Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YUNUS NADİ ARMAĞANI Röportaj K O N U : İ"T<JSAN HAKI.ATCI den takıları, ışıl ışıl akan pınarları ile rengârenk süslenmiş bir ycşil gclinlik giyer burada doğa... "Acılardan ayırdına varamadık giizelliklerin" diyor Metne Özay. Meme özay, kurşuna dizildiğinde 81 yaşında olan ve 33'lerin en yaşlısı Sullan Özay'ın oğlu. Sultan özay, dönemin yöredeki nüfuzlularından. Oğlunun deyişiyle, miş" "Kimsenin tavuguna kış, köpegine hoşt deme birisi. Meme özay 72 yaşında. "Yol ağ zındayım" diyor ve ekliyor: "C.özüm açık ölecegim. Babanu kurda, kuşa yedirdiler. Uünya gözüyle Sefo Dcresi'ni görmek istiyorum." Ozaylar'ın 1957 yılında TBMM Başkanlığı'na verdiklcri bir de dilekçeleri var. Sefo Deresi'nin serbcst ziyarete ayılmasını içeren bu dilekçeye aradan 32 yıl geçmesine rağmen yanıt verilmemiş. İdam mangası Teiiği çeken elleri arıyorum. Kimi ölmüş, kimi kendini saklıyor, kimi konuşmuyor. ismail Çolak'la, şu an bulunduğu yeri yazmamak koşuluyla konuşuyoruz. Çolak, 1921 Niğde, Aksaray doğumlu. Vatani görevini Van 10. Tümen Süvari Birliği'ndc hafif makinelinin bir numaralı cephanedsi olarak ifa etmiş. " 3 3 kurşun" ve ondan önccki Xretel katliamlarında tetiği çekmiş biri. Sözü oııa bırakıyorum: "Bizzat Muğlalı Paşa'nın Van'a gelerek verdigi emirle Süvari Birligi, Van'ın Saray bucagına kaydınldı. 125 kişilik hirligimiz Edirne'dın Van'a siirgün gelmişti. Ben sivillikle jokcydim. Bu yiizden Süvari Birligi'ne sevildim. Olay gecesi her zamanki ikametgâhımız olan bucak camisinde yatıyorken, çavusumun dürtüklemesiyle uyandım. Bana, 'Giyin ve gürültü etmeden dışarı çık, komutan bekliyor' dedi. Dışarı çık tıgımda, yanında hizim bölükten 1520 erle bekleyen Teğmen Necdet Bilgez'i gördiim. Bilgez, Adapazarlıydı. Çok geçmeden oluz klşl olmuşJuk. Tegmen bizlere, 'Herkes atını hazırlasın ve altı günlük kumanyasını alsın, tutukluları Erzurum örfi tdare Mahkemesi'ne götüreceğiz* dedi. Orlalık karanlıktı. Hemencecik hazırlandık. Tabura vardıgımızda dışarı çıkarılmış bekleyen köylü lulsakları gürdük. Beklemeden yola koyulduk. Biz atlı, köylüler yaya gidiyoruz. Hiçbirimizin aklından onların kurşuna dizilecekleri ihtimali geçmiyordu. Güzeldere Köyü'nü geçlik. Içlerinde yüriiyemeyecek kadar yaşlı olanlar vardı. Yürüyemeyenleri dönüşümlü olarak sırtlanna alıyorlardı. Koçkıran Köyıı yakınlarına geldik ki sabah oldu olacak. Her taraf agarmış. Üsleğmen Bilal Bali, yemek molası verdi. Bali, lzmirliydi. Biz kumanyamızı çıkarıp kahvallı eltik. Köylülerin yanında şeker ve ekmek vardı. Pınardan sıı alıp şerbet yaptılar. Ekmeklerini şerbete banıp yediler. tki de asker vardı; Sico Çelebi ve Şükril Kurunca'ydı adları. Bunlardan biri sanıyorıım ŞUkrU idi. Üsle^mene gelip pınardan yıkanmak içln izin islcdi. Üülegmen çok hiddellendi. Birkaç kırbaç salladı. Adam caresiz boynu bükük gidip uturdu. Kalk emri verildi. Yeniden yola koyulduk. 100 melre kadar gilmemiştik ki Sefo Deresi'nin yaınacındaki patika yola bırakılrrıış halalları gordük. Orada 'at in' emri verildi. Üsltğınen, 'Bağlayın' deyince bu adamlan 61dürecegimizi anladık. Mecbur bagladık. tki grup halinde ellcrini arkadan ve kulluk arajarından birbirlerine bagladık. Birinci grubu Üstegmen Bilal Bali, ikinıi grubu ise Tegmen Necdel Bilgez komulasında indirdik dereye. Bu ara ben bir fenalık geçirdim ve çavuşuma infaza cıkamayacagımı, beni yedekçi bırakınasırıı soyledim. Çavuşum kabul elti. Ben yedekçi olarak alların yanında kaldım. Hasaııkaleli Bahatlin Satılmış adlı arkadaşım bcnim yerime infaza gitti. Otuz crin yirmisi Erzurum Hasankale'dendi. Ben atlarla bekliyorum. Bu ara ustegmen, 'Hafif makinelinin ccphanecisi nerde?' diye soruyor. Çavuşum rahatsız oldugumu, yedege bırakıldıgımı belirliyor. Üstegmen sinirlenmiş, yedekçim Bahaltin'i de alarak geldi. Bana birkav kırbav vurdu. Atları yedekçiye bırakıp, uslegmenle indik dereye. Adamlar yvre di/ııslıı çökmüşlü. Her iki grup sürünerek van yana gelmişlerdi. Çogu yiiksek scsle dua okuyordu. Bagıran, çagıran, küfür edenler vardı. Aleş komutuyla birlikle yumdum gözlerimi. Şuursuzca basmışım tetige. Mermim bitmiş, ben hâlâ ateş vaziyetindeyim. Üstegmenden yediğim tekmelerle sırtüslü düşlüm yere. Bana, 'Bu adamlan teker teker çöz' dedi. Hepsini çözdüm. Baktım biri canlı. Göz göze geldik. Öyle bir hal oldum ki anlatamam. Iyi ki silahım alınmış. O adamın yerine ben ölüyorum sandım. Kendimi vurabilirdim. Dayanılır gibi dcgil yani. Çözme işini bilirdim. Bu ara piyadelere pusıı kazdırılıyordu. Kazılan yerlere lek tek bu adamlan yerlcşlirdik. Yaralı adamı ben sırllayıp gölürdüm. Başkası bilse kesin öldüriirdü. Nihayel bu adam kurluldıı. Kaçıp tran'a geçmişti. Biz ise 'Dag başını dııman almış' marşını söyleyerek döndük Saray'a. Herkeste milli bir görevi ifa elmlş insanlann ruh hali vardı..." Son sorum şu oluyor tsmail Çolak'a: Şimdi yinc aynı durumda olsanız, aynı şeylcri yapar mıydımz? İsmail Çolak her halinden canının sikıldığını belli edercesine: "Şunu anlamıyorsıın kardeşim" diyor: " O olaylar yaşanmasaydı güzelliklerle dolu bir yaşaınım olacaklı. O letige basan bizler degildik. Biz de halk çocuguyuz. Beden bizlerin olabilir, ancak ruh bizim degildi. Kaçtım, yıllarca insaıılıgımdan kaçtım. O gün bu gündür, oyuncak bir silah dahi görsem tiksinirim, midem bulanır. Insanlığımdan ulanınm. Aynı durumda olmak mı! Allah korusun. Dııııyanın hiçbir gücii elime silah veremez beniın..." Hvde oturmuş topiadığım nıalzemeleri, yazıları, fotoğrafları etrafıma dağıtmış düşünüyorum. Kafamda binlerce soru çakıp duruyor. Hepsi de yanıtı olmayan sorular. Karar veriyorum. Yarın Sefo Deresi'ne gideceğim. Sıcak bir haziran sabahı. Yukarı Koçkıran Köyü'nün alt yamacından iniyorum. Sefo Deresi'ne doğru yürüyorum. Dağlar kıraç, ağaçsız, yeşilsiz. Göz alabildiğine uzanıyor. Tepeyi aşıyorum. Karşı laraf lran. önümde Sefo Deresi. Kuru bir dere. Ne su, ne yeşil, ne ağaç. Hiçbir şey yok. Sınırda devriye ge/en askerler görüyor beni. Yanıma geliyorlar. Ne aradığırııı soruyorlar, "Bu bölge yasak bölge" diyorlar. Gazeteci olduğumu söylüyorum. Kimliğimc bakıyorlar. "Dolaşma, yasak!" diyorlar. Köye dönüyorum. U Mansiyonlar Nuray Şirin Göktaş Islahiye 1959 doğumlu Nuray Şırırı Göktaş, Hacettepe Üniversitesı, Kımvu Fakülıesi ve Ankara Hukuk Fakülıe si'ni bıtirdı. 1986 yılı sonuna kadar Ankara Burosu 'na bağlı olarak serbesl avukatlık yaptı. İki yıl bir derginin Ankara bürosunda muhabir olarak çalıştı. 1988 yılmdan bu yana, Başbakanlık Toplu Konuk ve Kamu Orlaklığı Idaresi Basın ve Halkla llişkiler biriminde görev yapıyor. Can Kartoğlu Zonguldak 1959 doğumlu Can Kartoğlu, ilk, orlu ve lise öğrenimini bu kentte tamamladı. 1980'deAİTİA Yönetim Bilimleri Fakiilıesi Sosval Polıtika Bölumu'nu bilirıli. 198182 'de Zonguldak/Çutalağzı Merkez Orlaokulu'rula Oıızel Konuşma ve Yazma Sanalı öğretmenliği yaptı. Bir dergide yazı ve söyleşilerı yayımlandı. Hulen bir reklam ajansmda reklam yazarı olarak görev yapıyor. \ Ayşe Kilimci Kılımei, 1954 hmir doğumlu. Basılmış üç kilubıntn yam sıra halen basıma hazırlanmakta olan uçyapıtı daha bulıınan Ayşe Kilimci, memur olarak çalışıyor. Nisan 1989 23