25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Selçuk Altun’dan “Buraları Rüzgâr, Buraları Yağmur” ‘Okumak da zevkli, yazmak da’ Selçuk Altun geçen yıl yayımladığı “Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme”deki hikâyeyi yeni yayımlanan kitabı “Buraları Rüzgâr, Buraları Yağmur”da tamamlıyor. Gizemli bir ailenin heyecan dolu öyküsünü konu alan kitap sürprizlerle başladığı serüvenine yine sürprizlerle noktayı koyuyor. Türkçe edebiyatta zor olan kısa roman (novella) türünün de üstesinden layıkıyla geliyor yazar. Altun’la yeni kitabı üzerine konuştuk. r Erdem ÖZTOP ir önceki novellanız (kısa roman) Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme’yi bitirirken bu hikâyenin devamı gelecek mi kuşkusuna kapılıyordu okur... Kuşkusunda yanılmadı, Buraları Rüzgâr, Buraları Yağmur’da hikâye tüm sırlarıyla devam ediyor. İki kitabı bir arada düşününce siz aslında ne Suner Aykan hikâyesi, ne torunu Alp’in hikâyesi ne de yardımcıları Memduh’un hikâyesini anlatmışsınız. Siz maaile bir dramı 200 sayfada ve iki kitapta kotarmışsınız, ne dersiniz? Gizemli bir aile ile bir münzevinin hikâyelerini 200 sayfaya sığdırabilmişsem ne mutlu bana. Novella, az/öz ve doyurucu olabilme kriterleri açısından bence şiirden sonra en zor edebiyat türüdür. Sığ ve kalın kitapların kol gezdiği ülkemizde henüz pek benimsenmiyor ve algılan(a)mıyor. Bu gözlemim hem okur, hem de eleştirmen açılarından geçerlidir. Ahmet Büke’de novellacı mayası olduğunu düşünürüm. Bir de siz artık kısa (novella) yazıyorsunuz, neden? Sayfalarca yazılanları okumaktan mı onlar gibi yazmaktan mı sıkıldınız? Ben zaten uzun yazmazdım, son iki kitabım novella boyutuna (104 ve 112 sayfa) indi. Sürekli okuyan, fırsat buldukça yazan bir bibliyofil olarak uzun kitaplardan ürker oldum. Okumak zorunda kaldıklarımı, fırsat buldukça atlayarak bitiriyorum. Zaman kısa ve okunacak nice nitelikli kitap var. Bunda on bir yıldır KİTAP İÇİN’leri yazmamın payı da tartışılabilir. Yalnız romanda uzun veya kısalık göreceli bir konudur. Örneğin 100 sayfaya sığacak bir hikâye 150 sayfaya yayılmışsa uzun, 600 sayfalık bir hikâye 300 sayfaya sığdırılmışsa kısadır. “YAZMA EYLEMİNİ SONUÇLARI AÇISINDAN RULETE BENZETEBİLİRİZ” Bu yeni kitapta Suner Aykan başrolde olsa da bence gene de ana kahramanımız Mem! Ne dersiniz? Hatta Alp’in sorusunu yönelteyim S A Y F A 1 6 n 8 akademisyen, editör ve uzman haklısın dediler ama kanıtlarım gerçekten hak ettiği ilgiyi görmedi. Çünkü kıskanç AngloAmerikan akademisyenler; Beckett uzmanı olmayan bir Türk bibliyofili çekemediler. “Bizans Sultanı”nda teorime değinip geçmiştim, bu kitabımda biraz daha açarken, kıskanç ve kibirli akademisyenlere bir gönderme yapmaktan kendimi alamadım. “YAŞAM, ROMANLARDAN DAHA ŞAŞIRTICI” Novella “NÜN”e adanmış. Nün kimdir, sorabilir miyiz? Üç yaşındaki torunum Ali, anneannesi Nur Altun’a “Nün” diye hitap eder, Nur ve kızım Elvin’e, 2009 ürünü romanım “Annemin Öğretmediği Şarkılar”ı birlikte ithaf etmiştim. Evliliğimizin 35. yılında, okuma ve yazma serüvenime saygıda kusur etmeyen karıma teşekkür ediyorum. Peki, romanın tamamına tesir eden ikizler burcu olayı var. Mesela Suner Aykan’ı eşi ikizler burcunun ikilemli adamı olarak tanımlar. Sanırım bu durum (çift karakterlilik mi desek?) Aykanların kaderini hikâyede okuduğumuz gibi çizer... Ne dersiniz? Yaşam, romanlardan daha şaşırtıcı ve ikizlik/ ikilemlik bu gözleme uygun örnekler. Bu gizemin edebiyatımızda yeterince kullanılmadığı öngörüsüyle onlara nicedir sahip çıkıyorum. (Vesileyle okurlarımıza Jose Saramago’dan “Kopyalanmış Adam”ı önermek isterim.) Çok sorulmuştur hatta ben de sormuşumdur belki... Oktay Rifat tutkunuzu bir kez daha sorayım? Kitaplarınıza başlığına çoğu kez koyduğunuz Oktay Rifat dizeleri hikâyenin içeriğine de tesir ediyor mu? Ya da bu yöntem iştah mı açar, romanlara gizem mi katar? Kitap adlarına önem veririm. Adı güzel diye alıp pişman olmadığım kitaplar yok değil (Örneğin, Georges Simenon’dan “Trenlerin Kalkışını İzleyen Adam”). Gözde şairim Oktay Rifat’ın şiir şiddetinde bulduğum dizeleri vardır. Dayanamayıp onlardan dört kez başlık yaptım. Okuru bilmem ama benim iştahımı kamçıladıkları doğrudur. Yalnız bu mükerrer ödünç alma işlemine “Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur”la son verdim. Bu kez ve sanırım ilk kez Buraları Rüzgâr, Buraları Yağmur’un kapak görselini Semih Poroy yapmış... Sizin kapaklarınız da önemlidir ve kurguya dâhildir, bilmecelidir... Kitap kapak görsellerini de önemserim. Onlar kitapların maskeli balo kostümleridir. Son üç kitabımın kapakları küresel çizer ve dostlarım olan Peter Hristoff ile Selçuk Demirel’e aitti. Bilahare o kapak görsellerinin özgün desenlerini çerçeveletip okumayazma evime astım. Semih Poroy da küresel çizer düzeyindedir onu çizgilerin efendisi bellerim. Buraları Rüzgâr Buraları Yağmur için ondan kapak rica ettim, önce teksti okuyup o anlamlı görseli tasarladı. Vesileyle kendisine yazılı olarak da teşekkür etmek isterim. “NOVELLAYA YURT DIŞINDA DAHA BİLİNÇLİ BİR İLGİ VAR” Siz artık yurt dışında da okunur bir yazarsınız. Nasıl gidiyor yurt dışı serüveK İ T A P S A Y I 1 3 3 8 B size: Alp’ten umudu kesince mi Mem’den (Memduh Civan) bir roman kahramanı yarattınız? Kim baş, kim yardımcı rolde veya kim kahraman kim antikahraman bu soruların yanıtı okurdan okura değişir. Ben kitabıma son noktayı koyduktan sonra hakkında bir yargıda bulunmayı sevmem. Belki küçük açıklamalarım olabilir; örneğin Selçuk Altun, “Gizemli bir aile ile bir münzevinin Alp’teki karakter hikâyelerini 200 sayfaya sığdırabilmişsem ne mutlu değişikliği, onun bana,” diyor. tutkuyla sevdiği Hatta orgazm silsilesini karısını yitirme korkusuna bağlanabilir. dörde çıkarırdı, önce İlk görüşte aşk gibi bu tür korkular da kumarda kazanacakkalıcı değil. sın, aynı gece sekse Bir şey sormak isterim: Siz de Suner doyacaksın, yatakta en Aykan gibi yazma eylemini kumara bensevdiğin yazarın son zetir misiniz? Biri oynadıkça Suner Bey’i romanını okurken kenkazandırıyor, yazdıkça da eli açılıyor, dinden geçerek sızacaksın. yazıyor... Kitapta Suner Aykan’ın Yaşar Kemal, İlginç bir soru! Yazma eylemini soLeyla Erbil, Haluk Oral, Moris Farhi, nuçları açısından rulete benzetebiliriz. Ayfer Tunç gibi yazarlarla ahbaplığını Ondokuzuncu Yüzyıl’da kotarılan bazı okuyunca o klasik soruyu sormam gerekiromanların “klâsik” statüsüne yükselmeyor: Selçuk Altun bu hikâyenin neresinde sinde o dönemde tek tük kitabın yazılıp, ve ne kadarında var? yayımlanabilme gerçeğini de hesaba kat Suner Aykan’daki Selçuk Altun mak gerekir. Artık Türkiye’de yılda 40 özelliklerinden daha önemlisi hazretteki bin kitap yayımlanıyor. Online kitabevi Cevdet Suner katmanları. Amazon.com, envanterinde 30 milyon Cevdet Suner vardır, Arthur Andersen kitap olduğunu iddia ediyor. Geniş okur dönemimdeki amirimdir. Fotoğrafik profilinin teknotercihlerini kestirmek hafızası vardı, 21 denilen kâğıt oyununda de kolay değil. Örneğin Sabahattin servet kazanmıştır, bibliyofildir, biriAli’nin 1943 ürünü “Kürk Mantolu kimlidir, postmodern bir filozof duruşu Madonna”sı yayımlandıktan 70 yıl sonra vardır ve iyi kalplidir. İki novellayı da çok satan kitaplar listesine öyle bir giriş önceden okuyup, destur vermiştir. yapıyor ki orada yıllarca kalıyor ve başta Beckett’in Godot sırrını siz çözmüştüliseli kızlar olmak üzere bir milyon okunüz yabancı bir dergiye yazdığınız makara ulaşıyor. lede yanlış hatırlamıyorsam? Hikâyede Peki, sizce kumarda kazanmak mı bu Suner Aykan’a yüklenmiş... Bir önceki yoksa okumak mı daha orgazmik bir zevk soruya bağlayayım bunu da... verir? Gene Suner Aykan’dan aşırıyorum “Godot Neden Gelmeyecek” teorim tabii... Samuel Beckett Vakfı’nın dergisi The Suner Aykan bu soruya sanırım şu Beckett Circle’de yayımlanınca Vakfın yanıtı verirdi: Neden ikisi de olmasın? Yönetim Kurulu Başkanı, az sayıda E K İ M 2 0 1 5 C U M H U R İ Y E T Fotoğraflar: Uğur AYTAÇ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle