16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ Putin yönetimi, küresel mücadelesini Rusya’nın enerjiye dayalı Yrd. Doç. Dr. Mitat ÇELİKPALA TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniv. etrol bağlamında 20. yüzyıla damgasını vuran enerji kaynaklarına hakim olma mücadelesi, Ortadoğu ve Kafkasya'da büyük çekişmelere neden olmuş yeni sınırlarla yeni ülkeler yaratmıştı. Ağırlıklı olarak Osmanlı coğrafyasında yürütülen bu mücadele, İmparatorluklar çağını bitiren ve yeni ulusdevletler dönemini başlatan bir süreçti. "Büyük Oyun" olarak da adlandırılan bu çekişme kanlı ve acımasız bir mücadeleydi. Bu mücadelenin şekillendirdiği, takiben Soğuk Savaşla kamplara ayrılan yirminci yüzyılın dünyası her an başlayacak bir yok etme savaşı beklentisiyle hep gergindi. Bu gerginlikte, birkaç gelişme dışında enerji bu günkü düzeyde dikkat çekmemekteydi. Kurulan düzen içerisinde enerji kaynaklarının paylaşımı da bir düzene bağlanmıştı. Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan umutlu hava Yeni Dünya Düzeni adı altında aslında ne olduğu pek de anlaşılamayan barış, mutluluk ve savaşın olmadığı bir dünya beklentilerini tırmandırdı. Ama çok geçmeden, Kuveyt'in işgali, Irak Savaşı ve gittikçe artan terör tehdidi ile birlikte dünyanın eskisinden daha güvenli bir dünya olmadığı anlaşıldı. Son dönemde Irak merkezli olmak üzere Ortadoğu'da yaşananlarla aslında Büyük Oyun'un daha acımasız bir biçimde sürdüğü, enerji merkezli mücadelenin artan biçimde şiddetlendiği değerlendirilmeye başlandı. Yeni oyunun aktörleri sayıca artsa da oyunun alanının hala aynı alan olması, bir önceki mücadelede en fazla sıkıntı yaşayan bizleri en azından tarihi sürekli olarak akılda tutmaya zorluyor. ABD ve İngiltere'nin, Irak petrollerini tüm dünyayla alay edercesine paylaşmaları, "insan hakları, demokrasi, halkların kendi kendisini yönetmesi ve kendi kaynaklarını refahları için kullanabilmeleri" gibi insani değeri yüksek söylemleri bir anda içi boş kavramlar haline getirdi. P Rusya, ‘2020 Enerji Stratejisi’ni 2003’te tamamlayarak uygulamaya başladı. Bu yaklaşımı dünyanın hemen hemen her bölgesini yakından ilgilendiriyor. Rusya, enerjiyi ekonomik ve siyasi hedeflerinin aracı yapmış durumda. ilişkilerini gözden geçirmeye, alternatifler geliştirmeye çalışıyorlar. Bu noktada sorulması gereken Rusya'nın sahip olduğu bu kaynakları, Soğuk Savaş’ın ideolojik çekişmesi ve silahlanma yarışı yerine yeni bir silah olarak dış politikasında kullanıp kullanmadığıdır. Bu yazıda da bu soruya yani enerjinin Rus dış politikasındaki yerine ve bir araç olarak kullanımına yanıt aramaya çalışacağız. Bu soruya verilecek yanıtın "çok boyutlu ortaklık" düzeyine ulaşan TürkRus ilişkilerinin geleceğine de ışık tutacağı düşünülebilir. kullanımları nedeniyle özel bir konum ediniyor. RUSYA’NIN POLİTİKASI Rusya'nın 2003'te son halini alan "2020'ye Rus Enerji Stratejisi" belgesine kadar tutarlı, etkin ve dış politika aracı olarak kullanılabilecek bir enerji politikası olduğundan bahsedilemez. İç ve dış siyasal ortamın da bu döneme kadar bu türde bir aracın oluşmasına ve kullanılmasına izin vermediği de söylenebilir. Bu döneme kadar Rusya'da enerji politikası devletin dışında ama aralarında devletin de yer aldığı çeşitli aktörlerce belirlendi. Merkezi bir planlama ve kontrol söz konusu olmadı. Bunda Sovyet sonrası dönemin özelleştirme politikaları çerçevesinde petrol endüstrisinin özelleştirilerek çok başlıklı bir yapıya kavuşturulmuş olması etkendir. Bu bağlamda bölgesel düzeyde belirlenen 11 ayrı şirkete devredilen yapı merkezi hükümetin kontrolü dışında kalmıştı. Bu dönem enerji şirketlerinin yöneticilerinin, hazineye para aktaran en önemli unsurların yöneticileri olarak hükümet düzeyinde karar alma süreçlerini etkiledikleri hatta belirleyici oldukları bir dönemdir. Rusya içinde yaşanan kanlı mücadeleler, merkezi devletin etkinliğini yitirmesi, Yeltsin'in etkinlik sağlayamaması bunun neden/sonuçlarıdır. Bu sürecin Putin iktidarı ile dönüşmeye başladığı gözlemleniyor. Enerjiyi dış politika aracı olarak kullanma becerisini elde etmek amacıyla Putin'in hala devletin elinde bulunan enerji devi Gazprom'u yeni politika yapımı sürecinin merkezine oturtarak bu dağınık yapının aşılması amacıyla farklı bir adım attığı görülüyor. Aynı dönemde çeşitli nedenlerle hızla artan enerji fiyatları, ucuz ve temiz olduğu için kullanımı yaygınlaşan doğalgaz Putin'in attığı bu adımı başarılı kıldı ve Moskova'yı konuya daha bir dikkatle eğilmeye yönlendirdi. Putin'in Rusya'nın 'oligarklarına' açtığı ve arkasında başta istihbarat olmak üzere devlet bürokrasisinin desteğini de aldığı savaş sonucunda devletin enerji sektöründe kontrolü yeniden eline almaya başladığı görülüyor. Yeni Enerji Stratejisi bu sürecin belgesi/çerçevesi olarak algılanabilir. Rus hükümeti bu girişime Kasım 2000'de başladı. Yeni strateji enerji sektörünün büyütülmesini öngörmekteydi. Bu büyümede mali olarak enerjiye dayanan Rusya'nın ihracatının yeni piyasalar bağlamında başta AsyaPasifik ve Kuzeydoğu Asya pazarıyla büyütülmesi hedeflenmekteydi. Bu bağlamda tanımlanan yeni hedefler doğrultusunda 2,5 yıllık bir süreçte şekillendirilen yeni Stratejiyle Rusya için kuzeygüneydoğu hatlarında yeni işbirliği çerçevesi ve dış politika yapımı sürecine girişildi. Burada sadece AB'ye endeksli bir ihracattan uzaklaşma amaçlanmaktaydı. Tabiî ki Bu AB'den vazgeçilmesi anlamına gelmemekteydi. Kurulu ağlar ve ticari ilişkiler nedeniyle vazgeçilemeyecek pazar durumundaki AB kenara itilmemekteydi. AB ile var olan ilişki ve ticaretin genişletilmesi yaklaşımı doğrultusunda bir yandan yeni nakil hatları oluşturulurken kalıcı işbirliği için AB'nin yeni enerji politikası oluşturma süreciyle uyumlu görüşmelere girişildi. Bu türde bir AB stratejisinin oluşturulması gerekliliğinin yanı sıra AB ülkelerinin ENERJİ DEVİ RUSYA Rusya ABD'den sonra dünyanın ikinci büyük enerji üreticisi ülkesidir. Dünya enerji üretiminin yaklaşık yüzde 12'sini Rusya gerçekleştiriyor. Genel enerji tüketiminde ise Rusya ABD ve Çin'in ardından yüzde 7'lik oran ile üçüncü sırada yer alıyor. Bu genel enerji yüzdelerinin içinde petrol ve doğalgaz özel bir yere sahip. Daha özelde doğalgaz bu yazının konusu olan dış politikada enerjinin rolünü öne çıkartan asli başlık konumunda. Bugün için Rusya, dünyanın sahip olduğu kanıtlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 6'sına sahiptir. Üretici olarak ise Suudi Arabistan'dan sonra dünyanın en büyük ikinci petrol üreticisidir. Dünya petrol üretimin yaklaşık yüzde 12'sini gerçekleştiren Rusya iç tüketimde kullandığı üçte birin ki bu Rusya'yı dünyanın 5. büyük petrol tüketicisi yapıyor dışında kalan petrolü ağırlıklı olarak AB’ye satıyor. Doğalgaz ise daha farklı. Dünyanın kanıtlanmış en büyük doğalgaz rezervleri Rusya'nın elinde. 2.0002.300 trilyon metreküp civarındaki bu rezervler dünya toplamının yaklaşık üçte biri. İkinci büyük İran'ın sahip olduğu doğalgaz bu toplamın yarısına ancak ulaşabiliyor. Bu rezervlerle Rusya, dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi konumunda. Dünya toplam üretiminin yüzde 22'si Rusya tarafından yapılıyor. Her ne kadar Rusya yüzde 16'lık tüketim oranıyla ABD'den sonra dünyanın 2. büyük tüketicisi olsa da kalan miktarla en önemli doğalgaz satıcısı durumunda. Bu üretimin önemli bir kısmı içerisinde Türkiye'nin de yer aldığı Avrupa'ya ihraç ediliyor. Rusya'nın GSMH'sinin yüzde 25'ini, ihracat gelirleri ve bütçesinin de yarısını enerji gelirleri oluşturuyor. Bu genel rakamlara bakıldığında bile Rusya'nın tam anlamıyla bir enerji ihracatçısı olduğu söylenebilir. Kömür ve elektriğin dışında petrol ve doğalgaz, boru hatları aracılığıyla gittikçe 2006’daki artan gaz kesintisi nedeniyle beslenme sıkıntısı çeken bir Ukraynalı kadın... RUSYA AYAĞA KALKTI Bu karamsar hava içerisinde alternatif enerji kaynaklarının bulunması, geliştirilmesi ve kullanılması tartışmalarıyla birlikte petrol ve doğalgazın hala gündemin ya da mücadelenin merkezinde oturduğunu görmekteyiz. Diğer taraftan Ortadoğu'ya hâkim olan kan kokulu karmaşık havanın dışında süreçten ve artan fiyatlardan sessizce ama maksimum düzeyde faydalanan aktör olarak Rusya yavaş yavaş ayağa kalkmakta. Hatta Rusya'nın bu süreci tamamlayarak dünya politikasını belirleyebilecek siyasi bir konuma doğru ilerlediği gözlemlenmekte. Son iki yıldır Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan ve Belarus'ta yaşananların özelde Avrupa ve Türkiye'ye olan yansımalarıyla sıkıntılı durumu açık hale getirdi. Sürekli ve güvenilir enerji kaynakları ihtiyacı beklentisiyle Rusya ile işbirliğine girişen aktörler bu gelişmeler üzerine Rusya ile bahar havasının hâkim olduğu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle