Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TÜYAP KİTAP FUARI ONUR YAZARI ADNAN ÖZYALÇINER düzeltmenlik işi Cumhuriyet’le düzenli bir iş durumuna girdi. Düzeltmenlik yıpratıcı bir iş. Gazetedeyse olanla bitenle, politik, ekonomik, siyasal, kültürel olaylarla, yaşananlarla iç içe olduğunuzdan, hem de her gün bir yazar için yararlı yanı da olmuyor değil. Gazetecilik bu yönüyle yazdıklarımda etkili olmuştur. “SUÇU ÖVMEK’TEN 3,5 YIL YARGILANDIM” n Dergileri konuşmamak demek sizi konuşmamak demek olur. Arkadaşlarınızla birlikte cebinizden 10’ar lira vererek kurduğunuz “a dergisi” ile 1956’da başlıyor dergicilik serüveniniz. Ana hatlarıyla; ülküsü, heyecanı, verimi ve mücadelesiyle, hakkınızda açılan davalarla yazın yaşamınızın bu en yoğun kertesini anlatır mısınız? a dergisinin çıkışı Demokrat Parti iktidarının siyasal baskılarının arttığı döneme rastlar. Amacımız: İktidarın siyasal, toplumsal baskılarına karşı çıkmak olduğu kadar edebiyatın yozlaşmışlığına, gerçekçilikteki basmakalıpçılığına karşı çıkmak diye özetlenebilir. Genç kuşak siyasal iktidara olduğu gibi, edebiyatın iktidarına da baş kaldırıyordu. a dergisinin yayını, her iki alanda da özgürlük savaşı biçiminde sürmüştür. 1961 Anayasası’nın göreli bir düşünce özgürlüğü getirdiği belli bir aradan sonra 12 Mart 1971 Muhtırası’nın hortlattığı yeni baskılar karşısında a dergisi, “yeni a dergisi” adıyla 1 Nisan 1972 tarihinde yeniden yayınlanmaya başladı. Çıkış nedeninin açıklandığı “Yeniden Çıkarken” yazısının ilk cümlesi şöyleydi: “a dergisi ilk yayınlanışında olduğu gibi, sanat ve kültür ortamımızın bunalımla karşı karşıya bulunduğu günlerde yayınlanıyor yeniden.” Siyasal ve kültürel bunalım karşısında direnişini sürdürdü. Dergi, demokrasiye geçildiği var sayılan 1974 yılında toplanarak noktalandı. Benim “Sabah Ajansı” yazım dolayısıyla “suçu övmek”ten suçlandı. Yazı, 15 Mayıs 1974’te çıkarılan genel affın adli suçları af kapsamı içine alırken düşünce suçlarını kapsam dışı bırakışının eleştirilmesi ile ilgiliydi. O zaman 141. ve 142. maddelerden yatanlar dolayısıyla suçluları savunmaktan “suçu övmek” maddesiyle 3,5 yıl yargılandım. SENNUR SEZER; KALEM ARKADAŞIM, YÜREK ARKADAŞIM! n Size elli yıllık hayat arkadaşınız, usta şair Sennur Sezer’i nasıl sormayız! Sizi onsuz düşünmek ne mümkün! Sennur Sezer, benim çok yakın bir arkadaşımdı. Aramızdaki duygusal ilişki yıllar sonra ortaya çıkınca evlendik. Hep arkadaş kaldık. Tam 49 yıl. Kalem arkadaşı, yürek arkadaşı olarak. n En son “Günübirlik Düş(ünce)ler”de, Sennur Sezer’in kaybının ardından kitaplaşan üç yıllık bir yaşanmışlığı kaleme aldınız. Şiir ve yaşamla iç içe, yirmi bölümde kurgulanan, öyküsel kısa metinlerden oluşan kitabınızın her satırını Sennur Sezer yaşıyormuşçasına, ona seslenerek yazdınız. Hep Seninle Sennur’la Konuşmalar kitabınızdaki Günübirlik Düş(ünce)ler için “Düşlerimin eşliğindeki minik öykümsüler” demiştiniz.. Günübirlik Düş(ünce)ler başlığının da gösterdiği gibi düşüncelerle düşler iç içe geçmiştir. Hem Sennur için yazdığım hem de Kalabalıktan Birileri adlı kitabımda yer alan, öykücükler, öykümsüler yeni denediğim bir şey değil. 1963’te yayınlanıp 1964 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanan Sur adlı kitabımda bu tür metinler yer almıştır. Belki de minimal öykü kapsamındaki ilk yazılardır. Diyeceğim uzun ya da kısarak öykülerimin hepsinde düşle gerçek, gerçekle düşünce iç içedir. ÇANTA SENDİKASI! n Aziz Nesin’in öncülüğünde bir araya gelen 70 yazarın kurduğu Türkiye Yazarlar Sendikası’nda kurucu üyeliğin yanı sıra genel sekreterdiniz. TYS’de sendika hayatına kimlerle başladınız ve birlikte hangi etkinliklere imza attınız? Türkiye Yazarlar Sendikası, 70 yazarın bir araya gelip örgütlü bir yapıda birleşmek istemesiyle, 11 kurucu üyece 15 Şubat 1974’te kuruldu. Kurucular arasında: Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Leyla Erbil, Turgut Uyar, Tomris Uyar, Bekir Yıldız bulunuyordu. Sendika; anayasa yürüyüşünden, işçi grevlerini desteklemeye, çeşitli yerlerde kitap imza günleri yapmaya, İzmir Fuarı’nda ilk kez birçok yayınevinin katıldığı Kitap Fuarı düzenlemeye, yazar anmaları yapmaya kadar birçok eylem yapmıştır. n Sizin deyişinizle neden bir süre “çanta sendikası” olarak faaliyet göstermişti TYS? Kuruluşumuzun ilk yılında yerimiz yurdumuz olmadığından, yönetim kurulu toplantılarımızı, konuk olarak kimi sendika salonlarında yapıyorduk. Evrakları da ben, genel sekreter olarak koltuğumun altında bulundurduğum bir el çantasında taşıyordum. ‘ÖYKÜ; CANLI, CANLANDIRMACI OLMALI’ n Öykü sizin için nasıl bir tür? Doğasını, yaratısal olanaklarını değerlendirir misiniz? Öykü benim için yaşamın, yaşadıklarımızın, bize yaşatılanların – dayatılanların mı desem – yoğunlaştığı, yoğunlaştırıldığı bir tür. Kapsamlı bir anlatımı olması gerekir. Betimlemeleri, metaforları, gerçek, kimi kez gerçeküstü, gerçekaltı görüntüleriyle canlı, canlandırmacı bir anlatımı olmalı. n Öykülerinizde büyük kentin yoksul kenar mahallelerindeki hayatı gelenekselmodern çelişkisine odaklanarak yazdınız. Öykücülüğünüzü harekete geçiren anahtar nokta nedir? Bu konudaki tek anahtar noktam: Böyle bir kentte yaşayan – benim de onların içinde yaşadığım – bu insanların kendilerini ifade edemeyişleridir. Onları benim ifadeye çalışmam olmuştur. TEZGÂH KALABALIK! n Edebiyatımızın hele ki öykücülüğümüzün hızlı değişimden hatta başkalaşımdan payını nasıl aldığını düşünüyorsunuz? Yaşananlardaki hızlı başkalaşmalarla değişimlerin edebiyatımıza da öykücülüğümüze de pek yansımadığını sanıyorum. Ben yaşananları, yaşatılanları, bana, topluma yansıyan yönleriyle ele aldım hep. Düşünsel, eleştirel bir tavırla yorumladım. Öyle de yansıttım/yansıtıyorum. n Şu an tezgâhta neler var? Tezgâh kalabalıktı. İlki: Bir Dede Korkut Kitabı bitirdim. Fom Yayınları’ndan çıkacak. İkincisi: Benim için Sur Kapılarında Adnan Özyalçıner’in Öyküleri adıyla bir tez yazmış olan Doç. Dr. Melih Erzen 19531960 arasında kitaplarıma girmeyen öykülerimi Kenar Mahalleden adıyla topladı. Benim önsözümle Manos Yayınları’ndan, tükenen öteki kitaplarımla birlikte, çıkacak. Bir Dönemin Mektupları başlığıyla önsözünü yazdığım, notlarını eklediğim Erdal Öz, Kemal Özer ve benim birbirimize yazdığımız mektupların yer aldığı Arkadaş Mektupları, Can Yayınları arasında çıkacak! n 50 31 Ekim 2019