Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 HAZAR PETROLÜNÜ AKDENİZ’E ULAŞTIRAN BTC TÖRENLE AÇILDI C 13 strateji KAVŞAK ÖZGEN ACAR TEMMUZ CUMA Yüzyılın enerji projesi ARAZ ASLANLI Temmuz 2006’da, BakuTiflisCeyhan (BTC) Ana İhraç Boru Hattı’nın (AİBH) son durağı olan Ceyhan’daki Haydar Aliyev Petrol Terminali’nin resmi açılış töreni gerçekleştirilecek. Törene, ABD Başkanı George Bush, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan Devlet başkanı İlham Aliyev ile Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin de aralarında bulunduğu 15 devlet başkanı, aralarında İngiltere Başbakanı Tony Blair’in de bulunduğu yaklaşık 30 başbakan, 50’ye yakın enerji ve dışişleri bakanı davet edildi. rarın sağlanması hedeflendi, ardından Azerbaycan petrollerinin üretimine ilişkin "Asrın Anlaşması" imzalandı, üçüncü aşamada ise Azerbaycan petrollerinin uluslararası piyasalara ulaştırılması konusundaki kararların alınması ve uygulanması süreci yaşandı. SEÇENEKLER VE BTC SÜRECİ Azerbaycan petrollerinin dünya gündemine girdiği günlerde, petrolün taşınması için 78 güzergahın gündeme gelmesine karşın bunlardan ilk başta yalnızca beş tanesi resmi olarak görüşülmüştü: baycan yönetimi arasındaki görüşmeler sonucu petrolün taşınması için öngörülen güzergah sayısı BaküNovorossiysk, BaküSupsa ve BaküCeyhan olarak 3’e indirildi. BAKÛNOVOROSSİYSK Sovyetler Birliği döneminde mevcut olan ve biraz bakım ile kullanılabilir duruma getirilebilecek durumda bulunan bu boru hattı, Bakü’den Azerbaycan sınırına kadar 224 ve toplamda 1411 kilometre uzunluğunda olup, yıllık 5,75 milyon ton taşıma kapasitesine sahip bulunuyordu. BaküNovorossiysk hattı Çeçenistan Özerk Cumhuriyeti başkenti Grozni (Coharkale) üzerinden de geçmekte (1990’ların sonlarında yaşanan sorunlar nedeniyle BaküNovorossiysk için Grozni’yi bypass eden kısım yapıldı) ve Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki Novorossiysk Limanı’na ulaşmaktadır. Bu hattın erken üretim hatlarından birisi olarak tercih edilmesinde, Rusya’nın çok ısrarcı davranması ve Batılı devletlerin fazla sorun çıkarmamasını istemesi de önemli rol oynadı. Ama bu hatta yeşil ışık yakılarak, buna paralel, söz konusu hatta alternatif olan Batı hattı (BaküSupsa) projesinin gerçekleştirilmesine de karar verilmesi sağlandı. BAKÛSUPSA ‘Altın Vuruş’un Yolu Arkadaştan Geçer! çoktan bitmişti. Artık 23 günde bir yerine, günde bire çıkmıştı iğne sayısı. Her paket için, her zaman kolay para bulamıyordu. Arkadaşının parası vardı. Onu söğüşlemeye başladı. Ne var ki, genç kızın anne babasından aldığı harçlık da yetmez olmuştu ikisinin alışkanlıklarını sürdürmeye. Bir süre sonra arkadaşı, ufak tefek hırsızlıklara başladı. Eve getirdiği erkeklerden sevişme karşılığında aldığı parayı torbacılara yatırdığını algılıyordu. Damarlarındaki şeytan ‘‘daha daha’’ diyordu. Günde bir vuruş da yetmez olmuştu. Değişik kişilerden, alışık olduğu oranları bilmeden toz alıyordu. Yaşamına, daha çok toz için, daha çok hırsızlık, daha çok fuhuş girmişti. Bir gün, hem sıcaktan terliyor, hem de üşüyor, zangır zangır titriyordu. Panik içinde çorba kaşığında erittiği beyaz tozu, delik deşik olmuş damarlarında mikroplu iğneyle sokacak yer bulamadı. Bir arkadaşının, damarında yer bulamayınca cinsel organına bile iğne yaptığını anımsadı. Bereket kendisi o an damarlarında iğne yapacak bir noktayı güçlükle buldu. Eriyik iğnenin ucundan damara akarken yine rahatlatmaya başladı. Ancak, beklenmedik bir şey oldu, terlemesi artıyor, kalbi zorluyor, nefes alamıyordu. Dünya bir o yana bir bu yana dönüyor, dönüyordu. İğne kolunda asılı, gözleri boşluğa takılı kaldı, başı da omzuna düştü. Eroinin ‘‘altın vuruşu’’ onu da kurban almıştı. Genç kız, birkaç gün sonra komşuların, pis kokuların geldiği dairesinde arkadaşının cesedini bulduklarında, kendisi için de işin işten geçtiğini anlamıştı. da Cumhuriyet’te yayımlanan ‘‘Afyon 1969’ Raporu’’ dizimizin başlangıcında ABD’de geçen öyküyü, artık özetle İstanbul’a da uyarlayabiliriz. Her iki olayın yüzlerce benzerinin varlığından da hiç kuşkumuz yok... Annebaba ayrılığının ardından, kendisinin de ‘‘ailesinden’’ ayrılıp boşluğa düştüğüne inanıyordu genç kız. Yaşamı lüks değil, ancak varlıklıydı. Arkadaş partilerinde değişik kişilerle tanışıyordu. Bir gün, bir kız arkadaşının evindeyken koluna iğne yaptığına tanık oldu. Arkadaşı ‘‘bu işe’’ yeni başladığını söyledi. ‘‘İğne’’ kendisini rahatlatıyor, sorunlardan uzaklaştırıyordu. Şimdilerde, pek çok genç, bu ‘‘beyaz tozu’’ kullanıyordu. İsterse o da deneyebilirdi. Az önceki hırçın, fakat düşünceleri dağınık kız arkadaşı gitmiş, yerine ilacın etkisi ile gevşeyen sakin bir kız gelmişti. Genç kız o gün denemedi, ancak arkadaşını gözlemekle yetindi. Genç kız, anne ve babası ile uyum sağlayamıyordu. Üstelik o günlerde erkek arkadaşından da ayrılmıştı. Onu nedense hiç kimse anlamıyordu, anlamak da istemiyorlardı. Şimdi tümden yalnızdı. Boşluktaydı. İğneci arkadaşına açıldı. Tam sırasıydı. Denemeliydi ‘‘beyaz tozu’’! O gün arkadaşının yardımıyla denedi iğneyi. O da gevşemişti, hem de ne gevşemek! Daha sonraki günlerde arkadaşı aracılığı ile paket ‘‘satın almaya’’ başladı. Yolsuz kalan arkadaşı, onun parasıyla iki atımlık ‘‘toz’’ alıyordu. Biri kendine biri de ona... Arkadaşının beyaz tozla ‘‘balayı’’ A zerbaycan’ın bağımsızlığının ardındın petrolünün Türkiye üzerinden Batı pazarlarına ulaştırılmasının yalnızca ekonomik değil, siyasi anlamı da bulunuyordu. Zorlu süreçten sonra proje tamamlandı. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi, güç merkezleri arasındaki dengenin tek taraflı olarak bozulması, eski Sovyet coğrafyasındaki enerji kaynaklarının yeniden paylaşımı sorununu gündeme getirdi. Hazar Bölgesi’ne ilişkin gündeme gelen konulardan birisi, doğal kaynakların üretimi olduysa da, en az onun kadar önemli bir diğer konu da üretilecek doğal kaynakların uluslararası piyasalara ulaştırılması oldu. Boru hatlarına ilişkin ilk adım ise 9 Mart 1993’te Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi olan SOCAR ve TPAO’nun Azerbaycan petrollerinin BaküCeyhan boru hattıyla taşınması konusunda anlaşma imzalamasıyla atıldı. Haziran 1993’te dönemin Elçibey yönetimine karşı gerçekleştirilen darbe girişimi, konuya ilişkin ilk çalışmaların yarım kalmasına neden oldu. İktidara Haydar Aliyev geldikten sonra ilk olarak ülkede istik 1Kuzey hattı: BaküNovorossiysk; 2Batı hattı: BaküSupsa; 3Güney hattı: Baküİran; 4Doğu hattı: Afganistan ve Pakistan üzerinden geçen hat; 5GüneyBatı hattı: BaküCeyhan. Bunlardan ikisi Baküİran ve BaküPakistan hatları gündeme geldikleri ilk günden itibaren tepki topladılar. Baküİran hattı ile Azerbaycan petrolünün İran üzerinden Basra Körfezi’ne ve oradan da tankerlerle dünya piyasalarına sevki önerisine neredeyse tüm güçler karşı çıktı. . BaküPakistan hattının ise Afganistan’dan geçecek olan kısmının güvenlik sorunları taşıması nedeniyle bu iki hattın gerçekleşme şansı baştan olmadı. Azerbaycan petrolünün üretimi için kurulmuş uluslararası ortaklık olan Azerbaycan Uluslararası Operasyon Şirketi (Azerbaijan International Operating Company–AIOC) ve Azer Erken üretim petrolünün taşınmasında stratejik üstünlük ve tekel konumunu Rusya’ya bırakmak istemeyen AIOC ve Azerbaycan yönetimi, 8 Mart 1996’da Tiftis’te Gürcistan yetkilileriyle bir araya gelerek, erken petrolün Azerbaycan’dan Gürcistan’a nakline ilişkin bir anlaşma imzaladı. Gürcistan Uluslararası Petrol Şirketi (GIOC) ile AIOC arasında boru hattının yapımına ilişkin anlaşma 30 yıllık bir süre için geçerli olacaktı. Bu anlaşmaya göre süre sonunda tüm tesis ve işletmeler Gürcistan devletine devredilecekti. BaküSupsa Erken Üretim Petrol Boru Hattı 17 Kasım 1999’da kullanıma girdi. Bakü’den pompalanan ilk 1 milyon varillik petrol 2000 yılının ilk yarısında Supsa’ya vardı.Kuzey ve Batı erken üretim petrol boru hattının inşa edilmesi, AİBH konusunu gündemden çıkmasına neden olmamıştı. Bayer’in Mucizesi Azrail’in İlacı Oldu 1969’da Türkiye’de eroinman yoktu. Çünkü 1952’de TCK’de yapılan bir değişiklikle uyuşturucu ve uyarıcı ticareti yapanlara ‘‘ölüm’’ cezası başta olmak üzere ‘‘çeşitli ağır cezalar’’ getirildi. Eroin ya da afyon kullananlara tanınan bir süre içinde tedavi olmaları olanağı sağlandı. Tedavi görmeyenlerin sürenin bitiminde suçlu olacakları ilan edildi. Türkiye, böylece ‘‘eroinmanlığı’’ ve ‘‘afyonkeşliği’’ önledi. Ancak, yasada ‘‘baz morfin’’ kavramı unutulmuştu. Bu boşluk, kaçakçılara yaradı. İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkmış Batı’nın yaralıları ağrı kesici morfin ve eroin istiyorlardı. Sonraları bu pazara Vietnam Savaşı yaralıları ile yoksul siyahlar da katılacaklardı. Üçü New York’ta olmak üzere günde 5 Amerikalı ‘‘altın vuruş’’tan ölecekti. Türk afyonu, Türkiye’de suç sayılmayan ‘‘baz morfine’’ dönüştürülüyor, oradan da Marsilya’daki gizli eroin laboratuvarlarına ulaştırılıyordu. Dünyanın en kaliteli afyon içeren haşhaşı binlerce yıldır Anadolu’da yetişiyordu. Türk afyonunun içinde yüzde 811 oranında morfin bulunurken bu oran Hindistan, Afganistan, Çin ve Yugoslavya’da yüzde 6’yı geçmiyordu. Bir başka deyişle Türk afyonunun 10 kilosundan 1 kilo morfin ya da baz morfinin asitle işlem görmesinden sonra 1 kilo eroin elde ediliyordu. Günümüz Afgan afyonunun 20 kilosundan olsa olsa 1 kilo eroin üretilebiliyor. Türkiye, ABD’nin baskısı ile 70’li yılların başında köylünün haşhaş kellesini kesip afyon sakızı üretmesini yasakladı. Üretilen haşhaş kellesinin Afyon Karahisar’daki Alkali fabrikasına getirilmesi uygulamasına gidildi. Başta ABD olmak üzere Avrupa Türkiye’nin bu başarısını kutladı. Ancak 1980’lerin ortasında Malatya Milletvekili Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde TCK’de yapılan değişiklikle uyuşturucuya uygulanan ‘‘ölüm cezası’’ kaldırıldı, ağır suçlar yumuşatıldı. Türkiye’de afyon sakızı bulamayan mafya, İran üzerinden afyon sakızını Afganistan’dan getirmeye başladı. Bir zamanlar Malatya Spor Kulübü’ne başkanlık da yapmış olan, Londra’da yakalandıktan sonra şimdilerde İngiliz polisine ‘‘muhbir’’ olarak çalışan Nurettin Güven de eroinden köşeyi dönenlerden biriydi. İran mafyası ile HakkâriVan PKK mafyası elbirliği yaparak terörün özellikle dokunmadığı Yüksekova’yı giriş kapısı yaptı. Önceleri başta Diyarbakır’ın Lice’sinde kurulan eroin laboratuvarları suya atılan taş gibi, İstanbul çevresine, hatta Trakya’ya kadar yayıldı. Türk mafyası, Marsilya, Hollanda, Almanya mafyasını tasfiye etti. PKK destekli Türk mafyası Avrupa pazarını ele geçirdi. Artık Türk mafyası ‘‘ham madde’’ değil, ‘‘sanayi ürünü’’ eroini Avrupa ve ABD’ye satar oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü rakamlarına göre, yalnızca bu yılın başından bu yana Türkiye’de 8.8 ton eroin yakalandı. Bu miktarda eroin imal etmek için en azından 170 ton Afgan afyonu gereklidir. Bu rakam Türkiye’de fabrikada toplanan bir yıllık afyonun neredeyse iki katıdır. Kaldı kı bu rakam buzdağının üstünde görülenidir. Yakalanmadan Avrupa’ya ulaşanları ya da Türkiye’de beyaz toz kurbanlarına pazarlananları bir düşünün bakalım! Eroinin laboratuvar çıkış saflığı, ‘‘afyonun kalitesi’’ ile bunu eroine çeviren ‘‘kimyacı ustanın’’ becerisine bağlıdır. Yüzde 80 oranında eroin, en saf olanıdır ve kolay kolay ulaşılabilen bir yüzde değildir. Bu oran, toptancı mafya babasından toptancı dağıtıcıya ulaşan yüzdedir. Unutmamak gerekir ki eroin insan eliyle icat edilmiş en şiddetli zehirdir. Savaş yaralıları için kullanılan morfine kıyasla daha güçlü ağrı kesici olduğu sanılmıştı. Hatta eroini icat eden Bayer ilaç firması 19. yüzyılın son aylarında gazetelere ‘‘mucize ağrı kesici’’ ilanları vermiş, yılda bir ton eroini aspirin gibi ağrı kesici ve öksürük ilacı diye piyasaya sürmüştü. Ancak, mucize ilacın Azrail’in ilacı olduğu anlaşılınca Bayer, ilacı piyasan çekmiş, sonra tüm dünyada yasaklanmıştı. Bu nedenle mafya dağıtıcısı, malı perakendecilere pudra şekeri ile incelte incelte yüzde 2.53’lük bir orana düşürerek verir. Eroinmanın genelde kullandığı oran budur. Unutulmaması gereken bir başka nokta, perakendeci oranı ne kadar düşürürse, aldığı maldan tatmin olmayan alıcı daha çok mal isteyecek, dolayısıyla daha çok kazanç sağlayacaktır. İşte bu noktada ‘‘altın vuruş’’ olgusu devreye girer. Eğer, bir perakendeci malı iyi inceltmeyip yüzde 3 yerine yüzde 4.5 oranında bırakmışsa, işte o paketteki beyaz toz, düşük orana alışık bir damara girdiğinde dinamit gibi patlayarak altın vuruşu gerçekleştirir. ‘‘Benim kızım böyle şey kullanmaz, benim oğlum akıllıdır, böyle yapay zevklere kanmaz’’, düşüncesindeki her anne, her baba dünyanın en aptal annesi, babasıdır. Bu olgu ‘‘din min’’ dinlemez. Anımsarsınız, Nurcuların liderlerinden, Yeni Asya Grubu’nun başı Mehmet Kutlular’ın kızı Vildan da ‘‘altın vuruş’’ kurbanı olmuştu. Bu konuya gelecek hafta pek çok canlı örnekle değineceğiz. Ana ihraç hattı E rken petrol ihracı Batı ve Kuzey boru hattı ile dünya pazarına çıkarıldıktan sonra da, AİBH uzun süre bölgede nüfuz alanı uğrunda diplomatik savaşın konusunu oluşturdu. AİBH’nin hangi güzergah olacağı konusundaki başlıca siyasal mücadele Türkiye ve Rusya arasında yaşandı. Rusya BaküNovorossiysk’in AİBH olmasını ısrarla istemiş, Türkiye ise bu hattın Hazar petrollerini taşıma kapasitesinin yetersiz olduğunu ve uzun vadeli düşünüldüğünde BaküCeyhan’ın en uygun güzergah olduğunu savundu. Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkeler ise en uygun hat olarak BaküSupsa’nın üzerinde durmaktaydılar. Uzun süre bu üç hat arasında kesin bir karar verilememesinin nedenlerinden birisi de, alternatif boru hatlarının hiç birinin problemsiz olmamasıdır. Ekim 1995’te BaküNovorossiysk hattı erken petrol boru hattı olarak seçildikten sonra, Rusya bu hattın ana ihraç boru hattı olması için büyük çaba gösterdi. Rusya Bakü ile Novorossiysk limanı arasında zaten bir boru hattı olduğunu ve ayrıca bu hattın hem ucuz hem de hızlı bir biçimde gerçekleştirilebilecek tek alternatif olduğunu sürekli savundu. Rusya, Mart 1996’da Kazakistan’ın Tengiz sahasından bir boru hattının Novorossiysk’e ulaştırılabileceğini ilan ettiğinde daha da güçlenmişti. 1440 kilometre uzunluğundaki 2,2 milyar dolar maliyetli bu hatla her yıl 67 milyon ton Kazakistan petrolünün Novorossiysk’e taşınması öngörülmüştü. Bu hattın yapılmasının ardından Rusya Azerbaycan yönetimine ve konsorsiyum üyelerine baskısını artırarak, Azerbaycan petrollerinin de BaküNovorossiysk hattıyla taşınmasını istemekteydi. Ama, bu hattın AİBH olması konusuna Azerbaycan yönetimi başta olmak üzere ABD, AB devletleri, Türkiye ve Gürcistan karşı çıkmaktaydılar. Neden olarak dört tez öne sürülüyordu: ? Birincisi, yıllık beş milyon petrol taşıma kapasitesi olan bu hattın, 15 milyon maksimum taşıma kapasitesine ulaşması için yapılacak yatırım miktarı BaküCeyhan’ın maliyetini geçiyordu. ? İkincisi, BaküNovorossiysk hattı sırasıyla, Müslüman Kuzey Kafkas halklarının özerk cumhuriyetler halinde yaşadıkları istikrarsızlık potansiyeli yüksek topraklardan geçiyordu. Bu nedenle boru hattı Ekim 1995’te açıldığı tarihten itibaren bir ay içinde tam üç kez kapanmıştı. Bu hattı en çok zora sokan etkenlerden biri ise Çeçenistan Savaşı’nın 1999’da yeniden alevlenmesidir. ? Üçüncüsü, eğer Hazar petrolleri tümüyle Karadeniz’e çıkarılacaksa, bu hattın 70 milyon ton petrolü taşıması sorunu bir yana, bu kadar petrolün İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçmesi de mümkün değildi. Bunun için de, Türkiye, Kazakistan ve Azerbaycan petrollerinin Karadeniz’e getirilmesi planına ilişkin ciddi uyarılarda bulunmuştu. Hatta, Türkiye bununla da kalmayıp, Boğazlar mevzuatında yeni düzenlemeler kabul ederek 1994 yılında uygulamaya koydu. Rusya, 1936 Montrö Antlaşması’nı ileri sürerek bu düzenlemelere karşı çıktı. Türkiye ise Montrö Antlaşması’ndan günümüze 62 yıl geçtiğini, bu süre içerisinde Boğaz trafiğinin oldukça artığını, bu nedenle Boğazların kontrol ve düzenleme altına alınmasının şart olduğu kozunu masaya getirdi. ? Dördüncüsü, diğer Orta Asya Türk Devletleri gibi Azerbaycan’ın da siyasi ve ekonomik yönden tamamen bağımsız olmak ve Rusya’nın gölgesinden çıkması için büyük gayret göstermesi ileri sürülüyor. Azerbaycan, petrolünün tamamen Novorossiysk hattı ile taşınması ile enerji kaynaklarının kaderini Rusya’nın eline bırakmak istememektedir. Çekincelerin aşılması AB’ye üye ülkeler ise en çok BaküSupsa hattının üzerinde durdu. Bunun da nedenleri şöyle sıralanabilir: a) BaküTiflisCeyhan hattının tam anlamıyla gerçekleşmesi durumunda Türkiye bölgede çok güçlü bir duruma gelecek ve bu Batılı güçler tarafından çok da arzulanır bir durum değildir; b) BaküNovorossiysk’in tercih edilmesi durumunda bölgedeki petrol ve doğal gaz ihracatı Rusya’nın tekelinde kalacaktır. Ama, BaküNovorossiysk hattında olduğu gibi, BaküSupsa hattı da sorunsuz değildi. Öncelikle, bu hattın kapasitesi artırılarak en fazla yılda 15 milyon tona yükselebiliyordu. Bunun da Azerbaycan petrolünü taşıması mümkün değil. İkinci olarak, petrolün Karadeniz’e çıkarılması ile iş bitmiyordu. Üçüncü olarak, bu hattın sorunlu Gürcistan’ın tüm sorunlu bölgelerinden geçiyor olmasının olumsuz etkileri ilerleyen dönemlerde hissedilebilme ihtimali yüksekti. Bu üç güzergah arasında doğal olarak en gerçekçi görüneni BaküCeyhan güzergahı olmuştu. BaküCeyhan hattına başlangıçtaki itirazların iki temel nedeni vardı. Bunlardan birincisi, Rusya’nın devamlı ön plana çıkardığı BaküCeyhan hattının Türkiye’den geçecek olan coğrafyalarda PKK (KADEK/KONGRAGEL) terör örgütünden kaynaklanan tehditlerdi. İkincisi ise, AIOC’e pay sahibi olan büyük petrol şirketlerinin ısrarla üzerinde durduğu BaküCeyhan hattının diğer iki hatta oranla daha pahalıya mal olması konusudur. Bu konuda ortaya bazen çok abartılmış rakamlar da konmaktaydı. Maliyetle ilgili tereddütler, özellikle hattın Türkiye kısmının yapımına ilişkin oluyordu. Türk yetkililer hatta ilişkin önemli anlaşmanın imzalandığı AGİT İstanbul zirvesi öncesinde yapılan görüşmeler ve varılan mutabakatlarla, hattın Türkiye’den geçecek olan kısmının öngörülen maliyeti aşması halinde aradaki farkı kendisinin üstleneceğini garanti ettiler. TÜRKİYE İÇİN ANLAMI BTC kararının alınmasıyla; Türkiye’nin Gürcistan ve Azerbaycan ile ortaklığı, bu güzergah üzerinden Türkistan bölgesiyle kuracağı iletişim, Türkiye’nin dünya enerji ulaşımı açısından önemini her geçen gün artırması ve böylece kendi güvenliğini, başkaları içinde önemli hale getirmesi konularında önemli bir aşama başlamış oldu. Bu aşama, Türkiye’nin projeden elde edeceği yıllık yaklaşık 300 milyon dolarlık geliri bile gölgede bırakacak kadar önemliydi.