25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şekibe Çelenk’in anıları ‘Şekibe Çelenk bir tarihin tanığı’ Türkiye’nin TBMM’de temsil edilen ilk yasal sosyalist partisinin sesini radyodan tüm Türkiye’ye duyuran, varoşlarda Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve sosyalizmi anlatan, partinin TBMM’deki, aralarında “İşsizlik Sigortası Yasa Tasarısı”nın da bulunduğu, kanun tasarılarının hazırlanmasına katkı koyan, TİP Merkez Haysiyet Divanı üyesi, “KAVEL”in isim anası, Demirel’in “üçe üç, üçe üç” diyerek idama yolladığı Denizler’in “Şekibe Ablası”nın yaşamöyküsünü anlatan Denizler’in Şekibe Ablası Şekibe Çelenk kitabı okurla buluştu. Sultan Özer ve kızı Serpil (Çelenk) Güvenç tarafından derlenen kitap, Selanikli göçmen Sayar ailesinin Hukuk Fakültesi mezunu kızı, Serpil ve Ferda’nın annesi, 1921 doğumlu Şekibe Çelenk söyleşisiyle başlıyor. Ë Selda GÜNEYSU itabın öyküsünü bizimle paylaşır mısınız? Sultan Özer: Halit Ağabey ve Şekibe Abla’yla yaklaşık yirmi yıl kadar önce tanıştım. Bir röportaj için Beşevler’deki evlerine gittiğimde çok heyecanlıydım. Kolay mı Halit Çelenk’le tanışmak! Üzerinde ona çok yakıştığını düşündüğüm kırmızı elbisesiyle kapıyı Şekibe Abla açtı. Beni içeri davet etti. Epey sohbet ettiğimizi anımsıyorum. Sımsıcak, insana yakın, yapmacıktan uzak, bilgili, zeki ve dopdolu bir insan. Ben de dahil olmak üzere herkes 12 Mart ve 12 Eylül’de devrimcilerin savunmanı, Denizler’in avukatı, yoldaşı ve ağabeyi Halit Çelenk’i merak eder. Ama o eve gidip geldikçe bir gizli cevheri, bir büyük değeri, Şekibe Abla’yı keşfettim. O, boşuna “Denizler’in Şekibe Ablası” değildi. Beş altı yıl önce Şekibe Abla’yı yazmayı düşündüm. Ama olamadı. Daha sonra Serpil Abla’yla işe koyulduk. İkimiz de devrimci mücadelede erkeklerin öne çıktığını ama kadınların bu mücadelede hiç de azımsanmayacak bir rolleri olduğunu, toplumsal ve tarihsel koşullar nedeniyle bu durumun çoğu zaman fark edilmediğini düşünüyorduk. Bu mücadele Şekibe Çelenk’in şahsında ortaya konulmalıydı. cirler içinde yaralı halde hastanede yatan Yusuf Aslan’ı görebilen tek kişi. Acılarını öfkeye dönüştürmüş, bugün bile aynı öfkeyi taşıyan bir ana. Tüm 68’lilerin ablası. Gericiliğin, neoliberal politikaların, emekçi düşmanlığının, emperyalizme bağımlılığın en üst seviyelere ulaştığı günler yaşıyor Türkiye. Mücadelemiz açısından da Şekibe Çelenk gibi “atom karınca”lara, hiçbir biçimde sözünü sakınmayan insanların yaşamöykülerine, böyle rol modellere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Serpil Güvenç: Sultan başlangıç noktamızı çok iyi özetledi. Haklı olarak vurguladığı gibi yalnız bizim toplumumuzda değil, birçok toplumda emeğin özgürleşmesi mücadelesine, gülün gülle tartılacağı, sınıfsız, sömürüsüz o en güzel dünya mücadelesine katılan çoğu kadının öyküsünün hep “buza yazılan serüven”ler misali kaybolup gittiğini biliyoruz. Bir yanda ev külfeti, çocukları, eşin bakımını içeren o ağır işçilik, öte yandan (çıkacak) erkeklerle omuz omuza verilen bir ikinci savaş. Buna rağmen içinde yaşadığımız, sınıflı, piyasacı olmasının yanı sıra erkekegemen bir özellik de taşıyan bu toplumsal düzende maalesef kadının adı yok. Melih Aşık, “Kadının Adı” başlıklı kısa yazısında, kitabımıza bu anekdotu da aktardık, Şekibe Çelenk’in kendisinin de bu duruma nasıl isyan ettiğini anlatır. Sosyalist mücadelede de kadının adının pek var olduğu söylenemez. Özer: Şekibe Sayar, aydınlanmacı gelenekten gelen Selanik göçmeni bir ailenin; bağımsızlıkçı bir gelenekten gelen, İstiklal Savaşı gazisi Mehmet Hakkı Sayar’ın kızı. Çocuklukta başlayan sol düşünce sempatizanlığı, üniversite yaşamında ve onu izleyen yıllarda özellikle de Halit Çelenk’le olan ilişkisiyle birlikte, ömür boyu süregelen bir mücadele geleneğine ve örgütlü mücadeleye evriliyor. Kitapta Vahap Erdoğdu’nun vurguladığı gibi Şekibe Çelenk, yaşamının daha sonraki yıllarında da, “Cumhuriyetçilik ve Sosyalizm”i, ödünsüz ilkeler olarak hiç sapmadan taşır. Yine Aydın Çubukçu’nun deyişiyle, devrimcilik Şekibe Çelenk için “sonradan edinilmiş bir zaman geçirme biçimi” ya da “katlanılması gereken bir mecburiyet” değil, “başka türlü olamayacak olan” bir hayattır; “dünyayı değiştirmenin, güzelleştirmenin, kendi güzel ahlakına, kendi güzel düşüncesine yaraşır hale getirmenin karşı konulmaz itkisi, su içmek, nefes almak gibi doğal ve zorunlu yanı”dır. Her iki ifadenin de anlattığı “Şekibe Abla” gerçekten çok dikkate değer bir örnek. K Tarihimiz, özellikle de yakın tarihimiz hemen hemen hiç anımsanmıyor. Bunda, egemen sınıf iktidarlarının bilinçli çabalarının da elbette rolü büyük ama bizlerin de eksikliklerimiz var. Bir 12 Mart ve 12 Eylül, bu dönemleri gerçekten yaşayanların ağzından anlatılmalı, onların deneyim ve mücadeleleriyle topluma yansıtılmalı. Yoksa bugün yaşadığımız gibi, gerici siyasal iktidarların propaganda malzemesi olarak değil. Şekibe Çelenk bu anlamda, aynı zamanda bir tarihin tanığı. Kitapta “Halit Abi’ye veda veya Önsöz’e Önsöz” başlıklı bir ikinci önsöz yazımı var. Galiba kitabı Halit Çelenk’in görememesi sizleri üzmüş. Özer: Gerçekten de çok üzüldük. Halit Ağabey çok heyecanlanmıştı bu kitapla ilgili çalışmamızı öğrendiği zaman. Özellikle onu kaybetmemizden önceki aylarda çok sık soruyordu kitabın akıbetini. Ama kolay değil böyle bir çalışmayı sonlandırmak. Yazıların toplanması, röportajın yapılması, kitabın şekillendirilmesi zaman aldı. Bunlara bir de çalışma yoğunluğu eklendi ve yetiştiremedik Halit Ağabey’e. Bu engellerin dışında bir başka şey de, önsözde vurguladığım gibi insanın sevdiklerini ölümsüz olarak kabul etmesi ve ölümü onlara yakıştıramaması. Ama Halit Ağabey, çok sevdiği yoldaşı, sevgilisi, arkadaşı Şekibe Çelenk ile birlikte bu kitabın ruhunda yaşıyor. BELGELER, BİLGİLER, ANILAR... Kitabı eline aldığında Şekibe Abla’nın tepkisi ne oldu? Güvenç: Babamı yitirdiğimizden bu yana annem hüzünlü. Acılar karşısında ağlayıp sızlayan bir yapıya sahip olmadığı için üzüntüsünü sadece bakışlarından ve suskunluğundan anlayabiliyorsunuz. Son zamanlarda biraz da ironik bir biçimde babamın Denizler’i çok sevdiği için kendisini yalnız bırakıp gittiğini ve onlarla olmayı seçtiğini söyleyip duruyordu. Ama bu kitapla hüzün biraz yırtıldı gibi. Onun yerini ilgi ve merak aldı. Kitabı gördü, sayfaları çevirerek incelemeye, bazı yazıları okumaya başladı. Mutluluğunu yüzünden okuyabiliyordunuz. Okudukça Denizler’e duyduğu o bitmeyen sevgiyi, o dönem politikacılarına karşı hiç sönmeyen öfkesini de sık sık dile getirdi. Kitapta anlatılan Darwin öyküsüyle ailesine de dikkat çekiyorsunuz Özer: Şekibe Abla, yukarıda da değindiğimiz gibi aydınlanmacı bir gelenekten geliyor. Dünyayı ve toplumu sorgulayan eleştirel bir bakışı temsil eden, dinsel tabuları reddeden, yeniliklere ve bilimsel düşünceye açık, yaradılış teorisinin yeri olmayan bir gelenek. Darwin teorisinin o evrimci bakışı elbette, yükseköğrenimini Macaristan’da yapmış olan, Selanikli Mehmet Hakkı Sayar’a ve onun kızı Şekibe Sayar’a çok uygun. Türkiye’de de son on yıllık AKP iktidarı döneminde, yani ders kitaplarından evrim düşüncesinin temizlenmeye çalışıldığı, toplumsal yaşamın neredeyse her alanında din “ulema”larının görüşlerine danışıldığı, hukukun değil ama din ve dini kuralların egemenliğinin ağır basmaya başladığı bir ortamda, Darwin teorisine inanmayanları evine almayacak kadar ilerici ve aydınlanmacı olan Mehmet Hakkı Sayar’a dair bu anının özel bir anlam taşıdığını ve bugün dünden de daha geçerli cesur bir davranışı simgelediğini düşünüyoruz. Bir anıbiyografi kitabında bu kadar çok belgeye neden gerek duydunuz? Özer: Bu ilginç belgelerin tari¥ he tanıklık ettiğini ve belli bir dö “ŞEKİBE ABLA GİBİ ROL MODELLERE İHTİYAÇ VAR” Kimdir Şekibe Çelenk? Özer: 68 yıllık bir evliliğe karşın Halit Çelenk’e âşık, Darwin’e inanan, Mustafa Kemal’in resmiyle Denizler’in, Marx’ın ve Engels’in resimlerini evinde, odasında bir arada bulunduran, sosyalizme olan inancını aynen eşi Halit Çelenk gibi bir an olsun kaybetmemiş, çocuklarını ve eşini ihmal etmemiş ama bu ev külfetine karşın bedeniyle ve beyniyle dışarıdaki savaşımda ve savaşanlarla birlikte olmuş, onlarla mücadeleye katılmış, 196070’lerin sosyalizm mücadelesini TBMM’ye taşımış olan örgütün yani Türkiye İşçi Partisi’nin Merkez Haysiyet Divanı üyeliğine dek yükselmiş, Parti’nin o yıllarda radyodaki ilk ve tek kadın sesi, örgütlü sosyalizm mücadelesi vermiş devrimci bir kadın. Denizler’in ipe giderken selam söyledikleri, emeğini bilip gördükleri bir insan. ZinSAYFA 4 22 EYLÜL Şekibe Çelenk, 2005 yılında Denizler’i anma etkinliğinde (üstte). Deniz Gezmiş’in parkası müzeye konmadan önce... ¥ ne ruz öğretim Lisesi’n si, 1930 okul be Seksen sını sağ rim. Yi Filistin be Abla nel baş sonrası Şekibe bu, 199 kibe Çe Hrant D ve ressa yıl ve d ya’ya gö devrim Türkiye ya’daki ilişkin d melerin tubu ta ge nitel Kita Çelenk kadaşla gençlik lerinin var. O mi de b mışsını Güv önce de gibi Şek TİP üy nın öte yönetic rev yap Merkez ğı ve pa haysiye ği, part çimlerin (Yükse rulu) te revlerin Türkiye yakın ta önemli birisi. 1 ve düny da yard nan gör tik orta 1961’de kacı tar vekili se alarak T ilk kez liyle tem ti. Aynı Aslan, H daha bi de sosy örgüt o dan bu lan aske anlaşm NATO zararlar si, TİP’ unutma Türkiye dünya k diği, 68 şama ge bu müc önemli empery aynen 1 olduğu eşiğine yında ü Sanki d 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1127 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle