23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D nkara’da 7 yıldır yayınını sürdüren bir “öykü ve şiir” dergisi var: LACİVERT. Bu derginin yayın kurulundan Tümay Çobanoğlu, Fulya Bayraktar, Sofya Kurban bir süre önce evimize konuk oldular. Eşim Dr. Leziz Onaran’la birlikte onları bir içki sofrasında ağırladık. Daldan dala atladığımız dağınık bir şöyleşide “Edebiyata İlişkin Her Şey” üzerine konuştuk (LACİVERT, MartNisan 2011). Kendime göre bir yazı düzencesine özenirken, söyleşinin dağınıklığı içinde, yanlışa düşmek sakıncasını göze almış olmam gerekirdi. Hep alıştığımız konular üzerine söyleşmemize karşın, sınava çekilmiş bir ögrenci gibi olmasa da, uzak çağrışımlara uyup, sözü dolandırmışım. Üzerinde durduğumuz konulardan biri de edebiyat dergiciliğinin günümüzdeki durumuydu. Günümüzde 200 dolayında edebiyat dergisi çıktığına, Anadolu dergileri kişilik gösterme çabası içinde olduğuna, bu yazılarda kimi zaman dergi sorunlarına da yer verdiğime göre, bu konu üzerinde biraz daha ayrıntılı durmak yararlı olacak. EDEBİYATA DİLİN İÇİNDEN BAKMAK Dolaylı da olsa, iki dergi serüveni geçti başımdan. Biri FİKİRLER, İzmir Halkevi’nin dergisi, öteki TÜRK DİLİ, Türk Dil Kurumu’nun dergisi. Bu iki dergi de yeni bir toplum oluşturmayı amaçlayan “kurum” dergileriydi. Neden “Yeni Toplum”? Osmanlı Devleti’nin 600 yıllık ümmetçi toplumunu laik bir topluma dönüştürmek için zorlamalı girişimlerde bulunmanın yararı yoktur. “Cumhuriyet Kültürü”nü edinmeden yeni bir topluma alışamayız. Edebiyata kültürün temeli olan dilden bakmak gerekir. Değişen toplum yeni bir edebiyatın oluşmasına yol açacağına göre, yeni gelişen dile biçem özelliği kazandırmalıdır. Bir edebiyat dergisinin işlevi de yeni dilin gelişmesiyle değişen şiire, yeni anlatım özellikleri kazanan yazıya ivme kazandırmak olmalı. Edebiyata siyaset anlayışıyla bakmanın yanlış olacağına inanırım ama, “Dil Devrimi”nin de siyaset işi olduğunu öne sürenler insanı yanıltabilir. Dil değişimi devrimle hızlansa da edebiyat o hıza ayak uyduramaz. Yeni sözcükleri şiire alıştırmak, dile değişik imge yükleri kazandırmak daha geniş bir zaman içinde gelişebilir. Edebiyata dilin içinden bakmak, siyasetin tuzağına düşmek anlamına gelmez. “Sincan İstasyonu” günümüzün önde gelen 7 edebiyat dergisini yayına hazırlayan yazarlardan görüş alarak, nasıl bir çalışma yöntemi içinde olduklarını soruyor (Sincan İstasyonu, Şubat 2011). Konuya geniş açıdan bakmak gerekirse, bir dergi ile bir yayınevinin yayın siyasetine göre bir çalışma yöntemi düzenlenecektir. Dergiyi ya da kitabı yayına hazırlayan kişi, edebiyata bakmasını bilen bir eleştirmendir. Ancak yaSAYFA eğinmeler MUSTAFA ŞER F ONARAN Edebiyat dergisi çıkarmak sorumluluğu yımlanan kitaplar satış sağlayamazsa yayınevi batar. Bu anlayış dergiler için de geçerlidir. “Türk Edebiyatı” dergisinin yayın yönetmeni Beşir Ayvazoğlu diyor ki: “Bizde özellikle edebiyat dergileri bir veya iki kişinin fedakârlıkları sayesinde yaşar.” Bu anlayış, arkasında sağlam bir anamal desteği olan dergiler için de geçerlidir. Daha önce de yazdım: Her türlü gider gözden geçirilir de, “telif hakkı” önemsenmez. Bir derginin kurumsallaşabilmesi için giderini gelirini düzenlemesi gerekir. YAYINCININ OLANAKLARI Böyle söylemek kolay. Ama uygulamada bu görüş geçerliğini yitiriyor. “Özgür Edebiyat” dergisinin yayın yönetmeni Metin Celal’in yaklaşımı daha gerçekçidir: “Bizde edebiyat dergiciliği birkaç istisna haricinde amatördür.” “Profesyonel bir kurum da yayımlasa durum böyledir. Mümkün olduğunca az kişiyle, az parayla, olmayan olanaklarla yayımlanır edebiyat dergileri. Bu nedenle de edebiyat dergilerinde “editör” deyince akla “ne iş olsa yapar” gelir.” Bir edebiyat dergisini yayına hazırlayan kişiyi böylesine küçümsemek doğru mu? “Kitaplık” çağdaş edebiyatımızın önemli dergilerinden biri. Daha önceleri geniş bir yazı kurulu vardı. Dergiyi yayına hazırlayan Murat Yalçın olduğuna göre, “Yazı Kurulu”nun işlevi neydi? Belki yayın siyasetine yön vermek. Ama belli bir çalışma düzeninden sonra o görevi yüklenmek de yayın yönetmenine düşüyor. “Sincan İstasyonu”, Murat Yalçın’ın sözünü, düzenlediği ortak çalışmaya başlık yapmış: “Dergi editörü, yol gösterici mi, yer gösterici mi?” “Lacivert” dergisindeki söyleşide Murat Yalçın’ın edebiyat ortamını etkileyen bir sözüne de değinmiştim. “Yaşı otuzun üzerinde olan şairler bize şiir göndermesin. Gerekirse biz onlardan isteriz” gibi bir söz söylemişti. Kendilerini önemseyen ozanlardan kurtulmak kolay değildir. Söyleşide şöyle demişim: “Sanırım şiir baskısı altında bunaldı, ismi duyulmuş, belli bir yaşın üzerindeki ozanları kırmamak için, böyle bir şey söyleme gereğini duydu.” “SİNCAN İSTASYONU”na verdiği yanıtta Murat Yalçın’ın sözü daha bir açıklık kazanıyor: “Dergi editörü, kime, ne ölçüde gereksinim duyduğuna bakar: Olmazsa olmazlarla, olsa da olurlar arasında yelpaze kurar. Hem genel hem kişiye özel değerlendirmeleri vardır ama gerekçelerinin yazınsallık derecesine bakmalı.” Bir derginin yayına hazırlanmasında yalnız şiirler önemli değildir. Yazılarda aranan düzey nasıl olmalıdır? Bilgi tıkıştırılmış yığma yazılar dergiyi okunmaz hale getirmez mi? Deneme tadındaki düşündüren yazılara daha çok gereksinim duyulmaz mı? Bir dergiyi yayına hazırlayanın işi kolay değil. Bütün yazıları kendi terazisinde tartmak her zaman çözüm sağlamıyor. BİR DERGİYİ YAYINA HAZIRLAMAK Oysa küçük İskender VARLIK’taki bir yazısında dergiyi yayına hazırlayanın kişiliğiyle ilgili sevecen bir tavır sergiliyor: “Eleştirmen eksikliğinden dem vuranlar hâlâ “editör eksikliği”nin farkına varamadılar. Editör her şeyden önce akıl hocasıdır. Başarılı şairlerin, yazarların arkasında sağlam bir editör var. Güvendiğiniz editör yol arkadaşınız olduğu kadar rafakatçınızdır da.” Bir dergiyi yayına hazırlayanın görevini önemsemek gerekir. Ama kendinin gerisinde durmasını bilen yayıncılar da var. Örnekse, bir dergiyi yayına hazırlamakta oldukça birikimi, deneyimi olan Enver Ercan: “Kendimi her şeyi bilen ‘Tanrı Editör’ olarak görmedim” diyor. “Sözcükler” dergisinin yayın yönetmeni Turgay Fişekçi daha alçakgönüllüdür: “Editörün yönlendirmesiyle önemli yazarların ortaya çıktığını da sanmıyorum. Yazarlık bir yaratıcılık alanıdır. Yaratıcılık da kişiye özgü bir şeydir, dışardan yardımlarla ortaya çıkarılabilecek bir şey değil. Edebiyat dünyasında editörlerin ortaya çıkardığı bir yazar var mı, onu da bilmiyorum.” Bu sözlerin bir ortasını bulmak gerekirse, dergiyi yayına hazırlayan kimden nasıl yararlanacağını seçen, dergiye onu özendiren kişi olmalı. Daha önemlisi, dergiyi yayına hazırlayan; ozanlarıyla, yazarlarıyla bütünleşmesini bilen bir kültür ortamı kurabilmeli. “Hece” dergisini yayına hazırlayan Hüseyin Su, bu görüşü şöyle açımlıyor: “Tek başına bir editör, eleştirmen, yayıncı ya da yazar sorunu olduğunu ve bunların birbirinden bağımsız olarak tek tek ele alınıp çözüleceğini düşünmek, hem bizi hem de edebiyatımızı daha sağlıklı bir sonuca götürmez kanaatimce.” Şiir değişimlerini kendince yorumlayan nice ozan, alışılmış bir konuya değişik açıdan bakmaya çalışan bir yazar yadırganabilir. Dergiyi yayına hazırlayanın birikimini aşan çalışmalara o dergide yer yoktur. Nitekim Yaşar Nabi “İkinci Yeni”ye uzak durmuştu. Dergiyi yayına hazırlayan, ister istemez, kendi edebiyat görüşüyle örtüşen ozanlarla yazarlara yakınlık duyar. Gene de bir dergiye “tebelleş” olan öyle edebiyatçılar vardır ki onlardan kurtulmanız kolay değildir. “TERSAKAN Toros” Her dergiyi bir kültür ortamı olarak düşünürsek, Anadolu dergileri, aydınlanmada payı olan, çağdaş edebiyatın gelişmesine yardım eden dergiler olarak düşünülmeli. Trabzon’da çıkan MOR TAKA, Avanos’ta çıkan ŞİİRİ ÖZLÜYORUM, adı duyulmuş yazarlara, ozanlara da yer veren nitelikli dergiler. Adana’da iki ayda bir yayımlanan “TERSAKAN Toros” 13. sayısında, “Sunu” yazısında okurlarına şu soruyu yöneltiyor: “Bir dergi neden çıkarılır? Yazıları, öyküleri, şiirleri hangi dergiye gönderilse yayımlanabilecek insanlar neden yaşadıkları yerde bir dergi çıkarmak isterler?” Anadolu dergileri bir edebiyatçının kendi yalnızlığı içinde yitip gitmesine engel olmalıdır. Tam tersine, oluşturdukları çevre ile çağdaş dünyaya uyum sağlamak kolaylaşır. KIYI nasıl Trabzon kökenli edebiyatçılara öncelik tanıyarak yıllardır kurumlaşan bir dergi kimliği kazanmışsa, “TERSAKAN Toros” da Adanalı sanatçılarla varlık gösterebilir. Gerçek edebiyatçıların Anadolu’dan çıkacağına inanıyorum. Hep yinelediğim gibi artık “taşra” anlayışı değişti. Üstelik Çukurova, Adil Bozkurt’un dediği gibi “Türkçenin harman yeridir.” Adana’da kurulacak olan müze kütüphaneye Yaşar Kemal’in adı verilecekti. Yaşar Kemal, “Karacaoğlan varken oraya benim adımın verilmesi yakışık almaz” demek inceliğini gösterdi. İstanbul her ne kadar yayın kesiminin merkezi sayılsa da, onu besleyen Anadolu’nun gücüdür. Kuşkusuz İstanbul edebiyat dergilerini yayına hazırlayan edebiyatçıların birikimi, edebiyatı değerlendirme kolaylıkları yadsınamaz. Ama onları besleyen de Anadolu’da yükselen edebiyatın gücüdür. “TERSAKAN Toros”u yayına hazırlayan Ali Ozanemre, giderek gelişme gösteren bir edebiyat dergisi çıkarıyor. Derginin ayrıcalığı “ücretsiz” olması değildir. Söyleyecek sözü olmasıdır. Bir edebiyat dergisi çıkarmanın sorumluluğu, söyleyecek sözü olanların gücünden kaynaklanır. ÖZÜR: Geçen hafta yayımlanan ‘Değinmeler’ köşesindeki “Ceyhun Atuf Kansu’dan el almak” başlıklı yazıda kullanılan fotoğraf altı yazısı, “Ferruh Tunç ‘Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü Kansu’nun ‘ablası’ Bahar Gökler’den aldı” ifadesi, “...‘kızı’ Bahar Gökler’den aldı” olacaktır. Düzeltir özür dileriz. A Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 26 7 NİSAN 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1103
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle