03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MÜREN BEYKAN’DAN ‘DEFALARCA KAYBOLDUM’ On beş yaşın dünyası bu kitapta Edebiyatımızın tanınan isimlerinin on beş yaşlarına bakmalarıyla oluşan Defalarca Kayboldum benzeri olmayan bir güldeste. TURGAY FİŞEKÇİ D efalarca Kayboldum, Günışığı Kitaplığı’nın 15. yıl kutlaması için 15 adıyla 2011’de yayımlanmıştı. Yenilenen tasarımı ve ismiyle okurla yeniden buluştu. Böyle bir seçkiyle neyi amaçlamıştınız? Günışığı Kitaplığı çocuk ve gençlik edebiyatı yayımlamak inadıyla çıktığı yolda öncelikle yazarların dikkatini bu alana çekmeyi önemsedi. Bu amaçla da, pek çok edebiyatçıyla konuşmak, görüşlerini öğrenmek vazgeçilmezdi. Karşılıklı şaşırttık birbirimizi. Bizler, engin edebiyat şemsiyesinin altında, çoktandır küçümsenen ya da yeterli özene değer görülmeyen bir özel alan açmakta samimi oluşumuzla şaşırttık. Onlar, iyi edebiyatın yaşı olmaz, edebiyat her yaşadır diye ısrar edişleriyle bizi duraklattılar. Sonuçta, çocuklar ve gençler “gözetilerek” pekâlâ has edebiyat yapılabileceğini örneklemek, Günışığı Kitaplığı’nın ideallerinden biri haline geldi. 15. yılımızı taçlandırmak için gerçekleştirdiğimiz bu edebiyatçılar seçkisi de, bugün ulaştığımız noktadan bakınca, idealimizi şahane destekliyor diyebiliriz. EDEBİYATIMIZIN OTUZ BİR GENCİ n Önsözde, “Edebiyatımızın otuz bir genci yürek koydu kitabımıza,” diyorsunuz. Hepsi de edebiyatseverlerin severek okuduğu isimler. Çağdaş edebiyatımızda iz bırakan bu edebiyatçıların Defalarca Kayboldum’a “genç” olarak dönüşü nasıl oldu? 10 yıl önce, Günışığı 15. yılını kutlamaya hazırlanırken, “haydi 15 yaşınızı gençlere anlatın” dediğimizde, samimiyetle bize yanıt veren, anılar, öyküler ya da şiirlerle bu cilde katkıda bulunan 31 yaratıcı yazar ve şair, bizi ve okurlarımızı ödüllendirdikleri gibi, belki de kendi en özel gençlik yıllarını da hatırlama, adeta kazı yapma deneyimi yaşadılar. Ve o yıldan bu yana kişisel verimlerinde hayli yol aldığını izlediğimiz, yeni yeni kitaplarıyla buluştuğumuz bu düşünür edebiyatçıların kimisi, çocuk ve gençlik edebiyatı olarak değerlendirilebilecek kitaplar yazdılar, dillerini, üsluplarını küçük okurlara göre biçimlemeyi denediler. Elbette, has bir edebiyat ürünü her yaşta okuna bilir, ona kuşku yok. İşte bu kitapta da hem her yaşın keyifle okuyabileceği, hem de yazarlarımıza davetlerimizi yaparken vurguladığımız gibi, ilkgençlik çağındakileri “kayıracak, kucaklayacak” metinlerle oluşturuldu. Ulaşabildiğimiz edebiyatçıların hemen hepsi, büyük bir samimiyet ve alçak gönüllülükle davetimizi kabul etti. Onlara bir kez daha teşekkür etme fırsatımız olabilir bu söyleşi, üstadım. n Kitaba konuk ettiğiniz yazarlar arasında daha önce “yaş gözeterek” yazmamış isimler var. Onlar için de ilginç bir deneyim olmuş olmalı. Neler yazdılar peki? Önce, hatırlamak ve belki de yüzleşmek zor geldi edebiyatçılara. Eyvah diyenler oldu, ancak sonra yaratıcılıkları baskın çıktı ve ilginç öyküler ulaştı elime. En çok okul yıllarını düşündüler, doğal olarak. 15 yaşında lisedesiniz ve arkanızda bıraktığınız ço cukluğun yerine, önünüzde engin gençlik yılları serilmiş, sizi bekliyor. Mesela, Celil Oker’in anı öyküsü, şahane bir okul öyküsüdür. Okul bahçesindeki sarp kayaya tırmanmayı göze alan ama orada asılı kalıp büyük endişe yaşayan bir delikanlıyı anlatır. Kadri Öztopçu, okulu kırıp yakın çevrede kendilerine oyalanacak yer arayıp bulamayan, genç oldukları için dürtülüp duran bir grup öğrenciyi konu almıştır. Murat Gülsoy ise okul anısı seçenlerdendi. Necati Güngör ve Müge İplikçi de okul aşklarını öyküleştirdiler. Murathan Mungan, Tokat’ın bir köyündeki yaylada geçen yaz anısını anlatır öyküsünde. Ahmet Büke, Alamancı babasından doğum günü kutlaması bekleyen oğlanı adeta kendini anlatırcasına aktarırken, Semih Gümüş gençliğinin Ankara’sını yâd eder, Yekta Kopan da yine Ankara’da 1982’de ki bir Can Yücel imza kuyruğunda yoğunlaşan duygularını dillendirir. O yaşta kendini yetişkin görmeye başlayan Adanalı Behçet Çelik ve aynı topraklarda yetişen Özcan Karabulut bu özel coğrafyadaki anılarını paylaşır. Osman Şahin Dicle Köy Enstitüsü’ne girişini anlattığı anı öyküsüyle yine hepimize büyük bir dramı işaret ediyor. Mahir Öztaş, Onur Caymaz ve Esmehan Aykol da özellikle anılarını anlatan yazarlar. Oya Baydar ise gençlik arkadaşını aramaya çıkan, ancak kentleşmenin insafsızlığına toslayan bir kahramanı sunuyor bize. Necati Tosuner bir sokağın güzelliğini, Sema Kaygusuz kardeşlik bağının sağalttığı genç bir yüreği, Elif Şafak kendi 15 yaşına bir dizi nasihati, Cemil Kavukçu Emre’nin gazoz satarak arkadaşı için para kazanmaya çalışmasını, Hatice Meryem anne baba boşanmasının ardından yatılı okula gönderilen bir genç kızın bocalamasını, Leyla Ruhan Okyay akrabalarının onun için seçtiği elbiseden nefret eden Ayça’yı öyküleştirdi. Çoğu yazarın doğrudan kendi yaşamından izler taşıyan öyküler bunlar da. Kitaba adını veren öyküsüyle Mine Söğüt, her beş yılda bir “kaybolduğunu”, baykuşla, tırtılla… en sonunda otuz yaşında kendisiyle karşılaştığını şiirsel bir üslupla aktarır. Söylediği yalanların kapanına sıkışan bir genci Gaye Boralıoğlu, çocukları bir araya getirmemeye odaklanmış fantastik bir gerçekliğin çocuklar eliyle alaşağı edilişini Hakan Günday, adanın en güzel kızının yarattığı ezikliği Karin Karakaşlı, Karagöz Hacivat oynatan genci Faruk Duman, 18 yaşında bir gencin kırılganlığını Nihat Ziyalan anlattı. Selim İleri’nin – erken yıllarında yazdığı – dramatik öyküsünü ise, Beyazıt Kütüphanesi’nde eski bir dergide bulup kitaba katabilmek çok sevindirmişti bizi. Çömlek ustası bir babanın fabrikaya işçi girmesiyle değişen aile koşullarını öyküleştirmiştir İleri. Ve kitabımızdaki iki şiirden biri sizin, öteki Enver Ercan’ın. Her ikisi de masumiyetin sesini yansıtıyor, gençlere bu sayfalar arasında birer imgeler vahası sunuyor ki, ergenlikte değeri paha biçilmezdir kuşkusuz. n Bugünün dünyasında moda oluveren pek çok şeyin karar vericisi, tüketicisi, yönlendiricisi olanlar, gençler. Ancak, okuma heveslerinin ergenlikle birlikte nerdeyse söndüğünü izliyoruz. Bunca emek verdiğiniz gençlik edebiyatı genç yaşamlara nasıl etki edebilir? Bizlerin 15 yaşlarımızdakinden çok farklı bir dünyaya doğuyor gençler artık. Bilgisayar, cep telefonu derken sosyal medya ile yatıp kalkıyorlar. Zihinlerindeki “gürültü” hiç durulmuyor. Bize göre, tam da bu noktada, kendiyle baş başa kalarak zihnini sağaltmak, bambaşka zekâlara rastlamak, hayatın çıplak gerçekliğinin sasılığından uzaklaşıp kendine dünya kurmak için edebiyat şahane bir icat. Elbette, herkesi aynı biçimde etkilemez ama görünen o ki, okudukça daha iyi arkadaş, daha iyi evlat, daha iyi sevgili, daha iyi bir canlı oluyoruz. n Defalarca Kayboldum / Müren Beykan / Günışığı Kitaplığı / 296 s. / 2019. 76 31 Ekim 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle