19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D debiyat, akıl almaz bir ayrıntılar sanatıdır. Yalnız şiir geleneğine bakmak bile kolay edinilmeyen bir birikim ister. Kaldı ki edebiyatı bir bütün olarak görmezseniz, ayrıntıların ayrımına varamazsınız. İnsana şaşırtıcı bir anlayış gibi geliyor: Ayrıntıya dalan bütünü göremez, bütüne bakan ayrıntıyı bulamaz. eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Fethi Naci için... “BİZİM MASA” Kuşkusuz bir “insan Fethi Naci” var. Halkın içinden gelen, karpuzcu Fethi Ağa’nın oğlu. Daha iyi, daha düzenli bir dünya için savaşım veren, yenilgilerinden yeni bir güçle çıkan, masa arkadaşlarıyla sevinçlerini de, kederlerini de paylaşan bir Fethi Naci... Önce “insan Fethi Naci”yi tanımak gerekir. İçki masasında Fethi Naci biraz daha kendinden uzaklaşır. Kızı ile ilk eşini elinden alan o saçma ölüme kırgındır. Uzun yol arkadaşı Lale Kalpakçıoğlu üzgünlüğü sevince dönüştüren bir kadındır. Daha öncesi de var: Erzurum Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarından İstanbul’a, yüksek öğrenime giderken, o öğrencilik yıllarında yoksulluğun zor koşullarıyla nasıl bir savaşıma giriştiğini öğrendiğimiz zor koşullar Fethi Naci’nin insan yönlerini gösteriyor. Daha ellili yıllarda toplumcu öğretiye kendini adayan bir yazar olarak Oktay Deniz takma adıyla yazmaya başlamış; “Kaynak”ta Fethi Naci adıyla Orhan Kemal’in bir öyküsünü eleştirdiği ilk yazısıyla edebiyata dönerken Nurullah Ataç’ın ilgisini çekmiş; kişilikli bir eleştirmen olarak edebiyatımızda hak ettiği yeri almıştır. Neden önce “İnsan Fethi Naci”yi tanımak gerekir? Yaşamanın zor dönemlerine, umudunu diri tutarak katlanmak, başına geleceklere aldırmadan insanlığın kurtuluşu için çalışmak, her yazarın kolayca üstesinden gelemeyeceği bir çabadır. Sofrasında bir edebiyat ortamı oluşturan Fethi Naci, kuşkusuz düşünce yakınlığındaki arkadaşlarıyla kurduğu bir çevre içindedir. Gene de bu edebiyat çevresini edebiyat eleştirisinin dışında tutmuştur. Arkadaş dayanışması için değil, söyleyecek sözü varsa, onlar için yazmıştır. Fethi Naci’nin “Bizim Masa” dediği o dost ortamını Deniz Kavukçuoğlu şöyle anlatır: “Yazın dünyasının bu ünlü, huysuz ve sevimli insanının kurduğu masanın neredeyse 25 yıllık bir tarihi vardı. Sultanahmet Nevizade arası şanlı bir geçmişten sonra masa, 1991 yılında Çiçek Pasajı’ndaki “Sevinç Meyhanesi”ne ya da masa sakinlerinin deyimiyle “Bayram’ın Yeri”ne taşınmıştı. İbrahim Yolyapan, Nuri Akay, Cevat Çapan, Atilla Özkırımlı, Hıfzı Topuz, Aydın Boysan, Selahattin Hilav, Ziya Şav, Ferruh Doğan, Kemal Bekir, Naim Tirali, Mücap Ofluoğlu, Aydın Çukurova haftada bir gün bu masada, öğle rakısında buluşuyorlardı. ‘Hocaların hocası’ Salim Rıza Kırkpınar, Tektaş Ağaoğlu, Naci Güçhan gibi ‘arada bir uğrayan’ dostlara sevinirdi.” “Masayı Naci Abi kurmuştu, o yönetiyordu.” “Zaman içinde masanın müdavimleri arasına Besim Dalgıç, Turhan Günay, Turgay Fişekçi, Semih Gümüş, Mustafa Alabora, Tunç Başaran katıldılar. Yıllar, Atilla Ergüven’den sonra sırasıyla Ferruh Doğan’ı, Selahattin Hilav’ı, Atilla Özkırımlı’yı, Fethi Naci’yi ve en son Naim Tirali’yi de koparıp aldı.” (FETHİ NACİ KİTABI, Naci Abi’yi Anmak, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2009). “İnsan Fethi Naci”ye anılardan bakmak için “Bizim Masa”dan geçmek gerekir. Günü yaşamak, Fethi Naci’nin yazar duruşuna ayrıntılardan bakmak, onu daha iyi anlamamızı kolaylaştırabilir. E “İnsan bildiği kadar görür” diyen Goethe’ye göre, önemli olan ne bildiğimizdir. Çünkü bilmek insana bakış kazandırır. Görmeyi öğreten de o bakıştır. Fethi Naci için “bakışı olan bir eleştirmendi” demek gerekir. Değişik düzencelerden geçip edebiyatta karar kılınca, ayrıntılar eleştirmeni olarak, edebiyata nasıl bakılması gerektiğini gösterdi. Fethi Naci okumayı alışkanlık haline getirince sözcüklerin gücünü anladı. Edebiyata dil içinden bakmanın önemine inandı. Daha ilk yazılarında bile, şiirden düzyazıya geçerken, bir yazarda “dil duyarlığı” olması gerektiğine ilgimizi çekti: “Gitgide daha çok inanıyorum: Ancak şiirle uğraşmış yazarlar düzyazıyı ustalıkla kullanabiliyorlar; şiiri bırakmış olsalar da şiirle içli dışlı olmak, Türkçenin olanaklarını sonuna kadar zorlayabilmek için gerekli. (Burada bir ayraç: Orhan Pamuk’un bu tümce üzerinde düşünmesini isterdim.) Yaşar Kemal’de açıkça görülüyor, bu. Son romanlarında Türkçenin tümce yapısını da geliştirmeye çalışıyor” (ELEŞTİRİ GÜNLÜĞÜ, Özgür Yayın Dağıtım, 1986). Fethi Naci, “Türkçenin olanaklarını zorlamak” derken; şiirden gelmeyen, dize kurmanın sözcük tutumu gerektirdiğini bilmeyen bir yazarın düşünmesini istediği şey için neden Orhan Pamuk’u seçmiştir? Yaşar Kemal’daki “dil duyarlığı”na karşın, Orhan Pamuk düz anlatımdan kurtulamadığı için mi? ÖDÜNSÜZ ELEŞTİRMEN Fethi Naci’deki eleştirel bakış, yazar kadar eleştirmeni de etkiler. Asıl etkilenmesi gereken okur olsa da, o etkileşimin sonucu uzun sürer. Fethi Naci gibi kendine saygısı olan bir yazar kişisel engellere aldırmaz, doğru bildiği eleştirel anlayışı korur. Bu yüzden, bir yazarı değerlendirirken olurlarını da, olmazlarını da belirtir. Kimi yazarlar onun “olmaz”larına gönül koyabilir. “Olur”larına bakıp kendini önemseyebilir. Ama Fethi Naci’nin kendilerini anmasını, onun aynasında görünmelerini onur sayarlar. Bilmem Yahya Kemal Beyatlı’nın bir şiirinden yola çıkarak şöyle mi söylemek gerekir: “Kırgın da olsa, kendini üstad da görse bir, Bir gün o ‘ayna’ insanı görkemli gösterir.” Önemli olan Fethi Naci’nin o yazardan söz etmesidir. Çünkü Fethi Naci “arka kapak” yazısı yazmaz. Ondan boş yere övgü de beklemeyin. Överken dokundurmasını bilir. Yerdiği yazar bile kendini önemsemek ister. Bir yazar için en acımasız yargı görmezden gelinmektir. Fethi Naci gibi, toplumsal savaşımın içinden geçerken onurunu koruyan bir eleştirmen, “yazar duruşu”na da önem verir; başkasının kalemini kullanmayan, kalemini satmayan bir “yazar duruşu”na. Ölümünün ardından ona bakmak gerektiği zaman nasıl davranmalı? Edebiyata dilin içinden bakmasını bilmiyorsanız, gerçek Fethi Naci’yi anlamanız kolay değildir. romancı, öykücü Fethi Naci’ye nasıl bakıyor? Bu değerlendirme yeterli mi, gerçekçi mi? Fethi Naci’nin yorumlarını o yazarlardan beklemek duygusal yargılara yol açabilir. Fethi Naci bir eleştiri kuşağının yetişmesine de yardımcı oldu. Onunla birlikte yola koyulan, onun ardılı eleştirmenlerin görüşüdür önemli olan. Dahası, değişik anlayışlardaki eleştirmenlerin görüşünü de öğrenmek gerekir. Böylece Fethi Naci’nin gerçek değerini daha iyi anlamış olacağız. Çünkü ona dar açıdan bakarsak, belli bir görüşle yetinirsek yeterince tanımış olmayız. Bir edebiyat eserinin değerlendirilmesi, beğeni ölçütünü de gerektirdiği için, bilimsel yöntemler yerine, eleştirel denemeyle ele alınmalıdır. Eleştirel deneme, sorar gibi yargıya varırken, yergiyle övgüyü belli bir denge içinde tutmaya çalışır. Fethi Naci o dengeyi koruyabilmiş midir? Eleştirilen yazar o dengeyi nasıl yorumlayacaktır? Fethi Naci’nin yaşamasını anlamlı kılan bir “nehir söyleşi” var. Söyleşiyi düzenleyenler buna “Sözlü Tarih” diyor. O söyleşiyi okumadan gerçek Fethi Naci’yi tanıyamayız. Ama edebiyata dilin içinden bakmasını bilmiyorsanız, gerçek Fethi Naci’yi anlamanız kolay değildir. Edebiyata dilin içinden bakarken bütüncül bir anlayış gerekir. Romandan anlamak şiirden anlamamak anlamına gelmez. Şiirde eksiltilmiş dilin özelliklerini tanıyan eleştirmen, sözcük tutumunun ne demek olduğunu iyi bilir. Yazarın gereksiz söz kalabalığından yazısını kurtarmasını ister. Ayrıntıların eleştirmeni olan Fethi Naci edebiyata dilin içinden baktığı için, dil bilinci olmayan bir yazarın dil yanlışlarını, tutarsızlıklarını, Türkçeyi nasıl gülünç bir duruma düşürdüğünü de belirtmektedir. Örnekse kendine özgü bir dille denemeler yazan Salâh Birsel’i şöyle eleştiriyor: “Salâh Birsel Türkçesi’nin Türkçeden gitgide uzaklaştığını, dahası, Türkçenin canına okumaya başladığını söylemenin, sanırım, sırası gelmiştir” (Salâh Birsel Türkçesi). ARMAĞAN KİTAPLAR Kişilikli bir eleştirmene değişik yönlerden bakmak gerekir. Fethi Naci 70 yaşındayken, 1997 yılında Semih Gümüş onun için bir “armağan kitap” hazırladı (FETHİ NACİ’ye ARMAĞAN, Oğlak / Armağan Kitaplar, 1997). Bir yıl sonra, Kasım 1998’de, Fethi Naci 17. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın “Onur Yazarı” seçildi. Alpay Kabacalı, Semih Gümüş’ün hazırladığı kitaptan da yararlanarak TÜYAP için bir Fethi Naci kitabı düzenledi (FETHİ NACİ, Edebiyatımızın Ödünsüz Eleştirmeni, TÜYAP Yayını, 1998). Böyle armağan kitaplarda kimi ortak yazıların bulunması değişik görüşleri birleştiren bir özellik taşıyabilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, sıradan bir yayınevi gibi yayıncılık yapmak yerine saygınlık kitaplarına yöneldiği için, nasıl İdris Küçükömer üzerine bir anı kitabı çıkardıysa, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Fethi Naci için de bir anı kitabı hazırlıyor. Fethi Naci Kitabı’na emek verenlerden biri olduğum için, onun onurlu kişiliğine yaraşan bir kitap olacağını umuyoruz. Fethi Naci gibi “ödünsüz bir eleştirmen”i anmaya bunlar yetmez. Onun özgün kişiliğini belirten başka çalışmalara da yönelmeli. Fethi Naci’yi anlamaya çalıştıkça, edebiyatın tadına varmanın ne demek olduğunu anlayacağız. Belki de Fethi Naci’nin gözüyle edebiyata bakmak, yaşamanın anlamını öğretecek bize. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: FETHİ NACİ’YE NASIL BAKMALI Anıların, izlenimlerin bir belge değeri olsa da, Fethi Naci’ye yazılarından bakmanın ayrı bir önemi var. Yeniyetmelik dönemlerinde öyküye, şiire alışmış bir yazarın sıkı bir toplumcu öğretiden geçtikten sonra edebiyat eleştirisinde karar kılması, edebiyata bir bütün olarak bakarken dilin inceliklerini görmesi ayrı ayrı değerlendirilmeli. Kuşkusuz yetişmesine emek verdiği, daha önemlisi, gerçek değerini ortaya koyduğu nice Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1014 SAYFA 22
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle