05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nejat Bozkurt’tan ‘Kavramların Evrimi’ Kavramlarımız da evrimleşiyor Nejat Bozkurt’un yeni kitabı Kavramların Evrimi: Filozof ve Düşünürlerin Tanıklıklarıyla adlı kitabı Say Yayınları’nın Düşünce Dizisi’nden yayımlandı. Bozkurt, bir süre önce yine aynı yayınevinin Fikir Mimarları Dizisi için Hegel, Kant ve Einstein adlı kitapları hazırlamıştı. Kendisiyle Kavramların Evrimi adlı kitabının öyküsünden felsefeyi baştan bu yana felsefe yapan düşünür ve filozofların çeşitli görüşlerini sergileme amacına, felsefecilerin nasıl bir dünyası olduğundan günümüzün felsefesine uzanan bir sohbet gerçekleştirdik. bir gelişim süreci içinde bulacaktır. Kavramların evriminden, düşüncenin dönüşümünden söz etmek ne kadar doğru? Kavramların değişmekte olduğu fikri sizde nasıl oluştu? Kavramlar, düşüncelerimizin temelinde yer alan ana öğelerdir; bu temel yapı taşlarındaki dönüşüm, düşüncelerimizi de değiştirir. Felsefenin evrimleşmediği sanılırsa da bu doğru bir saptama değildir. Kalıcı olan, değişmeyen düşünmenin kendisidir ama süreç içindeki düşünme biçimleri dönüşüme uğrar, öteki insan başarılarıyla (sanat, bilim, teknoloji, din) birlikte evrimleşir. Değişmeyen düşünme etkinliği ve onun ürettiği düşüncelerdir, düşünme olarak düşünmedir; değişen ise düşünceler örgüsü, zaman içindeki farklı düşünme formları ile onların ürettikleri çeşitli düşüncelerdir. Kavramın kendisi değişmese de içeriği dönüşüm geçirir, değişime uğrar. Nesneler ve duygularla birlikte onları yansıtan kavramlar da değişir. Bu bakımdan insanlar ve onların yarattıkları kültürler ile uygarlıklar nasıl değişiyorlarsa kavramlar da taşıdıkları içerikleriyle evrime uğrarlar. İlkçağın “hakikat” , “töz” , “öz”, “metafizik” , “evren” , “madde” , “dünya”, “ahlak” , “din”, “tanrı”, “öte dünya”, “aşk” anlayışları ile günümüzünki farklıdır. Yaklaşık 2600 yıldır varolan felsefenin kullandığı bu gibi kavramlar yalnız sentaks açısından bir değişime uğramamışlar, pragmatik ve semantik bakımlardan da köklü değişimler geçirmişler, farklı anlamlar yüklenmiş, içerikler kazanmış ve evrime uğramışlardır. Yalnız doğada görülen değişme, insan ve toplum yaşamında dönüşme, ilerleme ve evrim olarak ortaya çıkar. HEDEF KİTLE Kavramların Evrimi adlı kitabınızla hedeflediğiniz nedir? Hedef kitleniz ve onlara aktarmak istediğiniz bir mesajınız var mı? Kavramların Evrimi kitabıyla insan yaşamında her şeyin olduğu gibi kavramlarımızın da evrim geçirerek değişime uğradıklarını, içerikçe gelişip zenginleştiklerini vurgulamak istedim. Gelişim, ilerleme biz insanlar için kaçınılmaz olduğu gibi ürettiğimiz kavramlar için de öyledir. 5000 yıllık uygarlıklar tarihinde insan başarılarının hemen hepsinin gelişme içinde evrimleştiğini görüyoruz. Bu süreç içinde eşitlik, özgürlük, mutluluk, demokrasi, din ve ahlak gibi kavramlarımız değişime uğramışlardır. İstedim ki bu gerçeği kitabı okuyan her okur görsün. Bu nedenle hedef kitlem kitabı okuyan tüm okurlardır. Çünkü bu yapıtı eline alan okuyucu kendisini etkin bir kavramlar dünyası içinde bulacaktır ve felsefenin de dünyanın kavramlarla yeniden kurulması çabası olduğunu anlayacaktır. Kitabınızda felsefeyi baştan bu yana felsefe yapan düşünür ve filozofların çeşitli görüşlerini sergiliyorsunuz. Felsefecilerin dünyası nasıl bir dünya… Sanıldığı gibi günlük yaşamın ötesinde, algılamakta zorluk çekilen bir dünya mı? Felsefe sadece bir düşünleme (refleksiyon) etkinliği, düşünme üstüne bir düşünme olarak anlaşılırsa da aslında gerçeklikten kopuk bir şey değildir. Her insan düşünür ama felsefi düşünme için kavramlarla gerçekliği kurmak, kuramsal bir yapı oluşturmak, kısaca “nüfuzu nazar” sahibi olmak gerekir. “Theorein” kavramı zihinsel gözle görmek, düşünceyle kavramak demektir. Bu yüzden felsefe kavramlarla görme, kurma, zihinsel etkinlik gösterme, somuttan soyuta düşünme becerisidir. Bütün bilimler ve sanatlar ondan yararlanırlar. Felsefe hayatın içinden, günlük yaşamdan yola çıkar ama orada kalmaz; onun üstüne yükselerek kuşbakışıyla genelleyici, toparlayıcı; olabildiğince toptancı bir görüş oluşturur. Bu görüş daha sonra başka görüşler tarafından aslıyla karşılaştırılarak test edilir. Çünkü o bütün insan başarılarına toplu ve eleştirel bir bakıştır. Felsefede ne tanrısal bilgeliğe (teozofiye) ne de mucizeye yer vardır; çünkü temellendirilemeyen bir olgu sıradan bir olgudur; kanıtı olmayan bir mucize de yalnızca bir mucizedir. Temellendirme felsefenin kanıtlama yöntemidir. Felsefe gerçekliğin dışına çıkarak bir üst bakışla gerçekliği yorumlar ve başka gerçeklik modelleri önerir. Felsefi düşünme de tıpkı bilimsel, sanatsal ve dinsel düşünme gibi kendine özgü bir düşünme biçimi olup onu anlama ve öğrenmenin özel yolları vardır. Felsefe insanı ilgilendiren her şeyi düzenleyerek, dizgeleştirerek, yani belli bir sistem içine sokarak anlamayı denediğinden bu böyledir. Felsefecilerin dünyası çeşitlenmeler gösteren kavramların dünyasıdır; varlığın düşünlemeyle tümüyle kavranılması ve dönüştürülmesi girişimidir, insanın ve toplumun özgürlüğe doğru evrimleştirilmesi çabasıdır. Tabii bunun bilincine varmak için insanların da çaba göstermesi gerekir. Çünkü hiçbir gerçek başarıya çaba göstermeden varılamaz. Yeni çıkan bu kitabınızda kaç kavrama yer verdiniz ve kavramları açıklarken nelere dikkat ettiniz? Belirli bir yöntem kullandınız mı? Kitapta yaklaşık otuz kavram var; bunlar tek tek değil de birbirleriyle ilişkileri ve anlamca yakınlıkları bakımından ele alınmış ve gruplandırılarak sıralanmıştır. Bu kavramların seçiminde özellikle felsefede sıkça kullanılan kavramlar olmalarına ve tarihleri boyunca en çok değişime uğramış ve evrimleşmiş olanlarına özen gösterdim. İlkçağdan bugünlere sürüp gelen demokrasi, özgürlük, bilgi, erdem, idea, energeia, atom, sevgi, ölüm vb. öyle kavramlar var ki bunlar günümüzde hâlâ kullanılsalar da içerikleri değişmiş, kapsamları genişlemiştir. İnsanla birlikte onun kavramları ve düşünceleri de evrimleşmiştir. En çok kullanılan kavramları seçerek bunların 2600 yıllık süreç içindeki değişim ve gelişimlerini her dönemin filozofunun görüşü açısından izleme yolunu seçtim. Uygulamaya çalıştığım betimleyicitarihsel bir yöntemdir diyebilirim. TARİHSEL BİR ZORUNLULUK Yapıtınızın önsözünde felsefenin yapıtaşları olan kavramlar için, “canlılar gibi doğuyor, büyüyor ve ölüyorlar” diyorsunuz… Evet, aynen öyle. Çünkü insan düşünmesinin ürünü olan kavramlar insanın düşünme biçiminin evrimine bağlı olarak gelişir, içlem ve kaplamca zenginleşirler. İlkçağ felsefesinin animizm, hilozoizm, hedonizm, eudaimonizm gibi kavramları; Platon’un Idea’lar kuramı; yine İlkçağ biliminin geosantrizim kuramı bağlamındaki kozmolojisi; Aristoteles’in etiği, mantığı ve metafiziği; Ortaçağ Avrupa felsefesinin hakikat, töz, öz, ilinek, Tanrı kavramları; Yeniçağ biliminin filojiston, ether (esir) kavramları bugün artık felsefede ve bilimde bir etkinliğe ve işleve sahip değiller. O dönemlerden söz ettiğimizde tarihsel bir zorunluluk olarak kullanıyoruz bu kavramları sadece. Her biri zamanında varlıklarını sürdürmüşler ve işlevleri bitince de tarihsel bir değer ve yüke sahip olarak kenara çekilmişlerdir. Çünkü kavramlarımız işlevsellikleri oranında, yani problemleri ortaya koyabildikleri, onların çözümüne katkıda bulunabildikleri sürece ayakta kalırlar; problemin çözümünde başarı gösteremedikleri zaman da felsefe sahnesinden çekilirler. Dış dünyadaki olay, olgu ve nesneleri temsil edebildikleri, onları yansıtabildikleri oranda kavramlarımız varlıklarını sürdürürler. Olay, olgu ve nesneler değiştikçe onlara ilişkin kavramlarımız da değişime uğrar, evrimleşir. Bizim kendi zihnimizde varolan soyut kavramlar ise yine bizim düşünme yetimizce evrimleştirilirler, kaplamca geliştirilirler. Kitap belli kavramlar üzerinde yoğunlaştığı için, baştan sona okunabilecek bir yapıya sahip değil sanırım… Kitabın okunmasında izlenebi¥ lecek en uygun yol şu olabilir: Ë Sibel BUĞDAYCI avramların hikâyesini, farklı düşünür ve filozofların çeşitli görüşleriyle anlattığınız bu kitabı yazmak nereden aklınıza geldi? Kırk yıla yakın bir süredir felsefeyle uğraşıyorum; birikimlerim bana düşüncelerin olduğu gibi onların dayandığı kavramların da evrimleştiklerini gösteriyor. İlkçağdan bugünlere Batı felsefesindeki “kurucu öğe, temel madde” (arkhe), “doğa” (physis), “atom” (atomos) “sanat” (ars), “bilgi” (episteme), “teknik” (tekhne),“enerji” (energeia), “etkin zihin” (intellekhia), “demokrasi” (demoskratos), “politika” (politikhos) ,“yasa” (nomos), “felsefe” (philosophia), “tanrı” (demiurgos; theos) vb. kavramların olduğu gibi özgürlük, eşitlik, din, varlık, değer, savaş, barış gibi kavramların da içeriklerinde köklü değişiklikler olduğunu ve bu kavramların ya anlam ve içerikçe evrimleşerek zenginleştiklerini ya da işlevlerini tamamlayarak kullanımdan kalkmış olduklarını izliyorum. Bu bakımdan kavramlarımız da tıpkı canlılar gibi bir ömre sahipler. Uzun zamandır böyle bir durumun varlığı dikkatimi çekiyordu. Kavramların, birbirleriyle bağlantılarını, karşılıklı ilişkilerini ve bunun sonucu olan değişimlerini, yani ortaya çıkış, gelişiş ve yok oluşları içinde ele alınmaları gerektiğini gördüm. Nihayet bu olguyu kitaplaştırma fırsatı doğdu. Ancak okur kitapta örnekle atom, demokrasi, felsefe, din gibi kavramların her birinin evrimini tek tek ya da ayrı ayrı kendine özgü bir tarihsel süreç içinde değil, genel SAYFA 4 K CUMHURİYET KİTAP SAYI 1020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle