Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YUNUS NADI ARMAĞANI KONU: mSAN HAKLATfl beni tandırevinde ağırlıyor. Körlambamn güç bela aydınlatlığı, duvarları ve tavanı isten kapkara olmuş tandırevinde söylcşiyoruz. öııcc ben anlatıyorum. Dınliyor. Dikkatini vererek kuru, cansız bedenine ycnidcn can gclmiş gibi titreyerek dinliyor. Ben bitirince sen anlat diyorum. Yarasına tuz basıyorum. Bir iç geçiriyor ve anlatıyor: "Oglum İbrahiııı ilk aleste yaralanıp düsiiyor. Digerleri onun üzerine yıgılıyor. Öldii <liye bırakıyorlar. Oglum ölülerimizin arusında saallerce kalmış. Gece olunca da ağır agır dogrulmuş. Kendi anlalırdı. O gece (jökte bir lek yıldız varmış. Ve o yıldızdan ışık damlıyormıış. Işık degil de sanki yıldız aglıyormıış. Işık yol göslermiş ona. Sının geçip Iran'a sıgınmış. Orada akrabaların yanına yerleşmiş. Biz o^lanı öldii biliyoruz. Yasını tuluyoru/.. Kırkc doluyor mevlil okııluvırıız. Aradaıı bir yıl geyiyor. Iran'dun akrabalarımız bize konuk Keliyor. Oglumun ınüjdesini ({ctirınişler. Hemcn o günün ertesi akşamı evcek Iran'a gevlik. Ogluma bir sarıldım ki deme gilsin. Bir sevinc ki isterem herkes yaşasın. Agladım, cok agladım. Oğlum yeni doğmuş gibi degil, yeni »Imııs gibi agladım. Çünkii bir igne, bir iplikli benim oğlum. O tbrahim gitmi$, yerine başka biri gelmişli. Kısa sürcde anladık gcrçek durumu. Gccclvri bugırurak uynnıyor, yerli yersiz aglıyur, bazen de sessizleşiyor, dalıp gidiyordu. Duygusuz, ta$ gibi biri ulup çıkmıştı. Nei'cs alıp veren, gezen, göreıı, konuşan bir öliiydü oğlum. Yüregi fazla dayananıadı. Üç yıl sonra gerçekten öldii..." Anlatmasını bitirdikten sonra bakıyorıım; Caze Nine'nin kurumuş göz yataklarından yaşlar dökülüyor. Kendime kızıyorum. Caz6 Nine'nin misafiriyim, geeegeç vakit yatağa girdiğimde bir türlü uyku tutmuyor beni. Geccde Ibrahim'in hıçkırıkları var. Soluğu dağlara, taşlara sinmiş sanki. Xrabasorik, Runexar, Milanengiz, Xretel bır komşuya gidilir gibi gidilir Iran'a ve lran'köylerinden Milan aşirctine bağlı 33 insan, bu dan yine böyle gelinir. Adıyla koşut bir görüdcrcdc cllcri arkalarından bağlanmış, ycrc diz nümde köy: Harabe. çöktürülmüş ve kurşuna dizilmiştir. Içlerinde On beş günlük kocası Sico Çelebi ile kayınpeyürüyemeyecek kadar yaşlı insanlar, askerden dcri Aco Çelebi'yi Sefo Deresi'nde kaybeden yeni gclmiş gcnçlcr ve hiçbir şeyden haberi ol Latife Çelebi'ye güç bela soruyorum: On domayan çocuklar var. Nişanlılar, yeni evliler var. kuz yaşındayken yaşadığı acıları tazelemeniıı Dualarım, beddualarını ve haykırışlarını kur verdiği eziklikle anlatmasını istiyorum. ü günşun scslcri boğdu. Üzerine giz ve yasak perdesi lerin gelini, şimdilerin ninesi Latife anlatıyor: çckildi. Alıı yıl sonra perde aralandı. Mahke"Ben gelin geldiğimde kocam askerdi. Bir yıl mede hesap soruldu. Sııçlular mahkum edildi. Olay bu yönüyle kapanmış sayılabilirdi. Aneak bekledim onu. Bir gün çıkageldi. Kocan bu, debeni, insanların mahkum olması değil, anlayış diler. On beş gün beraber olabildik. On bcşinların mahkum edilmesi ilgilendiriyor. Nc yazık ci günün akşamı jandarmanın köyil kuşattığını, ki bu hcım/ gerçekleşmiş değil. tşte bunun ger bircok insanı alıp götürcccğini söylediler. Korkuyorduk, kapılarımızı kitlemistik. Arada bir cekleşmesini istiyorum. komşu evlerden bağırışlar, ağlama duyuyorduk. Sıra bize yaklaşmıştı. Kapımız çalındı. Kocam Viran Köy açtı. Kaympederimin ve kocamın adını okudu33 kişidcn yirmi beşinin alındığı Özalp ilçesi lar. Kayınpederim de çıktı. Biliyordum, ölüme Xrabasorik köyündeyim. Köy, hemen Iran sı götürüyorlardı. Ancak ağlamaktan, ağıt yaknırında. Bir dağın yamacına kurulmuş. Dağın maktan başka bir şey elimizden gelmedi. Babir yanı Iran, bir yanı Türkiye. Bir komşudan ğırmışım, çağırmışım, ağlamısım, yüzümü gözümü yırtmışım, yarı baygın olduğum yere yıkılmışım. Ne kadar zaman geçmiş bilmiyorunı. GözUmü açtığımda, kaynanam başucumda hem ağıt söylüyor hem de alnımı ıslatıyordu. Birkaç gün sonra ölüm haberini aldık. Allah'ı cok aradım o günlerde. Yerde, gökte, karanlık gecelerde yok yok yok... Kuldan umudumuz yoktu zaten. Allah da yoktu." Daha cok şey söylüyor "Latife Ana." Oturduğum yün minder bcni tedirgin ediyor. Kalkıyorum. Latife Ana, sessiz sessiz ağlıyor. Ben odanın içinde bir gidip bir geliyorum... Sico'nun kardeşi on Uç yaşındaki Ali Han'a nikâhlamıslar, yıllar sonra "Latife Oelin"i. Şimdi altı çocuğu, yirmi bir de torunu var. O gece Latife Ana'nın tüm ısrarlarına rağmen kalamıyorum. Çantamı ahp yola düşüyorum. Xrabasorik'c 17 kilometre ötedcki MiİMiengiz'e akşam karanlığında varıyorum. Köpekler karşılıyor beni. Köpeklerin sesincgclen bir köylüye Cazâ Kadın'ın evini soruyorum. Cazâ Kadın, katliamdan yaralı olarak kurtulup tran'a geçen tbrahiın özlürk'ün annesi. CazS Kadın, Nice katliamlara sahne olmuş Xretel Köyü'ndeyim. 33'ten biri olan Ahmet Tunç'un torunu Nevbahar'la konuşuyorum. Nevbahar, on ikisinde bir kız çocuğu. öldüğünü biliyoı dedesinin, ne var ki mezarını bilmiyor. Ninesi Nazdar ona, dedesinin me/arının gökte olduğunu söylemiş. Kim sorsa, Nevbahar gökyüzünü işaret ederek, "Dcdem orada" diyor. "Geceleri ne zaman kapını çalınsa silulıa ıı/.anırelim. Silahımı ararım." Böyle diyor 33'lerin en gençlerinden olan Ahmel Ala'nın babası Kemal Ata. Karanlık bir gecede kapısına dayanan jandarmalar alıp götürmüşler oğlunıı. Cenazesini bile göremenıiş. Bu yüzden geceleri hep te dirgindir. Hep kuşkulu, korkulu. Yakın zamanda, izine asker elbisesiyle gelen torunu Mahmud'u akşamüstü kapıda görünce silaha sarılıyor, kurşun yağdırıyor. Canını güv bcla kurtaran Mahmud'un ilk işi gidip sivilleri giymck oluyor. Mahmut hatasını neredcyse canıyla ödeyecekti. Ahmet Ata'nın babasının anlattıklarını yazmamıza imkân yok. Runexar, Özalp'in cn güzcl köylcrindcn biridir. Belki de güzellikte tek köyü. Gelincikler 22