17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Turgut A. KARABEKİR [email protected] Dünyadaki örnekleriyle birlikte… C S TRATEJİ çökeltilerek, işçi sınıfıyla değiştirileceği fikirlerini getirmişti. Karl Marx ve yardımcısı Friedrich Engels, Kapitalizmden kurtulmak için şiddet gerektiren bir ihtilalin olmasının kaçınılmaz olduğuna inanırlardı. Halkın sınıf farklarının kalkması, mülkün ve endüstrinin ortak olması ve halkın uyum içerisinde yaşayabilmeleri için, bunun kaçınılmaz bir aşama olduğunu kabul etmişlerdi. Ne Marx ne de Engels sistemin uzun vadedeki uygulamaları hakkında kesin bir fikre sahip değillerdi. Nitekim sistemin otoriter ve totaliter baskısız çalışmayacağı ve ütopya olarak kalacağı kısa zamanda görüldü. Sistemin ilk uygulama alanı olan Rusya, henüz tamamen endüstrileşmemiş, işçi sınıfı hakim olmayan, hem çok büyük, hem çok yoksul bir ülke olduğundan, Marx’ın teorisine tamamen uygun değildi. Vladmir Lenin (1917) ve arkasından gelen Joseph Stalin’in uyguladığı kanlı diktatörlük rejiminden ötürü Komünizm, Marx ve Lenin’in ideallerine dayanan totaliter rejim olarak gelişti. Stalin’in zamanı en yüksek ve kanlı devriydi, sekenli yıllarda da Michael Gorbachev’in reform gayretleriyle son buldu. 20. yüzyılda bazı düşünürler Komünizm’in Marx’ın düşündüğü kadar kapitalizme karşı olmaması gerektiğini savunmuşlardı. Alman Eduard Benstein, revizyonist olarak politik birleşme yoluna giderek, evrimsel düzeltmelerle Kapitalist sisteme yaklaşmayı önermişti. Bir anlamda Gorbachev’in yapmak istediği de buydu, fakat prestroika ve Glasnost devrimleri tamamlanamadan, aşırı liberal ve tecrübesiz Boris Yeltsin’in gelmesiyle, sistemin tamamen çökmesinin yanında, Kapitalizme yaklaşım da başarısızlıklara uğradı. D üzenler, kişisel ve ekonomik çıkarları sağlamak için uygulanırken, ekonomik gereksinimlerden ideolojilerini kaybediyorlar. Komünizm ve Kapitalizm bunun en uç örnekleridir. SEİGNORİALİZM İngiltere Kralı Alfred, herkesin bir efendisi olması gerektiğini söylemişti. Avrupa’da Ortaçağlarda yaygın olan bu idare şekli, arazi sahipleri (lords) ile işçi/çiftçi/kul arasındaki sosyal bağlantıydı. Büyük salgının işçi sınıfını kırması, çalışma gücüne artan ihtiyaç, pazar ekonomisinin yerleşmeye başlaması, efendileri ‘kul’larının özgürlüklerini satın almalarına ve serbest hareketlerini kabul etmeye zorlayarak sistemin çökmesine, serbest işçi sınıfının doğmasına neden oldu. İnsanlık tarihi Kapitalizm’den Komünizme varan düzenleri bünyesinde barındırıyor. Marx’ın düşüncelerinin Sovyetlerdeki uygulamalarının aslıyla FEODALİZM uyuşmadığı tartışılıyor. Smith’in Avrupa’da, Roma İmparatorluğu’nun ve düşünceleri ise günümüzde Şarlman hanedanının çökmesiyle oluşan güç boşluğu ve düzenli orduların yok olması, emperyalizme dönüşmüş durumda. feodalizmi doğurdu. Çok zaman Feodalizmin savaşlara neden olduğu iddia edilse de, savaşa hazır olma gereksinimi Feodalizm’in SOSYALİZM doğmasına neden olmuştur. Büyük arazi sahiplerinin elerindeki araziyi kullandırma hakkına karşı vasal’larından, vergi vermeleri, hizmette bulunmak, savaşçı yetiştirmek ve savaşa katılmak antlaşmasına dayanırdı. İntizamlı yetiştirilmiş profesyonel orduların oluşturulmasıyla son buldu. Feodalizmde otoritenin kontrat ile oluşturulması fikirleri, Batı medeniyetinin politik gelişmesine de yardım etti. Her ne kadar bazı ülkelerde Sosyalizmin Kapitalizmi yok edeceği amacı güdülürse de, halen ABD’de, İngiltere’de ve başka birçok demokratik ülkelerde Sosyalist partilerinin ilkesi şöyledir: Üretimin devlet mülkiyetinde olmasını, gelirin dağıtımının mevcut başka sistemlerin demokratik, barışçı ve parlamento eliyle değiştirilmesini öngörür. Doğal kaynakların, temel endüstrinin, bankaların, enerji kaynakları ve servislerinin millileştirilmesini ister. Endüstrinin ve ticaretin tekellerde olmasına, kamunun çıkarına aykırı olması nedeniyle karşı çıkar. Bir taraftan küçük girişimlerin özel kişilerde olmasını teşvik ederken, diğer taraftan, hisseleri idarecilerinin eline geçmiş olan işletmelerde, mülkiyetin devlete geçmesini arar. Marx Türkiye’de solun kökenleri MAOİZM Üç bin beş yüz yıllık tarihe sahip Çin halkı hiçbir zaman demokrasiye kavuşmamıştır. Bütün hanedanlar dünyanın merkezi, her gücün başı olarak, çok zaman sanal bir büyüklük inancında, İmparator tarafından yönetilirdi. İmparator ülkenin sınırlarını bile belirlemez, kendisini evrenin hakimi görürdü. Ayrıca merkezi Çin ile, Mongol, Tibet, Türkmenistan, Vietnam, Laos, Hunan, Kore, ...... imparatorluk altında yüzyıl boyunca kalmış olsalar bile, biz ve onlar, iç ve etraftakiler, ayrımı süregelmiştir. Her devirde bağımlılık birleşime fırsat verilmeyerek sağlanmıştı. Hiçbir ülkeye benzemeyen Çin’i bugünkü tutumu eskisinden çok farklı görülmüyor. Emperaylist Batı’nın sömürüsünden, Japonyanın tarizlerinden yıpranmış Çin, 1928’de Chieng Kaishek’in gücü ele geçirmesiyle yeni bir tip otokratik rejime girmiş oldu. Aynı yıllarda Mao Zedong ihtilalinin başından beri Rusya’da Komünist olarak yetişmekteydi. 1949’da koyu Marksizm, Leninizm ve Konfüçyüsizm karışımı inançla Çin Komünist Partisini (ÇKP) kurarak, Çin FAŞİZM Musolini’nin gelişiyle, 1919 da ortaya Mao çıkmış, isimi, birleşme anlamına gelen Fascio kelimesinden doğmuştur. Yükseltilmiş bir etnik köke dayandırılarak, bir ülkenin sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamını yeniden yaratan politik ideolojidir. İnsan haklarını, serbestiyi, seçim haklarını ve demokrasiyi reddeder Birçok uygulamada aşırı sağa, ırkçılığa ve bağnazlığa kaymış, çok kan dökülmesine neden olmuştur. Tutuculuğa karşıtlığı, etnik ayrılık ve milli yenilenme hayaline ve milli bir tehlikeyle karşı karşıya olma esaslarına dayanır. Yeni bir toplum yaratmayı iddia ederken, erkinciliği, bireyciliği ve komünizmi reddeder. Parti çıkarlarına aykırı düşen bütün bilimsel, ekonomik ve akademik hareketlere karşıdır. Din inancından doğabileceği gibi aynı zamanda dini amaçlarına alet ederek, şiddet ve saflık peşinde koşar. Faşizm başka ülkelerde de benzer şekillerde ortaya çıkmış fakat devamlı olamamıştı. En verimli örneği İspanya Franko rejiminde görülmüş olsa da, İspanya ancak Franco’nun ölümünden sonra baskıdan kurtulunca, çağdaş ülkeler sırasına girebildi. Tito’dan sonra Yugoslavya hemen parçalandı. KOMÜNİZM 19. yüzyıl Avrupasında çabuk gelişen endüstrileşme içinde Kapitalizmin yeni bir yoksul gurubu yarattığı düşüncesi, Sosyalizmin güçlenerek Komünizmin doğmasına ve yayılmasına neden oldu. 19. yüzyılın son yarısında sosyalizm ve komünizm sözleri birbiriyle değiştirilebilir anlamda kullanıldı. Karl Marx (18181883), 1848’de yayınladığı "Komünist Manifesto" ile kapitalist sınıfının
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle