18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

V TR NDEK LER Bilimde Cumhuriyet Kadınları/ Günseli Naymansoy/ Kendi Yayını/ 238 s. Bilim tarihçisi ve kimya mühendisi Günseli Naymansoy, Türk bilim kadınlarını “Bilimde Cumhuriyet Kadınları” adlı çalışmasıyla kitaplaştırdı. Türk kadınları bilimde dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki meslektaşlarından hem oran olarak ilerideler hem de evrensel başarılarıyla dikkat çekiyorlar. Ancak bugüne kadar bilimdeki varlıklarını tespite yönelik bütüncül ve ciddi bir çalışma yapılmamış. Kitap hem yerel hem de evrensel en son istatistikleri, Osmanlı’dan bugüne Türk kadınının eğitim serüveninin ana hatlarını içermekte ve önemli bilim kadınlarının biyografileriyle, bilimde kadın olmak konusundaki fikirlerini aktarmaktadır. Bu anlamda, gelecekte kadınların bilimde daha çok yer alabilmeleri için yapılması gerekenleri anlamak adına önemli bir kaynak. Etrüsk Mitleri/ Larissa Bonfante, Judith Swaddling/ Çeviren: Birgül Açıkyıldız/ Phoenix Yayınları/ 144 s. Etrüskler, Floransa ile Roma arasındaki bölgede yaşayan, karmaşık bir kültür ve teknolojiye sahip bir topluluktu. Etrüsk Uygarlığı, Roma İmparatorluğu’na katılana dek yaklaşık bin yıl ayakta kalmış ve Batı uygarlığına zengin bir miras bırakmıştır. Antik dönemde, refahı, lüks yaşamı seven, ziyaretlere ve müziğe düşkün, aynı zamanda dindar bir halk olarak tanınırlardı. Edebiyata oldukça önem vermişlerdi, bununla birlikte edebi eserleri bugüne dek varlığını sürdürememişlerdir; bu nedenle araştırmacılar, mitolojileri ve inançları hakkında bilgi edinmek için sanat eserlerine yönelir. Çok sayıdaki ve gündelik yaşam için yapılmış sanat eserleri, Etrüsklerin yaşamı ve bu aristokratik toplumda kadının yeri hakkında pek çok bilgi verir. “Etrüsk Mitleri”nde de bu sanat eserlerinden yola çıkarak, Etrüskler ve mitleri hakkında aytıntılı bir çalışma ortaya koyuluyor. Başka Aşklar/ Ayşegül Devecioğlu/ Metis Yayınları/ 104 s. AyşeGül Devecioğlu, öykülerini daha önce “Kış Uykusu”nda okuyucularla paylaşmıştı. Son kitabı “Başka Aşklar”da bu kez altı öykü ile okur karşısında: ‘Koltuk’, ‘Tek Çaresi Ölümmüş’, ‘En Çok Karşılaştığım Adam’, ‘Kötü, Kurşun Memed’ ve ‘Xet’. Birbirinden farklı coğrafyalarda geçen benzemez hayatları anlatsalar da hikâyelerin ortak bir harcı var: O buruk tadıyla aşk. Saf ve Düşünceli Romancı/ Orhan Pamuk/ letişim Yayınları/ 154 s. Orhan Pamuk, yazı yazmanın ve romancılığın otuz beş yıllık meslek sırlarını, Harvard Üniversitesi’nde verdiği Norton derslerinde açıklıyor. Daha önce T. S. Eliot, Borges, Calvino ve Umberto Eco gibi yazarların da verdiği bu derslerde Pamuk, edebiyat ve sanat anlayışını bir bütün olarak sunuyor. ‘Bir romanı okurken kafamızda ne gibi işlemler yaparız? Roman kahramanlarıyla gerçek insanlar arasındaki ilişki nedir? Roman sanatı ile şiirin, resmin SAYFA 26 22 EYLÜL 2011 ve siyasetin ilişkisi nedir? Yazarın kendi sesi, imzası, özel dünyası nasıl oluşur? Romancı nerede kendisini, nerede başkalarını anlatır? Romanı gerçek yapan gizli merkez nedir ve nasıl kurulur?’ Pamuk bütün hayatı boyunca meşgul olduğu bu soruları Türk ve dünya edebiyatından örneklerle cevaplıyor. Yazar kitapta, roman okurken ve yazarken karşılaştığı harikaları, kendi kişisel deneyimleri ve hatıralarından aldığı güçle herkesin anlayacağı bir konuşma dili ve rahatlığıyla hikâye ediyor. Genç Bir Romancının tirafları/ Umberto Eco/ Çeviren: lknur Özdemir/ Kırmızı Kedi Yayınları/ 192 s. Romancı geçmişi otuz yılı bulmayan Umberto Eco bu nedenle kendini genç bir romancı olarak niteliyor ve “Genç Bir Romancının İtirafları”nda, felsefeci ve kuramcı olarak arkasında bıraktığı uzun kariyerinden çok genç bir romancı olarak geçirdiği yıllara bakıyor. Eco bu iki alanı birlikte kullanmasının kurmaca yapıtlarındaki verimli sonuçlarına eğiliyor. Kurmaca ile kurmaca dışı arasındaki sınırı araştırıp bu sınırın etrafında keyifle, eğlenerek ve eğlendirerek, zekice yaklaşımlarla dolaşıyor. Okuru kendi yaratıcı yöntemlerinde gezintiye çıkarıyor ve kendi roman dünyasını nasıl yarattığının ipuçlarını da veriyor burada yazar. Umberto Eco’nun yaratıcılığının arka planını merak edenlere... Gecenin Atları/ Ali Teoman/ Yapı Kredi Yayınları/ 484 s. Bu yıl aramızdan ayrılan Ali Teoman’ın ölümünden iki ay önce bitirdiği ‘Konstantiniyye Üçlemesi’nin son kitabı “Gecenin Atları” okuyucularla buluşuyor. Böylece; “Uykuda Çocuk Ölümleri” ve “Karadelik Güncesi”yle birlikte Teoman’ın kurduğu ‘Konstantiniyye Üçlemesi’ de tamamlanmış oluyor. Yazarın anlattığı İstanbul’da hem altın ve gümüş paralarla alışveriş ediliyor, hem bilgisayar kullanılıyor, hem hamamlara gidiliyor, hem çelik strüktürlü gökdelenlerde çalışılıyor, hem atlı kupa arabalarına biniliyor, hem de girift bir metro ağıyla kaplı, değişik dönemler, yapılar, buluşlar ve olaylar iç içe geçiyor... Üçlemeyi oluşturan romanların her biri aynı konuya odaklanmakla birlikte, sanki aynı nesneyi değişik yönlerden taarruza tutuyor. Değişen Kafalar/ Thomas Mann/ Çeviren: Kasım Eğit, Yadigar Eğit/ Can Yayınları/ 124 s. Thomas Mann’ın 1940’ta Stockholm’de yayımladığı “Değişen Kafalar”, XII. yüzyıldan kalma bir Hint efsanesine değişik bir açıdan yaklaşıyor. Şridaman ile Nanda, farklı kastlardan gelmelerine, zihnen ve fiziki olarak birbirlerinden çok farklı olmalarına rağmen, ayrılmaz iki dosttur. Şridaman, Brahman soyuna dayanan tüccar bir aileye mensup narin yüzlü, çelimsizdir; Nanda ise demircilik yapan, inek güden güçlü ve yakışıklı bir gençtir. Birbirlerini tamamlayan bu iki gencin dostluğu, güzel Sita’yla karşılaşmalarıyla yeni bir boyut kazanır. Şridaman ve Sita evlenir. Ancak Sita’nın, seçimiyle ilgili pişmanlıkları vardır. Hayatları, Sita’nın ailesine birlikte yaptıkları bir yolculukta geçen olaylarla çok ilginç bir biçimde yön değiştirir. Mann eserinde, kelimenin tam anlamıyla mitolojik bir Hint fantezisi yaratmış. Doğu ve Batı, zihin ve beden, dostluk ve aşk, erotizm ve ruhsal uyum gibi motifler üzerine çok şey söyleyen “Değişen Kafalar”, mitolojik ve fantastik bir öykü sunuyor okuyuculara. Heyulanın Dönüşü/ Yiğit Bener/ Can Yayınları/ 354 s. Çağdaş edebiyatımızın önemli yazarlarından Yiğit Bener, romanlarının sıradışı kurgusu ve yakaldığı özgün bakış açılarıyla her zaman dikkat çekti. Yazdıklarıyla edebiyatımıza her zaman nitelikli katkılarda bulunan Bener’in yeni romanı “Heyulanın Dönüşü” aynı özllikleri taşıyor. Heyula, kendisine bu adı veren bir anlatıcı. Ülkesini terk etmek zorunda kalmış, yaşamını orada kaybetmiş, sonra bu dünyaya geri gelmiş bir hayalet. Ülkesine dönüyor ve kendi ağzından okuyucusuna kendi yaşamını anlatıyor, yaşamı ve ölümü sorguluyor. ‘Yaşamın anlamı nedir? Dostlarımızla, ailemizle, içine doğduğumuz toplumla nasıl, ne zaman hesaplaşacağız?’ İşte bu izleklerin peşinden gidiyor Bener romanda. Yaşamın mizahını olduğu kadar acısını da bütünüyle farklı bir gözle okuruna aktarmaya çalışan bir antiroman “Heyulanın Dönüşü”. Aynadaki Dişi Şeytan/ Horacio Castellanos Moya/ Çev.: Ayşegül Yurdaçalış/ Sel Yayıncılık/ 126 s. Salvadorlu genç kadın Olga Maria’nın evinin salonunda sebepsiz yere öldürülmesinden en çok yakın arkadaşı Laura Rivera etkilenir. Cinayeti kimin ya da kimlerin tezgahladığını bulana dek huzur bulamayan Laura’nın sonuca ulaşmak için çırpınışları, gürültücü, hezeyanlı monoloğu, tüm gevezelikleri ve süreç içinde deliliğe meyletmesiyle ilerleyen roman, okuyucuyu San Salvador’un iç savaş sonrası kaotik toplumsal dokusunda gayrimeşru ilişkilerden devasa boyutlu finans skandallarına karmaşık ve karanlık politik komplolara çarpıcı gözlemler içeren maceralı bir yolculuğa çıkarıyor. Yazar karanlık, dehşet uyandıran ama bir yandan da mizahi eserinde, huzursuz ve takıntılı anlatıcısı üzerinden çöküntü halindeki bir toplumu resmederken, ülkedeki çürüme, yozlaşma ve her tür kötülüğü en açık şekilde gözler önüne seriyor. Zaniyeler/ Salâhaddin Enis/ letişim Yayınları/ 222 s. Uzun yıllar gazetecilik yapan, çeşitli romanlar yazan ancak yazdıklarının çok azı günümüze ulaşabilmiş Salâhaddin Enis’in “Zaniyeler” adlı romanı, bir dönemin İstanbulu’nda savaş zenginlerinin hayatlarına odaklanıyor. Natüralist roman geleneğinin izlerini taşıyan “Zaniyeler”de hızlı yükselişler, ahlaki çöküşler ve savruluşlar eşliğinde insan hayatlarındaki facialara tanıklık ediyor okuyucular. Sancı... Sancı/ Necati Tosuner/ Türkiye ş Bankası Kültür Yayınları/ 300 s. Almanya’daki ilk kuşak Türkleri anlatan “Sancı... Sancı...” yazarı Necati Tosuner’e 1978 yılında ‘Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazandırdı. Roman, hayatın sertçe vurup insanın canını acıtan yanlarını avuturcasına yumuşak dokunuş¥ larla işliyor. Tosuner, yurdunda ya da kilometreCUMHURİYET KİTAP SAYI 1127
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle