Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YUNUS NADİ ARMAĞANI KONU: mSAN Röportaj HAKLATl mek. Açım ama, hıçbır şcy özlemiyor ve istemiyorum. Aklım başka yerlerde, ondandır, diyorum. Tanı koyamadığım garip bir hal, neden dersin? Aynı dert benim dc başımda, ona ne söyleyebilirim? Bclki dc kamksadık, ondandır; ola ğanüstülük olağanlığa dönüştüğünde böyle olur hcp. Bir de şu sayılabiliı scnin için; en iyi arkadaşlarından birini gönderdin dışarıya. Ranzasını, öyle bıraktığı gibi bomboş görmek kuşkusuz üzüyor seni. Yalmzsın. Üstelik hastasın da... Sana, bu hastalık ve yalnızlıkla başlama deıniştiın, dinlemedin ki! Dinleyemezdim ki, diyeceksin günler sonra siperi bitişiğime kazdığında. Dinleyemezdim ki... ölmedikçe, herkesin omuzladığı yükün altından çekip alamam kendimi...yapamam. Şimdi susuyorsun ama. Bolero ritmini vura vura susuyorsun... 43, 35, 42, 1 1 . . . takatatak...takatatak...takatatak...tak. Bak, şifreyi unutmamışsın.SONRA, diye sordun. Sonra, yazdiyorsun. Yaz...iç/gündüz, tutukevi koridoru, adam arkadan... Yazıyorum; iç/günduz, tutukevi koridoru, adam arkadan... Uzun, bakır sakallı. Bununla tam bir çelişki oluşturan kuzguni saçları var. Zayıf, incccik parmaklarıyla demirlere yapışmış, pencercden dışan bakıyor. Çın çın bir sessizlik dolaşıyorjortalıkta. Öyle ki, bizadamla pencere demirlerinin, adamla sessizliğin, adamla nereye bakıyorsa işte o baktığı yerin iç içe gcçtiği samsına kapılıyoruz. Çok uzun surmüyor ama bu, elleri kıpırdıyor adamın. Sonra kıpırdayış omuzlarına geçiyor, ordan bacaklarına. Kalorifer peteğine tırmandığını görüyoruz o zaman. Sanki tırmanacak başka yer mi var dışan bakmak için? Nereye, denize mi bakıyor? Bunu bilmiyoruz. Çünkü, bu sırada kesmeyle adamı tam karşıdan alıp arka derinlikte ilerleyeceğiz. Uzunca bir koridor derinliğinde kalabalık bir grup. Kimi ayakta ve bir yere dayanmış, kimi de uzun tahta sıralara oturmuş televizyon seyrediyorlar. Sesi tam burda açıyoruz ve müthiş bir gürültü kopuyor. Neden? Az önceki sessizliği ancak böyle dengeleyebilirdik de ondan... Peki, televizyonda ne var? GalatasarayNeuchatel Xamax maçı... Burası bizim koridor, ama pencereden bakan kim? Bunu bcn de bilmiyorum... Blok kapısı açık. Blok kapısı açık olunca, biliyorsun, en az birkaç gardiyan içerdedir. İşte, gardiyanlar da tutuklularla birlikte maç seyrediyorlar. Bir yandan da kabak çekirdeği yiyorlar. Bana öyle geliyor ki, lekrar bir önceki plana dönecegiz... Evet. Adam şimdi sigara içmekte. lncecik parmaklarıııın arasında iğreti duruyor sigara, yel değse düşecek... ö l ü bir öğlesonu güneşi nöbetçi kulesine vuruyor, kuleye baktığını ayırıyoruz adamın... ...Kulenin arkasında asfalt, ıliııgin bir nehir gibi akarak. Bir ara iyidcn iyiye karıştınyoruz; bir nehir mi bu yoksa bir asfalt mı? Bir nehre bakar jatılmış JUZJ^I.M juşuınuk /urundayız. Nedir ki, İnsan ancak ya/gısını kendi eline gcçirdiği <>lçüde ilerleyebiliyor. Koridor derinliginden ugullu halinde bir gol sesi, ikiye biçiyor sözünü. Ama topun üsllen auta çıktıgı anlaşılıyor. Gözlerini, asfaltta kayıp giden yolcu olohüsünden alıp gözlerime bırakıyor. Gördün ınü diyor, yaşam bu işte! Evet, yaşam bu işte... Açlıkta bile kimi ulusal heyecanlanmızı yitirmeme noktasında hayli yetenekliyiz! Sen asıl, Galatasaray tur allarsa yarınki gazete başlıklarını gor; olayı nasıl ulusal bir bayrama donüşturecegimizi seyret! Hükümeti de, muhalefeti de birbirinden geri kalmamak için, deıneç uzerine demeç patlatacaklar. Tersi gerçekleşirse, sorun salt sporseverleri ilgilendirir... Galatasaray yenilmeli, dlyorsun sanınm... Anladığım bu. Haklı olarak! Ulusal bir bayrama dönüşKıyıları, diyor, kıyıları, gözleri o uzun yol getürülmeye elverişli bir başarı, daha önemli vc misinde. Ama kıyıları öniimüze getiren sensin, kı bütün insanlığı ilgilendiren büyük bir sorunu yılardan söz açınca yolu kente vuran gene sen! gündemin alt sıralarına itiyorsa, itecekse... Hak Sözü açık denizlere çekmeyi ben istemez lı olarak! Oalatasaray'ın yenilmesini istiyorum, 2. miyim hiç? Görüyorsun işte, şu cırtlak sesli spi yoksa hükümet yararlanacak bu başarıdan, aç Tuhaf bir dünyada yaşıyoruz biliyor musun, ker, art arda düşen şu gol sesleri, zamana dön bedenlerimiz uzerindeki pazarlık uzayacak. Bu. diyor, dünya tuhaf, Türkiye daha bir tuhaf. Ni dürüyor beni. Zamana dönünce de... Zamana nu istemiyorum... ye, sormuyoıum, bırakıyorum anlatsın. Par dönünce de kendi sorularıma bile yanıt bulaHava kararmış. Köprünün altından farlarımaklarımn arasında iğreti duruyor az önce mıyorum. O yüzden, kalıplaşmış sorular sor nı yakmış olarak çıkan ilk araçla inmişiz penyaktığı sigara. Dışarda ne var ki, diyorum, as ma bana, zaman ve mekân üstü kalalım... Salıi cereden. Yataktayım. Peki yatağa ne zaman ne sormuştun? falt... Herkeste değişik çağrışımı olan bir asfalt girdim? Elimde üç gün önceki gazeteler; Galaalt tarafı ve dingin bir nehir gibi akıyor işte... Soru sormadım heniiz... Kalıplaşmış söy tasaray tur atlamış. Karşı taıafın başvurusu UzeArabalannın içinde insanlar, insanların içinde.. leşileri ben de sevmiyorum, isledigimi/ gibi iler rine maçı iptal etmiş UEFA. Ulusal öfkcmizi Insanların içinde... tnsanlann içinde, diye çe leyebiliriz. Nasıl olsa açlık grevindeyiz ve nasıl geçirip sırtımıza, biz de telgraf yağmuruna tııtkip alıyor sözü ağ/ınıdan, kimbilir neler, akıp olsa pencereden bakınca göz alabildigine dün tnuşuz adamları. Sorun daha yüksek birmergidiyorlar kasım güneşinin altında. Köprüye va ya... cide çözümlenebileceği için, ulus olarak kolları rınca yol çatallanacak, başka yollara, başka Göz alabildigine dunya, uma bugün bü sıvamış, kulis yapıyormuşuz günlerdır... yönlere ve yaşamlara sapacaklar. Üstelik hiç tün sorun, şu Galalasaray macı; lelevizyonun Yani? Yanisi şu, diye giriyor araya, tutuklu birinin ötekilerin yaşamı hakkında bilgisi, fik karşısına kurıılmııs kac ki>i var acaha? Açlık bedeni Uzerindcki pazarlık daha bir uzayacuk, ri bile yok. Üstelik her biri kendi dılnyasının grevindeyiz ve derinine inildiginde (îalalasaray' sesimizi boğacaklar beş golun arasında. Gel çısınırları içinde kalarak. Ve gene üstelik, bizim ın alacagı sonuv bizi hiç de ilgilendirmiyor. Ama k'ıp şu pencereye bağıralım diyorum, belki dubunıın üstündc kafa yorduğumuzu kim bilebi o loplumsal psikoloji yok mu, bizi bile, hem yarlar; bir kez dencmekten ne çıkar? Onu gunde lir? Ama her yol bir alana açılır, diyorum, her de açlık grevindeyken, hem de yengisi ya da ye iki kez yapıyoıuz, diye karşı çıkıyor, biz daha nehir bir denize... Gözleri köprünün altından nilgisi halinde durumumuzu degiştirmeyecegi başka bir şey yapalım, söze dokunalım. Köpçıkıp yaklaştıkça belirginleşen kırmızı bir kam ni deneyimlerimizle bildlgimiz halde sarıp rüııün altından farlarını yakmış çıkan ilk araçyonda, açılır ama açılmaz, diyor, açlık grevin sarmalayıveriyor. Yaşam bu işte. Ve bize da la kalnııştık, bir yolcu otobüsüydü o. Idi veya mış gibi duruyor oysa adam. lste tam bu sırada düşüyor gol sesi. Irkiliyor. Sonra? Sonra, ikinci gol sesine kadar, adamı ârka plandaki tutuklu ve gardiyanlarla birlikte çerçeveliyoruz. Neden? Topun ağlara takılması ortak bir sevinç yarattı çunkü. Tutsak olanlar arasındaki binlerce yıllık husumcti alıp gotürdü ağlara takılan top. (îardiyanlar kabak çekirdeği yemeyi siirdürüyorlar... Evet, evet... tkinci gol sesine geldiğimizde At fılmindeki stat öııü sahnesini alıyoruz buraya. Ama tam tersi oluyor, Kırmızı Torbalı Kadın'ın çığlığı bastırıyor gol sesini. Niye ikinci gol sesi de üçiiricü, dörduncü ya da beşinci degil? Birinci gol sesi hazırlık için gerekliydi. İkinci gol sesinden sonraki her gol sesi olsa olsa gecikmişliği gösterir ki.gecikmiş olmanın da bizim koşulumuzda şakaya gelir yanı yok. Hcr an bir ölü çıkabilir... Durup dururken ne diye bir film sahnesi yazdırdın, diye soruyorum, gülüyor. Soru, adam denize mi bakıyor olunca, yanıt, adamın yeri en iyi böyle gösterilirdi, diyor, denize nasıl baksaydı ki! Deniz, şu tepelerin ardındaki tepelerin ardındaki tepelerin de ardında. Ne bir martının yolu düşer buraya, ne bir vapur geçer, ne de körkutük sarhoş bir yosun kokusu... Peki sahneyi nasıl sonuçlandıracaksın? Eece, şöyle olabilir; Kırmızı Torbalı Kadın'ın çığlığı düşünce, tam ağlara gönderecckken kaleciyle karşı karşıyadır golcü topu taca atar ve soyunma odasının yolunu tutar... nasıl? Oldukça fantastik, diyorum, ama asıl, televizyon başında maç seyreden milyonlarla açbk grevinde eriyen dokularını seyreden tutukluları gösterebilmek önemli.. bu müthiş bir şey olurdu./Peki ben ne sormuştum ki? deyiz işte ve pencereden dünyaya bakıyoruz. Dünya! Dünya mı, gülüyorum, güneşe çeyrek saat uzaklıkta mavi gezegen, yani bin yıl sonra yeryüzu cenneti... İşte ancak o zaman, diye ekliyor, sesinde çok eski bir keder saklı, şimdi her yol kendine çıkıyor, her nehir kendine.... Söyler misin, sence şu asfalt hangi alana çıkıyor örneğin, şu kırmızı kamyon, şu belediye otobüsü içindekilerle, şu gökmavi otomobil, şu minibüs... Yol boyu yürüyen şu kadınla erkek, şu saatte burdan geçen bütün insanlar... Başlarını kaldırsalar ve göz göze gelsek onlarla, ne düşünürler? Analarımız coplanırken, saçlarından tutulup polis arabalarına tıkılırken, içlerinden kaçı.'Yeter be' diyebilir? Bulduğun yanıt, ilerlemek istediğin konu hakkında toplum olarak nerde olduğumuzun bir göstergesini oluşturur. Aslında, biz seninle kıyılar Uzerine söyleşmeliydik. Durup durup bir gol sesi beynimin ortasına düşerken, insan hakları üzerine söyleşecek söz bulmak hayli güç. 15