27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 24 MART PERŞEMBE izim bölümün taşınmasından sonra adıma gönderilen kitaplar okulun Davutpaşa yerleşkesine gidiyor. Türkçe Günlükleri’nin altındaki posta adresini bu yüzden kaldırdım zaten. Hasan Akarsu’nun Türkiye’nin Kentleri dizisinden çıkan “Tekirdağ Sonsuz Gurbet” (Heyamola Yayınları) kitabı, yazın gelmişti. Elime aylar sonra ulaşabildi. Tekirdağ ve ilçelerinin tarihini, coğrafyasını, hem yörenin önemli yerlerinin hem de Tekirdağ’da konaklamış şair, yazar dostların fotoğrafları ve anlatımı ısıtan anıları eşliğinde anlatmış Akarsu. Tekirdağ’ı bilenler kadar, bilmeyen ve görmeyenlerin de ilgiyle okuyacakları bir kitap olmuş. Nazmi Bayrı’nın “Otel Atlantik” (Kanguru Yayınları) adlı öykü kitabı da gecikerek gelenlerden. 2007’de Altın Koza için gittiğimizde Füsun Akatlı ile çekilmiş bir fotoğrafımızı da koymuş kitabın arasına. Kitapla aynı adı taşıyan öykü, memurlar için sürgün yeri sayılan küçük bir ilin otelini anlatıyor. Edebiyatçı geçinenlerin katıldığı bir şiir gecesinin anlatıldığı “Düzey” yalnız taşrada değil, İstanbul’un pek çok yerinde de öylece yaşanıyor. Gözlemleri kadar eleştirel, alaycı anlatımını da sevdim Bayrı’nın. “Kardak Kayalıkları”, İlhan Vural’ın öykü kitabı. Vural, herkesin bir öyküsü (hangi bir; herkesin sayısız öyküsü var) olduğundan hareketle gazete haberlerinden yola çıkarak yazmış öykülerini. Gazetelere yansıyan olayın arkasındaki kişileri yalnızca düşlemiş; ama tanıdığımız, bildiğimiz kişiler haline getirmeyi başarmış. Fügen Kıvılcımer ise ilk öykü kitabı ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇ L NG RLER “Canım Sıkılıyor”u (Artshop Yayıncılık) kendi yaşamından süzüp aktardıklarıyla oluşturmuş. İçini sessizce dinleyen bir kadının gözlemleriyle koşut aktarılan yalnızlığı duyumsanıyor öykülerde. Kitabına kendi yaptığı resimlerle görsellik kazandırırken öykülerin kimilerine şiirlerinden dizeler de serpiştirmiş. 26 MART CUMARTESİ Televizyonlardaki haber dili… Ölü sayısı on bine yakın, bir o kadar da kayıp varken Japonya ile ilgili haber, “9 şiddetindeki deprem ve ardından gelen tsunami ile felaketin eşiğine gelen Japonya…” diye verildi televizyon kanallarından birinde. Felaketin eşiği miymiş bu? Felaketin kendisi ne ola ki o zaman? “Yine bir kadın kurban oldu” haberi, “Kocası infazladı” başlığıyla veriliyor. Arapça “nufuz”dan gelirmiş “infaz”; eskiden “sözünü geçirme” anlamında da kullanılırmış. Hukuk terimi olarak Türkçe karşılığı: “yürütüm”. Asıl anlamı: “(Bir emri, bir yargıyı) yerine getirme, icra etme”; ama “öldürme ve cezalandırma işini yapan kimse” anlamında o kadar çok kullanıldı ki TDK, bu anlamını da sözlüğe almak zorunda kalmış. “İnfazladı” denince olay, korkunçluğundan sıyrılıyor, başka bir boyuta mı taşınıyor? “Katil zanlısı” yerine “öldürdüğü sanılan” demeyi başaramamışken bir de “infazlamak” mı çıktı? Dilde dolaşımdaysa Türkçe kökenli olmayan sözcüklerin de anlamını bilmek, ona göre kullanmak zorundayız. Geçenlerde TV’deki bir yarışmada iki genç kız, “Hangisi bir erkek tıraş biçiminin adıdır?” diye düzenlenmiş bir soruyu bilemedi. “Alabros” sözcüğünü hiç duymamışlar. “Kruvaze” sözcüğünü de duymamışlar. Oysa çok da çalışmışlar bu yarışma için. “Görüyorsun değil mi şekerim,” dedi biri ötekine. “Bilgiyle ilgisi yok. Tamamen şans.” Öteki de “Kısmetimizde yokmuş demek ki!” deyip boynunu büktü. Hangisine daha çok şaşmalı? Bilgisizliğe mi, bilgisizliğin sonucunu şansa, kadere, kısmete bağlama eğilimine mi? B 25 MART CUMA Mehmet Aktulga, Elif Şafak’a gönderdiği, gayet saygılı bir dille yazılmış mektubunu, bu konudaki düşüncemi öğrenmek için, bana da iletti. Elif Şafak yanıtlamamış mektubu. Konu şu. “Aşk” romanının önsözünde, “Bir taş nehre düşmeyegörsün…” diye başlayan ilk tümcenin, Elif Şafak’ın sürdürdüğü gibi, “… pek anlaşılmaz etkisi” diye bitirilmesini yadırgamış Aktulga. Neden yadırgadığını açıklayamayacağını, “Hiçbir edebiyat ya da dilbilimi uzmanlığım yoktur. Bu nedenle eleştirimde yanılıyorsam düzeltirseniz sevinirim” diye belirtmek inceliğini göstermiş. “Bir taş bir nehre düşmeyegörsün, ....” diye başlayan bir tümceyi tamamlamak kendisinden istense, “... sanki art arda volkanlar patlar, o koca nehir sallanır, balıklar korkudan yosunlara sarılır, yer yerinden oynar” diye tamamlayabileceğini de yazmış. “Düşmeyegörsün” bileşik eyleminin, önsözün, “Ama bir de göle düşsün aynı taş… Etkisi çok daha kalıcı ve sarsıcı olur.” diye başlayan ikinci paragrafında kullanılmasının daha uygun olacağını söylüyor. Kendisi de mektuba bu kalıbı kullanarak, “Bir konu bir kere aklıma düşmeyegörsün ne yapar ne eder o konunun üzerine giderim, incelerim, araştırırım, yorumlarım ve eleştiririm” diye başlayarak doğru kullanım örneğini de vermiş. Dilde “doğallık” dediğimiz bir ilke var. Böyle başlayan bir tümcenin biçimce olumlu tümceyle tamamlanmasını, tümcenin ilk bölümü olumsuz olduğu için, o olumsuzlukla ilişkilendirilen ikinci bölümün olumlu olmasını beklediği için yadırgamış Mehmet Bey. “Bir yiğit gurbete düşse / Gör başına neler gelir” dizelerini, düzyazıya çevirsek, “Bir yiğit gurbete düşmeyegörsün, başına neler neler gelir” deriz ya, işte bu! Romanı İngilizce yazdığına bakarak bu ufak tefek (!) yanlışları için Elif Şafak’ı yadırgamamalı mıyız? Asıl bunun için yadırgamalıyız? Taraf gazetesinde Türkçenin yetersizliğinden yakınmıştı bir röportajında. Aşkı, Mevlana’yı anlatmak için Türkçenin yetmediğine, romanın bu yüzden İngilizce yazıldığına kimse beni inandıramaz. Yazmaya yetmeyen Türkçe, çeviriye nasıl yetiyor? Yetmeyen, Elif Şafak’ın Türkçesi olmasın? 27 MART PAZAR 40 bin “yabancı” İngilizce öğretmeni mi? Bu bir “ihanet, cinayet, felaket”! MEB’in baş hedefi İngilizce öğretmek midir? Meramını Türkçe anlatmaktan aciz insanlar yetiştirmekten utanması gereken MEB bu ayıbını İngilizce ile mi gidermeye çalışıyor? Anadili Türkçe olan kişiye İngilizce öğretmek isteyenin, çocuklardan gelecek soruları yanıtlayabilmek için Türkçe bilmesi gerektiği MEB yetkililerinin hiç mi aklına gelmez? Kendi okullarımızdan yetişmiş binlerce İngilizce öğretmeni atama beklerken yabancı İngilizce öğretmeni ne demek? Genç öğretmenlerin iyi yetişmediği varsayılıyorsa niye bu durum düzeltilmeye çalışılmıyor? Herkes Türkçenin giderek kan kaybetmekte olduğunun farkındayken MEB Türkçenin ölümünü mü hazırlamaya çalışıyor? Kendi dilinde düşünemeyen, tartamayan, tartışamayan, seçenekler üretemeyen, yeni düşünme yolları bulamayan kişinin yabancı bir dilde düşünmesinin olanaksızlığı bilinmeyen bir gerçek midir? Amacın gerçekten İngilizce öğretmek olmadığı çok açık. Ne yapmaya çalışıyor bakanlık? Ülkesine, diline, kültürüne yabancı gençler yetiştirmek, ülkeyi satmakla eşanlamlı değil midir? feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Mustafa Ocak’ın 1995 yılında kazandığı şiir ödülünün adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı yazarın “Geçmiş Zaman Sıluetleri” adlı ilk şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “79/G” harfi ipucu olarak yerine konmuştur. Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 1 J 2 D 3 G 4 F 5 D 6 L 7 A 8 F 9 K 10 C 11 D olarak bir daha yapmamaya karar verme. 12 L 13 C 14 E 15 F 16 B 17 L 18 B 19 B 20 B 21 B 22 A 71 80 57 38 62 23 A 24 L 25 D 26 B 27 E 28 L 29 E 30 F 31 A 32 K I. Neodimin simgesi. 33 C 34 L 35 L 36 G 37 L 38 H 39 G 40 L 41 K 42 L 1 64 43 I 44 K 45 E 46 F 47 F 48 D 49 F 50 A 51 I 52 F 53 B J. Uluslararası Para Fonu. 54 G 55 I 56 C 57 H 58 E 59 D 60 K 61 C 62 C 63 E 51 55 43 64 J 65 C 66 D 67 D 68 K 69 H 70 F 71 H 72 C 73 F 74 A K. “Ertem ...” (sinema yönetmeni). 75 F 76 K 77 B 78 E 79 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. İlk İslam halifesi Ebubekir’in unvanı. G 80 H 81 C 82 E 83 F 84 B 85 G 60 9 32 68 76 44 41 L. Sümerli, bilinen ilk şair. F. Lev Tolstoy’un bir romanı. 33 56 65 10 62 72 31 13 61 15 52 30 49 73 47 70 83 75 4 46 8 17 6 12 37 28 24 36 35 40 42 1102. sayının çözümü: A. BÜST B. AN 50 23 22 7 74 31 B. “... Kar Yağıyor” (Şule Gürbüz’ün bir şiir kitabı). D. Kabul etmeme. 48 25 59 5 66 67 11 2 E. “Deniz ...” (Victor Hugo’nun bir romanı). G. Ege Denizi’nde, Yunanistan’a bağlı bir ada. 20 16 84 53 19 77 27 26 18 C. Güz rüzgârı. 36 39 3 54 85 H. İşlediği bir günah ya da suçtan pişman 7 63 73 14 58 82 27 45 29 NA KARENİNA, C. HUDUDU, D. ÇDM, E. EKŞİMİK, F. DOR, G. EŞLEM, H. RED KİT, I. GÜZEL IRMAK, J. İZZET, K. SYYL, L. İGUANANIN GECESİ. Metin: “aşk henüz gidilmemiş bir ülkeldir diyorsun ne kadar uzak gitsen çıkamazsın geceden. Ayten Mutlu” CUMHURİYET K TAP SAYI 1103 NİSAN 2011 SAYFA 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle