Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Augusto Marinoni’den ‘Leonardo da Vinci: Yazılar, Masallar, Kehanetler, Nükteler ve Diğerleri Yazar Leonardo da Vinci Önümüzde Leonardo’nun elyazması metinlerini örneklere dayalı biçimde inceleyen titiz bir çeviri duruyor. Augusto Marinoni’nin Leonardo da Vinci: Yazılar, Masallar, Kehanetler, Nükteler ve Diğerleri başlıklı kitabında, sanatçının bilimsel ve düşünsel araştırmalarının yer aldığı elyazmaları kapsamlı biçimde inceleniyor. Yazar, masal, kehanet, nükte gibi farklı türlerde yazılmış metinleri, başlıca örnekleriyle bir araya topluyor, evrensel nitelikli bu yazım yeteneği üzerine bir “derleme” sunuyor okura. Ë Kaya ÖZSEZGİN anatçı ve bilim insanı yönleriyle Rönesans idealinin simgesi, aynı zamanda bir çağın idolü olma aşamasına erişmiş olan Leonardo da Vinci üzerine bizde, art arda birkaç kitap yayımlanmadı değil son yıllarda. Nichols’tan Nardini’ye bu kitaplar genellikle Leonardo’yu Rönesans sanatçısı kimliği içinde ele alır, biyografik bilgiler verir. Oysa onun bu kimlikle de bağıntılı olmakla beraber edebiyatçı ve düşünür yönleriyle tanıtan değil, bu yönlerini kendi yazdıklarıyla belgeleyen kitapların başında Leonardo’nun elyazması metinleri geliyor. Onun aforizma sınırını aşmayan sanat üzerine yorumları, gene son yıllarda yapılan çeviriler yoluyla bizde az çok bilinir de bu yorumların dışında farklı konuları içeren ve günümüze ulaşan elyazması metinleri fazlaca ya da yeterince bilinmez. Değişik yerlere dağılmış Leonardo “kodeks”lerini tıpkıbasım ve çevrimyazı olarak yayımlama yolunda ilk girişimler 1880’de başlamıştı Batı dünyasında. tinleri konularına göre tasnif ederken onları hangi başlıklar altında toplamak gerektiği tartışılabilir. Örneğin Leonardo’nun niçin masal ya da hayvanlar kitabı yazmaya gerek duymuş olabileceği, nükteleri derleme yoluna gitmesinde hangi etkenlerin payı bulunduğu düşündürücü. Gene de Romalı doğa bilgini Plinius’un Historia Naturalis’inden bin beş yüz yıl sonra doğa bilimlerine aynı merakla eğilen bir başka Rönesans çağdaşının bu yönelişi o kadar da şaşırtıcı görünmez bize. Doğa ve insan gerçekliğinin gizli yanlarını bulup ortaya çıkarmak isteyen Leonardo çapında biri için doğaldır bu. Örneğin İsviçreli Pierre Prévost gibi bir bilim insanı, 18. yüzyılda felsefenin doğa bilimini ve olgularını konu edinmesi gerektiğini öne sürerken, Plinius’tan Leonardo’ya uzanan bu büyük geleneğe vurgu yapmış olmalıydı. Marinoni’nin değerlendirmesine bakılırsa örneğin Leonardo’nun “kehanetler”i, onun dünya yaşamını gözlemlerken duyduğu sürekli merak, şaşkınlık ve hayranlık duygusundan ötürü “inandırıcı” olabilmiştir. Leonardo’nun “düş gücü”nün damgasını taşıyan “Dev” adlı metne baktığımızda, bu gerçekötesi varlığın Pulci ya da Pucci’nin ve halk şairlerinin deyişlerindeki devlerle akrabalığını buluruz, ama Leonardo’nun metnindeki dev, gene de onu betimleyen sanatçının düşüyle açıklanabilecek bir yaratıktır gene de. Dan Brown’un sözünü ettiği “yüzyılları getirdiği bilgelik” olsa gerek bu düş gücünü yaratıcı boyutlara ulaştıran. Yoksa, sözgelişi Charles Nichols’ın sözünü ettiği “aklın uşuşu” mudur bu yaratığı Leonardo’nun kalemine dolayan? Ne olursa olsun, birbirinden uzak gibi görünen buna benzer başka konularda yeni Platoncu bakış açısının derinliklerinde gezinerek vardığı sonuçlar, gramer, mantık ve retorik üçlüsü (“trivium”) ya da aritmetik, geometri, müzik ve astronomi dörtlüsü (“quadrivium”) yönünden kanıtlanmış olgular kadar inandırıcı görünüyorsa okura, bu, Leonardo’nun benzersiz bilgelik ve araştırma gücüne bağlanabilir. Nitekim “Önsözler”de, bu düşünme ve duyma yöntemine açıklık getiriyor: “Benim yaptıklarım, gerçek hükmedici olan yalın ve saltık deneyden doğar” (s. 135). Çünkü bilir ki “iyi insanlar, doğaları gereği bilmeyi arzular”. İşte bu arzu, Leonardo’yu olmadık olguların yapıları ve nedenleri üzerinde düşünmeye, yorumda bulunmaya yönlendirir. Gelecek olan itirazın ise farkındadır: “Edebiyatçı olmadığımdan, ukala birileri, kültürsüz olduğumu öne sürüp beni haklı olarak eleştirebileceğini sanacak.” Oysa “deney”, bilir ki iyi yazmış olanların “yol göstericisi”dir her zaman. Bu, onun doğal yetisidir çünkü. “Yetiden yoksun kültürlü bir kişidense, doğal yetisi olan kültürsüz bir kişiyi övmeyi yeğler” o. Örneğin “Tufan” metnindeki gözleme dayanan ayrıntılı betimleme, “La Joconde”un arkasındaki manzarayı (“sfumato”) akla getirir. İnce ayrıntılar, Uzakdoğulu bir ressamın incelikli gözlemini anımsatır. Kutsal Kitap’ta anlatılan Nuh Tufanı’ndan söz ederek suların nasıl hareket edip yayıldığına dair kuşkularını dile getirir. Doğa karşısında duyulan hayranlıktan başka bir şey değildir bu. “Güçlü arzusuna karşı koyamayarak yaratıcı doğanın oluşturduğu çeşitli, tuhaf pek çok biçimi görmek istediği için” kayaların arasında dolaştıktan sonra büyük bir mağaranın girişinde arzu ve korkuyla karışık duygulara kendini bırakması bundandır. Marinoni, aynı konuyu işleyen farklı metinlerin varlığından kimi yerde söz etmesi, Leonardo’nun ısrarlı gözlemiyle açıklanabilir belki de. MEKTUPLAR Sanatçının imgelem gücü, bir başka metinde denizin dalgaları arasından çıkan bir deniz canavarını betimlemeye kadar gider. Aynı şekilde “Codex Atlanticus” metninde ise düşsel bir “dev”i betimleyen çeşitli fragmanların varlığına değiniyor yazar. Kitapta Pucci’nin Doğu’nun Kraliçesi adlı yapıtından dizelere bağladığı bu “kara yüzlü dev”in betimi yer alıyor. “Memlük Hükümdarına Mektup”ta, Leonardo’nun bir başka “garip” düşlemine tanık oluyoruz. Onun, 1400’lü yıllarda Doğu’ya yolculuk yaptığına dair doğruluğu kanıtlanmamış birtakım varsayımlar gündeme gelmiş olsa da Marinoni dipnotlarda bu varsayımlara değiniyor metindeki coğrafya terimleri bütün gerçekdışılığına karşın, düşlem gücüyle okura neredeyse inandırıcı görünen bir başka ay S ANLATIMCI VE “EDEBİYATÇI” LEONARDO Benvenuto Celli’nin Leonardo’yu yalnızca resim, heykel ve mimarlık konusunda bilgili olmakla kalmayıp aynı zamanda “çok büyük bir filozof” düzeyinde görmesine yol açan bu metinleri, Leonardo, öğrencisi Melzi’ye bırakmıştı. Onun ölümünden sonra dünyanın dört bir yanına dağılan elyazmalarını keşfedip yayımlama işini üstlenen birçok araştırmacının, başta “Codex Atlanticus” olmak üzere bu metinleri ilgili kaynaklarda bulup tarayan uzmanların yorumları bir noktada birleşir: Çok zengin bir imgelem ve gözlem gücüne, araştırma bilincine sahip olan bu Rönesans ustası, yalnız gerçek bir sanatçı değil, farklı alanlara uzanarak deneyimlerini bu alanlara yaymış bir bilim adamı, dahası bir düşünürdür. Leonardo da Vinci: Yazılar, Masallar, Kehanetler, Nükteler ve Diğerleri adlı kitabın iç kapağında da belirtildiği gibi, Marinoni, Da Vinci’nin felsefi ve bilimsel düşüncesiyle ilgilenen en yetkili araştırmacı olarak biliniyor. Derleme, Leonardo’nun doğrudan bilimsel araştırmalar ya da görsel sanatlarla ilgili yazıları dışındaki metinlerini bir araya getiriyor. Metinlerde dolaylı biçimde sanata ilişkin yorumlara rastlanıyor olsa da kitap, Rönesans ustasını bir başka ve pek bilinmeyen bir yönüyle; anlatımcı ve “edebiyatçı” kimliğiyle öne çıkarıyor. Marinoni’nin değinmiş olduğu gibi meSAYFA 10 rıntıdır. Yer yer rivayetlere değinmiş olması da oldukça ilginç. Sanatçının bugüne kadar en çok yayımlanmış olan metinlerinden biri de bir edebiyatçının yardımına başvurarak Milano dükü İl Moro’ya yazdığı mektuptur. Leonardo’nun kendi el yazısıyla yazılmış olduğu kabul edilen bu mektupta, aslında bir lavtacı olarak davet edildiği düke, gerçekleştirmeyi düşündüğü projelerinden söz eder. Özel yaşamından ve para sıkıntılarından, miras nedeniyle kardeşiyle arasındaki çatışmalara kadar bir dizi özel ayrıntıyı buluruz bu mektupta. İşte orada “insan” Leonardo’dur karşımıza çıkan. Kitabın “Ekler” bölümünde, Leonardo’nun dilbilgisi ve sözcük notları üzerinde duruluyor ve bu elyazmalarında Leonardo’nun Latince dilbilgisi kitaplarından, Pulci’nin gene Latince sözcükler derlemesinden ve Latince kitapların İtalyanca çevirilerinden yararlandığına dikkat çekiliyor. “Trattato della pittura”nın yazarının iki kez hazırladığı kitaplarının listeleri, çalışmalarında yararlandığı kaynakların zenginliği hakkında da aydınlatıcı. Aritmetik ve geometriden dilbilgisine, tıp ve anatomiye, doğa felsefesine, edebiyata, sanata ve mimarlığa ilişkin bu kitaplar, sanatçının çalışma ve araştırma yönteminin birbirinden farklı alanlara uzandığını da yeterince kanıtlıyor. Geometri bilimiyle ilgili olarak elyazmalarında Euklides’in “Elemanlar”ına göndermeleri içeren notlar, “Yazılar”ın bir başka bölümünde ele alınıyor. Freud, Leonardo gibi başka sanatçılar ve yazarlar üzerine psikanalitik yorumlarda bulunduğu kitabının (Sanat ve Sanatçılar Üzerine) birinci bölümünde, daha yaşarken çağdaşlarının kendisine hayranlık duyduğu Leonardo da Vinci’ye, aynı çağdaşlarının “bilmecemsi bir gözle” baktığına değiniyordu. Bundan ötürü olacak, Burckhardt da onda “sınırları yalnızca sezilip bir türlü saptanamayan” bir değer bulmuştu. Freud, sanatçılığı dışında doğa bilgini kimliğiyle onun büyüklüğünü ortaya çıkarmanın çok sonra mümkün olduğuna vurgu yapıyordu adı geçen eserinde. Psikanaliste göre hayvan öyküleri, fıkralar ve kehanetler gibi konuları içeren yazıları “masum etkinlikler” olarak görmek pek de olanaklı değildir. Bütün elyazmaları ve kodeks yaprakları, sonuçta “bilip öğrenme ve anlama içgüdüsü” altında yazılmış ve imgelem gücüyle bezenmiş metinlerdir. “Düşünceler”in bir yerinde, duyuları, bütün bilgimizin kaynağı olarak gördüğünün altını çiziyor Leonardo. Onun çapında bir sanatçı için bu saptamadan daha doğal bir şey olamaz. Bir başka yerde de ustasını aşmayan öğrencinin “kötü” bir öğrenci olduğuna değindiğine göre, bu gizemli bilgiler yükünü yaşamı boyunca ruhunda ve belleğinde taşımaktan mutlu olan Rönesans bilgesinin çağına damgasını vurmasında, kendi gözlem ve araştırmalarının ürünü olan düşünce eylemlerinin sürekliliği etken olmuştu denilebilir. Leonardo’nun düşünce ve imgelem dünyasına ışık getiren bu kitap, içeriği ve başarılı çevirisiyle önemli bir boşluğu doldurduğu gibi Leonardo da Vinci’nin sanatçı ve bilim adamlığı kimliğinin yanında “yazar” kimliğinin de önemli bir yeri bulunduğu gerçeğine haklılık kazandırıyor.? Leonardo da Vinci: Yazılar, Masallar, Kehanetler, Nükteler ve Diğerleri/ Yayıma Hazırlayan: Augusto Marinoni/ Çeviren: Kemal Atakay/ YKY/ 270 s. Augusto Marinoni, Leonardo’nun çeşitli konulardaki elyazması metinlerini bir araya toplamış. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1064