29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKUMA Yurdunu yitiren ağaç ne yapar? Yurdunu Yitiren Ağaç’taki altı masala sinen şiir kokusu, çocukları edebiyatın kucağına çağırıyor. Hidayet Karakuş, ürettiği yazınsal, estetik dili çocuk okura sunarken, Türkçenin varsıllığını onlara duyumsatıyor. Ë Mavisel YENER izim oralarda Güney Kutbu’nun mavi kokusu duyulurdu baharlarda. Kar kokusundan daha ince, baharın yapraklarımızı kamaştıran kokusundan daha sert bir kokuydu bu.” Yurdunu Yitiren Ağaç bu tümcelerle başlıyor. Kitapla aynı adı taşıyan ilk masal ekvatordan Ege’ye getirilen bir fidanın dilinden aktarılmış. Bu fidan kendini yetiştiren bahçıvanı çok seviyor, yaşadığı iklimi de… Günlerden bir gün, ılıman bir deniz kentine götürüleceğini öğrenir. Onun gibi diğer fidanlarla birlikte bir uçağa bindirilir, dünyanın güneyinden kuzeyine göçerler. Arkadaşlarından nerede ayrıldığını anımsamaz fidan; kendine geldiğinde zırlayacaktır? Aklı yurdunda kalan herkesi anlatan bu masal, öğrencilerine yazıyla anlatmanın, yazıyla düşünmenin ipuçlarını vermek isteyen öğretmenler için de bir hazine. Ahlat’ın dilinden okuduğumuz ikinci masal Tepedeki Ahlat, yabanıl tat veren meyvesiyle, dallarına yuva yapan ardıç kuşlarıyla, gövdesine tırmanan yaramaz farelerle mutlu olmasına mutlu. Ama onun yaşamdan bir dileği var: Yaz sıcağında gölgesinde dinlenecek insanlar olması. “Bir canın bir başka cana gereksinmesi varmış demek ki…”(s. 24) diyen ağaç çocuk okurları felsefe okyanusuna çağırmakla kalmıyor, on iki yaşında ailesi tarafından çalışmaya zorlanan Zekeriya ile de tanıştırıyor. Zekeriya babasından şiddet gören bir çocuk. Babanın öfkesi ovalara dağılırken Zekeriya bununla nasıl başa çıkacak? Ahlat, Zekeriya’nın duygularını okura aktarırken kendi düşlerini de sayfalara nakışlıyor. Kavaklar adlı masalda usul usul girdiğimiz Kavaklar’da yüzümüze serin bir hava çarpıyor, güneşin ışıkları toprakla buluşmak için sık dallar arasından geçmeye çaba gösteriyor. Orada yaşlı söğütler, iğdeler, eşek dikenleri, börtü böcek ve anılar var. Kentten gelen torunu Eda’ya, Kavaklar’ı gezdiren dede pek mutlu. Bilgisayar mühendisi olmayı isteyen Eda, köyü gezip dedesinin anlattıklarını dinledikten sonra, ileride başka bir meslek seçmeye karar veriyor. Eda’nın bu kararı niçin verdiğini okurken, kuş sesleri arayacaksınız kentinizde… Telli Kavak’ın anlattığı İğde İle Telli Kavak, pek çok farklı ağacın yaşadığı bir bahçenin masalı. Caneriği, armut, zerdali, karaağaç, elma, iğde arkadaşlık ediyorlar bu bahçede. Hepsinin kendi şarkısı var, hepsinin hayalleri, umutları… Baharla birlikte neşelenince başlıyorlar şarkılarını paylaşmaya. Bu masal dramatize edilip sahnelense ne hoş olur, diye düşünmedim değil. Yıllar önce ayrıldığı köyüne dönen Özkan’ın hüzünlü öyküsünün adı: Sıra Sıra Söğütler. Özkan, çocukluğunda hayvan otlattığı, kavun beklediği tarlaları, yıkandığı dereleri, eski değirmeni, göveri diktikleri bahçeyi gezerken çocukluğunun kokusunu arıyor. Bu arayışta karşısına çıkan sürprizler, görünmeyen ayrıntılar üzerine düşündürüyor çocukları. Kitabın son masalı Yaşlı Çınarın Düşleri, çınar ağacının dilinden anlatılmış. Çocuklar, insan olmayan varlıkları insan gibi algılayarak, insana özgü nitelikleri o varlıklara yükleyerek yazılmış metinlerden hoşlanırlar. Kitabın seslendiği yaş grubunun kişileştirme yöntemiyle yazılmış masalları çok sevdiğini iyi bilen yazar, ağaçları konuşturuyor. Çınar ağacı niçin en çok pazar günlerini seviyor dersiniz? Kaç çocuk kollarıyla kuşatabilir onu? Beş mi, yedi mi, on mu? Peki, bu çınarın yaşını tahmin edebilir misiniz? Gövdesindeki tabelada neler yazıyor acaba? Hepsinin yanıtı sayfalardan bize gülümsüyor. Telif geliri TEMA Vakfı’na bırakılmış olan Yurdunu Yitiren Ağaç, toplumsal erekleri bireysel ereklerin önüne almış bir yazarın kaleminden çıkmış. Türkçenin söz varlığının yanı sıra folklorik değerlerimizin de varsıllığını duyumsatan bu masalları çocuklar zevkle okuyacak. www.maviselyener.com [email protected] *Yurdunu Yitiren Ağaç, Hidayet Karakuş, Resimleyen: Murat Sayın, Bilgi Yayınevi, 88s, 2011, 7+ 7 NİSAN 2011 SAYFA 29 “B Hidayet Karakuş güneşle yıkanan geniş bir bahçededir. Öleceğini sanır, yaprakları bırakır kendini, kabuğu soluk alamaz olur. Gövdesi esnekliğini yitirmiştir, yabancı bir toprakta yabancılar arasındadır. Saksısına su veren işçinin sevgi dolu yaklaşımı onu kendine getirir. İşçi onunla konuşur: “Haydi güzel fidan. Senin büyüyüp ağaç olduğunu görmek istiyorum. Haydi canım iç bütün suyu, bak güneş ne güzel. Bak toprağını besledim. Bak bütün arkadaşların seni gözlüyor. Yaşamalısın! Burası da senin ülken. Dünyanın her toprağını seversin sen. Sen de sev bizim toprağımızı, köklerinle sımsıkı sarıl yaşamaya.” (s. 18) Bu masal nasıl biter dersiniz? Ağaç yaşam sevincini yapraklarına aktarabilir mi, yoksa bu yabancı ülke onun sonunu mu ha CUMHURİYET KİTAP SAYI 1103
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle