24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Albert Camus’nün ‘Defterleri’nden: Filozof olmak istiyorsan romanlar yaz Albert Camus’nün Defterler‘i, dünyaya bakışını ve yaşamından kesitleri yansıtıyor. Parça parça tutulmuş notlar, duygulanımlar ve başka yazar ile düşünürlerden alıntılamalardan oluşan Defterler, bir anlamda 19351959 arası dönemde Camus’nün baktığı pencerenin önüne gelmemizi sağlıyor. Ë Ali BULUNMAZ “Ağustos’ta fırtınalı gökyüzü, yakıcı esintiler. Kara bulutlar. Oysa doğuda mavi, narin, pırıl pırıl bir şerit. Bu şeride bakmak olanaksız. Varlığı, gözlere ve ruha rahatsızlık veriyor. Bu, güzelliğin çekilmezliğidir. Bizi umutsuzluğa sürüklüyor, oysa bir dakikalık sonsuzluğu tüm zamana yaymak isterdim.” Albert Camus arasındaki düşmelerinden oluşan Defterler’de (Defterler II), okuma, alıntı ve düşüncelerinin yanında tarih önemli yer tutar. Bu dönem, İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’yı ve tüm dünyayı kasıp kavurduğu yıllardır ve kural tanımaz bir savaş hüküm sürmektedir. Camus bunu “nihilizmden sıkıntı çektiğimiz bir gerçek” biçiminde özetler. Savaşın ve Alman işgalinin yakıp yıktığı Fransa’da gezinen Camus’nün Defterler’ine, o yıllar şöyle yansır: “İki kış boyunca süren yoksunluğun büktüğü bedenler, parlayan, yamalı giysiler. Sefaletin yerleştiği bu halkta zarafetten eser kalmamış. Trenlerdeki bavullar yıpranmış, iplerle bağlanmış, mukavvalarla üstünkörü onarılmış. Bütün Fransızlar göçmenleri andırıyor.” Veba’yı oluşturduğu bu yıllar, aynı zamanda Fransa’nın Alman işgali altında olduğu yıllardır. Yine bütün Avrupa yıkımı yaşar. Bu dönemin belirleyicileri sefalet, yalnızlık, ayrılık ve umutsuzluktur. Camus Veba’yı, bir bakıma bu bungun ortamdan çıkışı simgeleyen bir zaferle bitirirken, aslında Fransa’nın ve Avrupa’nın kurtuluşuna atıf yapar. Camus, İkinci Dünya Savaşı’nın bittiği günlerde, başta Avrupa olmak üzere, tüm dünyadaki yıkımın farkındadır ve bu yıkım, ne bir başlangıç ne de bir sondur. Başkaldırı düşüncesinin yeşerdiği bu dönemde ve bir öngörü olarak Camus, “kurban ya da cellat olmayı seçmemiz gereken bir dünyadayız; seçecek başka bir şey yok, bu seçim kolay değil” biçimindeki notu düşer Defterler’in beşincisine. Camus için, “kurban ya da cellat olma” durumu onaylanır bir şey değil; zaten bunu, ertesi yıl, 1946’da Combat’ta yayımlanan “Ne Kurbanlar Ne Cellatlar” adlı makalesinde dile getirir. Camus’nün eserlerinde tüm çıplaklığıyla sunduğu, insana değer verme ya da insana kaybettiği değeri yeniden kazandırma çabasının altyapısı, Defterler’de karşımıza çıkarken bunu, Eski Yunan düşüncesindeki insancılık anlayışıyla ortaya koyar. Günümüzün “hümanizmini güdük bulan” Camus, Yunan düşüncesini “hümanizmadan farklı bir şey” olarak görür ve onu “her şeye yer veren bir düşünce” şeklinde niteler. Bu nedenle yirminci yüzyılı, Yunan düşüncesiyle karşılaştırdığında “hiçbir şey saf değil, işte bu yüzyılı zehirleyen çığlık” diyerek kıyasıya eleştirir. Bu bağlamda Defterler’inde de, eserlerinde olduğu gibi çağının eleştirisini buluruz ve başkaldırı düşüncesinin temelini oluşturan kimi belirlemelere de rastlarız. Bunlardan biri de “yüzyılımızın zavallılığı; yakın geçmişe kadar kötü eylemlerin haklılığını kanıtlamak gerekiyordu, bugünse iyi eylemlerin haklılığını kanıtlamak gerekiyor” biçimindedir. Camus’nün her zaman vurguladığı, yaşamın ve yaşamanın değerli olduğudur. İnsan ve yaşamı değerlidir, çünkü Camus için insanı insan yapan onun ve başkalarının da yaşamını koruyup kollamasıdır. Bu yüzden o, Defterler’indeki “yaşama aşkı kaybolduğu zaman, bizi hiçbir anlam teselli etmez” be ¥ efterler, Camus’yü anlamamız açısından nasıl bir öneme sahip? Bunu, belki de 1935’te not düşülen yukarıdaki satırlardan yola çıkarak yanıtlayabiliriz. Bir roman, oyun, öykü veya herhangi bir yapıt ya da sanatsal yaratı, “an”ı; ortaya koyduğu “an”ları sonsuzluğa taşıdığı için değerli değil mi? Camus’nün yapıtları ve bunların oluşumunu içinde barındıran Defterler de, biraz da bu yüzden değer kazanmıyor mu? “An” dediğimiz, yaşantının küçük ve önemli bir parçası değil mi? “Bir dakikalık sonsuzluğu tüm zamana yaymak, sanatın sonrasız çabasının anlamı ve hedefi, başka ne olabilir ki; başlangıcından günümüze, tüm başyapıtlarda yakalanmış ‘an’lar, yaratıcıları tarafından sonsuzluğa dönüştürülmüş zaman parçacıklarından başka nedir?” (1). O halde, Camus’nün eserlerini yarattığı, dünyaya bakışını biçimlendirdiği ve yaşamından kesitler veya “an”lar sunduğu dönemin bir kaydı olan Defterler’in dikkat çekiciliği de buradan ileri gelir diyebiliriz. Parça parça tutulmuş notlar, duygulanımlar ve başka yazar ile düşünürlerden alıntılamalardan oluşan Defterler, bir anlamda 1935–1959 arası dönemde Camus’nün baktığı pencerenin önüne gelmemizi sağlar. CELLAT MI KURBAN MI? Camus’nün, zamanının tanığı olduğu; bu tanıklığı eser ve eylemleriyle açığa vurduğu bir gerçek. Defterler de, onun yaratım sürecine ve bir ölçüde hayatına tanıklık etmemize olanak verir. Bu bağlamda Camus’nün “kitap itiraftır, tanıklık etmem için gereklidir” sözünü tamamlayan ise, “yalnızca imgelerle düşünülür; filozof olmak istiyorsan romanlar yaz” öğüdüdür. Gerçekten de Camus’nün ilk Defterler’inde (Mayıs 1935Şubat 1942), imgelemine ve yapıtlarına yönelik alıntıları biriktirdiği görülür. Burada, Mutlu Ölüm, Yabancı, Tersi ve Yüzü, Sisifos Söyleni ile diğer pek çok yapıtının taslakları, bu yapıtlarda yer alan kimi karşılıklı konuşmaların kurgulanışı; dolayısıyla, eserlerinin oluşturulmasına ilişkin tanıklık ve Camus’nün, düşünce evrenine hayat verişi göze çarpar. 19351942 arasını içeren, Camus’nün yaşamı ve eserleri ile ilgili bilgi sunmasına karşın, onun kişiliğine ilişkin ipuçları SAYFA 16 D edinilmesine olanak tanımayan ilk Defterler, bir büyük savaşın siper siper anlatımı gibi, yapıtlarının bölüm bölüm kuruluşunu; örneğin “absurde”ün ilk koşularını ya da Caligula’nın alıştırmalarını açığa vurur. “Absurde” üzerine düşünmeye, daha doğrusu yazmaya koyulan Camus için “evet” ile “hayır”, yaşamın temel çelişkisidir; o, yaşamın öğelerini evetlediğini ama öte yandan yaşamı çelişkileriyle bir bütün olarak algıladığını belirtir. Buna en güzel örneklerden biri, 15 Eylül 1937’de not düştüğü şu satırlardır: “Gözyaşı ve güneş yüzlü yaşam, tatsız tuzsuz yaşam, soğuk taşlar sunan yaşam, sevdiğim ve hissettiğim gibi olan yaşam, bana, yaşam okşandığında, umutsuzluğun ve aşkın tüm güçleri birleşecekler gibi geliyor. Bugün, evet ile hayır arasında bir mola değildir. Bugün, evettir ve hayırdır. Gözyaşları ve güneş olmayan her şeye hayır ve başkaldırı. İlk kez verilmiş sözün tutulacağını duyumsadığım yaşamıma evet.” Mayıs 1935Şubat 1942 arasını kapsayan Defterler’de, Avusturya’dan Cezayir’e, Çekoslovakya’dan İtalya’ya uzanan ve çeşitli zaman dilimlerinde gerçekleşen yolculuklarla ilintili pek çok ayrıntı da okuyucuya sunulur. Yaşamının sonuna dek sürecek ve bazılarının yapıtlarında bir şekilde yer bulacağı gezileriyle ilgili olarak Camus “yolculuktan çile çekmeyi anlıyorum, kendini geliştirmek için yolculuk yapılır; kendimi zi geliştirmekten, en öz duyumuzu harekete geçirmeyi anlıyorsak elbette” der. Camus bu Defterler’de, kendinden “yalnız insan” olarak söz etmesine karşın, buradaki en öznel anlatımlarından birinde, çağının insanına hiçlik ve yalnızlık aşılanmasından duyduğu kaygıyı şu şekilde ifade eder: “Kendini yitirme ve her şeyi reddetmenin, hiçbir şeye benzememenin, bizi tanımlayan şeyi sonsuza kadar parçalamış olmanın, şimdiki zamana yalnızlığı ve hiçliği sunmanın, ansızın yeniden canlanan yazgılarda yegane temel düşünceyi bulmanın esrikliği. Kışkırtan istek yaşam boyu sürer. Ona boyun eğmek mi yoksa onu reddetmek mi gerek? Tekdüze bir yaşamda insan bir yapıt yaratma saplantısına sahip olabilir mi ya da tam tersine, ışıltıya boyun eğip, yaşamını yapıtla eşitlemeli mi? Özgürlükle birlikte, güzellik, benim en kötü kaygım.” “Kişi yaşamını seçemez, ama onu zenginleştirir” diyen Camus, kendi kişiliği ve onu zenginleştirişi ile ilgili geniş bilgileri daha sonraki, özellikle Mart 1951Aralık 1959 arasında tuttuğu Defterler’de paylaşır. Buradan bakıldığında Mayıs 1935Şubat 1942 döneminin Defterler’i, ağırlıklı olarak Camus’nün edebi hazırlık aşamasının bir yansımasıdır. Camus’nün Ocak 1942Mart 1951 Albert Camus, Defterler’inde kaleme aldıklarıyla yaşamı ve eserlerinin ortaya çıkışına ilişkin kesitleri okura açmakla kalmıyor, aynı zamanda “an”ların sonsuzluğa taşınmasını sağlıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle