05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Leylâ Erbil’in yapıtlarında dil Leylâ Erbil’ce bir devrikdizim türü mü? Leylâ Erbil, erkek egemen bir dille Türkçe yazına karşı çıkmakla yetinmeyip yazarken, tıpkı İkinci Yeniciler gibi ne okuru, ne yayıncıyı, ne de satışı umursamış; sözel özgürlüğü insanın ruhsal bir özrüne bağlayıp anlatımda ‘devrik’ ötesi bir işlem de kullanmış. O tür bir dizim ‘devrik’ mi sayılacak, yoksa bir dizimbozum mu? Ömer Demircan bu sorulara yanıt arıyor. beslenen her şeyin her şeyin artıklarıyla KARINCA LARI(ii); bir günlüğüne de olsa etmekle telef(i) bu sömürgeci çalışkan ve inatçı kaltabanları(i), hazırlandın konuğuna beş beşlik(i) her ne kadar ölü izleri kuru bir kahverengi yeşille krokiler, nirengi noktaları ve plankotelerle akmaktaysa da duvarlarından aşağı(i)...”(dipnot 3) (C, 18) Leylâ Erbil, “Zihin Kuşları”nda şöyle demiş: “Ben ilk kitabım ‘Hallaç’ta (1959) öztürkçeciden de daha öztürkçeci olmaya sıvandım. Arapçadır diye ‘şey’ yerine ‘nen’ kullanıyordum. ... Ancak giderek dili zorlamak, Hallaç’taki irkiltici sesleri çıkarmak yanlış gibi geldi bana. Şiire olan düşkünlüğümle düzyazıda da kulağa müziğe, şiire doğru bir yatak açabilmenin yollarını aradım” (ZK, 180). Bu söz, 1960 öncesinde Erbil’in de İkinci Yenisel bir arayış içinde olduğunu gösteriyor. Nitekim o dönemde Erbil, sözlüğü hallaç pamuğu gibi atmış(dipnot 4) ama, ‘Hallaç’tan sonraki metinlerde özleştirme ile didişmeyi bırakmış. Öyle ya yeni bir özbiçim, onu oluşturan parçaların çağrıştırdığı düzanlamı yansıtsa da, o yeni biçime çağrışımlar, yananlamlar yüklenmeden, o ham yükle öyküye uyum, yazarı çok zorlar. Bakmayın öğretirken tümce düzeyinde örneklendiğine, ‘devrik dizim’ metinsel bir işlemdir. Nurullah Ataç’a göre: özleştirme ‘Dil Devrimi’nin bir yanıysa, ‘devrik tümce’ de öteki yanıdır. Nâzım Hikmet (1930’dan sonra), Sait Faik (1936’dan sonra), Nurullah Ataç (1942’den sonra) ile Sabahattin Eyüboğlu devrik dizimi düzyazıya alımlı bir uyumla sindirmiş, genç yazarlar da örnek alıp onları izlemiştir. Çağdaş yazarlardan, öncelikle Sait Faik’ten (1953’ten sonra) ve İkinci Yeni şiir akımından (1954’ten sonra) etkilendiği görülen Leylâ Erbil, “yüklemardına konumlama” anlamında “devrik dizim”i en öte boyutlarına kadar esnetmiş görünüyor(dipnot 5). Devrik dizim için, işlemin özelliğine uygun bir açımlamalı terim ancak “olağandizimselalan dışına konumlama”(dipnot 6) olabilir. İster terim, isterseniz açımlama deyin, bu ad Leylâ Erbil’in düşünselkonumsal esnetmelerini de içerir. Daha önce karşılaşılan: ‘devrik (1, 2), açıklama (3), onarım (4)’ türü devrik konumlama işlemlerinden başka, Erbil bir de akıl tutulması olan kişilerin konuşmalarında karşılaşılan özürlü bilinç akışını da sözdizimine yansıtır. Yüklemardı öyle kimi konumlamalar, öncül anlam seçimine bağlı devrik (1, 2) ya da açıklama (3) değildir artık. Dahası, o tür dizimsel yer değiştirme ‘onarım’dan (4) da sayılmaz. Çünkü, orada (a.ii) dizimsel ipin ucu kaçıktır, bilinçli onarılan bir dizim yoktur. Öyle dizimler öykükişisindeki ruhsal bozukluğa gönderme yapar. Bu durumda “devrik” dizimindizim Ë Ömer DEMİRCAN* eylâ Erbil, öykü yazmaya İkinci Yeni oluşum döneminde (19541959) başlar. 1959’da yayımlanan Hallaç kitabı içindeki öyküler o dönemin ‘İkinci Yeni şiiri’nde başvurulan bütün sözel işlemleri içerir. Her ne kadar o dönemi inceleyenler (dipnot 1) bundan söz etmiyorlarsa da: Hallaç ile benzerlerine bakılırsa, bir “İkinci Yeni öyküsü”nden de söz edilebilir gibi. İkinci Yeni şiirlerinde: “Neft dökerek yakıyordum bir mektubu da kuş zarflı balmumu”(dipnot 2) gibi satırlarda görülen yersizmeler (yer değiştirme), dizimsel ilişkiyi çeliştirerek sarsmak için kullanılmış, sanki dizimi boşlayıcı ama değil. Leylâ Erbil ise, kimi ruhsal sorunları yansıtmada, kendi sözüyle: “deliye birşeyler söyletirken” kullanmış o tür dizimdışılıkları (a.ii; b.ii). Peki, o tür kopuşlara, uyumsuz dizimlere ne denmeli? İkinci Yeni’de dizimi anlamsızlayıcı konumbozum, Erbil’de ise “delice devrik” mi? Leylâ Erbil, erkek egemen bir dille Türkçe yazına karşı çıkmakla yetinmeyip yazarken, tıpkı İkinci Yeniciler gibi ne okuru, ne yayıncıyı, ne de satışı umursamış; sözel özgürlüğü insanın ruhsal bir özürüne bağlayıp anlatımda ‘devrik’ ötesi bir işlem de kullanmış. O tür bir dizim ‘devrik’ mi sayılacak, yoksa bir dizimbozum mu? Doğrusu, o yazınsal işlemi (a.ii; b.ii) ben ‘küçük bir ayrıntı’ sayamadım. (a) “Konuğunu karşılamakta gösterdin büyük özen (i), ilk iş: Bugün günlerden Çarşamba ya, Salıdan filitledin evi (i); kurtulmak için içinde yaşadığın şu köhnede yaz kış yakanı ve senin naçiz vücudunu bırakmayan rengârenk kalın, ince ve dolgun karıncalardan (ii), bölerek aklını ve GÜN LERİNİ eden zindan(ii); ekmeğinin içinde, çorbanda, kaşkorselerinde, sabunlarında ve kitaplarının yaprakları arasında fütursuzca gezinenleri yaralayıp öldürmekle geçirdiğin zamanını kırıntılar halinde kemirip taşıyan yuvalarına(ii), koca kış SAYFA 14 L selalandışı konumlama içinde kalan anlamlı dizimlere özgülenmesi gerekirse, karşımıza birçok ayrı anlam seçimleri çıkmaktadır. Devrik konumlamanın her seçimde hepsi birden etkinleşen en az üç değişkeni var: düşünsel, duygusal, ezgisel. Önseçimli olarak: 1. Belirsizliği (çok anlamlılığı) önleyici devrik: “(Çalmazlar, hiç yatak çalınır mı?) Çalıyorlar dedim sana ...” (KG(dipnot 7), 28) içinde “sana” yüklemden önce gelirse, ‘çal’ eyleminin ‘aşır’ ile ‘benze’ anlamları arasından seçimde belirsizlik doğabilir. 2. Duygu akışına bağlı ezgisel uygunluğu sağlayan devrik akış: “Ne var ki, dünyada yoksa da bir örneği, modeline rastlanmamışsa da “hiç yazar”ın milattan öncede ve sonrada, sandığımızdan da çoktur onlar, halkların “hiç halk” olanları gibi...” (C, 38). 3. İşlemlemeyi kolaylaştırıcı devrik ‘açıklama’: “... karıncaları öldürme eldivenini takıyor eline, kalın koyu renk fırın eldivenini.” ‘Karıncaları öldürme eldiveni’ ikinci devrik öge: ‘kalın koyu renk fırın eldiveni’ ile bağlama göre, ancak yüklemden sonra açıklanıyor. Önseçimsiz, duygulanma ile bellek atlaması ya da özürlü bilişsel akış nedeniyle yani önceden belli bir anlam seçilmeksizin, sözel yersizmeler olabilir. Öyle bir durumda insan hangi devrik ögeyi ne türe bağlayacağını şaşırabilir (dipnot 8). 4. Duygusal değişimle oluşan bellek atlamasını yansıtan devrik, ‘belleksel onarım’: “...her sözü gerçekten yaşatmak istedin kendine; ... efsanevi diz kapaklarını kırmasıyla baltayla ilk haminnen geçilmesini yerleşik düzene, ilk kadınlarınsa islâm bağırlarına basıp yavrularını sevinçten tepmelerini horon” (C, 53). “... evin üç katı boyundaki çınar ağcını ise seçmektesin salınırken cılız bir fidan nazlı nazlı” (C, 19). ... eve dönecek yokmuş param,... (G, 88). Olağan devrik dizim Erbil’e yetmez: “Türkçede devrik cümleler de vardır. ... Ben de başka arkadaşlar da epeyi kullandık. Ancak devrik cümlelerin karşılayamadığı söylemler başka arayışlara bakmamı sağladı. Örneklersem bir afaziyakın (dipnot 9) kuramadığı cümlede ya da histeriye (dipnot 10) yatkın birinin söyleninde ya da öforik (dipnot 11) bir durumun dile getirilişinde hangi gramer kurallarının geçerli olabileceği sorusuyla karşılaşabiliriz” (ZK, 174). Erbil’in sözdiziminde (a.ii, b.ii) yersizme var ama, sinirsel rahatsızlığı olan kişilerin sonekleme işlemleri anlamayı bozmayacak ölçüler için de kalıyor.(dipnot 12) 5. Sağlıksız düşünsel akışa bağlı dizimsel bozulma. Erbil, o tür dizimbozumu (a, b) şöyle savunur: “Ben insanların tümünün yaralı ve hasta olduklarına inanıyorum. Sanatımın kaynağı da bu her insanda gördüğüm zavallılıkla, delilikle ilgilidir” (ZK, 177). Bunu Şebnem Birkan’a da anlatmış: “Ben çoğunlukla deliye gerçekleri söyletiyorum. Böylece dili her yöne döndürebiliyor, özgürleştirici olanaklarımı çoğaltıyorum. Bu yöntem metni sözmerkezcilikten kurtarıyor; yani dilin değişimini engelleyici söylemden kurtuluyor metin” demiş. (dipnot 13) Öteki özellikler bir yana, her olay kişisine ayrı bir anlatım biçimi koşmak özel yetenek dışında aşırı çaba da gerektirir. Düzensiz bilgi akışının yalnızca devrik tümceye yüklenemeyeceği anlaşılınca Erbil’in başvurduğu yer değiştirmeleri ya da “deliceyersizmeler”i olağan devrik dizimden ayırmak gerek. Erbil metinlerindeki devrik, açıklama, onarım türlerini okur kolayca seçebilir. O nedenle burada yalnızca sağlıksız olay kişilerinin dilinde öyle anları yansıtan dizim türü örneklenmiştir. (a, b) içinde koyu yazılmış olan bölümler, dilbilgisindeki ayrıma göre “devrik” sayılır. Ancak o parçalarda özürlü bilinç akışından etkilenen yersizmeler de var (a.ii, b.ii); ilişkiler karışıyor. O bozulmaya yazar noktalamayı da katmış. Öykü kişisi/anlatıcıda ruhsal bir dengesizliği gösteren ayrımlardan biri seçildiği için, öyküdeki o tür dizimbozumlar da anlamlıdır. Şu parça da (b) incelenebilir. Devrik dizim önsel anlam seçimine bağlanırsa, duygusal ya da ruhsal değişiklikleri yansıtmak için beşinci tür dizimlere (5) başvurulduğu açık. O zaman, o tür kopmalara (‘b’. içindeki ‘ii’ parçalarına) ‘Erbil’ce devrik’ gibi bir ad da verilebilir. Orada Erbil’ce noktalama da var söze yansıyan. (b) “...Aynasız da olsa süslendin (i) anneciğinden kalma Coty’nin topak topak olmuş pudrasıyla, (ii) maskaralar, kalemler ve rujlar el yordamıyla. Mutlaka abartılı bir makyajdır ne ki sevmişindir (i) abartıyı da her vakit; aynen gençliğinde olduğunca çektin (i) bir uçtan bir uca kulaklar arası rayı (ii) Frido Kahlo kaşlar. Dudaklar nasıl taşıyor (i) ırmaklar gibi denizlerden karalara çünkü yeni ve eski kızların ağızlarına sığmayan etli butlu dudaklarını gördükçe seninkileri bulmaktasın (i) çok ince; yanaklar, şakaklar batmış (i) aynı renk allığa, (ii) gözler kö¥ mür, ve saçlar! ...” (C, 18) CUMHURİYET KİTAP SAYI 1020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle