Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YUNUS NADI ARMAĞANI SEÇtCt KURUL: Prof. Aydın Aybay, Muıaffer tlhan Erdost, Yaşar Kemal, Emil Galip Sandala, Ali Sirmen. Bu dalda yarışmaya 43 röportaj katılmışlır. SAN HAKI.Aİfl Birincilik ödülü MecitÜnal: îyi bir Fenerbahçeli olmadım9 ÎŞıvas'ın Zaru ılçesındı'n. 1961 dofumlu Mecıt Ünal, ilk ve orla öğrenirnini Isıanbul'da tamamladıklan sonra, 1980 yılı sonuna kadar yapı işçılığı ıle ytifuımrıı surdürdu. Kasım 1980'de gözültına alınıp tuıuklanan ve siyasi bir davada yurgılanan Ünal, 1988 Martı'nda olUın cezasıııa çarptınldı. 70'li yıllarda başludığı edebtyut ve miızik çalışmalarını cezaevınde de sürduren Mecil Ünal, 1988 Aralık ayında Almanya PEN KulUp üyelığıne seçıldı. Bugune kadar hır $tır kıiabı yayımlanmış olan Ünat'ın "Zamanı Durdurabümek" adlı bir baika çalışması (Metris'ten röportajlar) yakında yayımlanacak. Mecil Ünal halen. Bayrampaşa özel Tip Cezaevı'nde lutuklu bulunmakta. Uaha önce yazdınız mı? Yoksa bu İlk ml? Daha önce yazdınızaa, neler yazdınız" dıye soruyoruz Mecit Ünal'a Yazdım. Yaşamımın her döneminde yazdım. Kalem ve kâğıt gereksinmelerimin başında yer aldı hep. Yazmak benım için bir öğrenme bıçımi çünkü. Yazarken yaşamı, yaşamdaki ılişkılen, aynntıları kavrıyorum. Ayrıntılardan oluşan bütünlerin fotografını çekiyorunr Hemen her türde sürdürdüm yazmayı. içerlde, daha çok neler okuyoraunuz? Edeblyat mı, blllmsel kltaplar mı ağır basıyor? içeride ne okunabılır? Şımdıye kadar seçme koşullanna sahip oldugum sürece edebıyatla bilimsel kitaplar arasında bir tercihte bulunmadım. Neyi gereksinıyorsam onu okuyorum dıyebılirim. Doğal olarak edebiyat hep önde gıdıyor. Ve şiır. Bu röportajda, an çok nelerl vurgulamak Istedlniz? Röportajın tasaıiandığı ve kimi notlar halinde yazıya geçirlldiği günlerde, uzun süreli bir açlıktan çıkmak üzereydik Yaşanmış olaylar vardı. Bir yanda bir şeyler yapmak için sözcüğün gerçek anlamıyla çırpınanlar, öbur yanda hiçbır şey duyumsamayan, yüreğı katı demeyeceğım; ama duyarsızlaşmış yığınlar duruyordu. Biz, açlığımız ve gün gün eriyen dokularımızla tam ortadaydık. Sabahları gazetelere koşuyorduk; ama bizi destekleyenler çok azdı. Herkes Galatasaray'ın Avrupa kupalanndaki tırmanışıyla ilgiliydı Galatasaray motıfı böyle g.rdı röportaja 50'lık zaferin ıptali yoğun protestolara neden oluyordu Oluyordu da bınlerce tutuklunun trajedisı karşısında aynı duyarlılık gösterilmıyordu. O günlerde yaşadıklarımı asla unutamam. Bu yüzden vurguyu, hep insani duyarlılığa aktarmaya çalıştım. Takım tutuyor mu8unuz? Hanglsini, neden tutuyoraunuz? Çocukluk yıllarımın etkısi olarak bir takımı elbette lutlum Futbolun henüz bu denlı depolitızasyon ara cı olarak kullanılmadığı yıllarda. Futboldakı toplumsal sorunları yabancılaştırma potansiyelı henüz kavranmamıştı yanı. Henüz Anadolu'ya açılım yıllarıydı. Ama kuçük kır kasabalarında bu tür olaylar ifrada var dırılır. Seçebıleceğım üç şapka vardı önumde Bu renklerin uyumu ve çagrışımı önemlıydi benım için. Sarı, sıcak yazı; lacivert, denizi çağrıştınyordu bana. Ama hiçbir zaman iyi bir Fenerbahçeli olmadım. I'; Galatasaray Kaybetti Biz Kazandık 1. eysek onu sriyleyelim o zaman / ve ne kadarsak / o kadanmızı geçirelim larilıe..." Böyle diyorduk değil mi? Geçirelim değil, içerelim olacak; yoksa anlam biitiin çarpıcıhğını yitirir. Şey; her söyleşimizc ille de bir replik koydurmak zorunda mısın? Sen, başın sıkışıp da her kezinde bana koştugun sürece! Durup dururken nerden çıktı şimdi bu? Sık sık koridor penceresine lırmanıp dünyaya bakmalar, gece geç saatlere kadar uzun vollalara çıkmalar, gunlerdir tek söz elmeden ivinc çeküip düşiınmcler... Gerisini saymaya gerek var mı? Arkama adam taktın denıek ki, yoksa nerden bileceksin? Ben senin yüregini bilirim, arkana adam takmaya ne hacet!Böyle miydi, unuttuğumuz bir şey var mı? Yok, diyor cliylc, iyi gidiyorsun devam et. Sırtı bana dönük. Eski bir çarşaftan yırttığı iplerlc uyduruk bir arkalık örmüştü ranzasına, ona yaslanmış. Duvar tarafı soğuk olur diye, başını kapı tarafına koyuyor. Nedense çok üşüyorum, diyor; batlaniyeleri üçledim gene de donuyorum. Belki de için uşüyor, diyorum; yureğin uşüyor senin. Tam karşısına astığı gerçekııstücü resme dalmış, ön planda, esmer bir kadının yuzü var; Yunan tragedyalarındaki kadınlara benziyor. Kaşları yerinde uçan bir martı, çenesinin tam alunda bir gcmi, geminin arkasında kırmızı bir güncş. Gittigi her yere götürüyor onu. Geceleri o resme dalıp gitmek rahatlatıyormuş. Yüzünü göremiyorum. Ka$larının çatık oiduğunu anlıyorum, dura dura fifi N konuşuyor çünkü. Dura dura konuşuyorsa dalıp gitmiştir, o uzun yol gemisinin seyrinde. Altı yıl olmuş. Ama sanki düıî; günün yirmidört saati birbirimizleydik; şurda ortadaki ranzada yatıyordu o zaman. Üstte, birbirine tutunmu^ kitapların yerinde bir kitap gibi aydınlık, dayanıklı ve genç. Şimdi? Şimdi de diyor, şimdi de... hiç yaşlanmadım ki ben! Torbadan idam çıkınca mahkeme kararlarıyla dalga geçerdik o günlerde söyleyecek başka söz yokmuş gibi, şurdan kurtuluyorum sonunda, demişti; altta, ağırlığınıa oranlı bir ranzam olacak artık... Sanki gıyabında idam alan o değil. Ertesi sabah geldiklerinde hazırdı. Vurdu torbasını sırtına, hoşçakalın arkadajlar, dedi, daha buralardayız, görüşürüz nasılsa... Gcnc cli. Hayırlıyor. Yalmzca baktım, diyor, ama öyle söylemiş de olabilirim... Aylar sonra, koğusların periyodik olarak harmanlandığı günlerden birinde, Metris'te, yirmi üç numarada bulustuğumuzda da gözlerinle konuşmuştun, anınsıyor musun? Bunu şimdi ayırt ediyorum, gözlerinin yorulduğu yerde dokunuyorsun söze, biliyor musun? O çocuk gözlerime yerleşti yerleşeli böyle, bunu nasıl da anlayamadın? Kaç ağızda ıslanmaktan okunmaz olmuş mekiupların ardından, bir araya gclmck deh>et guzeldi. Kısa sürdü ama... Tıpkı çocukluk günlerimiz gibi. Tıpkııı... seninle kıyılara indiğimiz yıldızakşamlar gibi, dcnize birdenbire bir gemi gibi sokulan kayalıkta yaktığımı/ ateşler gibi. Uzak ülkelerden gemiler bekliyorduk... Ama bir de elini kallın! Gö/lerin yetme meye başladı da, arkan dönük, elinle evetliyor ya da hayırlıyorsun. Bilerek mi? Uzun süre susuyor. Parmaklarıyla ranza demirinde Bolero ritmini çalışıyor. Takatatak...takatatak...takatatak..tak. Kalorifer borularında şifceli mesaj yazdırmaya, bu sinyalle çağırırdık birbirimizi. Ama durup dururken nerden aklına geldi? Duymuyor. Duymazki! lçimde biriyle konuşuyorum ben. Takatatak... takatatak... takatatak...tak. Duruyor. İyi değilim, diyor sonra, midem çok kötü... Sabahları uyanıyorum ki ağzım zehir... midemde uzay büyüklüğünde bir boşluk... Bir de şu göçebelik, her şey o kadar üst üste geldi ki, şurdan dışarı adım atmak gelmiyor içimden. Buraların da tadı tuzu kalmadı bakma. Eskiden, hiç değilse kendine özgü keyifli yanları olurdu açlık grevlerinin, şimdi yok! tlk yıllarda kalabalık sofralar kurardık. Herkes sırayla tstanbul'un lokantalarını gezdirirdi. Sonra tatlıcılar, üstüne kıyı kahveleri. Şimdi ağır bir yük gibi geliyor, aklıma midcylc ilgili bir şey getir 14