Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ali Akay’dan bir eleştiri kitabı Postmodernizmin ABC’si Ali Akay 90’lı yılların başından itibaren Türkiye’de ve Türkçede gerçekleştirdiği modernizm sonrası analizlerine bu defa bir “el kitabını”; Postmodernizmin ABC’si‘ni ekliyor. Modern sonrası toplumsal oluşumların aynı zamanda sanayi sonrası ulusaşırı bir ekonomik modele denk geldiği, sermayenin büyük bir hızla yersiz yurtsuzlaştığı bir süreci imlediği gözleminden yola çıkarak, yaşanan dönemin hangi koşullarda ve hangi saiklerle postmodern olarak nitelendirildiğini açımlıyor. Ë Ender KESKİN li Akay, Postmodernizmin ABC’si için kaleme aldığı önsözde, modern ya da postmodern ifadelerinin kullanılışına ilişkin zorluğa dair bir uyarıda bulunuyor: “Postmodern tam anlamıyla modern sonrasını değil, ama tam da modernlik eleştirisi içinden yeni bir döneme tekabül ederek, modernliğin içindeki olumlu yanları kendi içinde barındırmaya devam ediyor.” Akay’ın tasarrufunda italik olarak önsöze iliştirilen bu “olumlu” ifadesi bir anlamda paradigmatik bir dönüşümün işaretçisi. Öyle ki, pek çok düşünür tarafından “kopuşlar” ile tarif edilegelen, “ya... ya da”larla işleyen modern düşünce, yerini “ve…ve”li bir düşünüşe bırakıyor. Gerek sosyal bilimler ve felsefede gerekse sanatlarda postmodernizm tartışmaları ile ortaya çıkan ve gitgide kendisini kabul ettiren “eklektik bakış” ve “eklektik usul”, modern epistemolojinin sarsılmasında başrolü oynuyor bir anlamda. Toplumsal inşaya ilişkin “rüyalar” sosyal bilimlerin pençesinden (aynı zamanda Hegelci Marksizm’in cenderesinden) kurtulurken sanatlar “öncülerinden” soyunuyor. Elbette bu çerçevede dünün “merkezçevre”, “tüketim toplumu”, vb. kavramsallaştırılmalarının da değişmeden süregeldiğini düşünmek güç. Kaldı ki Akay, disiplinlerin daha önce sahip olduğu konumlanışları artık koruyamayacağının da altını pek çok çalışmasında olduğu gibi bu kitabında da çiziyor. Sanat, modernizmin izlerinden sıyrılırken sanat tarihi de artık kendi “gerçekliği” içinde kapalı kalamaz. Postmodernizmin Ali Akay A Ş yın Şiiri ARİF DAMAR A gerçekkurgu arasındaki ilişkiyi belirsizleştiren yapısı burada daha net ortaya çıkar. Bu, aynı zamanda, Akay’ın da önemini pek çok kez işaret ettiği, Lyotard’ın 1979 tarihli Postmodern Durum adlı yapıtında dile getirilen “büyük anlatıların sonu”na işaret eder. Yine de 80’li yılların başının, büyük anlatıların sonunu haber veriyor olmasına rağmen “geri dönüşleri” içinde barındırdığı görüşünü ileri sürer Akay; tarih romanlarının (Umberto Eco, Amin Maalouf, Orhan Pamuk örnekleri üzerinden), biyografilerin çok satan kitap raflarında yer bulmasını sorunsallaştırır. Benzer bir olgunun izini plastik sanatlarda da süren Akay, pentürden artık iyice uzaklaşıldığı düşünülen 80’li yılların başında bir tür pentüre dönüş yaşandığının altını çizer. Postmodern dönem hiyerarşilerin ortadan kalkmaya yüz tuttuğu bir dönemi yansıtır. Postmodernizmin ABC’si, bunun siyasitoplumsal karşılıkları ile ilgilendiği gibi, çağdaş sanatların yahut gündelik toplumsal yaşamın dönüşümünde de nasıl bir yer tuttuğunu analiz eder. “Her şeyi ile ayrışık duran bir dünyanın öğeleriaktörleri” diyecektir Akay, “sentezlenmeden birbirleriyle yan yana durabilir”; bu aynı zamanda yazarın “fragmanlaşma” olarak ifade ettiği durumu da anlatır. Bunun izinin belki de en rahat sürülebileceği alan plastik sanatlardır. Gerek malzemelerin kullanımı, türler, gerekse de zaman ve mekân aşırı tutumlar rahatlıkla kendilerine ifade alanı bulabilir. Özetle, Akay’ın elimizdeki bu son kitabı postmodern teriminin kavranışına ve farklı alanlarda kullanılışına ilişkin temel eğilimleri göstermesi açısından önemli bir “girişbaşlangıç” (“initiation”) kitabı olmaktan ötelere gidiyor; farklı coğrafyalarda, farklı tarihselliklerde, farklı disiplinlerde ve farklı dil düzenlerinde ifade olunan ve 20. yüzyılın başat terimlerinden olan bir terimi geniş bir perspektiften geçirerek karşımıza getiriyor. Ali Akay, Tekil Düşünce’den itibaren peşinden gittiği düşünce ve sanat akımlarının hâlâ aynı enerji ile ardında olduğunu gösteriyor bu kitapla. ? Postmodernizmin ABC’si/ Ali Akay/ Say Yayınları/ 176 s. ubat 2010 ve bu ayı da kapsayan edebiyat dergilerinden: Afrodisyas Sanat, Akatalpa, Akbük, Akköy, AZ Edebiyat, Berfin Bahar, Deliler Teknesi, Denizsuyukâsesi, Dize, Edebiyat, Evrensel Kültür, Forum Edebiyat, Gediz, Gösteri, Hayal, Heves, Karakalem, Karşın, Kertenkele, Kıyı, Kitaplık, Kurşun Kalem, Lacivert, Lorca, Mor Taka, Patika, Sanat ve Hayat, Sincan İstasyonu, Sözcükler, Şiirce, Şiir Saati, Şehir, Tavır, Varlık, Yasakmeyve, Yazılıkaya, Yeniyazı, Yedi İklim ve Zalifre Yazıları dergilerinde yer alan şiirleri okudum ve inceledim. Görüldüğü gibi bu ay bana iletilen dergi sayısı öncekilere göre daha çok. Kırkı aşkın. Fakat yurdumuzda çıkan edebiyat dergileri bunlarla sınırlı değil. Kat kat fazla. Bundan ötürü adresimi yazıp yineleyeceğim. Neyse. Bu ay Şehir dergisinde yer alan İbrahim Tığ’ın “Baba” adlı şiirini Ayın Şiiri olarak değerlendirdim. İbrahim Tığ aynı zamanda derginin sahibi ve editörü görünüyor. Yani sadece “boş gecelerini değil boydan boya vermiş kendini ihtilale” değil edebiyata. Kendisi hakkında maalesef pek bilgi edinemedim. Şehir dergisi çoktan beri geliyor bana, okuyorum. Kitap yayımlamış mı, kaç tane, adları ne bilmiyorum. Kuşkusuz kendisinden öğrenilebilir. Benim babam ben çok küçükken vefat etmedi adam gibi öldü. Hayal meyal hatırlıyorum. Yani baba sevgisinde, güveninden yoksun yaşadım. İbrahim Tığ’ın şiirini çok sevdim. Demek ki bastonuyla ünlü Devrek’te de insan çaba gösterirse şair olabiliyor. Kendisini kutluyorum. Ben de bu yıl 85 yaşıma girdim. Şu anda Türkiye’nin en yaşlı şairi benim. Ama ihtiyar değilim. Hâlâ şiir yazıyorum. Bilindiği gibi şiir gençlik duygusudur. Kendimden söz ettim. Lütfen bağışlayın. İbrahim Tığ’ın gözlerinden öperken çok şiir yazmaktan kaçınmasını, fakat şiirleri üstünde çok çalışmasını öneririm. Belki o da bunu algılamış olabilir. Adresim: Moda, Mühürdar Cad. 129/6 Neşebey Apt. Kadıköyİst Not: Benim göremediğim kimbilir ne çok dergi vardır ve bu dergilerde kimbilir ne güzel şiirler çıkıyordur. İbrahim TIĞ (ŞairGazeteci) İbrahim Tığ, 1970 Devrek doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Devrek’te tamamladıktan sonra yükseköğrenimini Dicle Üniversitesi’nde “mimar” olarak tamamladı. 1986 yılında başladığı yazın yaşamında şiirleri; Kıyı, Karşı, Gerçek Sanat, Aykırı Sanat, Milliyet Sanat, İnsancıl, Tay, Tan (Yugoslavya), Ortam (KKTC), Türkstar (Almanya), Ünlem, Damar, Eski Edebiyat, Biçem, Yaklaşım vb. sanat edebiyat dergilerinde yayımlandı. 2000’e Doğru Dergisi, Cumhuriyet ve Aydınlık (günlük) gazeteleri ile Anadolu Ajansı’nda muhabirlik yaptı. 1994 yılında Devrek’te, Günlük Bölge Haber gazetesini kurdu ve halen bu gazetenin yazıişleri müdürlüğü ve yazarlığını yapıyor. Sarı basın kartı sahibi olan Tığ, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi. Devrekli şair Rüştü Onur’un 12.09.1940 tarihinde dostu Necati Cumalı’ya yazdığı mektubunda; “Ey benim mektuplarıyle huzur bulduğum ve avunduğum kardeşim. Şehir’de buluşacağız. Her ne pahasına olursa olsun Şehir çıkacak… Şehir, okuyucu kitlesinin karşısına yeni bir atmosferle çıkacak” diyordu. Ama Onur, ömrü yetmediği (22 yaşında öldü2 Aralık 1942) için Şehir’i çıkartamamıştı. Rüştü Onur’un bu istemini vasiyet kabul eden İbrahim Tığ, dostları Fahrettin Koyuncu, Orhan Tüleylioğlu ile birlikte Zonguldak’ın Devrek ilçesinde, Aralık 2004’den itibaren de Şehir edebiyat dergisini çıkarıyor. (55. sayıya ulaştı) Eserleri: İlk Yaz Vurgunu (Şiir1994), Neler Gizliyor Adın (Şiir1998), Karabayır (Öykü2005), Yitik Zaman Düşleri (Şiir2006). BABA babasız günler biriktirdim hayata zamanı sınadım. annemin ağzında hatıralara sunulmuş devrik bir cümleyim. Babamla başlayan sabah. cesetle biterdi her gece. başkası olmanın kefensiz burgacında. önce manav zihni amcamız gitti. Bir akşamüstü duydum Şenol’dan. ama şen olamadım. ölüm günleri üstüme geliyor hep sıkıntının kalbine yürüdüğümü sanarak geçtiğim kapılardan seslerle uyanıyorum. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1052 SAYFA 34