22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş T iir Atlası CEVAT ÇAPAN Teodor Trayanov/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Orada hep şimşekler yarışmakta, bir de özgür rüzgârlar’ eodor Trayanov (1882 1945), Pazarcık’ta doğdu. Sofya I. Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra (1899) Sofya Üniversitesinin FizikMatematik Fakültesi (18991900) ile Viyana Yüksek Teknik Okulu’nda (19011908) öğrenim gördü. Balkan Savaşları’na (19121913) katıldı. Viyana Bulgar Elçiliği (19141920) ve Breslau Başkonsolosluğu’nda (1922) çeşitli diplomatik görevlerde bulundu. 1923’te Sofya’ya döndü ve 19261933 yılları arasında I. Erkek Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. Sofya’da öldü. İlk şiirlerini Smyah (Gülüş) dergisinde yayımladı (1899). Bügarska sbirka (Bulgar Derlemesi), Demokratiçeski pregled (Demokratik Gözlem), Hudojnik (Ressam), Novo obştestvo (Yeni Toplum), Sıvremennik (Çağdaş) ve daha birçok derginin yayımlanmasına büyük katkılarda bulundu. I. Dünya Savaşı yılları ve sonrasında kendisi de Hiperion adıyla, modern şiir ilkelerini savunan bir dergi yayımladı. Şiirinin bütününde aşkı, genel olarak olağanüstü boyutlarda, bir doğa afetiymiş gibi betimleyen ve ulusunun tarihsel geçmişini söylence tablolarıyla özdeşleştirerek yücelten Teodor Trayanov (ünlü şair Peyu Yavorov’la birlikte), Bulgar şiirinde sembolizm akımının başlatıcısıdır. Sembolizm onun şiirinde, keyfi ve modernistik oyunlardan çok, dünyaya ve yaşama yönelik bakışın felsefi yansıması olarak kendini gösterir. Bu konumlanış, onun poetik dünyasını duygusallık ve sezgisellik bağlamında değil, düşünsel doğrultuda etkilemiştir. Ayrıca estetik açıdan mükemmellik örneği olan yapıtları onu zamanının en gözde şairlerinden biri yapmış ve ününü hızla yaygınlaştırmıştır. Yayımlanan kitapları: Regina mortua (1909), Tören Marşları ve Baladlar (1912), Bulgar Baladları (1921), Şarkıların (1923), Romantik Şarkılar (1926), Kurtarılan İnsan (1929), Panteon (1934). Tahtımı terk ederken huzur içinde ellerimde tuttuğum siyah lir vardı, kin vardı bakışımın alevlerinde ve kalbimde yangının buzu yanardı. Yazgının peşindeyim ve tetikteyim ben, en güçlü, en suçlu, en içli biri, dünyanın fırınında eritmekteyim iblisi şahlandıran tüm övgüleri. Kül olan birisiyim kendi kanında, inatla doğuyorum sonra yeniden, bir kılavuz, körlerin ön saflarında ve onların karanlığına hükmeden! Ölmeziyim ölümsüz bir düşüncenin, düşe çeviriyorum yıldızları tüm, mağrur sözler yazdığım bilinir benim en kara sayfasına bile ölümün! Acılar çekerken de alaycı tavrım Tanrı’yı yaralamaktadır derinden! Benimle yürü ey düş, sen tek varlığım, ilenmiş bile olsam, ayrılma benden. Ruhum bugün her şeyin farkında bir bir o önce yalvarmıştı, ilendi sonra, geliyor o, elinde kapkara bir lir ve salt krallara özgü dinç kanatlarla. DÜZLÜKTE OLUM Panayot Kiselkov’a Yatıyorum, yapayalnız, kaskatı aralıksız kan sızıyor yaramdan, ne ses var etrafta, ne de kımıltı kederli ovayı salt öbek öbek kefen rengi bulutlardır kaplayan: Ah, beni acaba kimler gömecek! Duyulmuyor burda dağ hışırtısı dalganın okşayan sesi de öyle, ne başım ucunda bir denizkızı, ne baykuş var, gözyaşları dökecek, ne beyaz ay gecenin hüzünlü kızı: Ah, beni acaba kimler gömecek! Rüyamda gördüğüm şu an neler mi, oy anam? Sadece kayan yıldızlar! Neden geç vakitler, önceki gibi, benim gölge olmuş cetlerim tek tek koşup gelmiyorlar yanıma kadar! Ah, beni acaba kimler gömecek! Es, ey rüzgâr, kutsal toz toprak getir, kuzeyin oradan anayurdumdan! Bir soğuk öpüş ki beni ürpertir görülmez prangalar zalimdir gerçek kirpiklerim buz bir basınca esir! Ah, beni acaba kimler gömecek! SORMA SAKIN Parlak aşkın ışınları karardıysa, sorma niye, yüzlerimiz neden sarı ürkütülmüş avdan bile. Hasta çocuk hüznüyle ay niye bakar halimize, umut vermek değil kolay aşktan ölen kalbimize. Bir türkü yak için için acıların söylettiği, iri, ağır güller için, Ölümün kalbe ektiği. *pilgrim (Lat.).: Hacı, kutsal bir yeri ziyaret eden kimse; yolcu, gezgin. SAYFA 23 YENİ GÜN Sağır gümbürtüler altında titrerken engin yıldızlar saçılıyor sis kaplı yola ve demir kapılardan, açılmış ardına değin, yeni bir gün geliyor altın tozlarla. Uzatıyor bomboş bardağını şafağa ve bekliyor nektarla doldursun diye şafak onu öpüp kayboluyor bir anda uzaklarda bir yerde beyaz peleriniyle. ESKİ BİR ROMANS Sönüyor şarkımın ürkek ahengi, duymak istemediğin, hüzünlü bir güzün duası gibi ortasında bir stepin. Gecede titreyen bir çam fidanı gönül ibadetinde, bir yankı bulmadı onun figanı taşın soğuk kalbinde. Uçurum üstünde orda uzakta kararan zirveler var, orada hep şimşekler yarışmakta bir de özgür rüzgârlar. Benim lirim yitik son cennetinde öterken kıvrak kıvrak en şahane pelerini içinde bir kadın hıçkıracak. SİYAHLAR GİYİNMİŞ PİLGRİM* Yabancı dünyalardan geliyorum ben, peri kızlarının çok sevdiği rahip, kimsesizin birisi Hak’la söyleşen, yıldız avcısı, kâhin vasfına sahip. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1002
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle