17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Türkiye kapı önünde beklemeye AB’nin 50. yılında Bahadır Selim DİLEK vrupa Birliği, kuruluşunun 50. yılını kutladı. Dönem Başkanı olan Almanya, AB’nin kuruluş yıldönümü için düzenlenen törene aday ülkeleri davet etmemeyi tercih etti. Yani, başta Türkiye olmak üzere aday ülkelere, "Sizin üyeliğiniz garanti değil" mesajı vermişti. Gerçi, Hırvatistan çok fazla üzerine alınmadı ama bu mesajın adresinin zaten Türkiye olduğu herkes tarafından da çok iyi biliniyordu. Peki neden Türkiye’ye karşı geleneksel bir destek anlayışını benimsemiş olan Almanya böyle bir tutum içine girmişti? 1999 yılında Helsinki’de verilen "tam üyelik" sözü tarih mi olmuştu? Peki bütün bunları, AB’nin son dönemdeki liderlerinin vizyonsuzluğu ile açıklamak olası mıydı? Bütün bu soruların yanıtlarını vermeden önce, Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasının kısa bir tarihçesine göz atmakta yarar bulunuyor. 1923’ten sonra Türkiye yüzünü Batı’ya çevirdi ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa kıtasında hızla gelişmekte olan uluslararası örgütlenme çabaları içinde yer alma çabası içine girdi. Türkiye’nin bu çabası genellikle sonuç verdi. Her ne kadar, Soğuk Savaş koşulları, Türkiye’nin Batı kurum ve kuruluşları içinde bulunmasını politik ve stratejik açıdan zorunlu kılmış olsa da, Cumhuriyet Devrimi ile birlikte belirlenmiş olan devlet politikasının da bu yönde olması, atılan adımları kolaylaştırmıştı. Bu çerçevede Türkiye, 1949 yılında Avrupa Konseyi’ne girdi. Bu, ikinci büyük savaşın ardından Türkiye’nin üye olduğu ilk Batılı örgüttü. İki kutuplu dünya içinde SSCB’nin Batı’ya karşı tavrını sertleştirmesi ile birlikte, Ankara bir güvenlik şemsiyesi arayışına girdi. Avrupa Konseyi bunu sağlamıyordu. Türkiye 1952 yılında ise Kuzey Atlantik İttifakı Örgütü’ne (NATO) katıldı. Kore Savaşı’na asker göndermesi, Türkiye’nin NATO’ya girişinin vizesi oldu. A Türkiye’nin AB serüveni tam bir oyalama ve oyalanma tarihi olarak algılanabilir. İlk tam üyelik başvurusu Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde yapıldı ve reddedildi. AKP hükümetinin 2004’te gündüz vakti havai fişekle kutladığı kararlar yeni yeni anlaşılıyor. olarak, bazı petrol ve tekstil ürünleri dışında ORTAKLIK İLİŞKİSİ Türkiye’den ithal ettiği tüm sanayi mallarına uyguladığı Türkiye, 1958 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) kurulmasının ardından, 31 Temmuz 1959’da ortaklık başvurusunda bulundu. AET, Türkiye’ye üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanmasını önerdi. 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Anlaşması imzalandı. Anlaşma 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girdi. Böylece TürkiyeAB arasında bir ortaklık ilişkisi başlatılmış oldu. Ortaklık ilişkisinin amacı Ankara Anlaşması’nın 2. maddesinde, "Türkiye ekonomisinin hızlı kalkınmasını ve Türk halkının istihdam düzeyinin ve yaşam koşullarının yükseltilmesini sağlama gereğini göz önünde bulundurarak, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi özendirmektir" şeklinde ortaya kondu. Anlaşmanın 28. maddesi ise ortaklığın nihai hedefini "Türkiye’nin tam üyeliği" olarak belirledi. Ankara Anlaşması, Türkiye’nin "tam üyelik" hedefine yönelik olarak "hazırlık dönemi", "geçiş dönemi" ve "son dönem" olmak üzere üç devreden oluşan bir entegrasyon modeli öngörmüştü. İlk dönem, anlaşmanın yürürlüğe girdiği 1 Aralık 1964 tarihinde başladı. İlk dönemin amacı, taraflar arasındaki ekonomik farklılıkları azaltmaktı. Bu dönemde, Türkiye herhangi bir yükümlülük üstlenmedi. Buna karşılık, Topluluk, 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol çerçevesinde 1971 yılından itibaren, tek taraflı gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarını tek taraflı olarak sıfırladı. Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesiyle, hazırlık dönemi sona erdi ve "Geçiş Dönemi"ne ilişkin koşullar belirlendi. Bu dönemde, taraflar arasında sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve kişilerin serbest dolaşımının sağlanması ve Gümrük Birliği’nin tamamlanması öngörüldü. Türkiye, "Geçiş Dönemi"nde, AB’den ithal ettiği sanayi ürünlerine uyguladığı gümrüklerini 1222 yıllık listeler dahilinde kademeli olarak azaltarak sıfırlamayı ve topluluğun Ortak Gümrük Tarifesi’ne uyum sağlamayı üstlendi. TürkiyeAB ilişkileri, 1970’li yılların başından 1980’lerin ikinci yarısına kadar, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı istikrarsız bir süreçte gelişti. 12 Eylül 1980 darbesinin sonra ilişkiler resmen askıya alındı. İlişkilerin dondurulmasının ardından, Ortaklık Konseyi ilk kez 1986 yılında toplanabildi. Bu noktada Türkiye, öngörülen sürecin tamamlanmasını beklemeden 14 Nisan 1987’de Roma Antlaşması’nın 237. maddesi, Avrupa Kömür Çelik Topluluğu Antlaşması’nın 98. maddesi ve EURATOM Antlaşması’nın 205. maddelerine dayanarak üyelik başvurusunda bulundu. Ancak, Türkiye’nin bu başvurusuna 18 Aralık 1989’da "kendi iç bütünleşmesini tamamlamadan topluluğun yeni bir üyeyi daha kabul edemeyeceği" yanıtı geldi. Bu çerçevede çalışmalar hızlandırıldı ve 6 Mart 1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı uyarınca, 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği tamamlanmış oldu. Böylece TürkiyeAB Ortaklık İlişkisi’nin "Son Dönem"ine geçildi. Hedef yine tam üyelikti. Hatta Türkiye, tam üye olmadan AB ile gümrüklerini birleştiren tek ülke sıfatını da haiz oldu. Almanya’daki 50. yıl kutlamalarından... ‘TAM ÜYELİK BEKLENTİSİ’ Ancak dönemin iktidarı konuyu iç politika malzemesi yaptı. Gümrük Birliği Anlaşması, "Avrupalı olduk" manşetleri ile Türk kamuoyuna duyuruldu. Çok iyi müzakere edilmeden imzalanan anlaşma ile Türk ekonomisi AB’nin insafına terk edildi. İşsizlik kronikleşirken, KOBİ’ler büyük darbe yedi. Gümrük Birliği’nin yarattığı sıkıntıların tam üyelik ile ortadan kalkacağı yönünde tartışmalar yapılırken, Avrupa’nın niyetinin hiç de böyle olmadığı 1997 yılının aralık ayında ortaya çıktı. 1213 Aralık 1997 tarihlerinde Lüksemburg’da gerçekleştirilen ve ekonomikparasal birlik ile genişleme konularının değerlendirildiği zirvede Türkiye genişlemenin dışında bırakıldı. Rumlara AB kapısı açıldı. Bu durum Türkiye açısından tam bir hayal kırıklığı oldu. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz başkanlığında Başbakanlık konutunda yapılan 9 saatlik toplantıdan Gümrük Birliği’nin devamı ancak siyasi diyalogun askıya alınması kararı çıktı. AB’de, "Türkiye, Avrupa aksından çıkıyor" paniği baş gösterdi. Öyle ki, bütün Avrupa ülkelerinden dışişleri bakanları Ankara’ya akın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle