25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Edebiyat tarihimize bir yaklaşım Edebiyatımızda roman türünün oluşumu Gürsel Aytaç, edebiyat tarihine yönelik çalışmalarını çeşitli yayın organlarında yayımlıyor. Aşağıdaki yazı Nâzım Hikmet’le Memet Fuat arasındaki bir mektuplaşmanın izlerini sürüyor. “Bizde roman hikâye kökenlidir” şeklindeki teze karşı Nâzım Hikmet’in düşüncesi, Memet Fuat’a yazdığı bir mektupta ortaya çıkıyor. r Gürsel AYTAÇ zellikle 1990’larda çağdaş romanlarımızla ilgilenmiş ve haklarında kaleme aldığım inceleme yazılarımı daha sonra kitaplaştırmıştım. Genel olarak edebiyat ve karşılaştırmalı edebiyat kitaplarımın ve Alman edebiyatından çevirilerimin yanı sıra ilgimi çeken bazı romanlar üzerine yorum ve incelemelerimi yayımlıyorum. Son olarak hazırladığım Yaratıcı Yazarların Edebiyat Eleştirileri başlıklı kitabım dolayısıyla deneme üzerinde yoğunlaşırken Memet Fuat’ın (19262002) Eleştiri Üzerine başlıklı deneme kitabında ilginç bulduğum, bizde roman türünün doğuşu üzerine Nâzım Hikmet’le aralarındaki haberleşme konusuna eğilmek istedim. HİKÂYE VE ROMAN Bizde roman, hikâye kökenlidir şeklindeki teze karşı Nâzım Hikmet’in düşüncesi, Memet Fuat’a yazdığı bir mektupta ortaya çıkıyor. Bu düşüncenin Memet Fuat tarafından nasıl değerlendirildiğine geçmeden önce bizde romanın menşei konusunda, edebiyat tarihçimiz ve romancımız Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’ne bakmalıyız. Tanpınar, Nâmık Kemal’in (18401888) Roman Anlayışı’nı, Celal başlıklı tiyatro eserinin girişinde, roman türünün Şark hikâyesinden farkına işaret ettiğini belirtir, ayrıca bu türün eğlendirme işlevinin üstüne psikolojik ilgiyi de esas aldığının altını çizer (s. 400). Öte yandan ilk romancımız olarak andığı Ahmet Mithat Efendi’nin (18441912), roman üretme tarzından söz ederken onun roman veya hikâyeyi benzer tarzda yarattığını şöyle vurgular: “Okuduğu S A Y F A 2 0 n 8 mektubunda bu araştırdığı “nesnenin bazı unsurları[nın] [Memleketimden İnsan Manzaraları] kitabının bazı yerlerinde belirmeye başla[dığına]” inandığını açıklar. Fakat bunun yalnızca bir başlangıç, bir “civciv” olduğunu, “bu işin horozu ancak benden sonra gelen nesle nasip olabilir, mesela sana.” sözleriyle Memet Fuat’ı cesaretlendirir. Memet Fuat, Nâzım’ın neyi kastetmiş olabildiğini ise onun şu ilginç benzetmesinden çıkarır: “İnsan insan toplumu ancak o ‘yeni şey’ anlatabilecek. Sanatlarda kendi içine çekilmeye tepkiyle başlayıp gelişecek, serpilecek. Gerçeği, dilim dilim değil, bir bütün olarak verecek. Portakalı enine kesin ortasından, ikiye ayırın, bütün dilimlerinden birer kesit göreceksiniz. İşte o, ‘yeni şey, yaşamı, gerçeği öyle görecek, öyle anlatacak” (s. 254255). “YENİ ROMAN NEDİR, NE OLMALIDIR?” Bu benzetmeden etkilenerek Memleketimden İnsan Manzaraları’nı tekrar ve dikkatle okumuştur Memet Fuat. “Nâzım’ın öykülü şiirden giderek vardığı yere doğru, düz yazı öyküden yola çıkılabilirdi” der (s. 254). Çevresini bu gözle incelemeye başlar. 1950’de yazmaya başladığı romanımsı Yaşadığımız’ı ertesi yıl Nâzım’a gönderir, besbelli olumlu bir cevap umuyordur. Ama Nâzım, bir ortak tanıdıklarına “oğlumun ne yapmak istediğini anlamadım” demesi hayal kırıklığı yaratır. Yaşadığımız hakkında özet bilgiyi yine kendisinden öğreniyoruz: “Bu roman Erenköy ile Suadiye arasındaki büyük, güzel bir bahçede, dört yaz gecesini anlatıyor. Kişileri her gün çevremizde gördüğümüz sıradan insanlar, konusu da o insanların sıradan yaşamları.” Kurgu olarak, birbirine bağlı on öyküden oluşan bu anlatının “roman gibi okunabilen ama roman olmadığı” kanaatine varır Memet Fuat. Eseri sanki bir akademisyenin incelemesine bırakıyor gibidir. Her halükârda bu bilgiler, bence Nâzım’ın ve Memet Fuat’ın “Yeni roman nedir, ne olmalıdır?” konusunda kafa yorduklarının bir belgesi olarak görülmeli, Memleketimden İnsan Manzaraları ile Yaşadığımız bu çabanın uygulanışı olarak değerlendirilmeli. n Notlar: Memet Fuat, Eleştiri Üstüne Deneme, YKY, İstanbul, 2014 Memet Fuat, Yaşadığımız, Adam Yay. İstanbul, 1998 Nâzım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları, Adam Yay. İstanbul, 2006 Ahmet Hamdi Tanpınar, 19. Asır Türk Edebiyat Tarihi, Çağlayan Kitabevi, İstanbul, 2003 K İ T A P S A Y I 1338 Ö romanı, gazete fıkrasını, dinlemiş olduğu şehirli masalını hemen ertesi günü eğer doğrudan doğruya geniş ve serbest bir şekilde tercüme etmezse yerli bir hikâyeye çeviren bu, behemehâl hayatını edebiyattan kazanmaya azmetmiş muharrir, çalışma tarzının zaafları ne olursa olsun yeni nev’in temelini atar” (s. 463). Düz yazı anlatı olmaları dolayısıyla hikâye ve roman türlerinin bir arada anılmaları doğal sayılırken Nâzım Hikmet’in (19021963) şiiri ruh bakımından romanın özüne yakın görmesi önemlidir. Kendisi her şeyden önce şairdir ve düz yazı şeklinde kaleme aldığı Memleketimden İnsan Manzaraları’ndaki şiirsellik, üzerinde durulacak bir özellik. Memet Fuat, Eleştiri Üstüne denemelerinin sonlarında kendisinin Yaşadığımız başlıklı öykü kitabının (1951) yankıları, aldığı eleştiriler üzerine yazarken yeni roman, olumlu tip, birden çok kahraman gibi konulara değinir, Nâzım Hikmet’in Memet Fuat, Eleştiri Üstüne denemelerinin sonlarında kendisinin Yaşadığımız başlıklı öykü kitabının yankıları, aldığı eleştiriler üzerine yazarken yeni roman, olumlu tip, birden çok kahraman gibi konulara değinir. Nâzım Hikmet’in değerlendirmesine de yer verir. değerlendirmesine de yer verir. Bütün bunlar arasında Nâzım’ın yeni romandan beklentisini özellikle önemser. Kendisine cezaevinden yazdığı mektuptan “yeni şey”, “yeni roman” ve romanın kökeni üzerine şu sözleri alıntılar: “Roman, muayyen bir sosyal münasebetler inkişafının verimidir. Bana öyle geliyor ki, roman ve hikâye nasıl kendilerinden önce olan şiirden faydalanmışlar, fakat yeni keyfiyet olarak taazzuv etmişlerse, bugünkü sosyal şartların gelişmesi de, romandan, şiirden, hikâyeden, senaryodan filan faydalanacak olan fakat yepyeni bir keyfiyet halinde ortaya çıkacak yeni Tanpınar, Nâmık Kemal’in roman anlayışını, Celal başlıklı tiyatro eseribir yazıyla sanat nin girişinde, roman türünün Şark hikâyesinden farkına işaret ettiğini tarzını gerçekleştibelirtir, ayrıca bu türün eğlendirme işlevinin üstüne psikolojik ilgiyi de esas aldığının altını çizer. Öte yandan ilk romancımız olarak andığı recektir” (s. 253). Ahmet Mithat Efendi’nin, roman üretme tarzından söz ederken onun Nâzım, aynı roman veya hikâyeyi benzer tarzda yarattığını vurgular. 2 0 1 5 E K İ M C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle