29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nevzat Çelik’le ürettiklerine dair ‘Önemli olan bağışlamayı becerebilmek’ sosyalizm çökmüş, emperyalistkapitalist sistem bütün dünyada vahşice at koşturuyor; savaşlar, kıyımlar, işgaller... Ülkemizde durum hiç de iç açıcı değil. 12 Eylül’den sonra genel anlamda sol belini bir daha doğrultamadı. Genel kanının aksine, 12 Eylül askeri darbesi gelişen sol muhalefeti ortadan kaldırmak için yapıldı ve ne yazık ki başarılı da oldular. Darbeden önce yüzde üçle, yedi arasında değişen oy oranları olan milliyetçi ve dinci partilerin bugün geldikleri noktaya bakılırsa cümlem daha iyi anlaşılır. Askeri faşizm bütün gücüyle solu ezmeye çalışırken, milliyetçi ve dincilerin önlerine kırmızı halı serdiler. Bu soruya doyurucu yanıt vermek için küçük bir kitapçık yazmak gerekir! Kısacası durum vahim, itirazım baki! sattı. İki yıl sonra Ahmet Kaya’nın bestelemesiyle kitap okuru olmayan milyonlara ulaştı. Büyük çoğunluk Şafak Türküsü şiirinin Ahmet Kaya ya da Yusuf Hayaloğlu’na ait olduğu sanıyor hâlâ. Bunun çok da önemi yok. Yarattığı etkiye bakmak lazım. Aradan yirmi yedi yıl geçmesine rağmen aynı güçlü etkiyi yapıyor. Tarihsel süreçte öyle dönemler vardır ki, elli yılda yüz yılda bir, bir şeyleri yan yana getirir ve o şiirin yaratılmasının koşullarını hazırlar ve şair bunu hisseder ama hissettiğini bile bilmeden şiirini yazar. Aradan yirmi yedi yıl geçtikten sonra bu saptamayı yapmak zor olmasa gerek. Hiç abartısız Şafak Türküsü’yle şiir okumaya başlamış, solcu olmuş, başlarına aşklar ve ve türlü belalar gelmiş on binlerce insandan söz edebiliriz. Mütevazı olmayacağım, evet Sevgili Yoldaş Kurbağlar Türkçe şiirin sayılı kitaplarından. Az önce de söylediğim gibi Şafak Türküsü şiirden çok daha fazla bir şeydir. Ne yazarsam yazayım, o ayrı bir kategoride duracaktır. Kalıcı şairlerin, yazarların, edebiyatçıların, ressamların kısaca sanatçıların çoğu yaşadığı çağın sorunlarına el atmıştır. İdeal olanla gerçek olan arasındaki dramatik gerilimi sanatsal yasallıklar doğrultusunda dile getirmişlerdir. Bu yüzden de egemen sistemin gazabına uğrayanların sayısı bir hayli fazla. Toplumsal sorunları dert edinmeyen ve hatta egemenden yana olan kimi yazarlar da kalıcı olabilir, örnekleri var. Saymaya kalksak bir elin parmaklarını geçmez ama! Yeni yayımlanan öykü kitabınız Leke’de ama özelllikle romanınız Bağışlanmış Hüzün’de cinselliğin yer yer ön planda olduğunu görüyoruz. Bu yoğunlukta cinselliğe yer verirken zorlandınız mı? Özellikle romanın içinde ilerledikçe yaşanan bu cinsel tecrübe çeşitliliği adeta okuru özendirmek istenircesine kaleme alınmış. Ancak daha da ilerleyince görüyorsunuz ki duygu temelli ol Günümüz Türk şiirinin önemli şairlerinden Nevzat Çelik’in Şafak Türküsü ve Sevgili Yoldaş Kurbağalar adlı şiir kitapları ile Bağışlanmış Hüzün romanı yeniden basıldı. Müebbet Türküsü, Suda Seken Hayat, Yağmur Yağmasaydı ve daha önce Sen Giderken adıyla yayımlanan öykü kitabı, Leke ismiyle tekrar okurlarla buluşmak üzere. Çelik ile dünü ve bugünü konuştuk. Ë Can GAZALCI afak Türküsü gibi bir dönem insanların ellerinden düşürmediği bir şiir kitabına imza attınız. O dönem hapishanede Şahap Balcıoğlu’nun sizinle yaptığı röportaj, kitabın yeni baskısında da yer alıyor. En az şiirler kadar insanın içine işleyen bir söyleşi bu. Balcıoğlu’nun Şafak Türküsü’yle ilgili bir sorusunu yanıtlarken şöyle demişsiniz: “Bir yangın vardı, bir çağ yangını. Herkese şu ya da bu oranda bir pay düşüyordu bu yangından. Kıyısında köşesinde yananlar vardı. Bir de tam ortasında yananlar! Ben, yangının tam ortasında, hem de hiç yakınmadan yananları, etiyle, kanıyla, özlemleri, kavgaları ve umutlarıyla duyurmak istedim.” O zaman 20’li yaşlarınızdaymışsınız. Şimdi bu yaştan bakınca, dünyanın ve Türkiye’nin bu koşullarında hâlâ aynı şekilde düşünüyor musunuz? Yangın devam ediyor mu? “Bir yangın vardı, bir çağ yangını” demişim. Çağ değişmediğinde göre yangın da sürüyor; şekil değiştirse de içerik aynı! Nâzım’ın dediği gibi “hâlâ gündüzlerinde sömürülen, gecelerinde aç yatılan bir dünyada” yaşıyoruz. Reel SAYFA 4 7 NİSAN 2011 mayan, çoğu zaman seçicilikten yoksun ya da yalnızca fiziksel seçimlerin ön planda olduğu orantısız bir cinsel yaşam, karakterleri kendi içinde bir çeşit yozlaşmaya götürüyor. Üstelik hepsi de aslında gerçek aşkın peşinde; deyim yerindeyse bu tür bir cinsellik, aşkın karşısında yenik düşüyor. Yanılıyor muyum? Evet yanılıyorsun! Bir kere “özendirmeden” asla söz edemeyiz. Bir etkilenme oluyorsa eylemin kendisinden değil durumdan kaynaklanıyordur! Durumu oluşturan karakterlerin davranışlarıdır. Onlar kişilik kazandıkları için davranışları da okuru etkiler. Herhangi bir çiftin sevişmesi kimi ilgilendirir ki? Romanda cinsellik ön planda değil ve hatta anlatım anlamında oldukça geride. Bir şey var ama karakterlerin cinselliklerini çekip alsak romandan büyük zafiyet oluşur. Bir metin yazarken ne sistemin başıma neler getireceğini ne de okurun sevip sevmeyeceğini hesap ederim. Sanatsal olan sansürü olduğu kadar otosansürü de reddetmelidir diye düşünüyorum. Şafak Türküsü’nü yazdığım günlerde “Zindanda Gecenin Önyüzü”nü de yazdım ben. Bu şiiri okumanı ve hatta okurlarla paylaşmanı isterim. Ayrıca aşk ve cinsellik, cinsellik ve aşk gerçek olan karşısında yenilecektir! Önemli olan “bağışlamayı” becerebilmek! (Az önce bahsi geçen “Zindanda Gecenin Ön Yüzü” adlı şiir: Geceler ayaz olur/ geceler yalçın olur/ berbat olur hayın/ kadın olur be kadın olur/ katar katar geçerler de/ dişi dişi sekerler de/ biri ilişivermez yanına/ vay be...) “SADECE EN İYİ BİLDİĞİMİ ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM” Daha önce Sen Giderken adıyla yayımlanan öykü kitabınız Leke’de düş kırıklığı yaşayan erkekler öne çıkıyor. Özellikle öykülerin sonunda erkek karakterlerin yaşadıkları yürek dağlıyor. Devrimci kimliğini korumuş, bu uğurda bedeller ödemiş bir şair ve yazarsınız. Kurulu sistemin, vahşi kapitalizmin kadınları köleleştirdiğine, onları ikincilleştirdiğine, sömürünün hedefi haline getirdiğine dikkat çeken bir gelenekten geliyorsunuz. Oysa kitabınızda, mevcut iklimin erkeklerin de omzuna kadınlar kadar yük bindirdiğini sezerken erkek olmanın da aslında hiç de kolay olmadığını bir kez daha fark ediyoruz. Erkeklere bu kadar kafa yorduğunuza göre, toplumsal cinsiyetlerinin onlara yükledikleri açısından edebiyatımızda “ihmal edildiğini” mi düşünüyorsunuz ve kadınlar bunca sömürülürken erkekleri anlatmanız doğru mu? Kitapta sistemi değil genel olarak kadınerkek ilişkilerindeki aşkı kurguladım. Kadın erkek aşkında, nedenleri bir kenara bırakırsak, asıl olarak büyük yarayı erkekler alır. Bunu görmek için etrafımıza bakmak ve kulak vermek yeterli olacaktır. Bu, ilk sorudan daha fazla yazmayı ve tartışmayı gerektiriyor, çünkü herkesin bu konuda deneyimleri ve düşünceleri var. Birkaç cümleyle anlatmaya kalkarsam erkek bir yerden konuştuğum sanılabilir ki öyle bir yerde hiç olmadım. Sadece en iyi bildiğimi anlatmaya çalışıyorum. Yeni çalışmalar var mı? Yazdığım ve yazmakta olduğum film senaryoları var. Şafak Türküsü’nün senaryosunu yazdım mesela. Üçlü bir roman tasarım var. 1970’lerden başlayıp günümüze kadar gelecek. Şiir kitabı sorulacak olursa. Sevgili Yoldaş Kurbağalar’ı aşan bir itiraz biçimi edindiğimde şiir de gelecek! ¥ Ş “EGEMEN SİSTEMİN GAZABINA UĞRAYANLARIN SAYISI BİR HAYLİ FAZLA” Aradan bunca yıl geçmesine rağmen Şafak Türküsü’ndeki şiirler, o dönemden kaynaklanan duyguları yansıtıyor, hâlâ herkes için çok özel. Son TÜYAP Kitap Fuarı’ndaki etkinliğe gösterilen ilgi de Şafak Türküsü’nün okurların yüreğine silinmemek üzere kazındığını bir kez daha gösterdi. Bu bazen öyle boyut alıyor ki kitap hep diğer yapıtlarınızın önüne geçiyor. Özellikle Sevgili Yoldaş Kurbağalar’ı, kendi adıma Şafak Türküsü’nün hemen yanına koyuyorum. Ama birçokları için Şafak Türküsü önce gelir. Bu kitaptaki şiirler, yıllarca hapis yattığınız dönemin ürünleri. İyi bir şair, iyi bir yazar olmak için, ya da okurların zihninde sarsılmaz bir yer edinmek için hayat yolunun bir yerinde hapishaneden geçmek gerektiği klişesini doğruluyor gibisiniz! En azından, toplumcu bir bilinç oluşturmak, edebiyatta kalıcı olmanın önkoşulu mudur? Şafak Türküsü 1983’te Metris ve Sağmacılar Hücre Tipi Cezaevleri’nde yazıldı. Bir yıl sonra da Akademi Kitabevi Şiir Birincilik Ödülü’nü alarak kitaplaştı. Yayımlanır yayımlansolu ezmeye çalışırken, milliyetçi ve maz liste başı ol “Askeri faşizm bütün gücüyle Kısacası durum vahim, itirazım baki!”dincilerin önlerine kırmızı halı serdi. diyor du. Yüz binlerce Nevzat Çelik. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1103 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle