Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA Dubravka Ugresic’ten ‘Acı Bakanlığı’ timci, şair ve yazar İbrahim Gürşen Kafkas’ın kırkıncı kitabı ‘Sevgiyle Yaşamak’ adını taşıyor. Sevgi konusunu geniş biçimde ele alan bu çalışmasında Kafkas özellikle, sevginin bireyin gelişimindeki rolünü irdeliyor ve ekonomik, sosyal, siyasal, dil, eğitim, sanat gibi alanlardaki kirliliğin günümüzde ulaştığı ürkütücü boyuta dikkat çekiyor. Kafkas ile ‘Prof. Dr. Türkan SaylanKardelenlerin Gözyaşı’, ‘Yeniden Köy Enstitüleri’, ‘Düşlerimde Şiirlerim’, ‘Öğretmene Şiirlerim’ ve ‘Uygarlıklarımla Ben Mardin’ adlı yapıtlarını ve görev aldığı Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin faaliyetlerini konuştuk. Leonardo da Vinci’nin elyazması metinlerini örneklere dayalı biçimde inceleyen bir çalışma Augusto Marinoni’nin ‘Leonardo da Vinci: Yazılar, Masallar, Kehanetler, Nükteler ve Diğerleri’ adını taşıyan kitabı. Sanatçının bilimsel ve düşünsel araştırmalarının yer aldığı elyazmaları kapsamlı biçimde inceleniyor. Yazar, masal, kehanet, nükte gibi farklı türlerde yazılmış metinleri, başlıca örnekleriyle bir araya topluyor, evrensel nitelikli bu yazım yeteneği üzerine bir “derleme” sunuyor okura. Kaya Özsezgin değerlendirdi kitabı. On beş yıldır edebiyat çevirisi alanında çevirmen, editör ve çeviri eğitimcisi olarak çalışan Ayşe Ece’nin ‘Edebiyat Çevirisinin ve Çevirmeninin İzinde’ adlı kitabı, Truman Capote’nin “My Side of the Matter” başlıklı öyküsünün, Türkçede farklı zamanlarda kavuştuğu yeni yaşamlarını incelerken, edebi çeviri olgusunu ve edebi çeviriye kuramsal yaklaşımları bir uzmanın gözünden değerlendiriyor. Ayşe Ece ile Elif Bereketli konuştu. Bol kitaplı günler... Köy Enstitüsü kökenli eği İkiye bölünen zaman Dubravka Ugresic’in Acı Bakanlığı kitabı, 1990’larda çıkartılan savaşla dağılan Yugoslavya’nın savrulan insanlarından sadece biri olan Tanja Lucic’in Hollanda’ya göçüşünü ve bunun sonrasındaki ruh durumunu anlatıyor. Ë Ali BULUNMAZ ugoslavya’da 1990’lara damgasını vuran o kanlı savaş ve sonrasında yaşanan şoke edici durum insanların hafızasında tazeliğini koruyor. Ugresic’in kaleminden çıkma satırlar, başka bir ülkeye göç ve savaşın yıkıcılığından kaçışla açılıyor. Anlatıcı Tanja Lucic, Hollanda’da yersiz yurtsuzluğun acı tadını duyumsayan bir edebiyat öğretmeni. Ugresic, yabancılaşma duygusunu Lucic aracılığıyla anlatıyor. Aslına bakılırsa Hırvat yazar ile kahramanı Lucic arasında bağ kurmak mümkün. Ne de olsa Ugresic Zagreb Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat ile Rus Dili ve Edebiyatı okuyup Hırvatistan’ı 1993’te terk ederek Amsterdam’a yerleşmiş bir isim. Kitabın ana ekseni olan savaş ve parçalanmanın iki yönünü, savruluşun izlerini Lucic’in ağzından aktarıyor Ugresic: “Savaş çoğu insan için büyük kayıplar demekti ama eski hayatından kurtulup yepyeni bir hayata sıfırdan başlamak için bir fırsat da olabiliyordu. Her halükârda, insanların kaderde büyük değişiklikler yaptığı bir gerçekti. Akıl hastaneleri, hapishaneler ve mahkeme salonları bile günlük hayatın bir parçası haline gelmişti.” Y ma fırsatı da bulur. Bunun daha derin bir anlamı da vardır Lucic için: Öğrencileri, ona geçmişini; önceki hayatında edindiği alışkanlıklarını ve parçalanmışlığı henüz tatmamış ülkesini anımsatır; hem keder hem de mutluluğun benliğinde yarattığı garip bir sarsıntıdır bu. Bu hatırlayış, uyumsuzluğunu bilinç dışına çıkartır, uymak adına ter döküşünü de. Buradan bakınca Lucic, kendini bir oyuncu olarak görür kentte: “Eğer Amsterdam bir sahneyse, benim iki rolüm vardı; hem seyirci hem de oyuncuydum, hem seyreden hem de seyredilen.” Büyük ikilemini özetler bu belirleme; Lucic kimdir, nerededir, nereye gidecektir ve kimin yoldaşıdır, pek belli değildir artık. VURDUMDUYMAZLIK Lucic’in vatandaşlık ile mültecilik arasında gidip gelen konumu, adımını nereye atacağını da şaşırtır. Öğrencileriyle laflarken daha arı biçimde ortaya çıkar bu: Ülkeyi terk eden mi “onlar”dandır, yoksa orada kalanlar mı? Savaş öncesi ve sonrası diye ikiye bölünen zamanın bir başka anlatımı. Sıcak savaş yorulup bitiyor mutlaka ama insanların içindeki çatışma, gerilim ve çarpışmalar, beyaz bayrak meydanlarda sallandıktan sonra alevleniyor. Tüm bunlara eşlik eden bir şey daha var, Lucic ona vurdumduymazlık diyor; hiçbir öldürümden suçluluk duymayanların oluşturduğu topluluğun ana özelliği. İşte o, savaşta “normal” sayılan, savaş sonrası göçülen yerde, savaştan arta kalan ve acılar yaşayanları intihara sürükleyen ruh hali. Hepsi suç ortaklığının kurbanları; “gerçekdışına” dönüşen suçla benliği örselenmiş insanlar. Lahey’de kurulan mahkemedeki yargılamaların bile hafifletemediği yangın. Olup bitenin özeti bu. Lucic gibilerini maskelerle yaşamaya zorlayan gelişmeler insanların zihnini bulandırır. Kimisi geri dönmeye kimisi göç ettiği yerden bir kez daha göçmeye niyetlenir. Hayat onlar için adeta bir yap boz gibi ilerler ve unutamadıkları şey, her defasında onları diriltir: “Merhamet diye bir şey yok, acınma diye de; sadece unutmak var; sadece aşağılama ve sonsuz acıların acısı var. Geldiğimiz ülkeden beraberimizde getirdiğimiz ders bu, bu dersi unutmadık.” Ugresic’in romanı ve onun kahramanı Lucic, hem bir vicdan muhasebesini hem de darmadağın olan insanların öyküsünü anlatıyor. Neyin gerçek neyin sahte olduğunu kavramada kimi zaman güçlük çeken bu kişiler, haklılığın veya haksızlığın peşinde değil; Ugresic’in Lucic aracılığıyla aktardığı “İyi ya da kötü; haklı ya da haksız insan yok, sadece bu işin mekanizması var, işleyişi” sözündeki “işleyişin” izini sürüyor onlar. Bunun yarattığı eşitsiz durum ile onun savurduğu hayatların. Acı Bakanlığı oraya dokunan bir roman özünde. ? bulunmazali@hotmail.com http://bulunmazali81.blogspot.com Acı Bakanlığı/ Dubravka Ugresic/ Çeviren: Ünver Alibey/ Everest Yayınları/ 262 s. Ugresic’in romanı ve onun kahramanı Lucic, hem bir vicdan muhasebesini hem de darmadağın olan insanların öyküsünü anlatıyor. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr BÖLÜK PÖRÇÜK ‘YUGO’LAR Karmaşa günlerini geride bırakan Lucic için, Hollanda’da açılan beyaz sayfa yeni gerilimlerin de başlangıcına vurgu yapıyor. Kendisi gibi Amsterdam’a sığınanların herkesin bir hikâyesi var. “İnsanı tüketen, insan yorulunca da biten” savaş, öncesi ve sonrasıyla yeni hayatlar yaratır. Yugonostalji onları sarssa da, Avrupa’da “Yugo” olarak anılan bu bölük pörçük halk, bir şekilde tutunmaya çalışır. Yugonostalji, Lucic’i de yıpratıyor elbette. Bu yüzden diline, Amsterdam’da ülkesini çağrıştıran mekânlara ve bazen de insanlara sığınıyor. Bir bakıma “hayata dönüş” ya da “kendini bulma” çabası bu. Uyuşukluğu aşma isteği belki de. Çünkü söz konusu olan, Lucic tarafından doğru düzgün nitelenemeyen bir yokluk hissi: Başka bir yerde, başka bir insan gibi yaşamanın boğuculuğu; bir düş evreninde hayatta kalmaya benzeyen bir şey. Lucic’e bunu hissettiren yalnızca farklı bir dünyaya adım atması değil. Aynı zamanda Amsterdam’daki görevi, yani artık bir bütün olmayan ve hatta, Ugresic’in satırlarından aktarırsak, “doğdukları ülkeyle birlikte kaybolup giden” Makedon, Boşnak, Sırp, Karadağ, Hırvat ve Sloven edebiyatı üzerine verdiği dersler de benzer tuhaflığı yaşatıyor kahramanımıza. Beri yandan, verdiği o dersler sayesinde, kendisi gibi göçüp Amsterdam’a gelen öğrencileriyle yakınlaş İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1064 SAYFA 3