27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

15 ARALIK 2006 CUMA spor F1 yolunda bir Türk C 19 Murat İLTER ormula 1 yarışlarının son 2 yıldır ülkemizde yapılmasıyla birlikte dünyanın bu üst düzey motorsporları şovuna olan ilgi de giderek artıyor. Yeni yatırımcıların gelmesi, Formula 1’i kendisine hedef seçenleri umutlandırıyor. Almanya’da yaşayan 16 yaşındaki Türk genci Tolga Özkaynak, ülkemizi F1’de temsil etme yolunda en şanslı isimlerin başında geliyor. Almanya Karting Şampiyonası’nda fırtına gibi estikten sonra geçen sezon Toyota Yaris Cup’a kabul edilen Tolga’nın en büyük hayali, bir gün Ay Yıldızlı kaskıyla Formula 1’de start alabilmek... Tolga’nın elde ettiği başarılı sonuçlar, en iyi Formula Okulu olarak gösterilen ADAC Formula BMW Okulu’nun dikkatinden kaçmadı. Formula lisansı almak için her yıl İspanya’nın Valencia kentine gelen genç Formula aday pilotları arasında bu yıl Tolga Özkaynak da vardı. Tolga Özkaynak, tek Türk genci olarak BMW Motorsport tarafından son 2 yıldaki başarıları nedeniyle Valencia’ya davet edildiğini söylüyor. Tolga, ilk kursta 50 aday arasından sıyrılarak 2. kursa katılacak 15 genç arasına ismini yazdırdı. Formula BMW Junior takımında yarışmak, tüm dünyada F1 hayali kuran gençlerin ortak isteği... Gelinen noktadan çok mutlu olduğunu belirten Tolga, “Eğer 2. kursu da geçip son 4 kişinin arasına girebilseydim, bugüne dek hiçbir Türk’ün ulaşamadığı bir seviyeyi elde edecek ve resmi olarak Formula 1’de yarışan bir takımın junior üyesi olcaktım. Ancak rakiplerimin hepsinin özel sponsorları ve antrenman imkânları vardı. Ben ise hiç antrenman yapmadan bu seçmelere gittim. ADAC Formula BMW Okulu çok itibarlı bir yer ve buradan her yıl birinci olarak mezun olanlar F Voleybol engel tanımaz GÖRKEM ÇÖTELİOĞLU ürkiye’ye yeni bir spor geliyor. Bu spor özellikle engelli yurttaşlarımızı ve onların daha iyi ve mutlu bir yaşam sürmesini isteyen kurum ve insanları yakından ilgilendiriyor. Ayrıca önemli bir gelişme sürecinin içinde bulunan voleybolumuzdan da destek bekliyor. Biz de bu ateşi yakan yani yer voleyboyunun Türkiye’de bir yerlere gelebilmesi için ilk adımı atan kişilerle, bu oluşumun geçmişini, mevcut durumunu ve geleceğini konuştuk. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Öğretim Görevlileri Fikri Eralp ve Dr. Yaşar Tatar, diğer bir adı oturarak voleybol olan yer voleybolunu Türk sporunun bir parçası yapma misyonlarını anlattılar. Yer voleybolunu ülkemize getirek için yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Fikri Eralp: Marmara Üniversitesi ve Köln Spor Yüksek Okulu ile ortaklaşa, Erasmus Programı çerçevesinde bir konuğumuz vardı. Bu konuk Avrupa Birliği sürecinde üniversitelerdeki öğrenci ve eğitmen değişikliğine bağlı olarak geldi. Voleybol camiasından bir kesim çok iyi tanıyor kendilerini. İsmi Athanasios Papageorgiou. Yunan asıllı ama uzun yıllardır Almanya’da yaşıyor. Toplantının amacı, Türkiye’ye gelmesi çok üzün sürmüş fakat bir türlü gelememiş olan yer voleybolunu veya oturarak voleybolu tanıtmak, bununla ilgili belli çevreleri bilgilendirmekti. 5 gün sürdü. Bu 5 gün içerisinde Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu öğrencileri, Voleybol Federasyonu’na bağlı antrenör dostlarımız, engelliler dünyasındaki bir takım dernekler, Paralimpik Komite, diğer üniversitelerin beden eğitimi ve spor yüksek okullarından öğrencilerin katılımıyla oluşan 110 kişilik bir gruba kendisi teorik bilgiler aktardı, gerekse de uygulamalar yaptırdı. Amaç biliyorsunuz Türkiye’de özürlüler haftasını kutluyorduk en azından engelli dostlarımıza rehabilitasyon ve olası tekrar topluma kazandırma adına voleybolun da ciddi bir katkısı olması. Özürlü insanların sporla tanışması nasıl gerçekleşti? Ülkemizde bu konuya ilgi hangi seviyede? F:E: Özürlülerin spora başlangıcı 1945’lere kadar gidiyor. İngiltere’de özürlülerin rehabilitasyonu ve tekrar topluma kazandırılması çabaları vardı. 1960 Roma Olimpiyatları’nda ise paralimpik altında ilk defa programa dahil edildi. Ve bu programdaki branşlar da kendi içinde tasniflere uğrayarak günümüze kadar geldi. Akdeniz Oyunları programına da dahil edildi. Ama ülkemizde “Özürlülerin yaptığı sporlar hangileridir” dendiği zaman kamuoyunun aklına ilk olarak tekerlekli basketbol geliyor. Tekerlekli basketbolun maliyetleri, iskemlelerin kalibrasyonu, transferi gibi zorlukları var. Ama yer voleybolunun böyle bir materyal problemi de yok. Sadece file, direk, uygun zemin ve topa ihtiyaç var. Athanasios Papageorgiou, Uluslararası Voleybol Federasyonu’nun öğretmen antrenörü ve engelliler voleybolunun dünya genelindeki eğitmeni. Onun verdiği bilgiler ve öneriler bizim için çok önemliydi. T Yeni oyunun yeni kuralları Bu sporun temel özellikleri ve normal voleyboldan farkları nelerdir? F.E: Yer voleybolunun saha ölçüleri 10 metreye 6 metre, bir takımın yer aldığı alan ise 5’e 6 şeklinde. Alıştığımız 3’e 6 modelini 2’ye 3 olarak düşünmek lazım. Dolayısıyla çok minimalist bir voleybol sahası bu. File yerden yüksekliği ise yerde oynandığı için erkeklerde 1,15m, bayanlarda ise 1,05m. Filenin eni de 80 cm. Antenler 1,80 yerine 20cm’i dışarı alınmış şekilde 1,60. Yani 80cm’i filede, 80cm’i de yukarıda. Bantların ölçüleri aynı. Çizgilerin genişliği aynı. Dönerek oynanıyor. Libero seçeneği var. Voleyboldan tek farkı ise şu; Normal voleybolda pozisyon anlamında önemli olan oyuncuların işgal ettikleri tabanları önemlidir. Burda ise baz alınan nokta oyuncuların kalçaları. Yani smaç yapmak adına ön hatta bulunan bir oyuncunun bu yükseklikteki fileye smacı sırasında hakemlerin dikkat ettiği şey kalçanın en azından bir bölümünün yerde olup olmadığı. Bir de servise blok yapılabiliyor. resmi olarak F1 test pilotu oluyor. Ama arkamda sponsor olmadığı için diğer pilotlar gibi özel kurs alamadım ve ilk kurstaki bilgilerimi geliştirme imkânım olmadı. Yine de buraya davet edilen ilk Türk pilot olmaktan mutluyum” dedi. Tolga, 2007 sezonunda Almanya Formula Şampiyonası’nda yarışmayı planlıyor. Gerekli maddi desteği aldığı takdirde ilk yılında başarılı olacağına inandığını vurgulayan genç Türk pilotu, “Son 2 yıldır Almanya Formula Şampiyonası’nı yakından takip ediyorum. Bana 2 yıl önce yarışır mısın diye sorsaydınız ‘İmkânsız’ derdim. Ama şimdi hazır olduğumu biliyorum ve başarılı olacağıma inanıyorum” diye konuştu. GELECEĞİN SCHUMACHER’İ Tolga Özkaynak, 1979’da Almanya’ya yerleşen Denizlili Ahmet Özkaynak’ın oğlu. Bugün 16 yaşında olan Tolga, motorsporlarını kendisine hedef seçmiş. Alman basını onun için, “Geleceğin M.Schumacher’i olabilir” diye yazıyor. Ahmet Özkaynak, oğlunun iyi bir yarışçı olabilmesi için beslenmesinden katılacağı yarışların başvurusuna, lastiğinden benzinine dek her şeyiyle ilgileniyor. Tolga ise “Babam sanki benim menajerim” ifadesini kullanıyor. Tolga motorsporlarına katılıp bir yarışçı olmanın hayallerini kurarken, 10 yaşında olmasına karşın oldukça kilolu olduğunu açıklıyor. Ailesi onun abur cubur yemesine engel olamayınca çareyi bir karting yarışına götürmekte bulmuş. Karting yarışlarına başladıktan sonra 15 kilo veren Tolga, girdiği her yarışta biraz daha tecrübe kazanmaya ve bu işi giderek daha da sevmeye başlamış. Maddi ve manevi tüm imkânlarını seferber eden Özkaynak ailesi, hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış. HEDEF BÜYÜK Puşkaş alkışlarla... B ir efsane daha göçtü, gitti aramızdan. Sol ayağıyla attığı goller hala hafızalarda. Macarların gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olarak gösterilen Ferenç Puşkaş’ın cenazesi vardı. Dünyanın dört bir yanından yıldız oyuncunun sevenleri koştu Budapeşte’ye. Buluştular efsanenin isminin verildiği stadın önünde. Mumlar yakıldı. Andılar Puşkaş’ı gözyaşlarıyla. Nice yetenekli isimler gelip geçecek yeşil çimlerin üzerinden, ancak hiçbiri bir Puşkaş olamayacak... lmanya Karting Şampiyonası’nda ve Toyota Yaris Cup’ta yarışan Tolga, artık kendisine hedef olarak Formula 1 yarışlarını seçmiş. Motorsporlarıyla ilgili bir eğitim almadığını kaydeden Tolga, “Sadece kendim öğrendim. Deneyerek kendimi geliştirmeye çalıştım. Kendi sürüş tekniğimi kendim geliştirdim. Tabii ki bazen rakiplerimin neler yaptıklarını izledim” diyerek bu işi kendi baaşına öğrendiğine dikkati çekiyor. Hedefinin iyi bir yarışçı olmak ve bu spordan para kazanmak olduğunu anlatan Tolga, A “Tabii ki en büyük hedefim bir gün Formula 1’de yarışmak. Yine de hangi kategori olursa olsun yarışlara devam etmeyi ve tecrübe kazanmayı istiyorum” ifadesini kullanıyor. Motorsporlarının insanın tüm vücudunu çalıştıran, heyecan veren bir spor dalı olduğunu bildirien genç pilot, mekaniği de sevdiğini söylüyor. Tolga’nın ailesi onu yarıştırabilmek için cebinden para harcıyor. Yabancı firmaların kendi vatandaşlıkları altında yarışması karşılığında kendisine destek sözü vermesi ise bir Türk olarak onları üzüyor. Binnaz altına koştu B İNNAZ USLU: Rakiplerimizi iyi analiz etmiştik ve benim için rahat bir yarış oldu. “İstediğimiz hedefe ulaştık. Oldukça yoğun bir hazırlık dönemi geçirdik. Bizim için çok önemli olan bu yarışa iyi hazırlandık. Rakiplerimizi iyi analiz etmiştik ve benim için rahat bir yarış oldu” dedi. Antrenör Yahya Sevüktekin ise 14 haftalık ciddi bir çalışma programı uyguladıklarını ve rakipleri hakkında detaylı bilgiye sahip olduklarını vurgulayarak, “Açıkçası yarışın daha zor geçmesini bekliyordum. Ama bizim açımızdan çok rahat bir yarış oldu. Binnaz, favori olduğu için rakipleri de onun liderliğini kabul etti. Binnaz, koşuyu istediği gibi yönlendirdi. Yarış bizim için bir antrenman koşusu gibi oldu” diye konuştu. Vitale MEDİNA LEGNANO Binnaz Uslu’dan büyük başarı... İtalya’nın San Giorgio Su Legnano kentinde düzenlenen 13. Avrupa Kros Şampiyonası’nda 23 yaş altı bayanlar krosta Binnaz Uslu altın, Türkan Erişmiş ise bronz madalya kazandı. 5 bin 975 metre mesafeli yarışta çıkıştan itibaren ön grupta koşan Binnaz Uslu, en yakın rakibi İrlandalı Fionnuala Britton’u son turda 9 saniye geride bırakarak şampiyon oldu. Üçüncülük mücadelesini ise Türkan Erişmiş, İngiliz Aine Hoban’ın 1 saniye önünde kazandı. Binnaz Uslu tüm çalışmalarını bu yarışa göre planladıklarını belirterek, F utbolumuz kirlendi.. Sanki temizmiş gibi!.. Çeyrek asırdır bu böyle. Nerede ise foseptiğe dönüşecek. Hep yakınılıp durulur ama bir türlü de önlem alınamaz. Hatta daha da körükleyici davranışlarda bulunulur!.. Peki sporumuzu kirleten nedir? Para, para.. Para, niye kirletsin ki? Kim zarar görmüş ki paradan? Doğru ama o, eğer iyi yönden kullanılır ise. Aksi halde, atom silahından daha da korkunç sorunlar yaratır. Bizim kuşağımız sporunda, ne kulüplerde para vardı ne de parayı verecek sermaye güçleri.. Ama barış vardı, sükun vardı, huzur vardı.Yaralanmalar, kavga etmeler, ölümler ve ortaya çıkan döner bıçakları yoktu. Kulüp başkanları arasında değil kavga birbirleriyle konuşurlarken bile ceketlerinin düğmeleri iliklenirdi. Birbirlerine karşı engin GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Futbolumuz İyiden İyiye Kirlendi almak gerekiyordu. Bu nedenlerle amigoluk denilen bir müessese yaratıldı!.. Bunlar toplumun alt tabakasından her türlü yolu kullanabilen vurucu kırıcı kişilerdi. Bu kişiler tribündeki insanları ateşledi, rakipler arasında büyük kavgalar başlatıldı. Özetle; ahlaki bir müessese olan sporda taraflar birbirine düşürüldü ve sanki kan davası varmış durumuna getirildiler. Maçlarda sportif olaylar değil de bir mezhep kavgası oluyordu sanki. Boyutları o kadar uzadı ki stat anarşisine ne örgütler ne de UEFA kurulları engel derecede saygılıydılar. Bugünküler gibi çoğu köşe başı zenginliğinden gelmemişlerdi. Hani derler ya barut icat edildi, mertlik bozuldu.. Futbolun protoplazmasına da para girdi, işte ahlak da bundan sonra bozuldu. Para nasıl girdi? Sermaye güçleri kulüplere geldiler, egemenliklerini para ile kurmaya çalıştılar, kendi içlerinde mücadeleye başladılar. Yetmedi.. rakip kulüplerin yönetici ve başkanları ile de kavgaya giriştiler. Tek başına mücadele olamazdı. Yanlarına birtakım güçleri de olabildi. Köstekleyici durumda olması gereken bazı medya grupları reyting uğruna çirkin olaylara omuz verdiler. Yönetimlerin yarattığı frankenştaynlar patronları dinlemez hale geldiler. Ya emniyet kuvvetleri?.. Ne yapsınlar, anarşiyi yaratanlar karakolun bir kapısından girip diğer kapısından çıkartılıyorlardı. Çünkü kulüplerin güçlerinden korkuyorlardı. Peki gelinen bu noktadan nasıl dönülecek?.. Bana göre ancak bir toplumsal barışın olmasıyla.. Oysa böyle olmuyor şimdi. Statlarda anarşik olaylar karşısında kulüpler anarşiyi yapanlara sahip çıkmaya çalışıyor. Hafife alıyorlar her işi. Anarşiyi bir avuç kendini bilmez yapıyor gibi bir mantık kullanıyorlar. Amaçları statları kapanmasın. Bu iş nereye kadar gider?.. hderingor?hotmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle