25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Glendon Swarhout’tan “Refakatçi” Vahşi Batı’da ‘bir refakatçi gerek bize’ “Refakatçi”, 1850’li yılların ABD’sinde batıya göç etmiş ancak batının çetin şartlarına dayanamayıp aklını yitirmiş dört kadını, ülkenin doğusundaki ailelerine geri götürmeyi üstlenen yalnız bir kadınla ölümden kurtardığı ve bu yolculukta ona yardım etmeye söz vermek zorunda kalan bir suçlunun hikâyesini anlatıyor. “Refakatçi” aslında gerçek anlamıyla bir yol hikâyesi ancak bir yol hikâyesinden beklediğimizden fazlasını da buluyoruz romanda. Western kalıplarını zorluyor Glendon Swarthout’un kaleminden çıkan roman. hemen yukarıda bahsettiğim edebiyat cephesine çok da aşina değiliz. Bunda yeni nesil yayıncılık anlayışının ve okur profilinin de rolü büyük elbette. Şimdinin okuru ya da izleyicisinin pek ilgisini çekmiyor western ancak unutulmuş bir hazine gibi köşesinde durmakta. Barındırdğı olanca derinliğiyle keşfedileceği günü beklemekte belki de. Ancak geçenlerde yayımlanan Glendon Swarthout’un romanı Refakatçi, bu nutulmuş hazineye giden yolu tekrar hatırlattı. ÇİZGİ ROMAN HİSSİ Western romanlarının ünlü yazarı olarak tanınıyor Glendon Swarthout. Yazarlık yaşamı boyunca en önemlileri western türünde olmak üzere satış Western romanlarının ünlü yazarı olarak tanırakamları yükseklerde gezinen pek nıyor Glendon Swarthout. çok romana imzasını attı. Bazı romanWestern efsanesinin, felsefesinin doları ise sinemaya uyarlandı. Bunda, ğuşu ise bir sosyolojik olguya dayanıyor: Swarthout’un kaleminin de payı büyük Göç. çünkü kaleminde görsellik oldukça Western, ABD’nin Atlantik kıyısından önemli bir yer tutuyor. Adeta resim içerilere, batıya doğru göç sırasındaki resim anlatıyor romanını Swarthout ve olaylarla başlayan yaşam tarzı ve kültütıpkı Refakatçi’de olduğu gibi bir çizgi rünün adı aslında. O nedenle bu kavromanın içinde olduğumuzu hissediyoramdan bahsederken tüm katmanlarıyla ruz anlatılan hikâye boyunca. Bu arada ele almak gerekiyor. Western’in neden meraklısı için küçük bir not da düşelim. sadece western olmadığı sorusunun Swarthout’un bu romanı da filme alındı; yanıtını da bu derin sosyolojik olaydan üstelik yakın bir zamanda. Swarthout’un çıkarabiliriz rahatlıkla. Neden edebiyatRafakatçi’si, Tommy Lee Jones’un tan siyasete kadar uzanan bir yelpazede yönettiği, başrollerinde yine Jones ve birçok fikri etkilediğini de... Oscar sahibi Hilary Swank’in yer aldığı, Western sinemasını biliyoruz ama 2014 yapımı “The Homesman” için de çıkış noktasıydı. Her kelimesiyle gerçek ve sosyolojik bir zemine oturan Refakatçi’nin hikâyesi, 1850’li yılların ABD’sine götürüyor okuru. O yıllarda genç Amerika topraklarının batısında yeni yeni umutlar yeşermektedir. Birçok insan şansını denemek, toprak edinmek ve bu zengin topraktan Swarthout’un Rafakatçi’si, Tommy Lee Jones’un yönettiği, başrollerinde faydalanarak zenyine Jones ve Hilary Swank’in yer aldığı, 2014 yapımı “The Homesman” için de çıkış noktasıydı. gin olmak amacıyla E K İ M 2 0 1 5 r Eray AK batıya göç etmektedir. Hayaller güzeldir ancak bu göç ve batıdaki yaşam da hiç kolay değildir. Çetin iklim şartları, medeniyetten uzak yaşantı, hastalıklar ve tehlikeli doğa bu zorlukların başlıca sebeplerini meydana getirmektedir. Bu zorluklar yeni hayatlarına uyum sağlamak isteyen herkesi yormaktadır ama en çok da kadınları... Tam da bu yüzden pek çok kadın, uzun ve çok sert geçen kışlarda akıllarını yitirmektedir. En yakın komşunun bile kilometrelerce uzaklıkta bulunduğu bu coğrafyada kışın evlerinden tek adım bile dışarı çıkamayan, ihtiyaçlarını sağlamak için uzun süreyi kasabada geçirmek zorunda kalan eşlerinden uzak ve yalnız başlarına geçiren bir kadın olduğunuzu düşünün. Yeter sebep değil mi delirmemek için? Birçok tarihî kayda da geçmiş bu vakalar, Glendon Swarthout’un hikâyesinin çıkış noktasını oluşturuyor. Refakatçi, bu çetin şartlarda akıllarını yitiren dört kadını, ülkenin doğusundaki ailelerine geri götürmeyi üstlenen yalnız bir kadınla ölümden kurtardığı ve bu yolculukta ona yardım etmeye bir şekilde söz vermek zorunda kalan bir suçlunun hikâyesini anlatıyor. BİR YOL HİKÂYESİ Refakatçi, aslında gerçek anlamıyla bir yol hikâyesi. Ancak bir yol hikâyesinden beklediğimizden fazlasını da buluyoruz romanda. Glendon Swarthout, kahramanları yalnız ve zengin bir kadın olan Mary Bee Cudy ve başkasının yokluklarından istifade edip evlerine yerleşen bir “işgalci” olan George Briggs’le yaşanılan dönemin portersini de sunuyor bize. Cudy ve Briggs, dönemi anlatabilmek adına oldukça elverişli birer “tip”. Dönemin ruhunu tüm hareketleri ve geçmişleriyle yansıtıyorlar. Bunun yanında, hikâye ilerledikçe trajik geçmişleri de gün yüzüne çıkıyor ve Swarthout, kahramanlarının geçmişleriyle bugünlerini, romanı için önemli kırılma noktalarını ve dönemin gerçeklerini anlatma aracı olarak kullanıyor. Çok da tanımadığımız Swarthout için küçük bir bilgi taraması yapıldığında yazdıklarının acı dolu gerçeklerden ilham aldığını ve yazarın bunu, bir üslup haline getirdiğini öğreniyoruz. Gerçekten de Refakatçi özelinde baktığımızda bu cümlelerin tam anlamıyla yerini bulduğunu söylemek gerek. İnsanın zulüm ve merhamet arasında gezinen ruh halinden doğmuş bir hikâye Refaketçi ve koşullar gerektirdiğinde ya da hayat onları sürüklediğinde sıradan insanın bile çizgisini kaybedebileceği, yoldan çıkabileceği algısının yerleşmiş hali romanda okuduğumuz. Bu bağlamda Refakatçi’nin satırları arasında bir yol hikâyesi, dönemin tüm kiri ve pasıyla kahramanlarından coğrafyasına kadar sirayet ettiği bir dönem romanı ve insanın var oluşunu sorgulayan, yürek sızlatan bir merhamet masalı okuyacağımızı bilerek dolaşmak gerek. Hissizliğin bir his haline dönüştüğü, yolların yolsuzlukla kesildiği, ölümlerin yaşam sebebi olduğu bir dünyadan sesleniyor Swarthout. Tam da bu nedenle Refakatçi, okunmasının üstünden uzun süre geçmesine rağmen zihinleri işgal etmeye devam ediyor. n erayak@cumhuriyet.com.tr estern kavramını daha çok western filmleri üzerinden tanımlıyoruz çünkü bu filmler, bir döneme damgasını vurmasının yanında, o dönemle ilgili pek çok imgenin de taşıyacısı oldular aynı zamanda. Tam da bu nedenle western filmlerinden habersiz, onlardan bir şekilde etkilenmemiş kişi sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. Bu türün filmlerinden hiç hoşlanmayanlar bile deri çizmeleri, büyük tokalı kemerleri, kot pantolonları, şapkaları, balon etekli elbiseleri, uzun çuha paltoları, kunduzdan yapılmış kalpakları hatırlayacaktır mutlaka. Dahası; rodeoyu, kovboyları, bufaloları, düelloları, şerifleri, İç Savaş’ı, buharlı treni ve en önemlisi Kızılderililer’i... Bunların hepsi, bir film türünün parçası olmalarından çok, bir kültürün önemli parçaları. Ancak bizim bunları tanımlayıp zihnimizde eşleştirdiğimiz zemin western filmleri oldu. O yüzden bir kuşak için efsane olan bu filmler, meraklıları tarafından belki onlarca defa izlenmelerine rağmen hâlâ tekrar tekrar izleniyor. Ancak bu imgelerin ötesinde, bazı kavramların bugünün toplumuna yerleşmesinde de western kavramının rolü büyük. Bu kültür giyime, edebiyata ve hatta politikaya bile bir tavır olarak yansıdı. Güçlü ayakta kalır, aynı zamanda fedakarlık ve azmin elinden de hiçbir şey kurtulamaz, dolayısıyla bu yetilere sahip olanlar her zaman üstün gelir. Western kavramı, bu fikir temeli üzerine kuruludur. Aynı şekilde en azından kâğıt üstünde bugünün ABD’sinin siyasi temelleri de... Yani western sadece filmlerden bildiğimiz, at üstünde silahlı adamların koştuğu bir dünyadan ibaret değil. Çok daha fazlasını bünyesinde barındırıyor ve etkileri bugünlere kadar uzanıyor. Basitmiş gibi görünen bir western filmini başka gözle izlediğimizde dahi, önümüze farklı bir tablonun serileceğinden emin olabilirsiniz. S A Y F A 4 n 8 W Refakatçi/ Glendon Swarthout/ Çeviren/ Duygu Akın/ Yapı Kredi Yayınları/ 240 s. K İ T A P S A Y I 1338 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle