25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hazırlayanlar: Mavisel Yener, Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. [email protected] ÇOCUKGENÇLİK OKUMA Çocukluğun bellek haritası Türk Yazarlarından Çocukluk Anıları, edebiyatımıza bir saygı duruşu gibi. Can Çocuk Yayınları’nın Çağdaş Türk Edebiyatı dizisinde yerini alan bu anılardan yola çıkarak ülkenin tarihsel / toplumsal görünüşünü çıkarmak olası. Ë Mavisel YENER hmet Köklügiller’in derlediği, Türk Yazarlarından Çocukluk Anıları, Tanzimat döneminin şair ve yazarı Muallim Naci’nin bir çocukluk anısıyla başlıyor. Dönemin eğitim sisteminin eleştirisini yapan yazarın anlattığı anı, onun “Fevziye Mektebi”ndeki ilk yıllarına ait. Sekiz yaşındaki çocuğun“Hoca Efendi”den ve okuldan nasıl da korktuğunu kendi dilinden okuyalım: “Pek korkardım, Nasıl korkmayayım? Hoca Efendi’nin önünde ileriye doğru uzatılmış olan iki üç arşın uzunluğundaki sopalar, başı ucunda asılı olan kayışlı falakalar korkunçtu. Bu falakaların bir de zincirlisi vardı.” (s,9) Yazarın anı romanı olan “Ömer’in Çocukluğu”nda daha da ayrıntılı olarak okuyabileceğimiz bu anılar, bir çocuğun ağzından yaşadığı kent, semt, ailesi ve okulunun anlatılmasıyla birlikte o döneme ışık tutuyor. Küçücük çocuklara falaka ile hükmederek baskı yöntemleri uygulayan, onları insan yerine koymayan Osmanlı eğitim sisteminin bir kez daha gözler önüne serilmesi ve çağdaş yaşama uzaklığı konusunda çocuklara fikir vermesi açısından dikkate değer. Gençlerin ve toplumun bu değerlendirmeleri yaparak Osmanlı hayranlığına özenenlere yanıt verebilmesi açısından konuyu önemli görüyorum. Kitaba alınan anılardan biri de, yazı hayatına Serveti Fünun döneminde edebiyatçı olarak başlamış, II. Meşrutiyet, Atatürk, İsmet İnönü dönemlerinde her zaman keskin kalemiyle yazdığı polemik ve eleştirilerle ve aynı zamanda da kültürün yaygınlaşmasına destekleriyle akıllarda kalmış, gazeteci, yazar, siyaset adamı Hüseyin Cahit Yalçın’ın anısı. Evdeki kitaplarla büyüyen bir çocuğun yüreğine düşen okuma ve yazma sevincini duyumsatan bir anı. Yazarın “Edebiyat Anıları” adlı kitabında daha da fazlasını okuyabileceğimiz tadımlık birkaç satır: “İlk kitaplığım, elime geçirebildiğim bir ayakkabı kutusu olmuştur. Bütün özen ve dikkatimle burada sakladığım değerler de sanırım sokaklarda satılan destanlar. Âşık Garip ve Kerem hikâyeleriydi. Daha sonraları, marangoz yapısı ufak bir kitaplığım olduğu vakit de içine girebilecek kadar küçüktüm. Oyun ve oyuncak… Başım pek hoş değildi onlarla…”(s, 13) 1980’de yitirdiğimiz, edebiyatçı, denemeci, edebiyat profesörü Suut Kemal Yetkin, “Kuşun Ölümü” başlıklı anısında yaşamı boyunca kuş, kedi gibi küçük hayvanlara gösterdiği aşırı sevginin kaynağını anlatıyor. Bu hüzünlü öykü, çocukluktan yetişkinliğe uzanan yolculukta yaşamın ilk yıllarının ne denli unutulmaz olduğunu bir kez daha vurguluyor. şik olmu ları sevm ve yakıc olası de 2009’ lı anısı o yanı sıra taktığını Tekrar t sin “ezz larını.”(s Erken ele avuc serüven çok hoş A ların çığlıkları, bağırtıları, yalvarışları kulaklarımda çınlıyordu. Okula her gidişimde korku terleri dökerdim.”(s, 26) Annesinin onu falakalı okuldan alıp da Fransız okuluna vermesiyle onun yaşamında farklı pencereler açılıyor. “İstanbul’a göç ettik. 1924 yılının son yazında Galatasaray Lisesi’ne girdim. Sınavla yedinci sınıfa aldılar beni. Fransız okulunda aldığım özgür düşünce tohumları orada filizlendi ve önümde yeni görüş ve düşünüş ufukları açıldı.”(s, 27 ) Yazarın, Kur’anı Kerim, Tecvid, İlm’i Hal, Akaidi diniye, kıraat gibi derslerde nasıl da zorlandığını okurken yine düşüncelere dalıyoruz… Milli mücadeleyi ve Cumhuriyetin ilk yıllarını en iyi anlatan yazarlar arasında yer alan Hasan İzzettin Dinamo’nun kitapta yer alan anısı “Açlık Yılları” başlığını taşıyor. Hasan İzzettin Dinamo’nun Çocuk Esirgeme Kurumu’nda büyüdüğünü, Mehmet Şeyda’nın hazırladığı, TDK Yayınları tarafından yayımlanan “Yazarların Çocukluk Yılları” adlı kitabında okumuştum ilkin. Bu anıların okurlarla yeniden buluşturulmasına sevindim. “Altı yaşındaydım, ailenin geçim yükünü omuzlamak istiyordum. Geceleri bahçelerden lahana çalmaya gittim. Bunları suda haşlayıp yedik. Ekmek denen şey çoktan yitiklere karışmıştı. Anam da bir yandan ısırgan otu haşlıyor, deniz suyu kaynatıp elde ettiği tuzla, sağ kalan bizlere yediriyor, bizi ölümden kurtarmaya çalışıyordu.”(s, 30) Babası ve ağabeyi cephede şehit düşer, dört bir yan yokluk, açlık cehennemidir. Anneleri, sağ kalan iki kız ile oğlunu “Darüleytam”a verir. Kısa süre sonra anne de ölür, kardeşler bu öksüz yurdunda on yıldan fazla kalırlar. Yokluk içinde geçen bu çocukluğun bize düşündüreceği çok şey var. Aziz Nesin’in, sabaha kadar eskilerden bayramlık diken annesi, hırçın ama dünyanın en iyi yürekli babası, sadece uzaktan bakılan bayram şekerleri “Fes Kalıbı” başlıklı anıda dile getirilmiş. Onu daha iyi anlayabilmek ve yaşamın farklı renklerini görebilmek için ustanın dilinden yazılmış bu anıyı okumak gerek. 1998’de yitirdiğimiz şair Mehmed Kemal’in anısı Mustafa Kemal Atatürk’le tanışmış bir çocuğun heyecanını yansıtmanın yanı sıra anılar zincirinin halkalarını birbirine bağlayan bir metin olma özelliğinde. “Bir de tutkum yeşil, mavi, kırmızı, sert kabuklu bir ekin böceğiydi. Uçarken kanatlarının altı çok kırmızı ışıltılar saçarak parıldıyordu. Bu böcekten yakaladığım bir tanesini, adını öğrenmek için köyden herkese gösterdim, kimse onun adını bana söyleyemedi. Daha da o böceğin adını öğrenemedim. Hiçbir yerde de bulamadım.”(s,44) diyen Yaşar Kemal’in çocukluk anılarına sinmiş olan renkler, sesler ve kokular çocuk okurları heyecanlandıracak. Yaban margiritleri, kengerler, çiğdemler, kartallar, keklikler… Belki de hiçbirini görmemiş olan çocuklara söyleyeceği çok şey var onların. İlhan Selçuk’un Tükenmeyen Sevgisi “Tükenmeyen Sevgi” İlhan Selçuk’un anısına ne güzel bir başlık olmuş. 21 Haziran 2010’da sonsuzluğa uğurladığımız yazın eri, düşün adamı İlhan Selçuk’un bu anısını okurken duygulanmamak olası değil. İlkokula Aydın’da, 7 Eylül İlkokulu’nda başlamış. Öğretmeni sarışın Melahat Hanım’ı hiç unutamamış. Hangimiz ilk öğretmenimizi unutabiliriz ki? Ne var ki, babasının tayini nedeniyle Sıvas’ın Yıldızeli ilçesine gitmeleri gerekmiş ve İl Yaşar Nabi Nayır sarıklı hocanın önünde… Türk edebiyatına unutulmaz katkıları olan Yaşar Nabi Nayır’ın sarıklı hocanın önüne oturup kara mürekkeple yazılmış “Bismillah” yazısını yaladığını okurken hem gülüyor hem düşünüyoruz. Savaş döneminde, Üsküp’ten İstanbul’a savrulan bu çocuğun anılarında da falaka büyük yer tutuyor. “Okuldan soğudum, büsbütün boşladım onu. Falakaya yatırılan çocuk han Selçuk ikinci sınıfa başlarken büyük bir düş kırıklığı yaşamış. Yeterli derslik ve öğretmen olmadığı için büyük sınıflarla bir arada okumak zorundaymış. Eski öğretmenini, arkadaşlarını, okulunu bir türlü unutamamış, yalnız ve mutsuzmuş. Bir sabah öğretmen “bit denetimi” yaparken sıra İlhan Selçuk’a gelince bakmadan geçmiş. Sınıf arkadaşlarına göre ayrıcalıklı olduğunu o an anlayan Selçuk, yaşamdaki bu keskin çelişkiyi çözümlemeye çalışmış. Bu ayrıcalıklı hal hiç de hoşuna gitmemiş. Bitli arkadaşlarını daha da çok sevmiş. Diyor ki “Bu sevgidir o günden bu yana içimden hiç tükenmeyen ve bana yazarlığımda yol gösteren…”(s, 52) Nezihe Meriç’in anısını okuyan çocuklar hemen özdeşim kurabilecekler. Çünkü hemen her çocuğun yaşamış olduğu bir duyguya değiniyor; bunu yaparken ustalıklı kaleminden her zamanki gibi bal damlıyor. Talip Apaydın’ın korkular üzerine yazılmış anısı, Mehmet Başaran’ın eskimelerinden pek korktuğu gıcır gıcır çarıkları, Hakkı Özkan’ın çocukluğunda yazdığı romanın başına gelenler, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in komşuların asker mektuplarını yazmaktaki başarısı kitapta okuyacağımız anılardan bir demet. Baba ve oğlun duygu dolu anılarını “Baba Gitme!” başlıklı metinde Tarık Dursun K aktarıyor. Adalet Ağaoğlu, “Bebek” adlı anısında pespembe, tombul, gözleri açılıp kapanan, lüle lüle sarı saçlı oyuncak bebeğin eve nasıl geldiğini, ona yaşattığı duyguları ve gidişini olağanüstü diliyle anlatıyor. Küçük Adalet’in oyuncak bebekle kendine açtığı yollardan bambaşka dünyalara göç edişini okurken duygulanmamak elde değil. Bir köy çocuğunun tırnaklarıyla kazıyarak var ettiklerine Fakir Baykurt’un dilinden tanık oluyoruz. Gönen Köy Enstitüsü’nün ona açtığı kapılar ne yazık ki artık kapalı! Dil bilimci, yazar Emin Özdemir’in çocukluğunda “mektup yazıcılığı” yaptığını bilmiyorsanız bu anıyı mutlaka okumalısınız. “Oğluna ya da kocasına mektup yazdıracaklar beni çağırırlardı. Okul defterimin saman sarısı sayfalarına yazardım mektuplarını. Karşılığında cebimi bir yerlerinde sakladıkları kuru dutla, bademle doldururlardı. Pestil verenler, yumurta verenler de olurdu.”(s,99) Kocası İstanbul’da olan Fatma Gelin de mektuplarını küçük Emin’e yazdırır, ama ne mektuplar! Ben söylemem, siz okuyup öğrenin! Çocuk okurların tanıdığını pek düşünmediğim, erken ölümlü yazarlarımızdan Behiç Duygulu’nun anısını burada bulunca hem şaşırdım, hem sevindim. Çalışmak yerine odasına kapanıp kitap okuyan on beş yaşındaki Behiç’in babasından duyduğu ağır sözler içinizde bir yerlere dokunacak… Hele ki Duygulu’nun yaşamı hakkında fikir sahibiyseniz bu anı çok daha farklı bir yere oturacak belleğinizde. Bekir Yıldız’ın kitaba alınan öyküsü Trahom, yazarın sarsıcı, tokat gibi inen gerçekleri ve ürpertici kurgusuyla insanı içine alan öykülerinden biri gibi. Geçirdiği hastalıklar ve gözlemlediği olumsuz şartlar Bekir Yıldız’ın bilinçaltında derin izler bırakarak ileride yazacağı birçok öykünün kaynağını oluştururlar. Yıldız çocukluğunun olumsuz şartlarını şöyle yorumlar: “Çocukluğumdan, bu insan nasıl var olabildi şaşmışımdır hep. Benimle birlikte aynı gün, aynı koşullarda doğan çocuklar nerelerde şimdi? Kaçta kaçı yaşıyor? Kaçağa çıkanların çoğu topal, çolak mı? Benim gibi, bir zamanlar trahomlu çocukların kaçta kaçının gözleri kör oldu? Sevgi onlar için, bir baston mu? Şark çıbanıyla delik de Gülte lapçı Kitapt cukların Dayıoğlu etmeliyim çın”ın ne ğunu bu dan öğr dim. Bilm yenler iç söyleme okuyun, sıcacık a tadında. Bu kit yın, yetiş zı isimle mış olab nacakla tılmış an leriyle d dönemle mak iste derleme düşen re bilir… *Türk Köklügil 126s/ 20 Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No: 1 D: 1 Balçova zmir www.maviselyener.com [email protected] SAYFA 24 22 EYLÜL 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1127 yor. Bu k babaları ilişkilerin zevkle g davranış dilerini d Lal he çalışmak Özellikle olan kad soluk ge evde çal üstlenm rek ailen deki yara lerin bile bile okun ginliği ve nunda, h getirmed bilmekle Kitabı hakkında onunla il yetiştirm CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle