Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
aya gen ne . Çünmıştı. keliların r, ki bahatiye e üzelir, zmıştı. öyle m ve aptım. madım. balıkbancı tomdiye. uşmamseyehep stedim n uzun kü o yapan esinden den aşanan önde oldubabasızlığılı Yurinin kter. n reislibahati gönsınavıseyaFiliz bir bilgiyi, mmiş de yla biln aynı rkadaşı da kitapzlük. meden, Rus okuaz bir ARI Sa ¥ ¥ bahattin Ali’nin eşi Aliye Ali ve kızı Filiz Ali’nin doğumunu içeriyor. Fotoğraflarda Aliye Ali ile evlilik fotoğrafları, bebek Filiz Ali “mutluluğun gerçek resmi” niteliğinde. Sabahattin Ali ile Aliye Ali’nin evlilik hikâyesi ise gerçekten değme aşk hikâyelerine taş çıkarır cinsten. Aliye Ali tanışmalarını şöyle anlatıyor: “Sabahattin, amcası komşumuz Salih Beylere misafir gelmişti (...) İçerenköy’de yapılan bir sünnet düğününe gittik. Dönmek istediğimizde Sabahattin yanımızda yoktu. Giderken kullandığımız lüks lambalı fenerle bir ağaç altında onu kitap okurken bulduk. Gidiyoruz dendiğinde kalktı ve feneri benim yüzüme tutarak gözlerimin içine uzun uzun baktı...” 1935’te evlenen Sabahattin ve Aliye Ali çiftinin iki yıl sonra kızları Filiz doğar. Kitabın bu bölümünde, Filiz Ali’nin bebeklik ve çocukluk yıllarına dair fotoğrafları izlerken nasıl mutlu bir çocuk olduğunu görmemek imkânsız. Sabahattin Ali’nin ailesine ve özellikle de kızı Filiz Ali’ye ne denli düşkün olduğu aşikâr. Filiz Ali daha doğmadan Sabahattin Ali, Almanca çocuk bakım kitapları okumaya başlamış ve mamasından ateşine kadar her şeyiyle ilgilenmiş. Kitabın biraz dışına çıkıp geçtiğimiz yıllarda Sevengül Sönmez’in hazırladığı A’dan Z’ye Sabahattin Ali kitabını da hatırlayacak olursak özellikle de Baba Sabahattin Ali bölümünde bu muhteşem ilişkiye bir kez daha hem fotoğraflar hem mektuplar hem de Filiz Ali’nin yaşanmışlıklarıyla bir kez daha tanık oluruz. Filiz Hiç Üzülmesin’de de Sabahattin Ali şehir dışındayken eşine yazdığı mektuplarda sürekli Filiz Ali’nin ateşini, öksürüğünü ve her zaman mızmız olan kızının iştahını soruyor: “Filiz’in hastalığına çok telaşlandım. Hele mektubun altına bir şeyler yazmış, sonra karalamışsın. Bu beni daha çok telaşa düşürdü. Zorla birkaç kelime okuyabildim. Bunlar da ‘Filiz’in ateşi yükseldi’ kelimeleri idi. Pek merak ediyorum. Ne oldu? Derhal mektup yaz...” Sabahattin Ali’nin hayatında gezilerin de büyük önemi var. Edremit, Ayvalık, İzmir ve Kaz Dağları Ali’nin yazarlığını besliyor, yaratıcılık ve düş gücünü geliştiriyor. Tabii bu geziler sırasında yanından ayırmadığı piposu, kitabı, notlar aldığı defteri ve fotoğraf makinesi var. Antik kültüre çok meraklı olan Ali’nin Efes gezisi hem yazın yaşamında hem de kızı Filiz Ali’nin hafızasında çok geniş yer tutuyor. Filiz Ali’nin kitaptaki anılarında Efes gezisi şöyle yer alıyor: “Efes’te binlerce yıl önce yaşanmış olan uygarlık babamı çok heyecanlandırıyor, bu heyecanını ‘Çirkince’ öyküsüne döktüğü gibi bana da aktarıyordu. Efes’e o yaz Alman hocalar ve aileleriyle birlikte gitmiştik (...) Ne var ki babam o yaz Almanları bir kenara bırakıp Efes’i benimle yaşadı ve bana yaşattı.” yuyor. 1946’da Aziz Nesin’le Marko Paşa macerası başlar. “Toplatılamadığı ya da yazarları hapishanede olmadığı zaman” çıkabilen Marko Paşa bazı çevreleri rahatsız eder. Cezaevleri, davalar Sabahattin Ali’nin hayatında zirvededir ama yılmaz Ali. Filiz Ali, “Marko Paşa kapatılmış, yerine önce Malum Paşa, o da kapatılınca Merhum Paşa çıkmıştı. Hiç yılmıyorlardı ama başları da beladan kurtulmuyordu” diyor. Sabahattin Ali’nin hakkında kesinleşmiş ve kesinleşmemiş birçok mahkumiyet kararı vardır. Son çare yurtdışına gitmek ama pasaport alması imkânsız. Tek çare kaçmak! Adalet Cimcoz ve Mehmet Ali Cimcoz, Ali’nin kaçma planından haberleri olmasa bile bu işi kolaylaştıracak bir planda yardım ediyorlar. Sabahattin Ali, Melek Celal Sofu adında arkadaşlarının kamyonunu çalıştırmaya ve nakliyecilik yapmaya başlıyor. Filiz Ali sonun başlangıcına yakın olan günleri şöyle anlatıyor: “1948’in Şubat ayında babam kamyonla Ankara’ya geldi. Önce tanıyamadım onu. Sırtında içi kürklü meşin ceket, başında yine içi kürklü kulaklıklı meşin papak, ayağında çizmeler, tam bir seyyah kılığı yani. Babam bu rolünden epey keyif alıyora benziyor (...) Babamla birlikteyim diye uçuyorum. Yeni bir maceranın eşiğindeyiz sanıyorum ve çok mutluyum. Babam, meşin ceketini ve kalpağını bana giydirip fotoğraflarımı çekiyor. Urfa tarafına mal götürmek için yola çıkıyor. Onu bir daha hiç görmeyeceğimi nereden bilebilirim?” KOMÜNİSTİN KIZI FİLİZ ALİ On bir yaşında babasını son kez gören bu kız; Filiz Ali. Babası ise bu ülkenin faili meçhul cinayetine kurban gitmiş, cesedi teşhis için eşi Aliye Ali’ye bile gösterilmemiş, kemikleri torbalarda ordan oraya taşınmış sonunda da yok olmuş, bir mezarın bile çok görüldüğü Sabahattin Ali. Sözde milli duyguları galeyana gelen bir kaçakçı tarafından bir sopayla kitap okumaktayken öldürülen ama ölümündeki sır perdesi hiçbir zaman kalkmamış olan Sabahattin Ali: “Kemikleri bir torbaya konup oradan oraya teşhis için dolaştırıldı. Gömüldüğü yerden çıkarılıp tekrar incelendi. Sabahattin Ali’nin canını almak yetmedi, ölüsünü de rahat bırakmadılar bu gözü dönmüş vampirler ve dünyada hiç iz bırakmasın diye kemiklerini bile yok ettiler...” Filiz Ali babasının ölümünü izleyen süreçte çevrenin baskısıyla korkunç bir kâbusun içinde bulur kendini. Çünkü Sabahattin Ali öldürüldüğüne göre suçludur! Suçu komünist olmaktır. Filiz Ali de böylece komünistin kızıdır. Cüzamlı gibi tecrit edilir. Sonrası hep zor ama çok zor geçer... Filiz Ali, Filiz Hiç Üzülmesin, Sabahattin Ali’nin Objektifinden Kızı Filiz Ali’nin Gözünden Bir Yaşamöyküsü kitabını yıllar yıllar sonra hazırlayabilmişti. Sabahattin Ali’nin adının bile söylenemeyeceği, hatta Sabahattin Ali’nin babası olduğunu saklamak zorunda olduğu zamanlardan çok sonra... Kitapta yer alan mektuplar, tarihi tanıklıklar, Filiz Ali’nin anıları halen aydınlatılmamış ve belli ki hiç aydınlatılmayacak bu korkunç cinayetin utancıyla acısını tazeliyor. Çünkü o, tam da “içimizdeki şeytan”ın kurbanı olarak kaldı. Bırakalım bu utancın acısı da taze kalsın. Çünkü Filiz ancak o zaman hiç üzülmez... Filiz Hiç Üzülmesin/ Filiz Ali/ Yapı Kredi Yayınları/ 160 s. 22 EYLÜL 2011 SAYFA 11 YIL 1945, POLİTİK OLAYLAR Sabahattin Ali... Bir eş, baba, yazar. Okumaya, görmeye, öğrenmeye aç bir adam... Politik olarak fikren denk düşmediği çevreleri bile esprileriyle, ironik yaklaşımıyla eleştirmeyi yeğleyen ve böyle böyle insan olan, yazar olan bir Sabahattin Ali. 1944, Sabahattin Ali’nin aile, öğretmenlik ve yazarlık üçgeninin dışına çıkıp politik savaşa dahil olması demek bir bakıma... Sabahattin Ali’nin işine son verilmiş, Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes, Muzaffer Şerif gibi aydınlar komünist ilan edilmiş, Sabahattin Ali olan bitenden endişe du1127 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1127