Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YAZARLAR DEĞERLENDİRİYOR Günümüz şiirinde yeni eğilimler... AHMET TELLİ G ünümüzde yazılan Türkçe şiir, egemen estetik beğeniye, anlatıya, lirizme karşı durarak modern şiiri yeni bir evreye taşıyor. Buna yeni bir kuşak oluşumu değil, bir kopuş denemesinin poetik duruşu diyebiliriz diye düşünüyorum. Belki de, geleceğin yelesini bugünden avuçlarına alma isteği. Şiirdeki bu değişim düz bir zeminde ilerleyişle değil, hayatın hız ile edindiği sıçramalarla anlaşılabilir. Çünkü değişen hayatın anlayışını bir önceki estetik salınım karşılamıyor. Bir benzetmeyle, caz, rock dinleyen kişiler yalnızca dinleyen değil, harekete ka Günümüzde yazılan Türkçe şiir, zamanın ruhuna bel bağlamadan, belleğin biriktirdiği gelenekselden arınarak kendine dair bir “ben” oluşturuyor. tılma duygusunu da ediniyorlar. Böylece bireyözne olma bilinci de etkinlik kazanıyor. Modern şiirin, sözlü kültüre de bir borcu kalmamış gibi gözüküyor. Çünkü bu kültürün salınımı, popüler dalgaya kapıldığı için, sözcükler anlam aktarımından yorulmuş, aşınmış ve hareket yeteneklerini büyük ölçüde yitirmişlerdir. Böylesi bir ahvalde modern şiir, kurduğu yeni “matris” ile sözcükleri özgürlüğe kavuşturarak, onların yeni yeni anlam katmanları edinmesini sağlamaya yönelmiştir. Böylece dilin büktüğü, içine kapanmasına yol açtığı eylemsellik, yeni bir hayat öpücüğü kazanmış oluyor. OKURU ÖZNE KILMAK... Yine bu bağlamda şiirin “ben”i özgürleşerek kendini özne kılmanın serbestliğini yaşamaktadır. Nesneler kendi yeni imgelerini bulmanın rahatlığıyla imgelem dünyamı zı da zenginleştirmektedir. Denebilir ki, bugünkü modern şiir, devraldığı şiir birikiminin dayattığı dize, uyak, ritim, anlatma, aktarma, benzeştirme gibi olguları “gibileştirme” olarak kendi matrisinin dışında tutarak, okuru okur olmaktan beriye çekerek özne olmaya çağırmaktadır. Böylece bireyözne olmak, katılma ya da itiraz hakkının özgürce kullanımını yaratacaktır. Bir başka söyleyişle, okurla metin arasındaki eleştirel mesafe, metnin yeniden üretimi için okura bir olanak haline gelebilecektir. Şiirin yaratım sürecinde şairde yarattığı gerilim, okura anlatıldığı kadarıyla değil alımlanabildiği oranda yansıyacaktır. Evet, gerilimlidir modern şiir; insanın merak, keşif, hayret ve itiraz duygularının uyuşmuş ya da uyuşturulmuş hâlde olmasına katlanmaz. Reklamın ve sloganların aynılaştırdığı, tektipleştirmeye çalıştığı insanı “yeni insan” olmaya çağıran, zorlayan bir yanı var modern şiirin. Bu yüzden de yeni maceralara, deneyimlere girmekten ürken, mevcut estetiğin klasik mükemmelliği altında ezilen, kitle ruhundan kurtulup birey olmaya yanaşamayanlar, gelişmekte olan yeni şiiri aşırıcılığın hastalığı olarak düşünürler. MODERN ŞİİRİN ANAHTARI, CESARET! Bütün bunlardan sonra cesaret, yeni modern şiirin anahtarıdır da diyebilirim. Peki bu cesareti gösterenler kimler? Çokça isim sayılabilir bu konuda. Şair kadınlar başı çekiyorlar diye de ekleyebilirim. Öyleyken, şimdilik iki isimden söz etmek istiyorum: Ali Özgür Özkarcı ile Didem Gülçin Erdem. Ali Özgür Özkarcı’nın şiiri reddiyeye ve itiraz diline yaslanır. İktidar oluşturan ve aitlik talep eden ne varsa Özkarcı’nın bir biçimde “yetmez ama hayır”ına çarpar. Bu bakımdan resmi ideoloji, ahlakçılık, milliyetçilik, kutsallara boyun eğme gibi tabulara; egemen ve yaygın estetiğin kurallarına müdahale ederek kendi tarzını kurar. Dahil değil müdahildir o. Gündelik hayatın akışına, tüketim kültürü içinde yozlaşan değerlere, bireysel ilişkilerin sergilediği rutinlere ve bu akış içindeki söz kalıplarına da aynı biçimde neşterini vurur. Özellikle “Türkiye Üçlemesi” dediği kitabın ilki olan Bitik Ülke Son Atı, kitabın adından da belli olduğu gibi dile müdahaleyle başlar, tarihin dramatik yanıyla ironik bir ilişki kurararak sürer. Bu kitaptan bir alıntı: “Vatan’ın bulunuşu: 1870 küsur Namık Kemal modeli. / Hepimiz Namık Kemal yüzünden hainiz Türkiye! / Vurulduğumuz yerde yurttaşlık bilgisi tık nefes / 21. Yüzyıl gevezelik çağı devren kiralık çeneleşme / ‘Yarab! Bize şöyle uygun bir Silistre’ ”. İRONİK İTİRAZ! Bu alıntıda bilegeldiğimiz tarih bilgisini güncelleyerek ve Karagöz perdesinden çağrışım bir hitapla itiraz hakkını ironiden yararlanarak ifade etmektedir. Bitik Ülke Son Atı kitabından bir alıntı daha: “Ayrık matematik çalıştım, şiir diye kayda geçen / Olsun. / Konulu şiirlerimden dolayı: / Arabesk Sembolcülerden / ve Şiir Matematikçilerinden / ve ıslak Toplumculardan, / ve dahi Ağlak Dizecilerden özür dilerim. / Ben. Ali Özgür Özkarcı / Son sözüm: ‘Beni sevmeseniz de olur’ / Son olarak bunları yürümeliyim, uçlara.” Bir bakıma yazının başında vurguladığımız günümüz şiirinin yeni eğiliminin bildirisi. Şairâneliğe, dilin müzikal kullanımına prim vermediği açık. Belki şöyle söyleyebilirim, dilin ve geleneksel şiirin imgelemimizi kısıtladığı, sığlaştırdığı yerde, Özkarcı yeni bir açılım sağlıyor; böylece kimbilir, antişiire yöneliyor. KENDİ OLABİLMEK... Didem Gülçin Erdem ise, Boşluklara Doğru İlerleyelim kitabında ben’in özne olma hâllerini, sıkıntı, macera ve karşıkoyuşlarla dillendirirken, kadın olma bilincini de yine bu yolu izleyerek duyuruyor. “ey ben tüm kendimin biricik hüdası / uzaklara bakmanın yazı / kendine inan diyen modern çağ aşkına / ayaklarında yükseldiğin dünyanın bir ucu.” Kitabıyla ilgili söyleşisinde (Cumhuriyet Kitap 16.5.2019) şöyle diyor: “Ben’in bunca yüceltilmesine karşın benlik serüveninin durmadan irtifa kaybettiği bir zaman bu. Bu çağın öznesi, simülatif düzeneğin içerisinde hayret duygusunu yitirdi.” Merak, hayret ve dikkat, yaratıcı bireyin dünya ve diğer insanlarla ilişkisini şekillendiren olgulardır. Şairin salt şiiriyle değil entelektüel donanımıyla da varoluşunu gerçekleştirdiğini söyleyebilirim. Aynı söyleşideki “Öznenin stereotip formatta kurgulandığı bir dönemdeyiz. İkincil sözlü kültür çağı kendi tiplerini yaratıyor” sözleri, beğenileriyle, alışkanlıklarıyla düşünce ve ideolojileriyle aynılaştırılan topluluklar içinde “kendi” olabilmenin derin ve zorlu yürüyüşünü imliyor, diyebilirim. Didem Gülçin Erdem’in şiiri, gerek sözdizimi gerekse içerik yönünden yeni modern şiirin özgün bir hamlesi olarak gözüküyor. Çünkü o, “büyük bir A harfi” olmaya kararlı. n 54 31 Ekim 2019