Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 EYLÜL PAZARTESİ adikal’de yazdığı yıllarda hiçbir yazısını kaçırmamaya özen gösterirdim. Ülkü Tamer, şiirine de düzyazıdaki anlatımına da hayranlık duyduğum bir kişi. Haydar Ergülen’le sözleşmiştik. Üstüne bir de onur konuğunun Ülkü Tamer olduğunu öğrenince dünkü şiir dinletisine sevinçle gittim. Zaten benim burada olduğum bir tarihte Ayvalık’a gelmiş şair arkadaşlarımı görmeye gitmezsem ayıp olmaz mıydı? İyi ki gitmişim. Hem Gültekin Emre’nin Ülkü Tamer’le yaptığı söyleşi çok güzeldi, hem de okunan şiirler… Mine Ömer, Kurşun Kalem dergisinin son sayısını armağan etti; “küçük taşlar ikliminden / geliyorum // çakıl kuşlarının ırmaklara / döküldüğü yerden” diyen Halim Yazıcı “küçük taşlar iklimi”ni (Kanguru Yayınları), “ateşi içtim gören duyan olmadı / içine kanayan göçler gibiyim / hücrelerim üşüyor ağzımda ölü bir dil / kapı önlerinde kıvrılarak yanıyor saçlar / kendi derinliğine kapanan evlerde / sessizce süren ağıtlar bizim” diyen Arzu K. Ayçiçek de “Rüzgârı Öpen Çocuklar” ile “Ateşin Türküsü”nü (artshop). 7 EYLÜL ÇARŞAMBA Ayvalık bitti, tatil bitti, İstanbul’a döndüm. Tatil miydi zaten? Nereye gitsem beni bekleyen bir yığın iş. Kadın olmak, tatil yapmanın en büyük engelidir. Böyle denmeli dürüstçe. 8 EYLÜL PERŞEMBE Yalnızca hastaları getirip götürmekte kullanılan böyle araçlar olduğunu bilmiyordum. Ülkü Akyıldız, daha önce, “hastadan başka bir şey taşınabilirmiş gibi” diyerek eleştirdiğimiz, “Hasta Nakil Ambulansı” sözündeki tek yanlışın “ambulans” olduğunu, “cankurtaran”dan farklı olarak o araçların “devamlı yatan hastaları, hastaneye taşımak için” kullanıldığını, içlerinde tıbbi araç ve doktor bulunmadığını bildirdi. “Ambulans” sözcüğü atılarak bu araçların üzerine “Hasta Nakil Aracı” ya da “Hasta Taşıma Aracı” yazılması çok daha uygun öyleyse. 9 EYLÜL CUMA “Son köşe yazınızda ‘Türkçe yazıldığı gibi okunmaz’ R konusunda diksiyon eğitmenlerinden destek beklediğinizi görünce kendimi tutamadım.” diye söze başlamış Gonca Erkmen. “…dilimizde okuma formülleri vardır. Konuşmada ‘geleceğim’in ‘gelicem’e; ‘geliyor’un ‘geliyo’ya dönüşmesi bu okuma formüllerinden sadece iki tanesi. Daralmalar, yuvarlamalar, yutmalar... Bunlarla beraber vurgularımızı da doğru verebilsek kelimelere, meramımızı anlatmanın büyük bir bölümünü halletmiş olacağız. Ama genelde konuşurken farkında olmadan doğru telaffuz edilen kelimeler, iş okumaya geldiğinde neredeyse heceleniyor öğrenciler tarafından.” demiş iletisinde. Gonca Erkmen’in anımsattıklarından yola çıkarak azıcık duralım bu konu üzerinde. Bizim okullarımızda konuşma eğitimi verilmez. İmam hatip okullarında hatiplik eğitiminin nasıl verildiği hakkında hiçbir fikrim yok; ama başbakanın konuşmasına bakılırsa, güzel konuşmanın, insanların kafasına vura vura, her şeyi silbaştan öğretiyormuş gibi, bütün sözcükleri bastırarak, yineleyerek konuşmak olduğu belletiliyor besbelli. Oysa bütün okullarımıza konmalı diksiyon dersi. En başta öğretmen yetiştiren okulların temel derslerinden biri olmalı. “Bir çocuğun ilk öğretmenlerinin bile diksiyon eğitiminden habersiz olup şiveyle konuştuğunu ve okuduğunu, çocuğun da ilk öğrencilik yıllarını bu konuşmaları duyarak geçirdiğini düşünürsek pek de kızamıyorum öğrencilerime” diyor Gonca Erkmen. Öğrencileri 1585 yaş arası. Çünkü diksiyon eğitmenleri devlet kadrosunda yer almıyor; yalnızca konuşma konusunda özel olarak eğitilmek isteyenlere öğretme şansları var. Bu da ya özel kurslarda oluyor ya Halk Eğitim Merkezlerinde ya da yerel belediye kurslarında. “Umarım MEB ve YÖK kendilerine yüzlerce kez gönderilen dilekçeleri bir gün dikkate alır ve diksiyon eğitimini ilköğretim, lise ve üniversitelerde zorunlu ders olarak müfredata ekler.” diyen Erkmen’in söylediklerine eklemek istediğim küçük bir uyarı var: Siz Ülkü Tamer T ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇ L NG RLER güzel ve etkili konuşmayı örgün eğitimle vermezseniz insanlar konuşma eğitimini yine alırlar; bu kez “medya”dan, siyasilerden, popçulardan, topçulardan… 12 EYLÜL PAZARTESİ Sevgili Gonca’nın yüreklendirmesiyle Ayşe Gülen’in, son son sorularını da yanıtlamaya çalışayım. “Nisan olarak mı nîsan olarak mı söylenecek? Yani ilk hecedeki sesli uzun mu okunacak?” Kısa okursanız bir otomobil markasının söylenişine benzer; evet, uzun okunacak. “Üzere sözcüğünü ise üzre olarak televizyonlarda duyuyoruz. Doğru mu, neden?” Türkçede orta hece ünlüleri düşme eğilimindedir. “Üzere” sözcüğünün “üzre” diye söylenmesi, diyelim “boyunu” sözcüğünün “boynu”, “alını” sözcüğünün “alnı” biçiminde söylenmesi kadar genelleşmemiştir. Türkçe Sözlükler (TDK ve Dil Derneğininkiler) “üzre” maddesinde hiçbir açıklama yapmayıp “üzere”ye yönlendirirken Kubbealtı Lugatı “üzre” için, “Üzere kelimesinin konuşma dilinde ve nazımda kullanılan şekli” diyorsa da “üzere” diye söylenmesi daha uygun. “Yine değil sözcüğü diil şeklinde söyleniyor. Niye bu şekilde söyleniyor, doğru mu?” Yumuşak g’yi konuşmalarda ve okumalarda bastırarak söylemiyoruz da ondan. “Halit ve yarın sözcüklerinde birinci hecedeki a’lar uzun mu okunacak?” “Ömrü ahirimizde ismimizin sonuna bir ‘it’ eklediler.” dermiş ya Abdülhak Hamit. Halit adının “basit” der gibi “Halit” diye söylendiğini ne zaman duysam bu söz gelir aklıma. Halit sözcüğünün evet, a’sı uzun söylenecek. Sözcük Arapça ve h’den sonra bir elifi var. Böyle söylendiğinde, “Hali, şekli ve sureti bozulmayan, değişmeyen, asli durumu ve şekliyle devam eden, daimi” anlamları ve bunlara bağlı olarak “sonsuz, baki, ebedi” anlamı kazanıyor. Kısa söylendiğinde ise “halt” sözcüğünün türemişi sanılabilir, dikkat! Yarın ise eski Türkçeden gelen bir sözcük. Türkçe; yani Arapçadaki gibi uzun sesler içermiyor. A’sı kısa söylenecek. Ayşe Gülen sormamış; ama “hayır” sözcüğünü de ekleyeyim buraya. “Haayır” diye değil, a’sı kısa tutularak “hayır” diye söylenmeli. Sözcük Arapça; ama bunun da uzun sesi yok. “Bir de nereye ve buraya kelimelerinin okunuşunu sormak istiyorum. Neriye mi nereye mi; buraya mı burıya mı?” Orta hece ünlüleri vurgusuz söylendiği için “neriye”, “burıya” diye anlaşılıyor olmalı. “Nereye” ve “buraya” diye söylenmeli. feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com www.feyzahepcilingirler.com BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Hüseyin Cahit Kerse’nin bir şiirinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı şiirden dizeler ortaya çıkacaktır. 10 H 11 20 F 21 1 G 2 I 3 F 4 G 5 G 6 G 7 I 8 B 9 D Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU B 12 B 13 G 14 F 15 I 16 D 17 G 18 B 19 G G. Emest Hemingway’in bir romanı. H 22 A 23 B 24 B 25 B 26 I 27 E 28 B 29 G 39 49 5 73 56 4 19 30 E 31 C 32 A 33 C 34 H 35 B 36 37 D 38 H 17 29 54 64 1 13 6 H. Turgay Kantürk’ün ilk şiir kitabı. 39 G 40 I 41 B 42 F 43 C 44 D 45 C 46 B 47 H 48 C 49 G 50 H 51 B 52 F 53 B 54 G 55 B 56 G 57 C 58 C 67 21 47 59 H 60 A 61 A 62 D 63 D 64 G 65 A 66 C 67 H 68 A 69 H 72 50 34 69 38 59 10 I. “... Goncagül” (Oktay Arayıcı’nın bir romanı). 70 B 71 A 72 H 73 G 74 F 75 D 76 77 B 78 E Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Birinin olanca malı, varı, yoğu. 7 2 26 15 40 C. Çiçekleri katmerli ve mor renkte olan bir tatula türü. 68 32 61 65 60 71 22 B. Sabahattin Ali’nin bir romanı. E. “Stanislav ...” (Solaris ve Aden adlı romanları da yaratan bilimkurgu yazarı). 1126. sayının çözümü: A. OGÜN, B. 58 48 66 31 57 33 45 43 D. Osman Gazi’nin kayınpederi. 30 27 78 F. Şehitler. 35 51 77 11 18 70 41 23 8 25 46 12 24 28 55 53 75 63 9 44 62 16 37 3 20 14 42 74 52 22 RUH, C. MIRÇ VE BEN SOKAKLARINDA, D. AYYY, E. NIKRİS, F. VUDU, G. EA, H. DÖNÜŞÜ OLMAYAN, I. EGG, J. NUSH, K. İDDİA, L. ZOŞÇENKO. Metin: “Adam üzgün çilek kokusuydu ormanın içinde kaybolan. Ve her şey Van Gogh sarısına dönüşüyordu.” CUMHURİYET K TAP SAYI 1127 EYLÜL 2011 SAYFA 31