02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Murat Belge’den ‘Sadık Özben’in Toplu Eserleri I’ Yitirilmiş bir halk kahramanı İletişim Yayınları tarafından çıkarılan Yeni Gündem dergisinde, Sadık Özben karakteri adıyla eğlenceli yazılar yazan Murat Belge, 12 Eylül döneminin boğucu atmosferinde okuyucularına adeta nefes alacak bir sığınak oluşturuyordu. Kitap haline getirilen bu Sadık Özben yazıları, o zaman çok fazla okuyucuya ulaşamadan silinip gitmişti. “Özel bir dönemin özel bir karakteri” olan Sadık Özben, bu yeni baskısında, hem eski takipçilerinin hem de o dönem atmosferini çok başka bir dille okumak isteyenlerin karşısına tekrar çıkıyor. Ë Eray AK undan yaklaşık yirmi beş sene önce, 12 Eylül’ün o karanlık günlerinden yeni yeni çıkmaya çalışan bir Türkiye atmosferi içinde, İletişim Yayınları’nın önayak olmasıyla ortaya çıkan Yeni Gündem adında bir dergi varmış. Bu dergi yayımlandığı dönemde okuyucularına, o karanlık, boğucu günlerin ardından adeta bir rehabilitasyon merkezi gibi hizmet verirmiş. İnsanlar, 12 Eylül dönemi boyunca içlerinde tutup da söyleyemediklerini, beyinlerindeki “düşünememekten” vidaları paslanmış fikirlerini, yavaş yavaş Yeni Gündem’de dile getirmeye başlamış. İlk başlarda iki haftada bir okuyucusuyla buluşurmuş bu dergi; sonrasında yine okuyuculardan gelen istekle olsa gerek, haftada bir yayımlanmaya başlamış. Daha sonra da, Türkiye’de uzun bir yaşam sürdürmesi pek mümkün olmayan hemen her dergi gibi ortadan kaybolmuş gitmiş. Bu dergide yazan ve yazdığı dönemde derginin en çok okunan kalemlerinden olan Sadık Özben varmış bir de Yeni Gündem’de. Herkes merak edermiş bu adamı “Kimdir?”, “Nedir?”, “Necidir?” diye. İsmi bir roman kahramanından, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ında başrol kapan Turgut Özben’den, tanıdık gelirmiş insanların kulaklarına ama çözemezlermiş bu adamın gizini bir türlü. Çok sonradan anlaşılmış bu, Sadık Özben’in okurlarca aranılıp da bir türlü bulunamayan gizi. Aslında Sadık Özben, takma isimle yazan Murat Belge’ymiş. Sadık Özben’in aslında Murat Belge olduğu öğrenildiğinde, yani Sadık Özben’in “gerçek” bir yazar olduğu ortaya çıktığında, hemen kitaplaştırılmış yazılar; fakat 1988 yılındaki bu ilk deneme bir hüsranla sonuçlanmış. Murat Belge’nin deyimiyle “ciddi bir ekonomik başarısızlığa” yol açmış. Şimdi bu ikinci denemede Murat Belge de, Sadık Özben olduğunu “belgelercesine”, “Sadık Özben”ine sahip çıkarak kitaba bir önsöz yazmış. O da, Yeni Gündem’in eski takipçileri de, geçmişteki Sadık Özben hayranları da bu yeni denemenin nasıl sonuç vereceğini merak ediyor. ley’i, “Sadık Özben’in babası” olarak kabul edebiliriz. Sir Roger, Londra’ya yerleşmeye karar vermiş bir Londra centilmeni olarak sergilediği davranışlarla, o derginin okurlarına kendini sevdirmiş, onlarla birçok yönden psikolojik, duygusal… bağ kurmuş. Murat Belge’ye göre, gerçek bir karakter kavramı yaratarak da, İngiliz romanının doğuş aşamasında kendine yer edinmiş. Sir Roger, dergide okurlarla kurduğu bağ sayesinde döneminde çok tutulan bir karakter olmuş. Murat Belge de, Yeni Gündem’in sayfalarında böyle bir karaktere ihtiyaç duyulduğu için yaratmış Sadık Özben’i. Belge, bir derginin okuyucuya vermesi gerekenleri sıralarken haber ve fikir temelini öncelikli tutuyor ama okuyucuyla kurulacak olan “kişisel”, “psikolojik” bağları da önemsiyor. İşte Sadık Özben, Yeni Gündem’de tam olagenel hatlarını. Atay Tutunamayanlar’la, bu yaşantının can damarına çok güzel bir giriş yapmıştı. Sadık Özben de tıpkı Tutunamayanlar’ın başkahramanı Turgut Özben gibi, bu “küçük burjuva” yaşantısının bir parçası; ama Turgut’tan farklı olarak Sadık Özben, bu yaşantının içinde bizi daha bir ileri safhaya taşıyor. Daha açıklayıcı olarak şöyle söyleyebiliriz: Turgut Özben’le “küçük burjuva” dünyasının çok güzel bir portresi yaratılmıştı. Sadık Özben’de ise bu dünyanın, karılıkocalı, babalıkızlı, ahbaplıçavuşlu karikatürü oluşturulmuş. Bu yazılara, küçük bir burjuvanın günlüğü demek de yanlış olmaz diye düşünüyorum. DÖNEMİNİN AYNASI Sadık Özben, kitabı oluşturan yazılar boyunca, “yalnız” bir yaşam sürmüyor. O, tam olarak yaşamın içinde. “İçimizden biri” Sadık Özben. Otobüste yanımızda oturuyormuşçasına bizden… Ama onun da yaşamında daha yakın ilişki kurduğu insanlar bulunuyor haliyle. Bunların başını da karısı Nejla ve kızı Ayşe çekiyor. Sadık Özben ve Nejla arasındaki ilişki tipik bir karıkoca ilişkisi. Bu karakterler arasındaki komik durumlar da genelde klasik karıkoca parodileri havasında geçiyor. Sadık’ın, kızı Ayşe ile arasındaki ilişki de öyle. Baba ve kızı arasında geçen olaylarda, “çağdaş” bir baba olma uğraşındaki Sadık’ın komik hallerini görüyoruz. Sadık Özben’in iş çevresi mimarlık yaptığı şirketteki çalışma arkadaşları sıkça anılıyor bir de yazılarda. Bunlardan, özellikle Azmi dikkat çeken ve komik unsurunu Sadık Özben’i sinir ederek üzerinde toplayan bir karakter. Azmi, solun sustuğu o zamanlarda, “inadına sol” diye bağıran biri ve bizim “ortayolcu solcu” Sadık Özben’le bu yüzden sürekli çatışır durumda. Sadık Özben’e göre Azmi “tartışılırlığı tartışılmazlık haline getirmek üzere tartışır”, çünkü bu ikili ne zaman bir konu üzerinde konuş B Murat Belge “SADIK ÖZBEN’İN BABASI” Murat Belge, yazıldığı döneme mal olan bu, “Sadık Özben” karakterinin yaratımında çok eskilerden bir kaynaktan etkilenmiş. Bunu da kitaba kendi yazdığı önsözde belirtiyor zaten. 18. yüzyılın ilk çeyreğinde, İngiltere’de uzunca bir süre yayın hayatına devam etmiş olan The Spectator adlı dergide, Joseph Addison’ın hayat verdiği Sir Roger de CoverSAYFA 14 rak bunu yapıyordu. Okuyucuyla dergi arasındaki o duyugusal köprüyü Sadık Özben oluşturuyordu. Sadık Özben, Sir Roger gibi bir büyük kente sonradan yerleşmiş bir taşralı değil ama tam da onun gibi “davranış tutarlılığı”yla hareket eden bir karakter. Yani genelde aynı durumlara, bilindik tepkileriyle yanıt veriyor. Oğuz Atay’ın deyimiyle ise tam bir “yumuşakça” Sadık Özben, aile hayatı yaşayan bir “küçük burjuva.” Okumuş ve hâlâ kitaplarla arasındaki bağı koparmamış, “ilerici”, yazıçizi işleriyle az da olsa uğraşmış, üniversitesinde siyasi olaylara ucundan birazcık karışmış, gündelik olaylar hakkında fikri olan biri o. Yaşantısını pek etliye sütlüye bulaşmadan geçirmeye çalışsa da her türlü tersliğin, aksiliğin gelip gelip onu bulduğu bir karakter. Sadık Özben’in mizahi yanı da işte tam olarak buradan geliyor. Bu mizahı oluşturmada, Sadık Özben’in başına gelenlerin yanında Murat Belge’nin ironiyle bezenmiş dili de önemli bir yer tutuyor. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ından biliriz, bu “küçük burjuva” yaşantısının maya başlasa, Azmi konuşmayı ideolojik jargona boğarak Sadık Özben’in kafasını bulandırır. Sadık Özben’le iş arkadaşı Azmi arasındaki tartışmalar yazıların en eğlenceli bölümleri arasında yer alıyor. Yazılarda boy gösteren karakterler arasına, yazıların karikatürünü çizen Latif Demirci’yi de almak gerekiyor kanımca. Demirci, yazılara karikatürleriyle renk kattığı gibi, Sadık Özben’in kendisine zaman zaman kızmasıyla, anlatılan olayların konusu da olabiliyor. Murat Belge’nin, yarattığı karakterle yapmak istediği şeyler, sadece okuyucuyu güldürmek ve derginin sevimli yüzünü oluşturmak değil. Sadık Özben ayrıca, o dönemin “aydın” diyebileceğimiz insanlarının tipik bir karakterini temsil ediyor. Sadık Özben’e verilmiş “obsesif” özelliklerle beraber bu karakter, o zamanın gündelik yaşamına bir “ayna” tutuyor adeta. Biriken yılların ve gelişen olayların engel olduğu, bastırdığı benmerkezliliği, 12 Eylül atmosferinin boğucu ortamının tam aksine iyice serbest bırakmış bir karakter olarak Sadık Özben, kendine özgü patavatsızlığını da ele alıp, zamanın siyasi ortamının “ılımlı” bir eleştirisini de yapıyor. Belge’nin Sadık Özben’e yüklemek istediği asıl işlevin de bu olduğu kanısındayım. Sadık Özben, hemen her yazısında “Ben aslında siyasetten pek anlamam ama” diyerek başlıyor ve “anapistan döneminde Arabistan’a” dönen Türkiye’den tutun da, Erdal İnönü ve Bülent Ecevit’le sol’un yeterince gelişim gösteremediğine kadar pek çok konuya, kendince yorum getiriyor. Sadık Özben, Murat Belge’nin de dediği gibi “Türkiye’nin epey özel bir döneminin özel bir ürünü.” O günün koşullarının kendisini yarattığı bir karakter ayrıca. O dönem, çok ayrı yazar tarafından, pek çok kez irdelendi; enine boyuna tartışıldı ama hiçbiri olaylara Sadık Özben gibi yaklaşamadı, günlük yaşamı onun gibi sayfalara taşıyamadı. Bu yazılar, dönemin yaşayışının nasıl işlediğine göz atmak için bile okunmaya değer. ? [email protected] Sadık Özben’in Toplu Eserleri1/ Murat Belge/ Helikopter Yayınları/326s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1064
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle