29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 FEMİNİZMİN SİMGESİYDİ C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ AĞUSTOS CUMA Duygu Asena’yı yitirdik 19 Nisan 1946’da İstanbul’da doğan Duygu Asena, Hürriyet gazetesi Kelebek ekinde yazmaya başladığı 1972 yılında ‘‘Şirin’’ imzasını kullandı. Atatürk’ün yaveri, CHP milletvekillerinden Ali Şevket Öndersev’in torunu olan Duygu Asena, Kadıköy Özel Kız Koleji’ni ve İstanbul Üniversitesi Pedagoji Bölümü’nü bitirdi.‘‘Kadınca’’ (1978), ‘‘Onyedi’’, ‘‘Ev Kadını’’, ‘‘Bella’’, ‘‘Kim’’, ‘‘Negatif’’ dergilerini yönetti. 1987 yılında yayımladığı ‘‘Kadının Adı Yok’’ kitabı bir yıl içinde 40 baskı yaptı. 1998’de müstehcen bulunarak yasaklanan kitabın yayınına iki yıl süren dava sonucunda tekrar izin verildi. Roman, yönetmen Atıf Yılmaz tarafından da filme alındı. 53. baskısına ulaşan Kadının Adı Yok, Avrupa ülkelerinde de yayımlandı. İstanbul Haber Servisi İki yıldır beyin tömürü nedeniyle tedavi görmekte olan gazeteciyazar Duygu Asena, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Asena için Vatan Gazetesi ve Atatürk Kültür Merkezi’nde törenler düzenlendi. Duygu Asena, öğle vakti Teşvikiye Camii’nde kılınacak namazın ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Asena, 1987 yılında yayımladığı ‘Kadının Adı Yok’ kitabıyla Türkiye’de kadının toplumda ve ailedeki durumuna ilişkin saptamalarıyla tartışmalara neden olmuş, kitap satış rekoru kırmıştı. Asena, Cumhuriyet gazetesinde de bir süre yazılar yazmıştı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, Duygu Asena’nın özellikle kadın sorunları konusunda simgeleşmiş ve akla ilk gelen gazetecilerden biri olduğunu, ölümüyle basın dünyasında doldurulması zor bir boşluğun daha oluştuğunu söyledi. Perşembe günü ani solunum sıkıntısı ve yüksek ateşle Amerikan Hastanesi’ne kaldırılan Asena’nın doktoru ve yakın arkadaşı, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Fidan Baturalp, ‘‘Duygu Asena, pazar sabahı saat 04.45’te solunum durması nedeniyle tedavi görmekte olduğu yoğun bakım ünitesinde vefat etti’’ dedi. ‘O 4 AY DEĞİL 2 YIL DAYANDI’ Dr. Baturalp, hastanede yaptığı açıklamada, Asena ile dostluklarının on yıl öncesinden başladığını belirterek ‘‘Duygu Asena hastalığının başladığı andan itibaren beyin tümörünün tehlikesini biliyordu. Bu hastalık sonucu dört ay dayanabilirdi ama o iki yıl dayandı ve umudunu hiçbir zaman kaybetmedi. Duygu, hastalığı ile ilgili her zaman pozitif düşündü’’ diye konuştu. Yazar ve kadın hakları savunucusu Duygu Asena’nın ölümüne uluslararası haber ajanslarından AP de bülteninde yer verdi. Ajans haberi duyururken, Asena’nın kadın hakları, cinsellik ve kadınların dayak yemesi konusunda Türkiye’de tabulara karşı çıkan ilk yazar olduğu yorumunu yaptı. Asena’nın kadınlara, ‘‘Etraflarındaki çemberi kırmaları, eşit haklar elde edebilmeleri ve özgür olabilmeleri için ilk adım olarak bir iş elde etmeleri çağrısı yaptığını’’ kaydeden ajans, yazarın, ‘‘Çok uzun bir yol katettik, ancak önümüzde henüz uzun bir yol daha var’’ ifadesini de anımsattı. ABLASI İNCI ASENA Duygu Asena’nın ölüm haberi üzerine dostları, ablası yazar İnci Asena’nın evine giderek acısını paylaştı. İnci Asena, kızkardeşi Duygu için geçen yıl yazdığı ‘‘Birimizden Birinin’’ adlı şiiri okuyarak ziyaretçileri gözyaşlarına boğdu. Gazetemiz yazarlarından Oral Çalışlar da Duygu Asena ile kadınerkek eşitliği ve toplumsal konularda aynı duyarlılığı paylaştıklarını söyleyerek ‘‘Hastalığını öğrendiğinde bu hastalığın romanını yazacağını söyledi’’ dedi. Gazeteciyazar İpek Çalışlar ise şunları söyledi: ‘‘Duygu, kadınerkek eşitliği, demokrasi ve özgürlük duygusu gibiydi. Beni hiç şaşırtmadı. Birlikte çalıştığımız dönemlerde ondan hep bir şeyler öğrendim. Fikirleriyle hep yanımda olacak.’’ DEVRİMCİ RUHU VARDI Duygu Asena’nın kadın hareketlerindeki öncü çalışmalarının yanı sıra pek çok yönü olduğunu belirten sanatçı Leman Sam, ‘‘Duygu’nun devrimci bir ruhu vardı. Çevrede bu kadar gereksiz nefes alan insan varken, onun bu kadar üretken olduğu bir dönemde ölmesi çok acı verici.’’ diye konuştu.Duygu Asena’nın Türkiye’de kadın olmanın kahramanca kavgasını verdiğini dile getiren gazeteci Metin Uca, ‘‘Her kadının hikâyesinde Duygu’nun bir yeri vardır’’ dedi. Kadınca dergisinde yıllarca çalıştığı dostları Filiz Koçali, Figen Yıldırım ve Şadan Öymen de üzüntülerini dile getirdiler. Öfkesi Tükenmişle Sinik dostu, yanı başındaki dalkavuğudur: ‘‘Ne güzel yazmışsınız efendim. Bu ne derin bir bakış, bu ne akıcı bir üsluptur. İsrail’in mecburiyetlerini nasıl da ustaca sergilemişsiniz. Filistin halkının kurtuluşunun teröristleri seçmemekte olduğunu pek güzel tebarüz ettirmişsiniz. Siz yalnızca genel bilmem ne değil, aynı zamanda ülkemizin önemli bir düşünürüsünüz. Bilmem ki değeriniz biliniyor mu üst katlarda? Hiç sanmam efendim. Solcu geçmişinizin, derin Marksist bilginizin bugünkü sentezlerinize etkisini kim anlayabilir ki!’’ ??? Peki, ötekiler?.. ‘‘Sabah kalkınca insan sormalı kendine, biz bugün ABD için ne yaptık ki, şimdi ondan kendimiz için bir şeyler istiyoruz? İnsan, olmayana ergi metoduna başvurmalı sık sık, ABD olmasaydı ne olurdu şu dünyanın hali?’’ Ya çokbilmiş?.. ‘‘On Dördüncü Louis’nin maliye bakanı Fouquet... Maliye bakanı dedim, yanlış, ‘surintendant des Finances’, maliye başkethüdası demek daha doğru. Efendim, yaptırdığı muhteşem sarayda verdiği müthiş ziyafet kralı bir kızdırıyor ki, ertesi gün Fouquet’yi koydunsa bul... Yerine Colbert geçiyor tabii.’’ Ya şaşkaloz?.. ‘‘Hayretler içindeyim efendim, küçücük İsrail mucizesi bir kere daha kendini gösteriyor. Bunlar deniz suyundan tatlı su yaptılar mirim. Altı günde Mısır’a dayandılar. Elbette bizim gibi bir askeri güce sahip değildirler ama, teknolojide üstünlüklerini kabul etmek mecburiyetindeyiz.’’ Peki, Filistin; peki, üçe bölünen Irak; peki, kadınları karanlığa kapatmayı sürdüren Afganistan; peki, ya şu Ortadoğu’yu, Türkiye dahil, yeniden paylaşan harita? Sinirleri alınmış, kendi yazdıklarından bihaber öfkesi tükenmişle, sinik entel yazar bu kez öfkeyle ve birlikte bağırırlar: ‘‘Sevr paranoyası efendim, Sevr paranoyası!..’’ [email protected] Ö Milliyet, Yarın ve Vatan gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Bir dönem gazetemizin yazarları arasında da yer aldı. ‘‘Aslında Aşk da Yok’’, ‘‘Kahramanlar Hep Erkek’’, ‘‘Değişen Bir Şey Yok’’, ‘‘Aynada Aşk Vardı’’ adlı kitapları da bulunan Duygu Asena, ayrıca ‘‘Umut Yarıda Kaldı’’, ‘‘Yarın Cumartesi’’, ‘‘Bay E’’ filmlerinde rol aldı. DUYGU ASENA İÇİN KILINAN CENAZE NAMAZINA KADINLAR DA KATILDI Asena için saf tuttular İstanbul Haber Servisi Türk feminist hareketinin öncü isimlerinden gazeteciyazar Duygu Asena, son yolculuğuna kadınların omuzları üzerinde ‘‘Kadınlar vardır, kadınlar her yerde’’ sloganı ile uğurlandı. Asena için düzenlenen uğurlama törenlerine kardeşi İnci Asena’nın çağrısı üzerine kadınlar matem havasından uzakta, beyaz giysileriyle katıldı. 2 yıldır mücadele ettiği beyin tümörüne cumartesi sabaha karşı yenik düşen Duygu Asena için ilk tören en son çalıştığı Vatan gazetesinde düzenlendi. Buradaki törende konuşan Vatan gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, ‘‘Gazetecilikte iyi olan ne varsa Duygu Asena sayesindedir. ‘Kadının adı var’ artık. Kadının adı: Duygu Asena’’ dedi. ‘DUYGUYU ÖRNEK ALDIM’ Duygu Asena için ikinci tören Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Metin Uca’nın sunduğu törende Nebil Özgentürk’ün ‘‘Bir Yudumu İnsan’’ programı için hazırladığı belgeselin 17 dakikalık bölümü gösterildi. Sosyolog Pınar Selek, ‘‘Hayatımda iki kadın için yoğun bakıma kaldırıldım. Biri annemi kaybettiğim için biri de Duygu içindi. İkisi de aynı yaşta gittiler. Annem gibi Duygu’yu örnek alarak büyüdüm’’ dedi. Selek, Asena’nın her türlü haksızlığa, mağduriyete politik sınırlamalar dışında karşı çıktığını söyledi. Selek, şöyle devam etti: ‘‘Yıllar sonra mağdur olacağımı, Duygu’nun cezaevinde karşıma çıkacağını nereden bilirdim? Cezaevine girdiğim ilk günlerde teyzem olduğunu söyleyerek beni ziyaret etti. Tel örgülerin arkasından bana göz kırpması hâlâ belleğimde. Uzun uzun konuştuk, bana hiçbir şey sormadı. Dosyamı incelemişti, her şeyi biliyordu. Sonra benim için dışarıda büyük bir kampanya başlattı. Teyzem olduğunu söyleyerek beni ziyaret ettiği için hakkında davalar açıldı. Kendi doğruları için sağına soluna bakmadan giderdi. Bu yüzden öncü bir kadındı. Duygu, asla pes etmeden sakin kararlılığıyla bir patika kazdı. Bu patikadan ayrılmayan çok fazla kadın olduğunu düşünüyorum.’’ Yazar Şirin Tekeli de, ‘‘Kadının Adı Yok’’ kitabının, Türkiye feminizminin manifestosu olduğunu ifade etti. Gazeteciyazar İpek Çalışlar da, Asena’yı bir gazetenin genel yayın yönetmeni ya da baş yazarı olarak düşündüğünü belirterek hayalini şöyle aktardı:‘‘Onunla bir gazete kurma hayalim vardı. Emimin bu gazeteyi ilk kurduğumuzda bir uçağa atlayıp İspanya Başbakanı Zapatero ile söyleşi için İspanya’ya giderdi. O uçak yolculuğuna gidemediği için çok üzgünüm.’’ Asena’nın Ürdün’den gelen okuru ressam Sebahat el Rahsan ise ‘‘Yurtdışında yaşıyorum. Ve bana sordukları üç isim vardı: Mustafa Kemal, Aziz Nesin, Nâzım Hikmet. Ona son yıllarda bir Türk kadını da eklenmişti: Duygu Asena’’ dedi. Mor Çatı temsilcisi Gülsun Kanat, Asena’nın vasiyeti üzerine cenazeye çelenk göndermek yerine vakıflarına bağış yapılmasını istediğini anımsatarak ‘‘Bağış aldığımız için ilk kez bu kadar üzüldük, hüzünlendik. Asena’ya teşekkür ediyorum’’ dedi. AKM’deki tören öncesinde ve sonunda Asena’nın çok sevdiği Jan Garbarek’a ait ‘‘Nehirlerin Birleştiği Yerde’’ adlı beste çalındı. ‘KADININ ADI VAR’ Alkışlar arasında AKM’den çıkarılan Asena’nın cenazesi Teşvikiye Camisi’ne getirildi. Cami avlusunda Kadın Platformu üyeleri ‘‘Kadının adı var, unutmayacağız’’ yazılı pankart açtı. Avluda açılan anı defterlerine sevenleri Asena için yazdılar. Asena ve gazeteci Ergil Tezerdi için aynı anda öğleyin cenaze namazı kılındı. Kadınların da saf tuttuğu cenaze namazının ardından Asena’nın sarı güllerle donatılmış tabutu kadınların omuzları üzerinde taşındı. Kadınlar, alkışlar, zılgıtlar ve ‘‘Kadınlar vardır, kadınlar her yerde’’ sloganı ile Asena’ya veda ettiler. Asena’nın son durağı Zincirlikuyu’daki aile mezarlığı oldu. Cenazeye katılan her kadın Asena için mezarının başına çiçek dikti. Duygu Asena için taziye mesajı gönderen Prof. Dr. Server Tanilli, ‘‘Kavganın bundan sonrasında kadınlar, Duygu Asena’ya borçlu olduklarının bilinci ile yürüyecekler’’ dedi. Emre Erdem de mesajında, ‘‘Duygum’a, sana, dostuluğuna, kitaplarına, kadın ve insan hakları için çabalarına teşükkür borçluyum’’ dedi. fkesi tükenmiş insan biraz yitiktir. Gözlerinin önünde olup bitene, suya doymuş bir koyun gibi bakar. Denizin içinde yelkeni rüzgârsızdır onun. Cinayet yalnızca bir haber, bomba yalnızca bir gürültüdür. Yüz binlerin ölümü karşısında sessizliğini, sık sık Malthusçu teorilere sığınarak örtmeyi dener, ama asıl yuvası, derin bir uykudur onun. Derin ve gece gibi karanlık bir uyku. Uykusunun en koyu yerinde saf değiştirir. ‘‘Evet, kötüdür ölümler, savaşlar, ne yapabiliriz ki, bunlar geçecek ve sonunda, evet biraz kanlı, ama yeni bir düzene ve kuşkusuz sonsuz bir huzura kavuşacak insanoğlu.’’ Ruhunda sinsi rüzgârlar esen entelse, gecenin popkültürlü rehavetini üstünden yeni atmıştır. Mutlu bir yüzle uyanır, masasının başına geçip bilgisayarın tuşlarına eli değdiğinde, döktürmeye hazırdır artık. ‘‘Ben birinci tezkerede de savaşta yerimizi almamız gerektiğini yazmıştım. O zaman benim dediklerime uyulsaydı, şimdi çok mesafe alınmış olacaktı çok! Bari bu defa fırsat kaçmasa, hiç değilse şimdi cesur olmayı becerebilsek.’’ Sinik yazarın rüyası da, gerçeği de böyledir. Korkusu dağları bekler. Cesareti, çevresinde örülmüş zenginlik kozasında, dokunsan yırtılacak dokunulmazlık zırhındadır. Öfkesi tükenmiş insana kim dokunur ki? Sinik yazara kim dokunur? Kimse dokunmaz. ??? Öfkesi tükenmiş insan kolayca saf değiştirir. Onun huzuru, sükunu başkalarının sırtındadır. Siz onu, yazdığına inanır sanırsınız. İnanmaz aslında. Sinik olanın cesareti de yalnızca kaleminin kıvraklığında gizlidir. Biraz dikkatle okuyun, ikili anlamları keşfedeceksiniz. Siz keşfedemeseniz de, günü geldiğinde nasıl bir‘‘savaş karşıtı’’ olduğunu kanıtlayacak satırları bulup gözünüze sokacaktır o. Öfkesi tükenmiş insanın en iyi Yiğit arkadaşıma ZEYNEP ORAL Canım arkadaşım, meslektaşım, yaşıtım, biricik Duygu... Artık dinlenebilirsin biraz. Artık kimse seni incitemez, kıramaz.. kalbini, o güzel beynini kıramaz, hırpalayamaz... Sen ki daha küçücük yaşlarda üstlendiğin misyonu, sorumluluk bilincini, görev aşkını, yararlı olma tutkunu yerine getirmek için onca yıl didinip durdun! Artık dinlenebilirsin... ??? Akıllı, iyi yürekli, çalışkan, cesur, azimli, kahraman arkadaşım... Güzel arkadaşım. Güzelliği aklından, ruhundan, cesaretinden, azminden ve çalışkanlığından gelen arkadaşım... Sen tut, kendi gözlemlerine dayanarak, bin yıldır süregelen erkek egemen toplumumuzda bir şeyleri değiştirmeye çalış! Sen tut, maçoluğun en büyük erdem, kadın olmanın aşağılanmak için yeterli neden olduğu toplumumuzda kadınların eşitliğini savun! Bırak maço olanları, aydın geçinenlerin bile Feminizm sözcüğü karşısında küçük düşürücü, alaycı, yok sayıcı, yaralayıcı okları karşısında ‘‘Feminizm’’ sözcüğünü onurla savundun! ‘‘Ah, elbet, ben de insan haklarından yanayım, elbet kadın haklarını savunurum... Ama feminizm... Yok kardeşim, o kadar da değil’’ tavrını benimseyenlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, zavallılığını ilk ortaya koyandın. Feminizmin kadının insan hakları olduğunu ortaya koymak için çoook yıllar sonra Birleşmiş Milletler’in karar çıkarmasını bekleyemeyendin... Şaşardım; bunca çok işe, bunca emeğe, onca dergi çıkarmaya, bütün o kitaplarını yazmaya, sana gereksinim duyulan her panel, her seminer, her konferansa koşmaya nasıl yorulmaz, bunca gücü bunca enerjiyi nereden nasıl toplardın diye... Sonra birlikte gittiğimiz Anadolu’nun dört bir yanındaki toplantılarda gücünün kaynağını gördüm. En ücra köy ve kasabadaki kadınların bile seni kucaklamalarından kaynaklanıyordu. Türkiye’nin her köşesine yetişiyordun. Sana inanıyorlardı, seni seviyorlardı. İnanıyorlardı çünkü sahiciydin. Kimseyi kandırmıyordun. Neysen oydun. ??? Şaşardım, sana yönelik onca saldırıyı, her an hep en sakin halinle, güler yüzle karşılayabilmene. Zamanla o dinginliğin de azminden, güveninden ve kararlılığından kaynaklandığına tanık oldum. Türkiyemizde kadın hareketi, bir yanda bilim insanlarının çabalarıyla geliştiyse, bir yanda da gözlem, akıl ve duygularından hareketle bireysel mücadelesini toplum mücadelesiyle bütünleyen senin gibi yiğit kadınlarla gelişti. Hoşça kal sevgili Duygu. İnanıyorum ki bu güzel ülkemizde bir gün kadının da adı olacak. O adın bir yerinde ‘‘Duygu’’larımız birbiriyle buluşacak, kenetlenecek... Şu son iki yıl içinde seninle birlikte ölüm kalım savaşı veren ve en az senin kadar inatçı, cesur, yiğit, akıllı ve güzel olduğuna tanıklık ettiğim kardeşin İnci’yi senin için de kucaklıyorum... Artık dinlenebilirsin sevgili arkadaşım... Sevenleri oradaydı Duygu Asena için düzenlenen törene kardeşi İnci Asena ve yeğeni Berfu Çapın’ın yanı sıra Yaşar Kemal, Hale Soygazi, Sezen Aksu, Meral Okay, Selim İleri, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, CHP Milletvekilleri Mehmet Sevigen, Berhan Şimşek, Bilhun Tamaylıgil, İstanbul Valisi Muammer Güler, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, ÖDP Başkanı Hayri Kozanoğlu, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, Prof. Türkel Minibaş, ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, Eren Keskin, Halit Kıvanç, Vecdi Sayar, Atilla Dorsay, Emel Sayın, Ayşegül Aldinç, Nilgün Belgün, Leman Sam, Zeki Alasya, Hrant Dink, Tuğrul Eryılmaz, Zeynep Tunuslu, Küçük İskender, Menderes Samancılar, Hıncal Uluç, Turgut Kazan, Musa Kart, Erdal Atabek, Nail Güreli, Zülfü Livaneli, Yavuz Özkan, Rutkay Aziz, Bedri Baykam’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı. Kadın hakları savunucusu gazeteciyazar Duygu Asena’nın cenaze törenine kadınlar büyük ilgi gösterdi. Cenaze namazında saf tutan kadınlar, Asena’nın tabutunu da omuzlarında taşıdılar. Kadınlar ayrıca “Kadının adı var, unutmayacağız” pankartı açtılar. (VEDAT ARIK)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle