Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vitrindekiler İstanbul Kış Günlüğü 1929 ve 1959 / Cengiz Kahraman / Yapı Kredi Yayınları / 320 s. Fotoğraf tarihçisi ve koleksiyoncusu Cengiz Kahraman’ın hazırladığı İstanbul Kış Günlüğü 1929 ve 1954’te hakkında büyük bir kütüphane oluşturacak kadar kitap yazılan İstanbul’un bin bir yüzünden biri gözler önüne seriliyor. Soğuk iklim kuşağında yer almasa da arada bir yaşadığı şiddetli kışlarla da ünlü İstanbul. Kış nereden geliyorsa İstanbul’a kar da ona göre olur ama Orta Avrupa’dan, Balkanlar’dan, Karadeniz’in kuzeyinden geldiği zaman hayatı çekilmez kılar. Yakın dönem kışları arasında hafızalardan çıkmayan ve Boğaz da dahil her yeri her şeyi donduran 1929 ve 1954 kışları da yayın organlarında olabildiğince yer almış, kişilerin ve ailelerin fotoğraf albümlerinde, fotoğraf sanatçılarının arşivlerinde ölümsüzleştirilmiştir. Kahraman’ın yayın organlarını tarayıp kendi zengin arşivi yanında bazı özel arşivlerden de yararlanarak hazırladığı İstanbul Kış Günlüğü 1929 ve 1954, bu şehir için yazılmış çok özel bir tarih. Yakub Çelebi’nin Öyküsü / Önsöz ve Notlar: Juan Carlos Bayo / Çeviren: Mehmet Sait Şener / İletişim Yayınları / 132 s. Yaklaşık 1400 yılında yazılmış, Osmanlı şehzadesi Yakub Çelebi’den esinlenmiş anonim bir kısa öykü olan Yakub Çelebi’nin Öyküsü, tarihî ve kurgusal unsurların harmanlandığı, gerek TürkKatalan ilişkilerine gerek erken dönem Osmanlı tarihine ve Anadolu’daki yaşayışa dair eşsiz bir yapıt. Osmanlı kronikleriyle de epey örtüşen anlatı Kosova Savaşı’na dair ilk kaynaklardan biri olarak da çarpıcı bilgiler sunuyor; I. Murad’ın ve Yakub Çelebi’nin savaş sırasında Bayezid tarafından öldürüldüğü iddiasını içeriyor. Yakub Çelebi’nin Öyküsü, şarkiyatçılık tartışmaları, DoğuBatı karşılaşması ve Avrupa edebiyatında Türk imgesi gibi birçok konuya yeni bir bakış açısı sunan Juan Carlos Bayo’nun, kapsamlı önsözü ve metne dair notlarıyla zenginleşiyor. Multatuli / Max Havelaar / Çeviren: Erhan Gürer / Aylak Adam Yayınları / 404 s. 1860’ta yayımlanmasıyla Hollanda edebiyatını kökten dönüştüren Max Havelaar, ülkenin sömürgecilik faaliyetleri aracılığıyla Endonezya S A Y F A 4 6 n 1 6 N İ S A N 2 0 1 5 yerlilerini nasıl vahşice sömürdüğünü gözler önüne serer. Multatuli’nin, otobiyografik öğeleri harmanladığı roman, Hollanda toplumuna dair gündelik yaşamın olağanüstü bir eleştirisini sunar. Toprağın Öptüğü Çocuklar / Sibel Oral / Can Yayınları / 246 s. TSK’ye bağlı uçaklar “aldıkları istihbarat”a uyarak “teröristler”in Türkiye’ye girmesini önlemek için hava saldırısında bulundu. Yer Roboskî, Tarih 28 Aralık 2011 ve otuz dört kişi “ölü olarak ele geçirildi”. Türkiye devletinin ve medyasının on iki saat boyunca sessiz kalıp saklamaya çalıştığı bu olayda, ne yaşandığını, kimlerin nasıl öldüğünü öğrenmeye başladığımızda ortaya adlı adınca bir “katliam” çıktı. Sibel Oral, Roboskî’ye giderken sadece gazeteci kimliğini değil; vicdanını, insanlığını ve “acı”sını da beraberinde götürdü. Kimsenin yargılanmadığı, hiçbir siyasi sorumlunun ortaya çıkmadığı, hatta tazminat ödenerek “ölü olarak ele geçirilenler”in ailelerine sus payı verilmek istendiği bu “katliam”ın ardındaki acı ve öfkenin dindirilebilmesi için tek bir beklenti var: Adalet… Tıpkı devletin hesap vermediği, sorumluların yargılanmadığı pek çok olayda olduğu gibi. Tarihimizdeki Garip Olaylar 2 / Sabri Kaliç / Maya Kitap / 160 s. Dizinin ilk kitabı, Sabri Kaliç’in “ilginç ve mütevazi” dediği bir eğilimin ve yıllar süren birikimin bir sonucuydu. Dizinin ikinci kitabı ise Yaratılış Efsanesi’nden yüzyılları aşıp kendi intiharı için barut mahzenini ateşe veren Alemdar Mustafa Paşa’yla birlikte ölen altı yüz yeniçerinin yasını tutuyor. Ölümü gizlenen padişahların haremine girip yüz iki çocuklu Osmanlı padişahını anlatıyor. Yargıç ve Zaman / A. Kadri Ergin / Kırk Yayınevi / 96 s. “Ayrılıklardan sonra da/ ayrılıklar gelir bazen/ konuşacak bir şeyi kalmayan/ masalara kalırsın/ bir gelincik gibi durur/ kırmızıda zamanlar/ ağır bir kırlangıç olur geçersin/ kendi yıkıntılarının üzerinden.” A. Kadri Ergin, Yargıç ve Zaman’la şiirseverlerle buluştu. Kaybolma Kılavuzu / Rebecca Solint / Çeviren: Gökçe Gündüç / Encore Yayınları / 192 s. Yolunu değiştirmek, sınırların dışına çıkmak, eve farklı yollardan dönmek, kısacası kaybolmak keşfetme imkânı sunar. Rebecca Solnit edebiyatta, sinemada, haritalarda, doğada, renklerde, resimde, fotoğrafta, şarkılarda, yollarda ve hatıralarında dolanıyor. Kişisel tarihini büyü hikâyelerle ilişkilendirirken ailesinin göçmen coğrafyasında kayboluyor; kaplumbağalarla, vaşaklarla, yılanlarla göz göze geliyor; papazlarla, Punkçı’larla karşılaşıyor; dağlarla, çöllerle yüzleşiyor, Hitchcock’un Vertigo filminden, Keats’in şiirinden, Woolf’un günlüklerinden, Dinesen’in hikâyelerinden, Yves Klein’ın mavisinden, Benjamin’in denemelerinden izleri takip ediyor. Büyük Valide Han / Ayşegül Baykan, Zerrin İren Boynudelik, Burak Sevingen, Belkıs Uluoğlu / Tarih Vakfı Yurt Yayınları / 214 s. Bu çalışmayla kentin tam ortasında, kalabalığın en yoğun olduğu yerde olmasına karşın anlaşılmaz bir yalnızlık içindeki Büyük Valide Han’a disiplinlerarası bir perspektif ve güncel kuramlar ışığında bakılıyor. Büyük Valide Han’ın tarihi dokusu; değişen toplumsal, ekonomik ve siyasi yapılara bağlı olarak bu yapının da dönüşümü, kullanıcıların etnografik profilleri, hanın mekânsal kullanım özellikleri ve öykü, resim, gazete yazıları, anılar ile kültürel belleğimiz içindeki yeri derlenerek inceleniyor. Ayrıca bu dönüşümün görsellerle kayıt altına alınarak geleceğe aktarılması amaçlanıyor. Bulmaca Filmler / Warren Buckland / Çeviren: Caner Turan / Say Yayınları / 336 s. Bulmaca filmler temelde birer “akıloyunu” olma özelliği taşır. Şizofren, hafızasını yitirmiş, güven vermeyen anlatıcılar ya da ölü karakterlerle aklımızı karıştırırken klasikolmayan eylemleri ve olayları, klasikolmayan karakterlerin gözünden izleriz. Zamansal döngüler ve parçalanmış uzayzaman gerçekliğini bir anlatı biçimi olarak kullanan bu filmler, farklı gerçeklik düzeyleri arasındaki sınırları bulanıklaştırır, anlaK İ T A P S A Y I 1 3 1 3 C U M H U R İ Y E T