Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş Annette von DrosteHülshoff iir Atlası CEVAT ÇAPAN Annette von DROSTEHÜLSHOFF/ Şiirler/ Çeviren: Arife KALENDER ‘Orda öylece oturuyordun, bir şiir gibi’ Tanrıya yakarıyorum Sessizce cezalandırmak için seni Yalnızlığımda birden bire uyanıyorum Yeniden uyuyamam artık Seni düşünmeye devam etmek en güzeli Kuşburnu yaprakları arasındaydın Düşündürdü rüyamdaki tatlı görüntün Ayıkken hiç böyle görmemiştim seni Serinlikte uyur güller ve dallar Keskin eser eylül rüzgârı Bahçeler bulut zenginidir artık Binlerce bağın olduğu yerde Rüya yeniden yorumlanırken Altuni ışınlar çoktan gitmiş; Yoksa, sen değil miydin sevilen Ve ispinoz kuşu değil miydim ben? GENÇLİĞİN AYRILIŞI Titreyen sürgünler gibi Eski yurdunun sınırında duruyor Gerisin geriye dönüp bakıyor Parıldıyor gözleri yeniden Göğünü çiziyor rüzgârlar Kıskanıyor havadaki kuşları Küçük toprak parçaları kımıltılarla Ülkeyi ülkeden ayırıyor Ölülerinin mezarları gibi Yaşayanların, sevdiklerin, Tümü ufuk çizgisinde bekliyor Onları gözyaşlarıyla selâmlamalı Hepsi birer sevgi definesi Artık yabancı olsalar da Her şey yakıyor günahlar gibi Ve hâlâ kanıyor sanki yara Böyle ayrılır gençlik kendisinden Onurlu düşlerle beklerken yürek, Dönüp göz atar cennetine Gelecek kuytu bir yerdedir, Orda özlemleri, görevleri, Her şey doğacak günü bekler Birer gözyaşı olma hevesiyle. Yıllar, usul usul, Dakikaların sinsi geçişiyle sıralı, Tümü burkulur yürekte Tümü yalnızca yaradaki kandır; Zavallı esirgeyişlerle sahip olduğumuz Dehlizler dolup taşar ganimetlerden Çaresiz, sakatlanmış bir gezgin, Adım atar yabancı bir ülkeye Oysa bir demet yazdır yaşanan Çiçeklenmeler kadar güzel, Ve yalnızca keseğin içindeki nemde Gizlenebilir taze çim; Kayanın üstündeki tenha düzlükte Esneyebilmesi için fırtına ister, Yakarır Tanrıya Bugün olduğu gibi öbür gün de. ÂŞIK Anne, saçlarımı çöz Ateşli hastalığa düştüm. Pencereyi açık bırak, Her zaman perdelerin gerisinde; Bahçede gördüğüm kız Halkalarla oynardı, Yumuşak rüzgârların taşıdığı Uçuşan kar çiçekleri gibi. Flüt çalarak seslenirdi bana Ve kandırırdı ayna oyunlarıyla; Artık tümüyle körüm Olacaklara sağırım şimdi. Anne, saçlarımı çöz! Ateşli hastalığa düştüm. 7 NİSAN 2011 SAYFA 27 A sıl adı Anna Elisabeth Franzisca olan şair; 10 Ocak 1797’de Havixbeck’te doğdu ve 25 Mayıs 1848’de Bodensee yakınlarındaki Meerburg’da öldü. Köln, Koblenz ve Bonn’a geziler yaptı, bu arada Sibylle Mertens Schaffhausen ile arkadaşlık kurdu. Bu edebiyat dünyasıyla ilk ilişkisiydi. Annette von DrosteHülshoff’un; 1838 de yayımlanmış Şiirler’i, 1842’de polisiye roman olan ‘Yahudi Kayını’ adlı kitabı, 1845’te ‘Vestfalya Tasfirleri’, 1844’te ‘Şiirler’, 1820 ‘Ruhani Yıl’, ‘Bataklıktaki Oğlan’, ‘Son Hediyeler’, ‘Annette von DrosteHülshoff ve Levin Schücking’in Mektupları’ adlı eserleri vardır. Amalie Hassenpflug’a RÜYA Geçenlerde seni rüyamda gördüm Yaprakların çevreleyerek oluşturduğu odacıkta Öylesine sevimli ve rahat oturuyormuşsun Yasemin kokularının sardığı Dalların arasından altın ışınlar düşüyordu Kuşların gagasında şarkılar Orda öylece oturuyordun, bir şiir gibi Çelenklerin koynunda Tüm yetkiler aşkın elindeydi Yüzün öylesine kibar öylesine nazik Varlığından kayan ışınlar Kumsala çarpıp dönüyordu Kuşburnu çalılarına dayanmıştın Öpüşlerinin ufak fısıltılarını duydum Nergis çiçeğindeki çiy tanesi gibi Gözlerinde bir damla yaşla Seni seyretmek mutluluğumdu Dinliyordum yağmurlarının inişini Ayrıca bilmek isterdim Seni içimde kımıldatan şey neydi? Dalları yukarıya doğru büken sendin Gülüşünle yeşilleniyordu filizler Öksürerek duyurmak istiyordum kendimi Sıradan yapraklarıyla bir ağaç Ağaca konmuş bir ispinoz kuşu Kuru yosunları ve sürgünleri yuvaya çekiyor, ‘Buraya bak, yeniden bak’ diyerek ötüyordu. Flamingo elbisesi giymişçesine Ağlarda yol bulmaya çabalıyor Öylesine saf öylesine mutluydu, Yuvası içindi gayretle çırpınışı Kıskanç ve öfkeli bakışları ürkütücü Filizler kırılıp yere düşseydi Tanıklık için dünyaya seslenirdi Bahçelerin korumak zorunda olduğu ne varsa Çiçek ve eğime meyilli çalılar Dudaklarına uzanırlar Gördüğüm gibi Aralanan dudaklarında Fısıldanan benim adım olurdu CUMHURİYET KİTAP SAYI 1103