25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA temsil edilen ilk yasal sosyalist partisinin sesini radyodan tüm Türkiye’ye duyuran, varoşlarda Türkiye İşçi Partisi ve sosyalizmi anlatan, partinin TBMM’deki, aralarında “İşsizlik Sigortası Yasa Tasarısı”nın da bulunduğu, kanun tasarılarının hazırlanmasına katkı koyan, TİP Merkez Haysiyet Divanı üyesi, “KAVEL”in isim anası, Demirel’in “üçe üç, üçe üç” diyerek idama yolladığı Denizler’in “Şekibe Ablası”nın yaşam öyküsünü anlatan “Denizler’in Şekibe Ablası Şekibe Çelenk” kitabı okurla buluştu. Sultan Özer ve kızı Serpil Çelenk Güvenç tarafından derlenen kitap, Selanikli göçmen Sayar ailesinin Hukuk Fakültesi mezunu kızı, Serpil ve Ferda’nın annesi, 1921 doğumlu Şekibe Çelenk’in yaşamı etrafında yaşadığı yılların bir Türkiye panoraması da sunuyor. On bir yaşında babasını son kez gören Filiz Ali hâlâ aydınlatılmamış faili meçhul cinayete kurban giden, kemikleri torbalarda kaybedilerek bir mezarın bile çok görüldüğü Sabahattin Ali’yi ‘Filiz Hiç Üzülmesin’ adlı kitapta anlatıyor. Kitap, sadece bir hayatı anlatmanın ötesinde, Sabahattin Ali’nin usta fotoğrafçılığını da bize sunuyor. Yakın bir zamanda yayımlanan, ‘İnsan Hakları: Evrensel Bildirgenin 60. Yılında İnsan Hakları’ başlıklı kitapla ‘Hukuk Felsefesini Yeniden Düşünmek: Hukuk Teorileri, İnsan Hakları ve Anayasalar’ başlıklı kitap, bu ilişkileri, günümüzün çoğunlukla tekil nitelikli gereksinimlerini, tümel nitelikli etik değerlerle olan ilişkisi çerçevesinde ele alıyor. Bol kitaplı günler... Türkiye’nin TBMM’de P Ç ervasız Pertavsız EN S BATUR Hem Nabokov, hem Mayakovski ok kişi için olduğu gibi, benim gözümde de geçen yüzyılın güçlü yazarları arasında Nabokov. Bütün yapıtlarını okumak isterdim, okuyamadım; okuduklarım, başta Ada ve Pale Fire, Puşkin çalışması derin izler bıraktı bende. Otobiyografisini okudum, mektuplarının arasında epey dolaştım, Dersler’inin bir bölüğünü tanıyorum: Arkalarındaki “insan”ı sevemedim konuya, DVD’den izlediğim söyleşisi bağlamında bir parça girmiştim. Yapıt’ı arkasındaki İnsan’dan ayırma yanlılarından sayılırım. Gene de zamanla, çok sayıda örnek üzerinden, bunun bütün bütüne olası, dahası doğru olmadığını düşünür oldum. Yazarını pek az eleveren yapıtlar vardır, genelde seçimlerine bağlıdır bu: Günlüklerini, anılarını, mektuplarını bırakmışsa okura, yabancı gözlerin tanıklıklardan bağımsız biçimde, bir tür otoportre çizmiş demektir yazar Nabokov, öyledir sözgelimi: Yazardan öte, insana açılan pencereler sunar bize. Kaldı ki biyografisini bile enikonu yönlendirdiğini biliyoruz: Bakınız Andrew Field’in açıklamaları. Yeterliliği şüphesiz tartışılır, neresinden bakılsa, insanın huyuna suyuna, duruşuna karakterine ilişkin bir tanışma düzleminden dem vurulabilir bu kadarıyla. Dersler, düşüncelerini ve dayandığı değerleri aydınlatır; mektupları, hem kişiliğini, hem tavırlarını; anıları, çevresini ve çağını hangi optikten gördüğünü. İyikötü çerçevelemeyi sağlar hammaddenin bu kadarı. Doğal olarak, yanılma payımızı ayırmalıyız: Kesin çizgiler yoktur karşımızda, bir karalamaportredir baktığımız. Bu içbükeyi, Poems and Problems’in bir şiiri ateşledi: “İktidardakiler Hakkında”. Orada, iki çırpıda Mayakovski’yi yerin dibine batırıyor Nabokov: Şiirdeki ağır alay tonu yetmemiş, eliyle notlamış bir de: “Minör Sovyet şairi, bir tür cilâlı ve ısırıcı şiir geliştirmiş ama hizmetkârı olduğu rejimin çürümüş destekçileri arasında yeralmıştır”. 1944’den, şiir: Mayakovski’nin intiharından ondört yıl sonra yazılmış (“not”, daha sonra düşülmüş olsa gerek). Nabokov’un, yerleşik kanılara yüz sürmediği Dersler’den biliniyor. Oradaki kimi çıkışları gibi bu çıkışı da biraz yakışıksız görünüyor bana, öncelikle: Topluluk içinde davranışlarının alışılmadık olmasına dikkat etmeyi sevenlerden tanıdığımız bir altı çizili aykırılık kokusu alıyorum. Nabokov’da, her zaman dayanağından emin olunamayan bir kibir, bir tür megalamoni göze çarpar: Wilson’la giriştiği polemik somut örneklerden birisi. 1917 Devrimi’ni aşağıladığı yerler de var yazdıklarında: Olabilir, doğaldır, bütün ömrü bu yüzden sürgünde geçmiş, babası bunun sonucunda öldürülmüş, ailesinin izleri silinmiş, tüm mal varlığını yitirmiş birinin görüşleri yaşadığı acılardan etkilenir. Gelgelelim, satranç tutkunu birinden, hamlelerini öğle yemeğinde yediği baharatlı yemeklerin etkisi altında yapmaması beklenmez mi? Mayakovski, “minör Sovyet şairi” değildi. Bunu anlamak için Rusça bilmek, Rus şiirini çok yakından tanımak gerekmiyor, onu okumak yeterli. Gürleyen bir şiire, geniş ciğerlerden taşan soluğa, yeni bir çağın seslerini göğüslemeye duran vurgu(lama)lara yakınlık duymayabilirsiniz, ben de duymuyorum örneğin, ama karşımıza çıkan şiirler Nabokov’da, her zaman dayanağından emin olunamayan bir kibir, bir tür megalamoni göze çarpar. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Mayakovski, “minör Sovyet şairi” değildi. Bunu anlamak için Rusça bilmek, Rus şiirini çok yakından tanımak gerekmiyor, onu okumak yeterli. farklı bir anlayışın gücünü simgeleyen özelliklerle donatılmışsa ve bunu hiçbir biçimde yerli yerine oturtamıyorsanız, bir olasılık da şiire dar bir perspektiften bakmanızın bu sonucu doğurmuş olmasıdır. Nabokov, 1969’da, tam 70’inde hazır etmiş Poems and Problems’i. 20’li ve 30’lu yaşlarında yazdığı çok sayıda şiirin yüzde 1’ini almış nihaî kitabına. Rusça 39 şiirin çoğu Berlin ve Paris yıllarından. İngilizce 14 şiiri var toplamda; bir şiir dışında (1967), geri kalanları 1940’lı ve 1950’li yıllarda yazmış. Kitabı, 18 satranç ‘problem çözüm’üyle bitiriyor. Bu birleştirme konusunda Nabokov’a tümüyle katılıyorum: Çifte satranç saatı işlemiş o paralel yollarda, şiirlerinin çoğunda bir oyun problematiğinin çözüm arayışını andıran temel bir işve göze çarpıyor bana kalırsa. Öyle yazılabilir iyi şiirler. Mayakovski’nin yazdığı gibi de. Nabokov’un sözcük seçiminde ve edâsında bir kelebek silik hissettiğimi söylemem, umarım aşırı bir yorumlama çabası olarak algılanmaz. Kırılgan ama çokrenkli hareketler, çıtkırıldım ama kendinden emin bir ölçü kaygısı egemen şiirlerinin yapısına. İronik, sık sık bir döşeme olarak, kontrpuan etkisi yaratıyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 Yerel süreli yayın Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1127 22 EYLÜL 2011 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle