25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y azak ozan, gazeteci ve toplumsal eylemci Aron Atabek, 2007’den bu yana hapiste. Eski Türkler ve Moğolların Tengricilik, Gök Tanrısı inancından esinlenen pek çok kitabın yazarı olan Atabek, hapisliğinin hatırı sayılır bir bölümünü de hücrede geçirmiş. “Suç”u nedir diye merak ediyor insan. Kazakistan yönetimine bakılırsa, “kurulu düzeni yıkmak”, “isyana teşvik” gibi suçları var Atabek’in; ama gerçeğe bakılırsa, ünlü ozanın, devlet başkanı Nursultan Nazarbayev’in en keskin eleştiricilerinden biri olduğu anlaşılıyor. Yazdıkları ve eylemleri yirmi yıldan fazla bir süredir siyasal ve toplumsal sorunlara odaklanan Atabek, her türlü yolsuzluk, yiyicilik ve çürümenin kaynağı olduğuna inandığı Nazarbayev yönetimini yerden yere vuruyor. Nazarbayev’in, Mart 1995’te parlamentoyu dağıttığını, ertesi ay yapılan halkoylamasında görev süresinin beş yıl uzatılmasını sağladığını, Ağustos 1995’te de cumhurbaşkanının yetkilerini alabildiğine genişleten yeni anayasayı kabul ettirdiğini düşünürsek, seçimlerin yaklaştığı şu günlerde Türkiye’de yaşananlara pek de yabancı olmayan bir manzara çıkmıyor mu ortaya? Aron Atabek, hapiste kaleme aldığı ve gizlice dışarı çıkardığı “Avrasya’nın Yüreği” adlı kitabının Aralık 2012’de internet üstünden yayımlanması üzerine iki yıl hücre hapsi cezasına çarptırılmış. Nedeni, kolayca tahmin edilebileceği gibi, kitabında Nazarbayev iktidarını ağır biçimde eleştirmesi. Bu iki boyunca gün ışığı görmediği gibi, kâğıt kalemden yoksun bırakılmış, hapishanedeki öteki tutuklularla en küçük bir iletişim kuramamış, telefon görüşmeleri yasaklanmış ve güvenlik kamerasıyla sürekli izlenmiş. Atabek’in “Gırtlağım Ölecek” adlı şiiri onun otoportresi aynı zamanda: “Konuşamayan gırtlağım ölecek / Anayurdumun sesleri uğruna. / Atalarımın mırıltıları yitip gidecek / Kumda akıp giden sular gibi. / Ölümsüzlüğün masalcısıyım ben / Sami ve Etrüsk dillerinde dillenen; / Türki lehçelerin tozu toprağıyım ben / Rus dilinde yazıya döken. / Nice canların kara yazgıları / Yüreğime gömüldü, yaslar bağlayarak. / Ve nabzı mısralarda atan / bir sinir ağıyım ben çırılçıplak.” ELACAMİ’YE 15 YIL Katarlı şair Muhammed İbn elDib elAcami, 16 Kasım 2011 günü ifade vermeye çağrıldı. Ve Katar Emiri Şeyh Hamed Bin Halife esSani’ye hakaret ettiği ve “kurulu düzeni yıkmaya kalkıştığı” suçlaS A Y F A 6 n 1 6 eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr yanındaki / insanların şaşkın bakışları / okuyordu adımı / donup kalmışçasına / takmışlardı yaftayı boynuma / çeki taşı gibi / asıp bağlamışlardı boynuma / ve adımın altına / bir nefret kazınmıştı / ah yüce aşağılama…” LİU XİA’YA EV HAPSİ Çinli şair, ressam ve Bağımsız Çin PEN Merkezi’nin kurucu üyesi Liu Xia, hapisteki kocası şair Liu Xiaobo’nun 2010 yılında Nobel Barış Ödülü’ne değer görülmesinden bu yana, Pekin’de ev hapsinde. Telefon edemiyor, internete giremiyor, kendi istediği hekimlerce muayene edilemiyor, ziyaretçi kabul edemiyor. Bu koşullarda, Liu Xia’nın zihinsel ve bedensel sağlığının bozulduğu belirtiliyor. Hongkonglu aktivist Zeng Jinyan, kendi blogundan, Liu Xia’nın Çin hükümetinden üç isteğini yayımladı: “Bir hekim tarafından özgürce muayene edilme hakkımı istiyorum; Liu Xiaobo ve benim birbirimize yazdığımız mektupları okuma hakkımızı istiyorum; çalışma ve gelir edinme hakkımı istiyorum.” Bu bilgiyi nasıl edindiğini açıklamayan Zeng Jinyan’a göre, Liu Xia, sonunda kendini bir psikiyatri kliniğinde bulmaktan korktuğu için, polisçe atanan bir hekim tarafından muayene edilmek istemiyor. Çünkü Çinli yetkililer, insan hakları savunucularını susturmak için böyle bir yönteme başvuruyorlar. Liu Xia, Çin’de çok partili seçimler için çağrıda bulunduğu için on bir yıl hapis cezasına çarptırılan kocası Liu Xiaobo’nun Nobel Barış Ödülü’nü kazanmasından sonra yaptığı açıklamada, “Liu Xiaobo, Çin’le ilgili gerçekleri söylemeyi yıllar boyunca ısrarla sürdürdü ve bu yüzden kişisel özgürlüğünü dördüncü kez yitirdi” demişti. Bir şiirinde, hapisteki kocasıyla görüşememenin acısını dile getiriyordu: “Toplama kampına yol alan tren / hıçkırarak çiğneyip geçti gövdemi / yine tutamadım elini…” ULUSLARARASI PEN’DEN ÇAĞRI Uluslararası PEN, düşüncelerini dile getirdikleri, ülkelerindeki baskıcı yönetimleri eleştirdikleri için özgürlüklerinden edilen dört şairin, Aron Atabek, elAcami, Enoh Meyomesse ve Liu Xia’nın özgürlüklerine kavuşturulmaları, en azından içinde bulundukları ağır koşulların düzeltilmesi için çaba harcıyor, çağrılarda bulunuyor. Dört şair de, hak hukuk tanımayan zorba iktidarların kurbanı. Peki, Türkiye, bu şairlerin ülkelerinden farklı bir konumda mı? Kuşkusuz, bir ülke bir başka ülkeye benzemez. İktidarların iktidarlarını korumak için uyguladıkları baskı yöntemleri de birbirine benzemez. Türkiye’de, bir yandan yönetime protestolarını dile getirmek için eyleme geçen Gezi direnişçileri olmadık suçlamalarla yargılanıyor, bir yandan da heykeller yıktırılıyor, tiyatro, opera ve bale devletin buyurganlığı altına sokuluyor, konserlere izin verilmiyor, film festivallerinde otosansürden, televizyonlarda sansürden geçilmiyor. İktidarın başlarını taşlayan çizerler, eleştiren yazarlar hakkında davalar açılıyor. Diyeceğim, ille de şairlerin ağır hapis cezalarına çarptırılmalarını beklemek mi gerekiyor? n K İ T A P S A Y I 1 3 1 3 Kazakistan, Katar, Kamerun ve Çin’de dört ozan hapiste Şairleri de vururlar K Aron Atabek ElAcami Meyomesse Liu Xia masıyla tutuklandı. Aylarca haber alınamadı şairden. 29 Ekim 2012’ye gelindiğinde, elAcami’nin yargılanması keyfi bir biçimde beş kez ertelenmiş bulunuyordu. Sonunda, gizli bir duruşmada, yargının bağımsızlığı ilkeleri çiğnenerek ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 25 Şubat 2013’te ise cezası on beş yıla indirildi. Aslında, Körfez Ülkeleri’nde tanınmış bir şair olan elAcami’nin cezalandırılmasının nedeni bir şiirdi. 2010 yılında Kahire Üniversitesi’nde bir edebiyat öğrencisi olan elAcami, evinde, arkadaşlarına bir şiir okumuştu. Katar Emiri’ni eleştiren bir şiirdi bu. Ama o gün evde bulunan öğrencilerden biri, elAcami’nin sesini kayda almış ve şiiri YouTube’dan yayımlamıştı. Şairin avukatı, Katar’ın eski Adalet Bakanı Dr. Necib elNauimi, şiirin kamuya açık olmayan özel bir toplantıda okunduğunu, o yüzden hiçbir yasayı çiğnemediğini savunsa da fayda etmedi. Üstüne üstlük, elAcami, bölgede “Arap Baharı”nı başlatan “Tunus devrimi”ni öven “Tunus Yasemini” adlı bir yazmıştı; şiirde, “zorbaların karşısında hepimiz Tunus’uz” diye bir dize geçiyordu. Petrol zengini Katar Devleti, tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri gibi, modern ve çağdaş sanata büyük yatırımlar yapıyordu; ama iş düşünce ve ifade özgürlüğüne gelince hiç de hoşgörülü değildi. Düzenin sürmesi gerekiyordu… MEYOMESSE’YE 7 YIL Kamerunlu şair, yazar, blog yazarı, tarihçi ve politik aktivist Enoh Meyomesse, 2012 yılının Aralık ayında yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı. On beşten fazla kitap yayımlamış olan Meyomesse, Kamerun Yazarlar Birliği’nin kurucu üyesi ve başkanıydı. 2011 Ekiminde, Devlet BaşN İ S A N 2 0 1 5 kanı Paul Biya’nın otuz yıllık iktidarına karşı, muhalefet partisi Birleşik Ulusal Cephe’den başkanlık seçimlerine katılmış, kazanamamıştı. Bir ay kadar sonra, Meyomesse Singapur’dayken, jandarmalar yazarın evine izinsiz olarak girdiler, belgelere, CD’lere, fotoğraflara el koydular. 22 Kasımda Kamerun’a dönen Meyomesse havalimanında tutuklandı. “Darbe düzenlemeye kalkışmakla”, “silah bulundurmakla” ve bir de “altın kaçakçılığıyla” suçlanıyordu. Suçlu bulunursa elli yıl hapis cezasına çarptırılacaktı. Meyomesse, tüm suçlamaları reddetti ve yazılarında savunduğu görüşlerinden ve politik eylemciliğinden ötürü tutuklandığını vurguladı. Tutuklandıktan bir gün sonra, hapishanede zifiri karanlık tek kişilik bir hücreye konuldu ve bir ay orada tutuldu. Bu süre içinde avukatıyla görüştürülmedi ve kötü muamele gördü. 22 Aralık 2011’de de, Yaoundé kentindeki Kondengui Merkez Cezaevi’ne gönderildi. Meyomesse’ye yöneltilen suçlamaların soruşturma sırasında birer birer çökmesine ve Haziran 2012’de tümüyle düşmesine karşın, askeri mahkeme şairin tutukluluğunu sürekli uzattı. Sonunda mahkeme, Meyomesse’yi 27 Aralık 2012’de, “altın kaçakçılığı”ndan yedi yıl hapis cezasına çarptırdı. Duruşmada ne bir tanık vardı, ne de bir kanıt. Üstelik Meyomesse’nin savunmasını yapmasına bile izin verilmemişti. Şimdilerde, Meyomesse’nin temyiz duruşması durmadan erteleniyor. Aslında, bunca söze ne hacet. Şairin “Yafta” adlı şiiri her şeyi anlatıyor: “O kahrolası yaftayı / astılar boynuma / astılar / gülle gibi / ve televizyon kameraları / ve bir kenarda durup aval aval bakanlar / ve dünyanın dört bir C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle