17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Ortadoğu 2009’a kadar yeni bir savaşa konu olabilir C S TRATEJİ ülkelerini de, şimdilik halk düzeyinde pek olmasa da, yönetim düzeyinde son derece tedirgin ediyor. Açıkçası bütün bu gelişmeler Ortadoğu’da giderek belirginleşmekte olan bir "ŞiiSünni Soğuk Savaşı"nın habercisi bile olabilir. Ancak yine de görünen o ki, Irak’ta başarılı olmak konusunda kararlı olan ABD’nin bunu Şiilere rağmen" başarması olanaksız. Bu nedenle, Mehdi Ordusu dışındaki Şii fraksiyonların çoğu ABD ile beraber, Şii kökenli Başbakan Maliki’yi destekliyorlar. Irak’ta şimdilik ABD’nin çizgisinde, onu destekleyen ve çıkar sağlayan Şii fraksiyonların çoğuna ABD’ce verilen mesaj, İran’ın Sünnilerden daha tehlikeli olabileceği mesajı. ABD, Irak’taki sivil halka dönük saldırıların çoğunun İranlı ajanlarca sağlanan malzeme ve destekle gerçekleştirildiği propagandasını yapıyor. Yani bugün bütün kılıçlar İran’a karşı çekilmek üzere ve Ortadoğu halkı da İran’a karşı girişilmesi kaçınılmaz gibi gözüken bir harekata alıştırılmakta. İran’ın geliştirdiği, üç kademeli ve katı yakıtlı bir ortauzun menzilli kıtalararası balistik füze ve bunun birden çok savaş başlığı taşıma kapasitesi olması ile nükleer silah geliştirme konusundaki kararlılığı İsrail kadar Suudi Arabistan’ı da tedirgin etmiş durumda. "Körfez’de İran’ı durdurabilecek tek ordu Irak’ındı. Onu da şimdi siz ortadan kaldırdınız. Karşımızda 450 bin kişilik bir İran ordusu var. Bununla uğraşmak sizin göreviniz" diyerek ABD’ye baskı yapan Suudilerin son zamanlarda göze çarpan İsrail yakınlaşmasını da bu gelişmeler ışığında değerlendirmek gerek. İsrail de bu çizgide Sünni ülkelere, sorunlarının müşterek olduğunu ve İran’a karşı beraber hareket etme zaruretini bir politika olarak ortaya koyuyor. Hatta bu bağlamda, Suudi’lerin, İsrail’in can düşmanlarından Suriye’deki Beşar Esad yönetimini devirmek için Suriye’deki rejim muhaliflerine para ve lojistik yardımında bulunduğundan bahsediliyor. Hiç şüphesiz İran’ın yanında olamayacak bir Suriye, İran için önemli bir kayıp ve Ortadoğu’daki gerilemenin başlangıcı demek. atı ülkelerinin kendileri ve özellikle Hıristiyan ülkeler dışında bir nükleer güç oluşumuna izin vermemeleri konusundaki kararlı tutumlarını daha önceki değerlendirmelerimizde açıklamıştık. Özellikle İslam ülkelerinin bağımsız ve entegre bir nükleer teknolojiye sahip olmalarının engellenmesi hususunu ve bugün dünyadaki 435 nükleer santralin ancak ikisinin o da tek bir İslam ülkesinde (Pakistan) olduğunu belirtmiştik (Cumhuriyet Strateji, 12.03.2007, Sayı: 141). Türkiye örneği nükleer teknolojiyi edinmede özellikle enerji gereksinimi nedeniyle kararlı olan İslam ülkelerinin bu çabalarını süreç içinde engelleyemeyeceklerini bilen başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri, bu konuda oluşacak pazar ve ihracat olanaklarından da yararlanmak amacıyla nükleer santrallere sahip olmak isteyen İslam ülkelerine yeşil ışık yakma konusunda bir çare bulmuş gözükmektedir. Söz konusu "çare" ise, daha önce İran’a Rusya tarafından önerildiği üzere Uranyum’un kendi ülkelerinde kontrollü bir şekilde zenginleştirilmesi ve yakıt artıklarından atom bombası üretilmesini engellemek amacıyla bu artıkların aynen, zenginleştirilmiş uranyumu satan ülkeye iade edilmesiydi. Ancak, özellikle İran, bu konuda bağımsız ve kesintisiz nükleer yakıt sağlayabilme konusunda tereddütleri olduğunu, bu nedenle nükleer teknolojinin tümünü entegre bir şekilde bizzat kendisinin geliştirmek istediğini ileri sürerek Rusya tarafından önerilen ve Batılılarca sıcak bakılan bu çözümü reddetmişti. Kaldı ki böyle bir uygulamanın her halükarda nükleer teknoloji ve çağdaşlaşmaya giden yolda Batılılara süresiz bir çifte standart sahibi olma olanağı vereceği ve gelişmekte olan ülkeleri ikinci sınıf ülkeler olmaya mahkum edeceği gerçeğini de beraberinde getirmesi açısından kabul edilemez bir özellik taşımakta olduğu da açık. B İran’a yönelik saldırı olasılıkları Irak’ta hedeflerine ulaşamayan İran’ın bu ülkedeki etkinliğinin kökleşmesine neden olan ABD, Tahran yönetimine yönelik her türlü hazırlığını sürdürüyor. İran’ın nükleer güç olmasından endişelenen Sünni yönetimler de ezeli düşmanları İsrail ile yakınlaşıyor. Irak, Bahreyn gibi Şii çoğunluğa sahip Körfez ülkeleri ve yine Suudi Arabistan gibi içinde azımsanmayacak Şii azınlık bulunan ülkeler İran’ın gelişen askeri ve siyasi çabalarından hoşnutsuzlar. Bu rahatsızlık öyle boyutlara varmış ki geçmişin can düşmanları İsrail ve Suudi Arabistan doğrudan görüşmelere başlamışlar, Suudi Krallığı’na karşı kurulmuş ElKaide örgütü de Suudi yetkililerle yakınlaşma çabalarına girişmiş. İran, Batı’yı olduğu kadar diğer Ortadoğu İRAN KARŞITLIĞI Irak batağına saplanan ABD’nin, Saddam Hüseyin’in bertaraf edildiği ilk günlerde Şiilerle oldukça sıcak bir yakınlık kurması, ancak Şiilerin bir kısmının süreç içinde İran’ın "kapsama alanına" girerek kontrol edilemez bir hal almaları, ABD’yi Irak politikasını değiştirmeye itti. Ayrıca bu politika değişiminde, ABD’nin Irak’ın işgalinin başlangıç sürecinde Irak’ın yönetiminde son 40 yıldır mutlak söz sahibi olan Baas partisi ve bununla beraber özellikle yine Sünni ağırlıklı Irak ordusunu dışlamış olduğunu anlamış olması da rol oynuyor. Yine ABD’nin dümen suyunda hareket eden Suudi Arabistan’ın da İran’dan algıladığı tehdidin giderek artması da ABD’nin "Sünni birliği" üzerindeki yaklaşımlarını güçlendirmekte. Özellikle ASKERİ HAZIRLIKLAR Uzmanlarca yapılan tahminlere göre İran, 2 yıl içinde 12 nükleer bomba üretebilecek kapasiteye ulaşacak. İran’la 1979’dan bu yana uzlaşmazlık içinde olan ve hatta görülmesi İran’ın savunması BM Güvenlik gereken bir hesabı Konseyi’nde kabul görmedi... olduğuna inanan ABD’nin, George W. Bush’un başkanlık dönemi bitmeden, 2009 Ocak ayından önce, İran’ın giderek artan silahlanma ve özellikle nükleer silahlanma çabalarını engellemesi bekleniyor. Yine ABD’nin böylesine bir girişimi olacaksa bunun bu yılın Eylül ayından önce olması da beklentiler içinde. Çünkü her halükarda Başkan Bush’u tam destekleyen tek Avrupalı lider, İngiliz Başbakanı Tony Blair’in görev süresi Eylül 2007’de sona erecek. ABD’nin son zamanlarda özellikle AB ülkeleri ile BM Güvenlik Konseyi üyeleri üzerinde ciddi "lobiler" yaptığı ve söz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle