Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T ızımızla damadımızı havaalanında karşıladık, dönüyoruz. Arabaların durmaksızın şerit değiştirmesi damadı K biraz şaşırtıyor. Köprü kalabalığında yanlış kuyrukta beklediğini fark edip yandakilerden birine geçmeye çalışan otobüslere, kamyonetlere şaşkınlıkla bakmakla yetinmiyor damat, kamerasını çıkarıp onları çekmeye başlıyor. Dikey ilerlemesi gereken kuyruklarda yatay geçiş yapan koca koca araçlar, Amerikalı damat için ilginç bir görüntü. Derken başka bir şey oluyor. Yanımızdaki kamyonette simit yemekte olan delikanlıya babamız, “Afiyet olsun.” diye laf atıyor. Delikanlı hiç tereddüt etmeden elindeki simidin yarısını koparıp, “Kardeş payı ağabey.” diye uzatıyor. Böyle bir olayın başka hiçbir yerde yaşanmayacağını en iyi bilen bizim damat: “I love this country.” (Bu memleketi seviyorum.) diye gösteriyor şaşkınlığını. Akşam yemeğe gelen başka bir Amerikalı da dolmuşta kendisine birilerinin boyuna para uzatması karşısında yaşadıklarını anlatacak. Eşinin cep telefonuyla konuşması bitinceye kadar elinde biriken paraları ne yapacağını bir türlü bilememiş. ir dilbilgisi kitabında ek ya da takı sözcükleri yerine “ulantı” denmesini eleştirmiştim. Baba kız gibi olduB ğumuz sevgili Ali Uysal: “Ben bu eki (nti, inti) çok seviyorum. İsim ve fiil köklerinden isim türeten işlek bir yapım eki. Özellikle Yörükler arasında sıkça kullanılır: Görüntü, çalıntı, çarpıntı, serpinti gibi, Anadolu’da oldukça yaygındır. Ben Yörük köylerinden ‘Öyküleriyle Türkmen Ağıtları’ adında otuz kadar ağıt derledim. Bu öyküler ‘İçel Sanat Kulübü’ dergisinde yayımlandı.” dediği mektubunda bu derlemeden bir de dörtlük yazmış: “Çok çile çeken ve horlanan bir ananın kızı söylemiş: Kapılarda durunt(u) anam Odunlukta kırınt(ı) anam Sabınlıkta kirint(i) anam Anam anam gelin anam Bu dörtlükte üç özgün türemiş sözcük var. Duruntu: insanın küçüğü; kırıntı: odunun küçüğü; kirinti: sabunun küçüğü. Bu ek yalnızca sözcük türetmiyor, sonuna geldiği sözcüklere küçültme anlamı da katıyor. Bana göre ek ve takı bu ekin işlevini görmüyor. Onun için sevgili kızım bu ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER 22 HAZİRAN SALI ekle yapılmış sözcükleri sev.” Bu ekle yapılmış sözcükler konusunda bir ileti daha var. Onu da yarın yazarım. üseyin Güven, “beklenti” sözcüğünü sormuş; ama H önce, “Geçen hafta; ömrünü yalın Türkçe kullanımına adamış Tahsin Yücel beyefendinin son kitabı ‘Sonuncu’yu okudum.” diye başladığı iletisinde bu kitapta geçen iki kullanımla ilgili eleştirisini iletmiş: “Ben bir edebiyat eleştirmeni değilim. Sadece kendime özgü nedenlerle kitabı sevmediğimi (bir roman yazımının ne kadar sancılı, emek isteyen bir iş olduğu gerçeğini saklı tutmama karşın) belirtmekle yetineceğim. Bazı ana olaylarda, insanı canından bezdirecek kadar tekrar vardı. ‘Tekrar’ın da kendi içinde bir güçlendirici üslup özelliği olduğunun bilincindeyim ama bunlar bana göre öyle değil de adeta yazarın ‘belki algılanmamıştır’ güvensizliği içindeki yinelemeleriydi. Her neyse bu mesajımın muradına gelecek olursak; kitaba dair, dilin kullanımı üzerine iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum: 1 ‘.... oluntu usuma geldi.’ Yazarın; ‘... bir olay aklıma geldi.’ gibi sade, gündelik, anlaşılabilir bir tümce yerine böyle bir deyiş kullanmasını garipsedim. Üstelik ‘oluntu’ ve ‘usuna gelmek’ sözcükleri; kitabın kapsadığı neredeyse 80 yıllık bir dönemin en başında da en sonunda da, gelip geçen bütün nesiller boyunca ve aristokratından polisine, boheminden sıradan vatandaşına kadar herkes tarafından kullanılıyor. Ve bu bana gereksiz bir zorlama gibi geliyor. 2 Arı Türkçe sevdalısı bir yazarın yukarıdaki uç sözcüklerin aksine; kahramanın yazıyor olduğu ‘Serencam’ adlı kitabı tanımlamak için ‘lenduha’ sözcüğünü kullanmasına ve bunu yine geniş bir zaman aralığına ve farklı sosyal sınıflara yayılan kahramanlarının ağzından, sanki biz okurlar bu sözcüğü çok iyi bilir, gündelik yaşamlarımızda kullanırmışız gibi aktarmasına da, doğrusu anlam veremedim. Eğitimli bir insan ve iyi bir okur olduğumu sanıyorum ama birkaç sözlükten doğrulamasını yapmak zorunda kaldım ‘lenduha’nın. Ve sanırım onu karşılayacak ‘hantal’, ‘heyula’ gibi bir sözcük kullanmak Türkçemize ihanet olmaz, hayatımızı biraz daha kolaylaştırırdı.” 26 HAZİRAN CUMARTESİ 25 HAZİRAN CUMA Gelelim “beklenti” sözcüğüne… Şöyle demiş Hüseyin Güven: “Son 8 10 yıl içinde gündelik yaşamımıza giren sözcüklerden biri de ‘beklenti’. Özellikle haber bültenlerinde, içinde ‘beklenti’ sözcüğünün geçtiği çok tümce oluyor. Şöyle ki; ‘Yetkililer, ..... bölgesinde 6,5 şiddetinde bir deprem beklentisi olduğunu belirttiler.’ ‘Bu yıl yüksek enflasyon beklentisi var.’ gibi. Benim bildiğim, anladığım, hatta sözcüğün bende uyandırdığı duygu, ‘beklenti’nin olumlu bir durum için, neredeyse ‘umut’la eşanlamlı kullanılması gerektiği. Bunu bir dilbilgisi temeline dayalı olarak söylemiyorum. Sadece ortada bir yanlış var gibi geliyor. Ne dersiniz ve beni bu konuda aydınlatır mısınız?” Sözlüklerde “beklenti” sözcüğüyle ilgili “olumlu anlam” ilettiği yolunda bir açıklama da yok, örnek de yok. Kubbealtı Lügatı’ndaki iki örnekten birini (A. Muhip Dıranas’ın, “Akşam olan bir gün gibi son buldu / Ne şiir kaldı ne aşk ne beklenti”) olumlu sayabiliriz; ama öteki şöyle: “Daha sonra bunun yerini, yaşlı bir insanın ölüm beklentisi ve ...” Bu sözcüğün ilk kullanılmaya başlandığı zamanlarda bizim üniversitedeki hocalarımız TDK’ye karşı bir tavır içindeydiler ve bu “ntı, nti” ekinin “akıntı, süprüntü” gibi olumsuz sözcükler üretmekte kullanıldığını, bu ekle olumlu sözcük yapmanın yanlış olduğunu söyleyip dururlardı. Hüseyin Güven’in sözcüğün olumlu anlam ilettiği yolundaki sanısı, sözcüğü hep olumlu anlamıyla kullanmaktan ya da bu türdeki kullanımları daha çok duymaktan kaynaklanıyor olmalı. el Yayıncılık, Kadın Öykülerinde dizisinin beşinci kitabı olarak, Gültekin Emre’nin hazırladığı “Kadın ÖykülerinS de Avrupa”yı yayımladı (İlk dördü: İstanbul, Ankara, İzmir ve Karadeniz). Kitaptaki yirmi dört kadın yazarın “öykülerine başka dünyaların ışıkları yansıyor. Trenler, uçaklar, yolculuklar; kaçak işçilik, göç, tedirginlik, aşk, belirsizlik… Yazarların kaleminden bu kez başka bir ülkede, başka bir dilde ‘öteki’ olmanın halleri sergileniyor.” ? www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. 28 HAZİRAN PAZARTESİ B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir şiir alıntısı ortaya çıkacaktır. 1 K 2 E 3 D 4 D 5 F 6 F 7 A 8 N 9 F 10 H 11 L 12 L 13 F 14 B 15 B 16 I 17 D 18 N Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU J. Howard Fast’ın bir yapıtı. 74 27 29 23 43 28 47 46 57 19 G 20 E 21 E 22 D 23 J 24 C 25 M 26 F 27 J 28 J K. “bu kadını sevmiştim: Koptu gitti dünyamdan, / sönmüş fer. Bu kadını da: Doyamadığım / Bir de onu: Yanıbaşımda fırtına gibi yaşayan, / ... gibi ölen.” Enis Batur. 29 J 30 D 31 D 32 F 33 K 34 I 35 D 36 L 37 F 38 L 39 C 1 65 33 40 B 41 A 42 C 43 J 44 G 45 G 46 J 47 J 48 B L. Dağcılık. 49 M 50 F 51 D 52 G 53 H 54 A 55 G 56 H 57 J 58 H 38 71 36 70 11 12 76 61 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Sevinç ...” (”Zor”, “Bizim Diyar” ve “Ağustos Başağı” adlı romanları da olan yazar.) 59 69 I 60 H 70 E L 71 L 61 L 62 72 F 63 N 73 H 64 D 74 A 65 J 75 K 66 A 76 F L 67 H 68 * M. “Bernarda Alba’nın Evi”, “Cyrano de Ergerac” ve “Günden Geceye” adlı oyunlarda da rol almış olan ünlü tiyatro ve sinema sanatçımızı simgeleyen harfler. 54 41 64 75 7 25 49 çıkacak yoluna karşıcı / Sevineceksin.” O. V. Kanık. B. “Arthur ...” (1975’te teklerde Wimbledon ve Dünya Şampiyonluğu kupalarını kazanan, 1993 yılında AIDS hastalığından ölen, ABD’li zenci tenisçi.) G. Çapulculuk eden, yağmacı. N. Uluslararası Çalışma Örgütü’nü simgeleyen harfler. 30 31 35 3 51 17 4 22 73 44 68 52 45 19 55 8 18 72 15 40 14 48 E. “... Schneider” (unutulmaz aktris). H. Franz Kafka’nın ünlü öyküsü. 1063. sayının çözümü: A. MBT, B. EB C. Küçük körfez. 20 2 21 60 67 10 69 53 58 56 63 I. En yüce yer. 39 24 42 F. Ayla Kutlu’nun bir romanı. D. “Gideceksin ... çalkantısında / Balıklar 32 26 37 5 6 9 62 66 50 13 59 16 34 RULİİİİİ, C. SÜMBÜLDAĞI, D. UY BABO, E. TÜYLÜLÜK, F. ADY, G. DİYEN KIRGIN YÜREĞİ, H. NOTOFOR, I. ARBOR, J. NORFOLK. Şiir: “Tanrıya kırgın değilim / bir dostu bile yok onun / bir fotoğraf albümü / yürüdüğü bir yol bile yok.” SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1063