çapraşık gelişmeler izleniyor? Gazeteler Genelkurmay Başkanlığı’ndaki nöbet değişiminin ilk kez bugüne değin görülmedik bir yöntemle sonuca bağlanmasını manşetlere aldılar.30 Ağustos’ta emekliye ayrılacak olan Orgeneral Özkök’ün yerine Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlenmesi beklenen KK Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı atayan kararnamenin... ‘‘Teamüllerin dışına çıkılarak’’ YAŞ’tan önce hazırlanıp Cumhurbaşkanı Sezer’in onayına sunulması, olumlu, ama biraz da şaşkınlıkla karşılandı. Bu sonuçla birlikte yaygınlaşan çeşitli olasılıklar, söylentiler, savlar, senaryolar adeta çok bilinmeyenli bir denklem gibi. Oysa durum acaba böyle mi? Açığa çıkan sonuca ve önceki gelişmelerin içeriğine bakalım: Kamuoyu aylardır, TSK’deki teamüller gereği Genelkurmay Başkanlığı’na gelmesi beklenen Org. Büyükanıt’ın üzerinde ‘‘belirli kaynakların’’ düzenlediği oyunları izledi. Orgeneralle ilgili kimi savlar yaygınlaştırıldı. Kimileri internet sitelerinde yer aldı. Edepsizliğin doruğuna tırmanan, daha çok dincilerin elinden çıkması olası internet mesajları, alçakça iftiralar izlendi. Hukuksal saldırı Şemdinli davası ile yapıldı. Hükümetin (RTE’nin) ‘‘şiir gibi geçindiği’’ Org. Özkök’ten sonra kimi açıklamalarıyla (örneğin hükümetin bir dış politikası olmadığını söyleyen) Org. Büyükanıt’ı Genelkurmay Başkanlığı’na getirmek istemediği yoğunluk kazandı. Bu eğilimi hükümete yakın çevreler yayarken, hükümet (itiraf anlamına gelen) suskunluğunu korudu. ??? Genelkurmay’daki nöbet değişimini hükümet koşulunda çözmeye yönelik arayışlar, devletle ilgili, devlet içindeki gelişmeleri günü gününe özenle izleyen Cumhurbaşkanı Sezer’in dikkatinden kaçabilir miydi? Elbette hayır! TSK’yi teamüller dışına çıkaracak bir uygulamaya Cumhurbaşkanımızın evet demesi olanaklı mıydı? Kesinlikle hayır! Atamayla ilgili Org. Hilmi Özkök’ün söylediği ‘‘kolektif aklın’’ oluşmasını Cumhurbaşkanımız sağladı. Devleti bilen Cumhurbaşkanımızın, herhangi bir iktidarın, bir parti hükümetinin, (ve hatta dinci emelleri bilinen) bir iktidarın... Genelkurmay (asker) üzerindeki oyunlarını engellemekte bir numaralı etken olduğunu son kararname olayı kanıtladı. Hükümet, Org. Büyükanıt’ın kararnamesini Askeri Şura’dan önce alelacele Köşk’e neden gönderdi? Hükümetin bu kararı, TSK’ye özgü teamüllere uymak, hayâsız söylentilerin bir an önce önünü almak gibi erdemli ve içten düşünceden mi kaynaklanıyor? Hayır! Bugün her çevrede olumlu karşılanan bu sonuç: Cumhurbaşkanı Sezer’in; daha önceki günler ilgili asker, sivilçevrelere açıkladığı... ... Askeri Şura kararlarını imzalamadan önce ve hatta Askeri Şura kararlarını imzalayabilmesi için... Org. Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı kararnamesini önünde görmeyi içeren, aylarca önce saptadığı kararlı tutumunun eseri. Sezer’in kararlı tutumu, hükümeti kararnameyi bir an önce Bakanlar Kurulu’ndan geçirip, Askeri Şura toplantılarından önce Köşk’e göndermeye sevk etti. Zorladı. Köşk, Orgeneral Büyükanıt üzerine kurgulanmaya ve sonra gerçekleştirilmeye çalışılan oyunu, senaryoyu böylece bir darbede sildi attı. Devlet, devlet olduğunu kanıtladı. T Castro’dan geçici yetki devri Dış Haberler Servisi Küba Devlet Başkanı Fidel Castro, sağlık sorunları nedeniyle yetkilerini geçici olarak kardeşi Raul Castro Ruz’a devretti. Castro, yönetsel ve askeri yetkilerini Raul Castro’ya devrederken eğitim, sağlık ve enerji alanlarında yürütülen programlarla ilgili görevleri için de üst düzey parti yöneticileri ve bakanları görevlendirdi. Castro’nun, sözcüsü Varlos Valenciaga tarafından Küba devlet televizyonundan okunan açıklamasında, midebağırsak kanaması nedeniyle ameliyat olduğu ve birkaç hafta dinlenmesi gerektiği belirtildi. Castro, geçen günlerde Arjantin’de katıldığı MERCOSUR toplantısının Halkların Zirvesi başlıklı kapanış toplantısı ve Che’nin çocukluğunu geçirdiği Altagracia ziyareti, ardından 26 Temmuz Moncada baskınının yıldönümü nedeniyle Küba içinde yaptığı gezilerin yoğunluğu yüzünden sağlığının etkilendiğini belirtti. Castro’nun ‘‘ülkenin ABD tehdidi altında olması nedeniyle’’ kendisinin yerine kimlerin vekâlet edeceğini açıkladığı 31 Temmuz tarihli ve imzasının bulunduğu metin de TV’de görüntülendi. Küba lideri ayrıca, 80. doğum günü için önümüzdeki günlerde yapılacak kutlamaların, Küba Devrimci Silahlı Kuvvetleri’nin kuruluşunun 50. yıldönümü olan 2 Aralık’a kadar ertelenmesini istedi. 13 Ağustos’ta 80 yaşına basacak olan Castro, birkaç gün önce yaptığı konuşmada kendisini çok iyi hissettiğini söylemiş ve alaylı bir dille ABD’ye atıfta bulunarak ‘‘kuzeydeki komşucuğumuz (ABD) kaygılanmasın. 100 yaşına dek görevde kalma niyetinde değilim’’ demişti. Küba devlet başkanı, 1959’da gerçekleşen devrimden bu yana ilk kez yetkilerini devrediyor. Fidel Castro’nun hastalandığı haberinin ürk çiftçisi sabırlıdır. Kanaatkârdır. Toprak gibidir; almaktan çok vermek üzerine kuruludur yaşamı. Bir başka gözle, Türk insanı şöyle tarif edilir: Türk köylüsüyle konuşmak istiyorsan, tuttuğu sigarayı al... Kentlisiyle konuşmak istiyorsan, bir sigara tut! Türk çiftçisi siyasilere öfkelense bile sesini pek yükseltmez. Sandığı bekler! Ama bıçak kemiğe dayanırsa tarladan meydana koşar! 1980 öncesinde bunun pek çok örneği vardı. Türkiye’nin hemen her bölgesinde, üretici mitingleri yapılırdı. Ege’de tütün, Karadeniz’de fındık, Orta Anadolu’da pancar, Doğu’da toprak mitingleri Türkiye’nin siyasi yapısının şekillenmesinde de üretici olmuş eylemlerdir. Son on yıllardaki genel donukluktan üretici de payını aldı. Zarar da etse, ‘‘Seneye inşallah’’ dedi. Siyasetçileri seçimden seçime görmeye de alıştı... IMF politikalarıyla birlikte üretmekten çok üretmemeye para vermeyi öngören modeli de yadırgadı, ama ‘‘Devletimiz böyle düşündüyse bir bildiği vardır’’ deyip tamam dedi... ??? Ordu’da düzenlenen fındık mitingi, yeni bir durumun başlangıcı olarak görünüyor. Öyle anlaşılıyor ki, artık bıçak kemiğe dayandı, kemiğe girdi, öteki tarafa geçmek üzere! Başbakan Erdoğan, fındık fiyatları için ciddi bir istikrar unsuru. Ne zaman fındık üretim bölgelerine gitse fiyatları düşürüp geliyor! İlk gidişinde fındığın kilosu 7 YTL idi. İkinci gidişinde başarıyla 4 YTL’ye düşürdü. Son gidişinde 2.5 YTL’ye kadar indirdi. Eğer bir Karadeniz seferi daha yaparsa fiyatları kuruşa indirip dönecek! Mübarek borsa düzenleyicisi! Türkiye geçen dönemlerde de krizlere girdi, IMF kıskaçlarında kıvrandı, ama hükümetler hiç bugünkü kadar üreticiyi ezmedi. Hatta yerine göre, IMF’ye rağmen üreticiyi bir ölçüde olsa rahatlatacak adımlar attı. Atmak da zorundaydılar, çünkü az ötede sandık duruyordu! Seçim meydanlarını boş sanan AKP, üretici sorunlarını hiç ciddiye almadı. Seçime az kala bir parmak bal çalarım, olur biter diye düşündü. Fındık mitingi işin bu kadar kolay olmadığını gösteriyor. Karadeniz gibi, kentlere ulaşmanın Türkiye’nin öteki bölgelerinden çok daha zor olduğu bir yerde, köylüler ‘‘Haydi uşaklar mitinge’’ deyip köyü toplu halde boşaltabiliyorsa, burada durup düşünülmesi gereken bir durum var demektir. Bir umut var demektir! TBMM’de de milletvekilleri yoktu, ama üretici vekilleri vardı. Manisa bölgesinden bir grup üretici; patlıcanı, üzümü, domatesi, kavunu, biberi aldı, Meclis’in önüne döktü... Karadeniz’den Ege’ye üretici gözünü Ankara’ya dikmiş, soruyor: Bu hükümet kimin hükümeti? ??? Geçen aylarda bir Karadeniz kentindeki panel sonrası Ankara’ya dönerken dağ başındaki bir kahvede köylülerle sohbet ettim. Biri sordu: Burası neresi biliyor musun? İkram ettikleri çayın tadı damaklarımda, doğallıkla mırıldandım: Karadeniz... ‘‘Yoook’’ dedi, devam etti: ‘‘Kardeşim burası, doğunun doğusu... Eğer, Karadeniz’le ilgili bir şey yazacaksan, böyle yaz. Bu bölgeye ne yatırım yapılır, ne fabrika kurulur, ne teşvik verilir... Üretiriz, o da para etmez!’’ Son olarak fındık mitinginde adı çok geçen Zapsu’yu selamlayalım. Kendileri yurtdışındaymış, hangi ü lkede olduğu bilinmiyormuş. Bizce memleketindedir! ankcum?cumhuriyet.com.tr Bu ay 80 yaşına basacak olan Fidel Castro, yönetsel ve askeri yetkilerini Raul Castro’ya devretti. ardından iki milyon nüfuslu Havana’nın sokaklarında olağanüstü bir durum gözlenmedi. Kent sakinlerinin Castro’nun sağlığıyla ilgili daha fazla bilgi edinmek istedikleri ve meraklı bir bekleyiş içinde oldukları belirtildi. Kübalıların liderlerini TV’de görememeleri nedeniyle durumunun ağır olduğunu düşündükleri kaydedildi. ABD’nin Miami kentinde ise Küba devrimi karşıtları, Castro’nun ameliyat edildiği haberlerini sokaklarda eğlenerek ve havai fişekler atarak karşıladılar. Vietnam’ı ziyaret etmekte olan Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, Fidel Castro’nun bir an önce iyileşmesi dileklerini iletti. Chavez, ‘‘Devlet Başkanı Fidel Castro’nun, her zaman bizimle olması için, tüm kalbimizle en kısa zamanda hızla iyileşmesini istiyoruz’’ dedi. Venezüellalı yetkililerin Havana ile bağlantı kurduğunu anlatan Chavez, doktorların Castro’ya birkaç hafta süreyle istirahat verdiğini belirtti. ABD yönetimi ise Castro’nun sağlık durumuna ilişkin haberlerle ilgili yorum yapmadı. Beyaz Saray sözcüsü Peter Watkins, ‘‘Durumu izliyoruz. Küba’nın özgür olacağı gün için çalışmayı sürdürüyoruz’’ dedi. PKK bürosu kapatılacak WASHINGTON (ANKA) Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, PKK ile mücadele konusunda ciddi olduklarını belirterek terör örgütünün Bağdat’taki bürosunun ‘‘hemen’’ kapatılacağını söyledi. Buna karşın Zebari, Türkiye’nin Kuzey Irak’a sınır ötesi harekâtının Irak hükümeti veya Washington için kabul edilemez olduğunu da vurguladı. Mesud Barzani’nin liderliğindeki KDP’nin önde gelen isimlerinden Zebari, Washington Times gazetesinin köşe yazarı Tülin Daloğlu’nun sorularına verdiği yanıtlarda, PKK’nin Iraklı olmadığını, Irak’ta faaliyet gösteremeyeceğini söyledi. Zebari, ‘‘Türk hükümeti ile tüm bu konuları çok ayrıntılı bir biçimde görüştük. Türkiye, ABD, Irak ve Kürt bölgesel hükümetinin bir üyesi ile üçlü komiteyi canlandırmayı önerdim’’ dedi. ‘MÜCADELE KONUSUNDA CİDDİYİZ’ ‘‘Öcalan Stratejik Etüdleri’’ olarak adlandırılan PKK’nin Bağdat’taki bürosunun ‘‘hemen’’ kapatılacağını anlatan Zebari, PKK ile ittifak yapan siyasi partilerin Erbil ve Süleymaniye’deki bürolarının da kapatılacağını kaydetti. Zebari şöyle devam etti: ‘‘Her şeyden önce Iraklı değiller. İkincisi, burası onların faaliyet göstereceği veya lobicilik yapacağı yer değil. Üçüncüsü, Barzani ve Talabani tarafından onlara verilen ve PKK’den çatışmayı durdurmasını isteyen bir mesaj iletildi. Bu önlemlerin, bizim PKK ile mücadelede ciddi olduğumuz konusunda herkesi ikna edeceğine inanıyoruz.’’ ‘MÜDAHALE KABUL EDİLEMEZ’ ABD Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Danışman Stephen Hadley ile geçen hafta yaptığı görüşmede PKK sorununu dile getirdiğini belirten Zebari, PKK’nin saldırılarındaki son tırmanışın Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalardan sonra meydana geldiğini vurgularken ‘‘Irak’taki tek güvenli yer Irak Kürdistanı’’ ifadesini kullandı. ‘‘Bağımsız bir Kürdistan’’ın peşinde olmadıklarını öne süren Zebari, Ankara ile üzerinde anlaşmaya vardıkları önlemleri alma konusundaki taahhütlerinin sürdüğünü söyledi. Zebari, ‘‘Türk müdahalesi Irak hükümeti veya ABD hükümeti için kabul edilemez, çünkü bu açık biçimde barışçıl ve demokratik Irak için tüm şansları zedeler’’ ifadesini kullandı. ‘Kendin dağıt’ sözü müdürü görevden etti Baştafrafı 1. Sayfa’da dia edildi. Fatsa ise olaylar sırasında Güler ile konuştuğunu kabul ederken tartışan kişinin kendisi olup olmadığı konusunda net yanıt vermedi. Fatsa yaptığı açıklamada, yolun 10 saat kapandığını, hastaların hastaneye götürülemediğini, denizde boğulan iki kişinin ambulansla yolda kaldığını söyledi. Fatsa, şöyle devam etti: ‘‘Ordu yasadışı örgütlerin eylem alanı şeklinde gündeme geldi. Buna sebebiyet verenler bunun hukuki ve vicdani sorumluluğunu taşıyacaktır. Asayişten sorumlu kişi ‘gel sen yap’ gibi bir üslup kullanıyor. Bu, eylemcilere dönük bir zaaftır. Eylemcilerin elini güçlendirdi.’’ Milletvekiliyle tartışmasının ardından merkeze çekilen Rıdvan Güler, 12 Eylül döneminin ‘‘ünlü’’ DAL grubunda yer almıştı. Rıdvan Güler o dönemde başkomiser yardımcısı ve sorgu timi amiri olarak görev yapıyordu. Aynı dönemde Kemal Yazıcıoğlu da başkomiser olarak grupta bulunuyordu. Yeni harita doğuyor Baştafrafı 1. Sayfa’da amaçları doğrultusunda ortak hedefler yer alıyor. Belgenin giriş cümlesinde bu duruma açık bir biçimde vurgu yapılıyor. Bir anlamda ‘‘BOP’un uygulama metni’’ olarak da nitelendirilen belgenin giriş cümlesi şöyle: ‘‘Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin belirleyici unsurları; güçlü dostluk bağları, ittifak, karşılıklı güven ve vizyon birliğidir. Bölgesel ve küresel hedeflerimiz bağlamında aynı değerler ve idealler bütününü paylaşıyoruz. Bunlar barış, demokrasi, özgürlük ve refahın geliştirilmesidir. Bu nedenle, Türkiye ve ABD, birlikte çaba harcamalarını gerekli kılan ortak sınamalar ve fırsatlarla karşı karşıyadır.’’ Belgenin ortak hedeflerinin ilkinde BOP’un amaçlarına doğrudan atıfta bulunuluyor. İfadede, ‘‘Geniş Ortadoğu’da barış ve istikrarın demokrasi yoluyla yaygınlaştırılması amacı’’ dile getiriliyor. Vizyon belgesinde ayrıca Ortadoğu’nun tamamını yakından ilgilendiren, Arapİsrail ihtilafının çözülmesinin Türkiye’yi de doğrudan ilgilendirdiğine vurgu yapılarak ‘‘Arapİsrail ihtilafının kalıcı çözümüne yönelik uluslararası çabaların desteklenmesi’’ cümlesine yer veriliyor. Lübnan krizi başlamadan çok kısa süre önce onaylanan belgede, ‘‘uluslararası sınamalara ve ortak endişe kaynağı olan krizlere çözüm bulunmasında etkin, çok taraflı çabaların birlikte teşvik edilmesi’’ gerektiğine dikkat çekiliyor. BOP ve Stratejik Vizyon Belgeleri’nin ardından ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın ‘‘Yeni bir Ortadoğu’nun zamanı geldi’’ açıklamasını yapması dikkat çekti. BOP’un eşbaşkanlığını ABD ve Yemen ile birlikte yürüten Türkiye’nin, Stratejik Vizyon Belgesi’ndeki bağlayıcı ifadeler nedeniyle ‘‘Yeni Ortadoğu’nun oluşturulmasında’’ önemli roller almak durumunda kalacağı belirtiliyor.