26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mustafa KAYMAKÇI Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ö rgüt, ortak bir sorunu çözmek amacıyla insanların bir araya gelerek oluşturdukları toplumsal bir yapıdır. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere, bir örgütün kurulması için, bireylerin kendi gücüyle çözemedikleri ortak bir sorun demeti yada gerçekleştirmek istedikleri bir amacı olmalıdır. Örgütün başarısında birinci koşul, ortak sorun yada amacın, somut ve anlaşılabilir biçimde ortaya konulmasıdır. İkinci koşul ise etkinlik göstereceği alanda amacını gerçekleştirebilmesi için, kendine özgü bir programı ile örgütlenme modelinin olmasıdır. Ancak bu iki koşula bağlı olarak örgüt üyelerinin, örgütlerinden beklentilerinin benzerlik oranı da önem taşır. Türkiye tarımında, bu bağlamda hayvancılık sektöründe de çok sayıda örgüt göze çarpmaktadır. Bunlar üç farklı yapıda olabilmektedirler. Başlıcaları; kooperatifler, dernekler ve şirketlerdir. Sermaye birikimi olan üretici sayısının çok az olması nedeniyle, üreticiler tarafından kurulmuş olan şirket sayısı Türkiye’de yeterli düzeyde değildir. Bu nedenle, yazıda şirketler üzerinde durulmayacaktır. Üzerinde durulacak örgütler kooperatifler, yetiştirici birlikleri ve üretici birlikleri olacaktır. Tarımsal amaçlı kooperatifler (TKK), Türkiye’de 1163 sayılı yasaya göre etkinlik gösterirler. En önemli özellikleri, kuruldukları köy yada köy grubundaki her tarımsal üreticiye açık olmalarıdır. Kooperatifler, üyelerine girdi temini yapar, üretimi işler ve değerlendirir. Kısaca ekonomik alanda etkinlik gösterirler. TKK’lar Tarımda örgüt fazlalığı kimin işine yarar? merkezi örgütlenme ile KÖYKOOP çatısı altında toplanmışlardır. Son dönemlerde ise üyelerinin çoğunluğunu süt sığırcılığı yapan çitçilerin oluşturduğu kooperatiflerin kimileri kendilerini hayvancılık kooperatifleri (HAYKOOP) olarak tanımlamış ve bölgesel ve ulusal çapta örgütlenmişlerdir. Damızlık sığır yetiştiricileri birlikleri (DSYB), son aşamada 4631 sayılı hayvan ıslahı yasası kapsamında kurulmuş ve dernek statüsünde olan örgütlerdir. Kuruluş amacı bir ıslah programı yürüterek üyelerinin yetiştirdikleri ırkın genetik düzeyini yükseltmektir. Ancak birlik yönetmeliğinde asıl amacı dışında, ekonomik alanda da etkinlik yapmalarını sağlayacak maddeler de yer almaktadır. Bu bağlamda üyelerinin girdi temininden, ürün değerlendirmeye değin her konu, birliklerin görev alanına sokulmuştur. Süt üreticileri birlikleri (SÜB), 5200 sayılı yasaya göre oluşturulan tarımsal üretici birlikleri (TÜB)’nin bir alt birimidirler. Üretici birliklerinin görev kapsamına bakıldığı zaman üretim, pazarlama ve ıslah olmak üzere geniş bir alanda etkinlik gösterebilecekleri anlaşılmaktadır. SÜB’lerin, dernek statüsünde olmakla birlikte kendilerine yüklenen işlevleri gereği, kooperatif gibi de hareket ettikleri görülmektedir. Görüldüğü üzere hayvancılık alanında var olan birden çok örgütün amaç, görev alanları ve yetkileri birbirileri ile çatışır duruma gelmiş yada getirilmiştir. Art niyet yoksa bu durum ivedilikle çözümlenmelidir. Aksi durumda şu soruların cevabı aranmalıdır; ¦ Kırsal kesimde örgütlenmiş kooperatiflerin aslında çok yetersiz olan gücünden mi bile rahatsızlık duyuluyor? Az sayıda var olan ancak ilerisi için örnek olacak kooperatifler mi kapatılmak isteniyor? Acaba kooperatiflere verilen süt desteği, SÜB’e verilen destek düzeyinde neden değil? Süt değerlendirme alanı yabancılaşmış tekellere mi bırakılmak isteniyor? ¦ Kooperatifler ve DSYB’ler yeterli düzeyde denetim altına alınmadı da, süt üreticileri SÜB’ler le mi denetim altına alınmak isteniyor? ¦ DSYB’lerin kendi üretim gücüne dayanarak yapmakta oldukları süt sığırcılığını geliştirme çalışmaları engellenmek mi isteniyor? Çünkü bilindiği kadar DSYB gebe düve dışalımına karşı çıkıyor. Bu nedenle mi zayıflatılmak isteniyor? Son düzenleme ile süt desteği, bu yüzden mi SÜB aracılığıyla DSYB’lere verilmeye başlandı? Süt sığırcılığında sağlıklı örgütlenme, yukarıda değinilen sorulara doğru yanıtlar verilerek bulunabilir kanısındayım. Ekmekte gramaj serbestisine eleştiri NKARA (A.A) Tüketici Hakları Derneği (THD) Başkanı Turhan Çakar, ekmek tebliğinde gramaj sınırlandırılmasının kaldırılmasına yönelik hazırlığa karşı çıkarken, halkın korunması için, tebliğde ''halk tipi ekmeğin'' tanımlanarak, asgari gramajın belirlenmesini istedi. Çakar, dernek genel merkezinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın ''Türk Gıda KodeksiEkmek ve Çeşitleri Tebliği'nde gramaj sınırlandırmasının kaldırılmasına yönelik yapmayı öngördüğü değişiklik hakkında görüşlerini açıklamak üzere düzenlediği basın toplantısında, halk tipi ekmekte gramajın serbest bırakılması ile konunun fırıncının inisiyatifine bırakılacağını belirterek, bunun halkın ekmeğe daha fazla para ödemesine yol açacağını öne sürdü. Türkiye'de milyonlarca insanın açlık ve yoksulluk sınırında olduğunu, ekmek almakta bile zorlandığını ifade eden Çakar, ''Türkiye'yi yönetenlere, iktidara, gelecek hükümete sesleniyorum: Milyonlarca insan açlık ve yoksulluk sınırında. İnsanlar dilenci durumuna düşürüldü. Ekmek, piyasa koşullarına bırakılamaz. Halkın ekmeği ile oynamayın, çarpılırsınız'' dedi. Un piyasasının 10 firmanın kontrolünde olduğunu, bu firmaların fiyatlar ile istediği gibi oynadığını öne süren Çakar, ''Bu durumun fırıncıların da iştahını kabarttığını'' kaydetti. Ekmekte ambalaj zorunluluğu olmasına rağmen bunun uygulanmadığını hatırlatan Çakar, şöyle devam etti: ''Tarım Bakanlığı görevini yapmıyor, piyasayı denetlemiyor, halkı aldatıyor. Fırıncılar Federasyonu da görevini yapmıyor. Niçin ekmekler balon gibi... İçine katkı maddesini basıyor... Ekmek piyasa A koşullarına terk edilemez. Bu sömürüye dur demeliyiz. Halkımızı desteğe ve göreve çağırıyorum. Ekmeklerine sahip çıksınlar. Gramajın serbest bırakılması halinde ekmek sorunu bir çıkmaza girecek, kaosa sürüklenecek. Halk aynı ekmeğe daha fazla para ödemek zorunda kalacak.'' Ekmek tebliği değişikliği konusunda ilgili kuruluşların görüşlerinin de alınması gerektiğini vurgulayan THD Başkanı Çakar, ancak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın, eleştirileri nedeniyle THD'yi toplantılara çağırmadığını söyledi. Ekmekte izlenen yanlış politika sonucu halk tipi ekmeğin ağırlığının 400500 gramdan 200 grama kadar düştüğünü, gramaj düştükçe kalitenin de azaldığını, küçülen ekmeği büyük göstermek için katkı maddesi kullanıldığını anlatan Turhan Çakar, ''Balon gibi kabaran ve içi bomboş olan ekmekler üretiliyor, ekmekler giderek bozuluyor. Beslenmesi ağırlıkla ekmeğe dayanan halk, yaşadıkları mahallede ekmek hangi gramajda üretiliyorsa, ona mahkum olacak. Ekmek tebliğinde halk tipi ekmek tanımlanmalı, asgari 300400 gram ağırlık belirlenmeli. Bunun dışında, diğer çeşitlerde fırıncılar istedikleri gramajda ekmek üretebilir'' dedi. Çakar, tebliğde bunun aleyhine düzenleme yapılması halinde, tebliğin iptali için dava açacaklarını bildirdi. 26
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle