Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ geleceği ne olacaktır? Dünya hiç iyiye gitmiyordur zaten. Bir yandan Çiçek Çocukları, öte yandan politik gençlik! Kendisi arada bir yerdedir bildiri dağıtsa da. Kierkegaard’ın yapıtı, “İbrahim Peygamber’in, oğlu İsak’ı Tanrı’ya kurban etmesinin öyküsü etrafında dönüyordu konu; insanın çocuğunu öldürmesi ne demektir, yaptığını kendine ya da başka birine nasıl savunur, haklı çıkarsın...” Karamsar günler birbirini izler, bir o yana bir bu yana yalpalama da. Ama felsefecileri ona doğru yolu göstermekte o istediği sürece: Hiçbir ortak yanları olmayan Jason’a neden büyük bir aşk duyduğunu da sorgular kendi kendine: “Bir üstsınıf İngiliz ailesinin devlet lisesinden çıkma çocuğuydu, bense kilisesine bağlı bir Galli doktorun kızıydım. Felsefe onu ilgilendirmiyordu, bense antikalara, bütün o felaket alçı perilere ve somurtuk suratlara dayanamıyordum. Gerçi, son derece yakışıklı bir erkekti, başlangıçta cinsel yaşantımız harikaydı ama aramızda hiçbir duygusal bağ yoktu.” Rob şunları düşündürtür: “Onu son gördüğümden beri neredeyse hiç düşünmemiştim. Hatta, düşünüyorum da onu hiç yaşadıklarımın bir parçası olarak görmemiştim. Bana âşık olduğunu açıkça söylemesine karşın, baştan beri onu ciddiye almamıştım. Ona dönüp duruyordum, yatağına girmiştim en azından ama neden olduğunu hiç sormamıştım kendime. Doğmamış çocuğumun babası büyük olasılıkla oydu. Danimarkalı felsefeci Susannah’ı yalnız bırakmıyor hiç: “Evrenseli evi, orada kalmak istediğinde hemen kollarını açıp onu karşılayan sıcak barınağı olarak gören özel biri olarak doğmanın çok güzel olduğunu biliyordu. Ama aynı zamanda, orada, yükseklerde, kıvrılarak ilerleyen dar, dik, tenha, yalnız bir yol olduğunu da biliyordu; evrenselin dışında yalnızlığın içine doğmanın, tek bir yolcuyla karşılaşmadan yürümenin korkunç kötü olduğunu biliyordu.” ‘Isaiah Berlin’le Konuşmalar’ ‘Tanrı matematikçi değildir’ Isaiah Berlin’le Konuşmalar, bir yirminci yüzyıl siyasi düşünürü olarak, nasıl şekillendiğinin ve tüm düşünce akımlarıyla ilgili ne düşündüğünün, hangisine yakın olduğunun yanında, bütün bunlardan kaynaklı yaşadığımız çağa ve olaylara ilişkin son derece aydınlatıcı, ufuk açıcı bir perspektif sunmayı amaçlıyor. Ë Zülal GÜNEY saiah Berlin’le Konuşmalar, düşünce ve felsefe tarihinin ayrıntılı bir dökümünü sunuyor. Zira Isaiah Berlin, yirminci yüzyılın önemli düşünürlerinden biri olarak kendi düşünce yapısını biçimleyen önemli düşünürlerle ilgili görüşlerini dile getirdiği konuşmasında, okuyucu açısından oldukça önemli olacak ipuçları sergiliyor. Bu anlamda, “siyaset bilimciler ve tarihçiler için ilham kaynağı oluşturan” Berlin’in, bir yirminci yüzyıl siyasi düşünürü olarak, nasıl şekillendiğinin ve tüm düşünce akımlarıyla ilgili ne düşündüğünün, hangisine yakın olduğunun yanında, bütün bunlardan kaynaklı yaşadığımız çağa ve olaylara ilişkin son derece aydınlatıcı, ufuk açıcı bir perspektif sunuyor. Siyasi ve felsefi konularda çeşitli kitapları bulunan akademisyen Ramin Jahanbegloo’nun Berlin’e sorduğu sorularla daha çok yirminci yüzyılın temel sorunsalları noktasında dönen kitap, kuşkusuz ki yaşanmışlıkların sonuçlarından öte, söz konusu sonuçları belirleyen süreçlerin analiz edilmesine yönelik değerlendirmelerle daha çok karşılaştırıyor okuyucusunu. Bu yönüyle de Berlin’in dile getirdikleri, bir düşünürün tüm insanlarla arasında kurduğu yakınlığı açığa çıkarıyor. Zira tüm düşünce akımlarını insandan koparmamaya son derece özen gösterdiği göze çarpıyor Berlin’in. “Nihai bir çözümle sonuçlanan genel tutumlar ve bakış açılarına” karşı bir tutum benimseyen Isaiah Berlin, bu düşünce ve tezleriyle öne çıkıyor daha çok. Böylelikle de kitabın ana temasını bu düşünce üzerinde şekillendirebiliriz. Dolayısıyla da “nihai bir çözüm fikrinin bizzat kendisi, sadece uygulanamaz değil, aynı zamanda, şayet benim bazı değerlerin kaçınılmaz olarak çatıştığı şeklindeki fikrim doğruysa, saçmadır da” diyen Berlin’den hareketle Jahanbegloo, aslında sorduğu sorularla insanlığın çıkışlarını tökezleten demeyelim de düşünsel bir engel oluşturan ayrık otlarını titizlikle temizleme işlevi görüyor. Berlin’le yaptığı söyleşisini konularına göre bölümleyerek sıralayan Jahanbegloo, toplam beş söyleşi şeklinde kategori oluşturmuş. Böylelikle söyleşi, Baltık’tan Thames’e, Modern Siyasetin Doğuşu, Siyasi Düşünceleri Zamanın Sınayışı, Bir Özgürlük Felsefesi ve Kişisel İzlenimler gibi başlıklar altında sunulmuş. KIRILMA NOKTASI: 1931 MALİ KRİZİ Berlin’in hayat hikâyesinin başlangıcına tanık olduğumuz ilk bölümde, doğduğu yerden (1909 Riga) 56 yıl sonra ailesiyle birlikte uzaklaşmaları gündeme gelecektir. 1919’da Petrograd’ı terk eden Berlin ailesine kısa bir zaman sonra Londra’da rastlarız. İngiltere, Isaiah Berlin’in eğitim hayatını biçimleyecektir artık. Daha sonra Oxford’da eğitim görmeye başlayan Berlin’in bir düşünür olarak ilk hayatının burada biçimlendiğine tanık oluruz. 1917 Devrimi’nin ardından ve ayrıca buna ailesiyle birlikte tanık olan Isaiah Berlin, 1930’lara gelindiğinde, Oxford’da siyasi faaliyetle ilgili Jahanbegloo’nun sorusunu şöyle yanıtlayacaktır: “Şüphesiz vardı. Bir sosyalist ve komünist kulüp vardı ve estetik değerlere ilgi yerini siyasete bıraktı. Belirtmeliyim ki Oxford’da kırılma noktası 1931 mali kriziydi. Bu 1920’lerin Oxford’unda I yakovski, Yasenin, Machiavelli, Montespuieu, Turgenyev, George Orwell, Berlin’in çok önemsediği Herzen gibi isimlerle birlikte, birçok kavram ve olayı ilişkilenerek ilerlediği birinci bölüm, daha sonraki konulara doğru soru ve uzun cevaplar niteliğinde evrilerek ilerlerken, Berlin’in yanıtları da önemli bir tez niteliğinde ortaya çıkıyor. “Mükemmel bir hayat fikrine götürecek değerler hakkındaki sorulara gelince; bir kez mükemmel hayatın ne olduğunu bilirseniz, ne yapacağınızı da bilirsiniz. İşte tekçi bakış açısı budur. Aydınlanma karşıtlığı bunu kırdı. Aydınlanma karşıtlığı, Hamann gibi kişilerin ‘Tanrı matematikçi değildir, tanrı sanatçıdır’ dedikleri on sekizinci yüzyıl Almanya’sında başlar. Hamann’a göre problemler Kitabı Mukaddes’in mesajını kavramadan cevaplanamazdı. Hamann şunu düşünürdü: Bir kez Fransız rasyonalistlerinin ve Philosophe’larının etik doktirinlerini sorguladığınız zaman onların formüllerinin hayatın acı veren problemlerini çözmek için aşırı soyut ve genel olduğunu fark edersiniz.” TOPLUMSAL PROTESTO Berlin’in çok önem verdiği bir siyasi düşünür olan Herzen’le ilgili sorular ve dolayısıyla da cevaplar daha geniş olmasa da üzerinde çok vurgu yapılan bir alan olarak beliriyor kitapta. “Rus düşünürler ve Alman romantizminin bunlar üzerindeki etkisi” kitabın son bölümünün konusu olarak ilgi çekici, daha doğrusu değinilen isimler ve dönem, (on dokuzuncu yüzyıl) yine Berlin’in kişisel izlenimleri olarak bütünlüklü bir sunum oluşturuyor. Bir anlamda da son bölüm Berlin’i daha iyi anlamamızı sağlıyor diyebiliriz. “Herzen Rus radikalizminin ve tarım sosyalizminin kurucularından birisidir. Rus göçmenlerin en tanınmışıydı ve Londra’ya yerleştikten sonra, Çar rejimine karşı ilk devrimci yayını başlattı; Michelet, Hugo, Mazzini, Garibaldi gibi meşhur Batılı liberalleri tanırdı; onlar da Herzen’e saygı duyardı. Böylece Rusya’nın atıl bir despotizm olmadığı, Rusya’da daha özgür bir toplum için mücadele verildiği düşüncesi Batı’da yayılmaya başladı. Michelet, Rus karşıtı ve Lehseverdi. Herzen önemlidir, çünkü Rus radikalizminin, zekice gerçekleştirilmiş toplumsal protestosunun gerçek kurucusudur. Rusya’daki ilk sosyalist grup, muhtemelen genç Dostoyevski’nin ait olduğu gruptu. Bu çevrenin, yani Petraşevski’nin Fourierci grubunun iyi örgütlenmemiş sırf üçbeş muhalif öğrenciden meydana geldiği görüşü doğru değildir. Onlar tam bir sosyalist program oluşturdular ve bunu gerçekleştirmek için anlaştılar; bunun çok etkisi vardı. Çernişevski, örneğin, bundan etkilendi; aynı şekilde, meşhur hiciv yazarı Saltıkov (Sçedrin) da. Fakat Herzen diğerlerinden çok daha yetenekliydi ve Lenin’in de kabul ettiği gibi o, monarşizm karşıtı Rus halk ajitasyonunun kurucusudur.” ? Isaiah Berlin’le Konuşmalar/Söyleşi: Ramin Jahanbegioo/ Çeviri: Zeynel Kılınç/ YKY/ 196 s. SAYFA 19 ARINMA İnancın yüceltilmesini sergiliyor Kierkegaard Korku ve Titreme’de. Kürtaj günü yaklaşmakta, kararsızlık açığa kavuşmamaktır bir türlü. Susannah savrulup durmakta kendi başına: Jason’la Rob arasında gidip gelmektedir umutsuz bir biçimde. Bebeğinin getireceği sorunları tek başına kucaklayamayacağını iyi biliyordur. Felsefe ona yardım etmek için hazır bekliyor ellerinin arasında, çantasında, uykusuz gecelerinde. Günlük yaşamla felsefe, kendi konumu iç içe geçip durmaktadır başından beri. Sonunda olan olur, tek başına gider kürtaja. Kâbusa dönüşen çocuğundan kurtulur. Kierkegaard onu şu cümleleriyle kürtaj sırasında da yalnız bırakmaz: “İshak’ın kurban edilmesine göz yumduk. İbrahim inançlıydı. O, öbür dünyada başka bir zamanda mutlu olması gerektiğine değil, kutsanmış mutluluğu burada, bu dünyada bulması gerektiğine inanmaktaydı. Tanrı ona yeni bir İshak verebilirdi, kurbanı hayata geri döndürebilirdi. O, olanaksızın gücüne inandı, çünkü insani hesaplaşmalar, çoktan anlamını yitirmişti.” Hayatındaki iki erkekten kurtulur, böylece kendini arınmış, yenilenmiş, güçlenmiş duyumsar. Cinsel özgürlük iyi de, gelecek yaşamı tehlikeye girecekti çocuğunu doğursaydı. O halde, okula, felsefeye devam! ? Felsefe Eşliğinde Aşka Yolculuk/ Charlotte Greig/ Çeviren: Aliye Yılmaz/ Sel Yayınları/ 284 s. Isaiah Berlin toplumsal olarak büyük oranda önemsenen hâkim estetizme bir darbe indirdi. Harold Acton, Cyril Connolly, Evelyn Waugh, Brian Howard, adlandırdıkları gibi, tipik ‘estetler’di. 1931 krizi zenginleri ciddi biçimde sarstı ve sonra bu destek tehlikeye girdi. Bu estetizm çöktü ve sol siyaset ön plana çıktı. Ama bunun, Paris’te veya Weimar Cumhuriyeti’nde Hitler öncesinde olduğu gibi siyasi bir galeyan olduğunu sanmıyorum. Marksizm bana hiç cazip gelmedi, Sovyet rejimi de, her ne kadar ailem bu rejimden zulüm görmemiş ve herhangi bir şekilde zorlanma sonucu olmaksızın İngiltere’ye göçtüyse de.” Marksizme karşı olmakla, mesafeli durmak arasında bir yerde duran Berlin, 1930’larda baskın olan mantıkçı pozitivizmin “hataları” ve etkili olan bu akımın filozoflarıyla ilgili görüşlerini dile getirirken, bir hayli ayrıntı sergiliyor. Ahmatova, Pasternak, Leo Strauss, Ma CUMHURİYET KİTAP SAYI 1014