Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O M etis Yayınları “Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisi” adıyla yeni bir diziye başladı. Edebiyatı salt bir beğeni konusu olmaktan çıkararak, edebiyat eserlerini eleştirinin, yorumlama ve anlama çabasının konusu haline getirmek amacıyla girişilmiş araştırma ve inceleme ürünleri dizide yer alacakmış. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisi kendine has kurguları, özgün anlatımı ve diliyle Türk öykücülüğüne birçok yenilik getirmiş. Öncü olması, eserlerinin döneme göre çok ileride olması nedeniyle kolayca anlaşılamamış ve beklenebileceği gibi “anlaşılmazlık”la suçlanmış yazarlardan. Çok okuru olmamış ama hep önemsenmiş, dikkatle okunmuş. 1957’de ikinci kitabı Yaşamasız’ı yayımladıktan sonra 1984’te dek yayın hayatında bir boşluk var. 1984’te yayımlanan Buzul Çağının Virüsü ile bir anlamda edebiyata dönüş yapıyor. 2001’de yayımlanan son eseri Kapan’a kadar da edebi çevrelerce önemseniyor, okunuyor, konuşuluyor. Reyhan Tutumlu’nun belirttiği gibi Buzul Çağının Virüsü “parçalı ve çokkatmanlı bir anlatının bulunması, dil oyunlarının fazlaca kullanılması, zaman zaman anlaBilge tıcının değişmesiyle kimin anlattığının Karasu belirsizleşmesi gibi özellikleriyle” önceki iki kitabından farklı bir Bener anYaklaşım” altbaşlığını latısı. Bu anlatıyı izleyen kitaplarda da taşıyor. “Vüs’at O. Bener bu tutumunu sürdürmüş. TutumBener’in yapıtları ne lu’nun kitaptaki son sözleri aslında her anlattığı kadar nasıl şeyi çok iyi açıklıyor: “20. yüzyıl Türk anlattığıyla da öne çıedebiyatının köşe taşlarından olan Vüs’at kan modernist metinO. Bener, yapıtlarını kendi sıkıntılı, “yaşalerdir. Bu yapıtlarda masız” yaşamından kaynaklanan bir altgenellikle dil oyunlametnin üzerine inşa ederek bütünlüklü rıyla örülmüş, parçalı bir yapıt oluşturmaya çalışmıştır. Bunu ve çokkatmanlı bir yaparken de kurmaca ile gerçeklik araanlatım gözlemlenir. sındaki gerilimli ilişkiye devingen bir boBu özelliklerin yanı sıra metinlerde zayut kazandırarak edebiyatın yaşamla mansal sıçramalar, farklı anlatı tekniklerialışverişine dikkat çekmiştir.” nin kullanılması ve metinlerarası gönderKABUĞUNU KIRAN HİKÂYE meler de dikkati çeker” diyerek söze başlıyor Tutumlu. Jale Özata Dirlikyapan Kabuğunu Kıran Vüs’at O. Bener’in yapıtlarının bir özelHikâye’de (Haziran liği de yaşamından birçok olayın konu 2010, Metis) alt başolarak ele alınmış olması. Bu da yapıtlarılıkta belirtildiği gibi nın çözümlenmesinde kurmacagerçeklik “Türk öykücülüğünde ilişkisinin sorgulanmasını gerektiriyor. 1950 Kuşağını” inceYazarın yaşamıyla anlatılarının arasındaki liyor. 1950 Kuşağı bağlantıların da ortaya çıkartılması geregerçekten de “hikâkiyor. Reyhan Tutumlu kitabın altbaşlıye”yi “öykü” haline ğında “anlatıbilimsel bir yaklaşım” uygugetiren öncü bir kulayacağını belirtmişse de yazar odaklı bir şak. Ferit Edgü, Orhan Duru, Leyla Erbil, yaklaşımı da kullanmış. Bilge Karasu, Feyyaz Kayacan, Onat Tutumlu, Dost’tan başlayarak Vüs’at Kutlar, Demir Özlü, Adnan Özyalçıner giO. Bener’in tüm anlatılarını anlatıcının bi edebiyat ustalarının ilk eserlerini yakonumu, anlatım teknikleri, zaman kullayımladığı 1950’li yıllar hem siyasi hem de nımı gibi öğeler açısından inceliyor, Bekültürel açıdan önemli değişimlerin yaner’in yapıtlarında kullandığı kurmacalaşşandığı bir dönem. Dirlikyapan, dönemin tırma yöntemlerini saptamaya çalışıyor. siyasi ve kültürel gelişmelerini özetleyeKitabın sonunda yer alan “Yapıtlardaki rek işe başlamış. 1950’de Demokrat ParOrtak Kişiler” ve “Yapıtlardaki Ortak ti’nin iktidara gelmesi, tek parti yönetimOlaylar” tabloları Vüs’at O. Bener’in lerinin son buluşu ve Türkiye’nin dışa eserleri arasında nasıl bağlar olduğunu, açılıp dünya kapitalist sistemine dahil olyaşamöyküsünü eserlerini oluştururken ması da demektir. Bir yanda daha önce nasıl kullandığını net olarak görmemiz yaşanmamış özgürlükler tadılırken diğer açısından önemli. Bu iki tablo uzun izayanda Sovyetler Birliği ve ABD arasındahatlara gerek kalmadan Vüs’at O. Beki Soğuk Savaş bahane edilerek özellikle ner’in eserlerinin yapısını kavramamıza muhalifler için yoğun bir baskı ortamı yayardımcı oluyor. ratılmış. Bireysel özgürlüklerle toplumsal Vüs’at O. Bener, 1950 Kuşağı Öykücübaskıların yarattığı paradoksal ortama, leri’nin öncülerinden. Yenilikçi bir biçimi, dünyada gelişen Varoluşçuluk, Gerçeküstücülük gibi akımların etkisi de eklenince edebiyatın yanı sıra sinema, resim gibi diğer sanat dallarında da büyük bir değişim yaşanır. Geleneksel anlayışlar sorgulanır, yeni sanat anlayışları geliştirilir. Resimde soyut akımı, sinemada yeni gerçekçiler Akad, Erksan, Refiğ, karikatürde soyutlamacı yazısız karikatürler, şiirde İkinci Yeni... Hepsi kuramsal olarak birbirleriyle koşutluklar, bağlar kurulabilecek anlayışlar ve öyküde 50 Kuşağı’nın oluşmasının ne kadar somut nedenlere dayandığının göstergesi. Türkiye siyaseten olduğu gibi toplum ve kültür olarak da yüzünü tamamen Batı’ya dönüyor. Dirlikyapan, ikinci bölümde dönemin edebiyat ortamına bakıyor. 1950’li yıllar aynı zamanda toplumcu akımların da geliştiği bir dönem. Özellikle Köy Enstitülü yazarların ortaya çıkışı ile “Köy Edebiyatı” altın çağını yaşıyor. Edebiyat matineleri ile edebiyat popülerleşmeye başlıyor. Bohem hayat yaşamaya özeniliyor. A, Mavi, Seçilmiş Hikaâyeler, Pazar Postası gibi dergiler yenileşmede öncü rol oynuyor. 50’li yıllarda yazmaya başlayan şair ve yazarların eserleri bu ortamda bireycilik toplumculuk, biçim içerik, anlaşılırlık kapalılık gibi kavramlar etrafında büyük tartışmalara neden oluyor. İşte bu ortamda 50 Kuşağı öykücüleri kullandıkları anlatım teknikleri, dil ve eserlerinin içeriği açısından düzyazıda öncü ve değiştirici bir rol oynuyor. Bireye önem veren, insanın var oluşunu sorgulayan eserler bunlar. Bilinçakışı, gerçeküstü öğeler, içkonuşma gibi modern teknikler kullanarak yazılıyorlar ve dili değiştirme, yenileme, kendine has kullanma gibi özellikleriyle de farklılar. Dirlikyapan, 50 Kuşağı öykücülerinin Sait Faik’in 1952’de yayımlanan Alemdağ’da Var Bir Yılan kitabından hayli etkilendiklerini belirtiyor. Sait Faik’in önceki eserlerinden farklı, “gerçeküstü ögğeler, kaymalar ve atlamalarla ilerleyen, kimi zaman belirsizlik yüklü anlatım ve iç konuşmalar” içeren öyküleri genç öykücülerin esin kaynağı olmuş.” İlk öykülerini 1950’lerin başlarında yayımlayan Nezihe Meriç ve Vüs’at O. Bener kuşağın öncü yazarları sayılıyor. Sartre, Camus, Kafka, Faulkner gibi modern yazarların yapıtlarının Türkçeye çevrilmesi süreci daha da hızlandırıyor. 1950 Kuşağı öykücüleri benzeşen yanlarından çok zaman içinde ayrışan, kendine haslaşan özellikleriyle de önemli. Türk öykücülüğünün geleceğini belirleyen bu ustaların 50’li yıllarda ortaya çıkışlarını, eserlerini yorumlayarak anlamak açısından Jale Özata Dirlikyapan’ın Kabuğunu Kıran Hikâye iyi bir başlangıç olabilir. Dirlikyapan’ın da belirttiği gibi bu büyük ustaların yapıtlarını “tek tek ele alan çalışmalar yapılması Türk öykücülüğüne ve eleştiriye büyük katkı sağlayacaktır”. ? Dizinin kitapları da Bilge Karasu Fonu’nun katkılarıyla yayımlanacakmış. Bilge Karasu’nun vasiyeti ile 1995’te ölümünden sonra eserlerinin gelirinden bir fon oluşturulmuş. Fon, edebiyat üzerine yapılan yaratıcı çalışmaların yayımlanmasında, desteklenmesinde kullanılmakta, bu destekle yayımlanmış eserlerin gelirleri de aynı amaçla kullanılmak üzere bu fona aktarılmaktaymış. Türkiye’de edebiyat eleştirisinin ne kadar cılız olduğu malum. Özellikle kitap boyutunda çalışmalara pek rastlanmıyor. Zaten bu tür çalışmalar olsa da yayımlanma olasılığı çok düşük. Yayınevleri satış şansı olmayan bu tür kitapları yayımlamak konusunda isteksiz. “Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisi” bu açılardan çok önemli. Dizinin yayın yönetmeni Süha Oğuzertem sunuş yazısında “Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisi’nde dönem, tür ve konu sınırlaması olmaksızın, Türkiye bağlamındaki edebiyatlarla ilgili, birincil ve ikincil kaynakların hakkını veren özgün çalışmalar yayımlanacak. Edebiyatla ilgili olmak kaydıyla çeviribilim, dilbilim, psikoloji, siyaset, sosyoloji ve tarih gibi alanlardan eleştiri ve kurama yapılacak karşılaştırmalı ya da disiplinlerarası katkılar da dizide yer bulacak” diyor ve dizinin “Türkiye’deki nitelikli eleştirel üretimi özendirirken uluslararası eleştiri literatürünün de bir parçası olmayı” hedeflediğini belirtiyor. Dizinin ilk iki kitabı; Reyhan Tutumlu’nun Yaşamasız Yazabilmek ve Jale Özata Dirlikyapan’ın Kabuğunu Kıran Hikâye. Tutumlu da Dirlikyapan da Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü kökenli akademisyenler. Süha Oğuzertem’in öğrencileri. Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü 2000’li yılların başında edebiyat eleştirisinde bir sinerji yaratmıştı. Genç Edebiyatçılar Sempozyumlarıyla bölüm öğrencileri edebiyat ortamının dikkatini çekmiş, birçoğunun ürünleri edebiyat dergilerinde yayımlanmıştı. Şimdi bu genç edebiyatçıların oylumlu çalışmaları yine Oğuzertem’in çabasıyla kitaplaşıyor. YAŞAMASIZ YAZABİLMEK Reyhan Tutumlu’nun Yaşamasız Yazabilmek’i (Mayıs 2010, Metis) “Vüs’at O. Bener’in Yapıtlarına Anlatıbilimsel Bir SAYFA 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1064