02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

i?’ e ekleş“Unuendim arla ilişeltti. enek ise zgeçilız? Ge sinlikle mdır, öre Bir de iriyim geleneon şiiri m gele atı’nın ğerlen nde ev. Bunu ktay Riar gibi, atılaa borçel deşiirleribirikipencelar. Bu feleri şte tek Günlük dili, halk dilini nasıl gözlemliyorsunuz? Tabii çok hareketli, etkinliği giderek artan kitle iletişim araçları sayesinde çok daha fazla oranda dolaşabiliyor dil, her halk kesiminden söylemler kulağımıza daha hızlı taşınabiliyor. Gördüğüm kadarıyla karşılıklı etkilenmeler biçiminde yürüyor bu. Bir anlamda demokratlaşan bir dil vücudu karşısındayız. Memnun muyuz? Ben memnunum yani şeylerden de çok yakınmıyorum işte yabancı dillerden hücum oluyor filan. Dünyanın her dilinde oluyor bunlar, istemiyorsak da fazla kullanmayız olur biter. Şu an ne daha doğrusu neler üzerinde çalışıyorsunuz. Sizin tek bir kitap üzerinde çalıştığınız görülmemiştir biliriz. Yirmi kitap üzerinde çalışıyorum, dediğin gibi 2530 yıldır da bu ritimle çalışıyorum. Bir yandan bir iki şiir kitabının inşası sürüyor. Anlatı kapsamına girebilecek birkaç kitap yan yana yürüyor. Bir yandan da her zaman olduğu gibi denemelerimden kurmaya çalıştığım, kendi içinde bütünlükleri olan irili ufaklı kitaplar var. Şu sıralar Norgunk Yayınları’nca yayımlanmak üzere olan bir kitabım var adı Mumya Köpek. İnsanın hayvana bakışının ne kadar gecikmeli bir biçimde evrim gösterdiğini imlemeye çalışan bir metin. Batık Çıkartmak adında otobiyografik bir kitap da geliyor. Bunun üzerinde birkaç yıldır çalışıyordunuz yanlış anımsamıyorsam, devam gibi olacak değil mi? Evet, daha önce yayımladığım Başka Yollar ve Mürekkep Zaman’ı izleyecek. Kişinin olumsuz anlamda batması, bir de batmış insanlardan olumlu anlamda yukarıya doğru bir şeyler çıkarmanın mümkün olup olmadığı üstüne bir kitap. Otobiyografiye yine farklı bir bakış… Oldukça yani zaten benim otobiyogra¥ fim, çok öyle kendi hayatım üstüne inşa olmuyor daha çok hayat öyküsü yazmanın sorunları etrafında dönmeye çalışıyorum. Zaman zaman kendimden, zaman zaman başkalarından örnekler vererek ilerliyorum. Aşk, ölüm temalarıyla yeni yapıtlarınızda da karşılaşacak mıyız? Olabilir, bunlar çünkü sonuç olarak bizim hayatımızın temel direkleri. Hayatta ilişkin en temel payandalar ister istemez yazı yaşamının da temel payandaları arasına giriyor. “NE YAZIK Kİ SİYASİ İLGİLERİ OLAN BİRİYİM” Türk edebiyatında fazlaca karşılaşıyoruz değil mi? Öyle. Bütün özellikle iyi duyguların bir de tırnak içinde abartılarak kullanıldığı doğru. André Gide’in şu sözünü çok severim: “İyi duygularla kötü edebiyat yapılır.” İyi duyguların edebiyata zarar verme derecesi yüksek tabii bunlardan uzak duralım kötü duygularla yazalım anlamında söylemiyorum ama iyi ya da kötü duygularla değil de onları oldukları yerde tutmak gayreti içinde yazmak lazım. Yani insan birine âşık olursa ona mektup yazabilir, ille de şiir yazması şart değil. Bizim edebiyatımızda da, başka edebiyatlarda da bu tür sakarlıklar göze çarpıyor. Sevgiliye şiir yazıp o okusun diye kitaba koymak ne tuhaf bir şeydir örneğin ve oluyor da bu. Tevfik Fikret’ten Nâzım’dan mesela bahsedildiği zaman siyasetşiir ilişkisi konusu da sıkça gündeme getirilir. Hayata bu açıdan bakınca nasıl müdahale etmez şair kanısını dillendirmiş, yazmış bir şair olarak bu anlamdaki duruşunuzu açar mısınız? Kendi ilişkime baktığım zaman ben ne yazık ki siyasi ilgileri olan biriyim. Ne yazık ki diyorum, çünkü bunların önemli ilgiler olduğunu sanmıyorum. Ama buna rağmen bu ilgilerden kopamıyorum. Özellikle “Türkiye’de ne olup ne bitiyor?”u yakından takip ediyorum. Politikanın gündelik çarkı öğütücü bir çark. Bugünlerde olup bitenler yarın birçok kişinin belleğinde iz bırakmadan geçip gidecek. O işle uğraşan insanlar var, onlara bırakmaktan yanayım. Bir yurttaş olarak ise duyarsız, ilgisiz kalamıyorum, bunu bir zaaf olarak görüyorum. Bunun faydasız olduğuna inanıyorum ama kendimi kurtaramıyorum. Bir tek becerim var yazdıklarıma bunları fazla bulaştırmamayı başarmam, en azından çok dolaylı yollardan girmesine izin veriyorum. Yarına nasıl bir edebiyat, nasıl bir şiir kalacak sizce? Onu bilemeyiz, zaman tuhaf imbikler kullanan bir merci. İşe o karışıyor günü geldiğinde. İşin içindeyken genç insanlar henüz bunu anlayamıyorlar. Yirmili yaşlarımdayken o sırada olup bitenlerin kalıcı, belirleyici olduğunu düşünürdüm. Zaman geçince onların uçucu olduklarını gördüm. Bu tür akım değerlendirmeleri, toplu değerlendirmeleri vesaire edebiyat tarihçileri, eleştirmenler için gerekli unsurlar tabii çare yok. Arşivleyecekler, sınıflandıracaklar falan ama gerçek anlamında şiir, edebiyat, sanat tüm bunları hiçe sayan uğraşlardır. Onlar alır başlarını bir yerlere giderler, iki kuşak sonra gelecek edebiyat tarihçileri de tüm ondan önceki kategorilere boş vermek zorunda kalabilir ya da içinde boğulup debelenmeye başlayabilirler. Örneğin edebiyat tarihçiliği açısından artık yeni açılımlara, yeni terminolojilere, yeni kanon denemelerine ihtiyacımız var. Bizimki çok köhneleşmiş ve eskimiş durumda farkında değiliz. Nedeni de üniversitelerimizin parlak durumda olmaması. Dünya şairlerinden, yazarlarından en etkilendiğiniz isimlere ilişkin yazılarınızda yıldan yıla hayli değişiklikler olduğunu ifade etmiştiniz. Anlatır mısınız? Oldu ve daha olacak da. Yirmili yaşlarımda mesela beni çok Stephane Mallerma, Ezra Pound gibi yabancı şairler etkiledi. Sonra daha böyle Akdenizli şairlere, Eugenio Montale benzeri şairlere, derken Rainer Maria Rilke’ye yakınlığım oldu, Rene Char’a oldu. Ama halkalarımı devamlı genişletmeye çalıştım ve bugüne kadar da bir kıtlık çekmedim. Çok daha yeni şairler anlamında da keşfe çıkıyorum tabii. Bir de geçmiş şairlerin bir kısmı insan için yeni şairler oluyor çünkü belli yaşlarda uzun süre en azından çok klasik şairlerden uzak duruluyor, onlar köhne ve eski geliyor. Ama kırk yaşından falan sonra onların aralarında çok gençler olduğunu yani aradan geçen onca yüzyıla rağmen keşfedebiliyorsunuz. Benim için Louis de Gongora öyle büyük bir keşif olmuştu, sonra Francesco Petrarka yine öyle. Bu tür şairlerin çok modern, bugüne büyük uzantılar veren şairler olduklarını da belli bir yaştan sonra kavradım. Enis Batur ile konuşup Rus edebiyatını sormamak olmaz. “Rus edebiyatının karanlık yönü sizi ne kadar cezbeder” olsun son soru. Çok ve sürüyor. Israrlı bir biçimde sürüyor. Son bir ay içinde Tolstoy üzerine uzun bir yazı yazdım, Puşkin’in Gizli Günlük’ünü okudum. O sulardan uzaklaşamıyorum. Rus Edebiyatı çok büyük bir edebiyat. O kadar büyük bir edebiyat ki, biraz fazla iddialı bir laf olacak ama tek başına bütün bir Avrupa Edebiyatı ile boy ölçüşebilecek özellikleri olduğuna inanıyorum. Yeni Rus Edebiyatından da önemli sesler çıkıyor, ama henüz birçoğunu okuma fırsatım olmadı açıkçası. [email protected] Bir Balık Başka Bir Balığa Onu Sevdiğini Söyler mi?/ Enis Batur, Selçuk Demirel/ Gelengi Yayınları/ 56 s. smanlıni zor rin te karidersek daha mdi çelerim her ikiağır ol nmayı , rantını ldu. ğinden vet ama r arkaalar ne m ki en sonrada e ilgili un için bakmaa belirçecialdı itli evedenlee buluuyusu m. Habu yöngisi vardır. n sanatakım ¥ 1098 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1098 3 MART 2011 SAYFA 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle