27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA izim Gizli Bahçemizden’ Nermin Bezmen’in anılarından oluşuyor... Otuz beş yıllık eşi Pamir Bezmen’in acı kaybının ardından kaleme almış Bezmen kitabını. Gamze Akdemir, Nermin Bezmen ile ‘Bizim Gizli Bahçemizden’i konuştu. JeanPaul Sartre’ın felsefigörüşünün hemen hemen tümünü ‘Varlık ve Hiçlik’ “L’Etre et le Néant: Essai d’ontologie phénoménologique”te bulabiliriz. Kitap ilk yayımlanışının üzerinden 66 yıl geçtikten sonra aynı adla dilimize aktarıldı. Özellikle 50’li ve 60’lı yıllarda dünyada fırtınalar estirmiş bir düşünürü yeniden keşfetmek için bulunmaz bir fısat ‘Varlık ve Hiçlik’. Kitabı İsmail H. Demirdöven değerlendirdi. Gore Vidal’in ‘Romanlaştırılmış Amerikan Tarihi’nin üçüncü cildi ‘1876’ yayımlandı. Gabriel Garcia Marquez’in “Gore Vidal’in muhteşem tarihsel romanı ya da romanlaştırılmış tarihi” diye nitelendirdiği ve “esrarı peşini hiç bırakmamış bir ailenin ve bir ülkenin tarihinin kölesi olmuş bir anlatıcı”nın kaleme aldığı, yedi ciltlik dizinin Düello ve Lincoln’den sonraki üçüncü kitabı ‘1876’. Dizinin ilk kitabındaki Aaron Burr’un gayriresmi oğlu Charles Schuyler, Avrupa’dan Amerika’ya döner. Amerika artık eski Amerika değildir. Emperyalist bir süper güç olma yolunda ilk adımlarını atmıştır. Vidal bu ciltte, tüm ayrıntılarıyla bir imparatorluğun doğum sancıları içinde yaşadığı çirkin iktidar kavgasına tanıklık eden, 1876 başkanlık seçimini anlatıyor. Kitabı Rozerin Doğan tanıtıyor. Bol kitaplı günler... Fethi Naci’nin anısına ‘B Naci Kalpakçıoğlu... Ë Oktay AKBAL İlk kitapları, yazıları iirler yazdı, o da, başkaları gibi! Kentin gazetebu imzayı taşıyorsinde yazılar, eleştiriler. Lise öğrencisiydi. Şehdu. Daha sonra başzadebaşı’nda bir yurtta kalıyordu. Akşamüstleka adlar da kullandı ri, semtin kahvesinde, daha da çok Aşık’ınkinde karşılaşırdık. Yirmi yaşında bir Karadenizli. Cad‘Oktay Deniz’ gibi. dedeki büyük fotoğrafçının vitrininde bir resmi vardı. Sonunda, babasının Renkliydi hem de... Yakışıklı, güzel bir genç... İlgileadını kendi adına nenler durup bakarlardı. Bir gün o delikanlının Türk ekledi, ‘Fethi Naci’ yazınının en önemli bir eleştirmeni olacağı kimin aklından geçerdi! oldu. Yarım yüzyıl Bir öykü yazmıştı. Bana verdi, okudum, beğendim. “Şiiryazarlığını bu adla çok düzyazın çok daha iyi” dedim. O öyküyü Ankatanıttı, sevdirdi, be den ra’da çıkan Dost dergisinin yöneticisi Salim Şengil’e göndernimsetti. Onu kay dim. Beğenmemişler. Birtakım adlar saydı mektubunda, onbedeli bir yıl oldu. lar da beğenmemiş... Oysa bir iyi başlangıçtı, daha başarılı Anısı önünde say öyküler yazacağı belliydi. Ama işte koşullar!.. *** gıyla eğiliyoruz. İktisat’ı başarıyla bitirdi. Hocalarının sevgisini, beğenisini Dostum Fethi Naci için Ş Oktay Akbal, Fethi Naci ile birlikte. kazandı. Bir profesör onu asistan olarak almak istiyordu. Bilim kafasıyla, yazın sevgisi bütünleşti mi, çok daha üstün sonuçlarla karşılaşılır. O da bilimle yazın arasında bir seçme yapmak istemedi. Önce asistan, doçent, bir gün de iktisat alanında ünlü bir profesör olacaktı. Yolu açıktı alabildiğine... Ama... O 1946’lı yıllarda üniversitelerde bir kaynaşma vardı. Gençlik, yepyeni bir dünya kurmak arayışındaydı. Haklıydılar isteklerinde, değişmesi gereken anlayışların yerini çağdaş bilimin, sanatın kazandırdıkları almalıydı. O gençler de özlemlerini açık açık dile getiriyorlardı. O da, onlara katıldı. Devrimci derneklerin üyesi olmaktan kaçınmadı. Bu yüzden ona üniversite yolu kapanmıştı, solculuk, komünistlik, sosyalistlik tanımları yolunu kesti. Yıllarca bir şirketin muhasebesinde çalıştı. O alandaki bilgisini bozuk para gibi harcadığını sezince, bir yayınevi kurdu. Birbiri ardından siyasa, ekonomi, toplum, sosyalizm vb. konularda sorulu yanıtlı kitaplarla yeni bir aydınlık dağıtmaya başladı. Bu yayınlarıyla ün kazandı. Ama yazını da unutmadı. İlk geri çevrilen öyküsünü unuttu, bir daha öykü yazmaya kalkmadı. Ya da kimseye duyurmadı yazdıklarını... *** Giresunlu Karpuzcu Fethi’nin oğluydu. Sait Faik’in ‘Karpuz Sergisi’ adlı öyküsünü severdi. Bir gün Sait Faik’in “Semaver” öyküsünü ezberden okuduğunda şaşırmıştık. Benim de ‘Aşksız İnsanlar’ adlı kitabım için bir dergide bir yazı yazmıştı. Böyle bir ilk önemli yazısı da Behçet Necatigil şiiri üstüneydi. Benim Şengil’e gönderdiğim öykü yayımlansaydı edebiyatımız güçlü bir öykü yazarı kazanacaktı. Onun yerine dikkatli, özenli, yansız, ama görüşlerini açıkça belirtmekten, iyiye iyi, kötüye diyebilen bir edebiyat inceleyicisi, eleştiricisi kazanmış olduk. Kimden söz ediyorum. Sanırım anladınız! Giresunlu Naci Kalpakçıoğlu’ndan... İlk kitapları, yazıları bu imzayı taşı TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] yordu. Daha sonra başka adlar da kullandı ‘Oktay Deniz’ gibi. Sonunda, babasının adını benimsedi, ‘Fethi Naci’ oldu. Yarım yüzyıl yazarlığını bu adla tanıttı, sevdirdi, benimsetti. *** Türkiye İşçi Partisi’nin ilk üyelerindendi, nerdeyse kurucularından... Partinin tüzüğünü yazanların başındaydı. İlk kongrelerde etkili oldu, ama sonra partiden ayrıldı. Her zamanki gibi solcu aydınların bir türlü kaynaşamamalarının bir örneği... TİP Meclis’e on beş üye sokma başarısını gösterdiği halde, Boran, Aren, Aybar üçlüsünün, özellikle Çekoslovakya’ya Sovyet işgali olayında önemli bir ayrılık gözlendi. Böylece umut uyandırmış bir sol eylem, yarıda kaldı, etkinliğini gösteremedi. Fethi Naci solculuğunu, yayımladığı kitaplarla, yazılarla sonuna dek sürdürmüştür. Halkın çocuğuydu, halktan biri olarak yaşadı. Ele aldığı bir yapıtı önyargısız değerlendirmesini bildi. O kızar, bu öfkelenir diye düşünmedi. ‘Yüzyılda Türk Romanı’, ‘Bir Hikâyeci Sait Faik’, ‘Bir Romancı Yaşar Kemal’, ‘Reşat Nuri’nin Romancılığı’, ‘Gücünü Yitiren Edebiyat’la başlayan, sonra anılarını yazdığı ‘Eleştiride Kırk Yıl’, ‘Eleştiri Günlüğü’, ‘Dönüp Baktığımda’ gibi anıları izledi. Bu kitaplar hem edebiyat tarihimiz açısından hem de Naci’nin yazarlık gücünü yansıtmasını gösteren değerli yapıtlardır. İktisat alanında da ‘Azgelişmiş Ülkeler ve Sosyalizm’, ‘Kompradorsuz Türkiye’, ‘Emperyalizm Nedir’ adlı araştırmalarını da belirtmek gerekir. *** Büyük acılar da yaşadı. Kızını ve eşini bir trafik kazasında yitirmesi, yaşamı boyu süren bir iç kanamasıydı. İçse de, gülse de, eğlense de, işi eğlenceli, aldatmalarla kandırmaya çalışsa da boştu. Yirmili yaşlardan bu yana zaman zaman bazı konularda tartışsak da ‘İnsan Tükenmez’ adlı kitabında ünlü yazarları bireysel davranmak ve toplumculuk savaşımından kaçmakla suçladığında!.. İlgi uyandıran bu kitaptan sonra yayımladığı ‘Gerçek Saygısı’ ile edebiyata daha değişik, daha sevgiyle, anlayışla bakan bir eleştirmen kişiliği göstermesini de bildi. Fethi Naci’nin, bugün de önemini koruyan düşüncelerini özetleyen bir yazısını burda anmakta yarar görüyorum. Önce siyasal açıdan, bir yorumu: “Ne yazık ki Türkiye’nin geleceğini kendinde taşıması gereken toplumsal güçler, siyasal bilince, gerekli örgüte ulaşmaktan çok uzak, siyasal bilinç toplumsal gelişmeyi aştı diye darbe yapabilen bir ülkede bu ‘siyasal bilinç’, bu ‘örgüt’ konusunda iyimser olmak zor.” Naci edebiyat konusunda da edebiyatta bir şeyler başarmak isteyenlere ne diyor: “Edebiyata eleştiriye gelince... bir eleştirmenin bir romancı gibi, bir şair gibi ‘hırslı’ olabileceğini sanmıyorum. Bunun için onların içinden bazılarının katlanmayı göze alabildikleri küçüklüklere, bayağılıklara katlanmaya da gerek yok.” *** Fethi Naci bir toplantıda benim için ‘Oktay yaşlanmaz, yaş alır’ demişti. Naci yaşlanmadan yaşlanıverdi. Bir hastalık onu yıllarca dünyadan kopardı. Çok erken gitti aramızdan.. Kalan yapıtları yalnız bir anı değil, her yeni kuşağın okuması, yararlanması gereken, edebiyat, sanat, kültür siyaset konularında Naci’nin kitaplarından öğreneceği pek çok şey var. “Eleştiri Günlüğü adlı kitabı konusunda şöyle yazmıştım: ‘Eleştiri Günlüğü okurda düşünceler üreten, yeni görüşlere götüren, kimi zaman Naci’nin düşüncelerine katılarak, kimi zaman üzernide durarak, karşı çıkarak okuyacaksınız bir yapıt ‘yürekli’ bir eleştirmenin varlığının kanıtı.” Son söz, Fethi Naci’nin “Dönüp Baktığım”da yazdıkları, hepimize bir bildiri, yaşamın gerçeğini anımsatan... “Yaşanmış her acı, gerçekte bir özel addır: deniz gibi: Bülent gibi.. Gerçek acının tek örgütü var. Ölüm korkusunu yok etmesi: “Karşılaştırılamayacak tek şey, belki de acıdır ‘benimki şöyle seninki böyle’ diye söz edilemez acıdan. Acı, aşılamaz. Acıya dayanabilmenin tek yolu acıyı çalışmaya bir şey yaratmaya dönüştürebilmektir. Acıyı bilen ve sözünü tutan bir şairin, Behçet Necatigil’in bir çığlık dizesiyle bitsin bu yazı: Bıkmışım ölümlerden, ölmeyin benden önce.” ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1014 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle