17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Kaan ÖĞÜT Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomi Bölümü [email protected] eçen haftaki yazımızda Çin’den başlayıp dünya borsalarına yayılan dalgalanmanın iç nedeninin hükümetin borsa endeksindeki çılgın yükselişi dizginleme çabası, dış etkenin ise ABD emlak piyasalarındaki gerileme ve subprime (yüksek riskli) mortgage kredi borçlarının ödenememesi olduğunu ifade etmiştik. Bu gün diğer olası bir etkiden, Japonya faiz oranlarından söz edeceğiz. Türkiye de bu çıkmazın içinde… C S TRATEJİ Ancak faizlerin düşük olmasının riskli yatırımları artırdığı da vurgulanıyor.(5) ABD bankaların tutmaları gereken rezervlerini azaltmalarına izin veriyor. Bankalar da risklerin yüksek olduğu türev piyasalarda hacimli bahisler oynuyorlar. G JAPON FAİZ ORANLARI 2001’de ABD’nin büyüme oranı yüzde 1’in altına düşünce uzun süreli bir durgunluk beklentisi doğmuştu. Economist, "Dünya Resesyondan Kaçabilecek mi?" sorusunu soruyor, ABD ve Japonya merkez bankalarının üst üste faiz indirimlerine gittiklerini ancak bu adımlara rağmen iki ekonominin resesyon tehdidi altında olduğunu yazıyordu.(1) 2001’de borsa köpüğünün sönmesinden itibaren piyasalara ucuz para pompalanarak borçlanma ve tüketim teşvik edildi. ABD borsadaki çöküşü emlak piyasasında şişen balonun tüketimi artırıcı etkisi ile telafi etti. Ekonomi tekrar büyümeye başlayınca da enflasyona yol açmamak için faiz oranlarını düzenli bir şekilde 5,25’e kadar yükseltti. Ancak Japonya’daki durgunluk 1990’ların ortalarına kadar uzanıyordu ve yapısal bazı nedenleri vardı. Bu yüzden Japonya faizleri düşük tutmayı sürdürdü. Uluslararası sermaye piyasalarına akan likidite yatırımcıların daha rahat risk almasını sağladı. Finansal piyasalarda türev araçlarla yapılan işlemler 1990’da 2,3 trilyon dolardan 2000’de 14,3 trilyon dolara 2006’nın ilk yarısında ise 84 trilyon dolara çıkmış durumda. 1990’larda finansal araçlar toplam dünya gelirinin yüzde 27’si kadarken bu gün bu oran yüzde 773’e ulaşmış durumda. Gelişmekte olan piyasalara olan kitlesel sermaye akışının arkasında hedge fonların yükselişi var.(2) Bu dönemde yatırımcılar düşük faizli para biriminden borç alıp bunu yüksek faizli para biriminden borç vererek büyük kazançlar elde ettiler. Carrytrade denen bu işlemler büyük oranda Japonya’daki düşük faiz oranlarına dayandı. Rogoff hedge fonların Japonya’dan çok düşük faizle yüzlerce milyar dolar borç alarak Brezilya ve Türkiye gibi faizlerin yüksek olduğu ülkelerde yatırım yaptıklarını ve yen düşük değerli kaldığı sürece bunun bir para makinesi gibi kazandırdığını söylüyor.(3) Ancak bu işlemden elde edilen kazanç, yüksek faiz getiren paranın değer kaybetmesi riski altındadır. Çünkü yüksek faiz ve sermaye girişi bu paraları genellikle sürdürülemez dış açıklar verecek kadar değerlendirebilir ki Türkiye’nin bu gün yaşadığı durum budur. İşte bu yüzden de büyük fonlar bir değer kaybı beklentisi yaratıp bu piyasalardan kaçabilirler. İşte son günlerde bu tür kolay kazancın önümüzdeki dönemde iki taraflı bir baskı altında olduğu, yüksek getirili paraların (YTL gibi) değer kaybetmesi, Yen’in ise değerlenmesi bekleniyor. 2006 Martında Japonya Merkez Bankası’nın gevşek para politikasından fiyatlarda görülen artışın da etkisi ile vazgeçeceğini açıklamasıyla, faizlerde artış olacağı beklentisi güçlendi. Mayıs’ta Başıboş sermaye batırıyor yaşanan finansal dalgalanmanın nedenleri arasında ABD’de Nisan ayı enflasyonunun beklenenden yüksek çıkmasının yanı sıra Japonya’nın faiz artırımı kararı da etkili oldu. Japonya 6 yıl süren yüzde 0 faiz devrinden sonra Temmuz’da 0,25’e Şubat’ta yüzde 0,50’ye çıkardı. Artışın Ocak’ta yapılması bekleniyordu ancak tüketici fiyatları enflasyonunda gözlenen düşüş ve güçsüz büyüme faizlerin sabit tutulmasına neden oldu. Faizlerin ABD’de 5,25 Avrupa’da 3,5 olduğunu düşünürsek Japonya hala dünya likiditesinin büyük kısmını sağlamaya devam ediyor. Tayland parasının 2006 yılında dolar karşısında yüzde 16 değerlenmesinin de nedeni olan sermaye girişleri, dünya çapında aşırı likidite varlığının sürdüğüne işaret ediyor. Likiditenin ölçülmesi zor olmakla birlikte 4 yıldır ortalama yüzde 18 artan, dolar arzı likidite için bir gösterge olabilir.(4) Dünyanın her yerinde göreli olarak düşük faizlerle borçlanılabiliniyor olması bir yandan finans sektörünün küreselleşmesi ve bu alandaki yeniliklerle açıklanıyor. UCUZ BORÇ, YÜKSEK GETİRİ Faizin düşük olduğu ülkelerden ucuza alınan borçlar, Türkiye ve Brezilya gibi yüksek faiz veren ülkelerde kazanca dönüştürülüyor. Ucuza borç veren ülkelerin faizi yükseltmesi bu ülkeler için kriz anlamı taşıyor. Yen şu anda belki de dünyanın en değersiz para birimi. Euro’ya göre olması gerekenin yüzde 40 daha altında bir değere sahip. Oysa dünyanın en büyük cari işlemler fazlasını veren ve enflasyonu çok düşük olan bu ülkenin parasının oldukça değerli olması gerekir. Bu anlamda düşük faiz oranı ile Yen’in değerine açık bir müdahale söz konusu. Değer kazanırsa Yen cinsi borçların maliyeti artacaktır.(6) Teoriye göre carrytrade olanağının bu kadar uzun sürmemesi gerekirdi. Bir ülkenin faiz oranının dünya ortalamasının üzerinde olması, yatırımcının, paradaki olası bir değer kaybı yüzünden uğrayabileceği zararı telafi etmeyi amaçlar. Oysa son dönemde görülüyor ki yüksek faizli ülkelerin parası değer kaybetmek şöyle dursun YTL ’de olduğu gibi değer kazanıyorlar. Diğer bir neden yatırımcının risk primi talep etmesi olabilir.(7) Ancak risk primi ABD ve Japonya arasındaki faiz farklarını açıklamakta yetersiz kalır. Bu noktada sürecin kendi kendisini besleyen yapısına dikkat çekiliyor. Yen cinsinden borç alınıp ABD dolarına çevrilince dolar değer kazanmış oluyor. Diğer yatırımcılarda bu trendi izleyince carrytrade süreklilik kazanıyor. Teoride değer kaybetmesi beklenen yüksek faizli paraların değer kazanmasından kaynaklanan anomali yatırımcının iki kaynaktan gelir elde etmesini sağlıyor. Bir yandan faiz farkından gelir elde ederken diğer yandan da paranın değer kazanmasından gelir elde ediliyor. Davos görüşmelerinde de finansal riskler ele alındı, piyasaların likidite fazlasından kaynaklanan bir illüzyonu yaşamakta oldukları vurgulandı Yen cinsi carrytrade miktarının 1 trilyon dolar olabileceği, Yen’in değer kazanması durumunda finansal piyasaların ciddi dalgalanmalar yaşayacağı söyleniyor.(8) ABD ve Japonya faiz oranları arasındaki fark kapanmadığı sürece carrytrade devam edecektir. Son haftalarda Yen’in dolar karşısında değer kazanması ve kar realizasyonuna gidenlerin varlığı carrytrade sürecini yavaşlatmış gözüküyor. Geçtiğimiz mayıstan itibaren dolar karşısında değer kaybeden Yen 26 Şubat’ta Çin’de başlayan borsalardaki düşüş trendi ile birlikte dolar karşısında dalgalı bir seyir de izlese yükselme trendine girmiş durumda. Aslında Çin’in hemen ardından 5 Mart’a kadar Dow Jones, S&P 500, Nasdaq ve Nikkei endekslerinin hepsi ciddi düşüşler kaydettiler. Bu Küresel piyasadaki yüzden Yen’in dolar likit üretime karşısındaki değer dayanmıyor. kazanmasını daha çok beklentilerle ilişkilendirmek gerekir. Beklentiler Yen’in bir miktar değer kazanabileceği yönünde. Carrytrade işlemlerinde Yen’in değer kazanmasına da bağlı olarak gözlenen yavaşlama ABD borsalarındaki düşüşün, mortgage kredilerindeki geri ödeyememe probleminin yanı sıra diğer bir nedeni olabilir. Genel eğilim Japonya’da faiz oranı artacağı için carrytrade kazançlarının yavaşlayacağı yönünde. Ancak ABD ekonomisi emlak piyasasından kaynaklanan bir durgunluğa girerse, FED faizleri düşürmek durumunda kalabilir ki bu da Japonya ile aradaki farkı azaltır. Türkiye gibi damarlarından bu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle