09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Bilinmeyen Nâzım Hikmet S ıradan bir insanın düz bir çizgi gibi görünen yaşama serüveninde bile nice karanlık yönler vardır. Zaman bizi bilinmez yerlere doğru savurur. Alışılmış bir yaşamanın izini sürer gibisinizdir. Küçük bir olay, yeni bir insan yaşamanıza değişik bir anlam katar. Artık o anlamın etkisindesinizdir. Sizi belli bir arayışa yönelten anlayıştır bu. Belki de Fuzuli o ünlü beyitini böyle bir arayış için söyledi: “Bu işretgehin itmamında bir taş olmasa noksan Beni yerden yere nakleylemezdi dehr sultanı.” Nâzım Hikmet hangi eksilen taşı arıyordu? Onu bulup yerine yerleştirince düzenli bir dünyaya mı kavuşacaktık? O taş belki de hiç bulunmayacak. Ama biz böyle bir umutla savrulup duracağız. O eksik taşı bulup yerine koymak, böylece eksiksiz bir düzenin oluşmasını sağlamak her insanın yaşama anlayışına göre değişir. Kimi insan o eksiğin kendinde olduğuna inanır, bir iç yolculuğa çıkar. Kimi insanın aradığı sevidir. O sevi kurtacaktır insanlığı. O seviye Tanrısal bir duyarlık kazandıranlar da var. Sömürü düzeninin egemen olduğu bir dünyada emeğin gücünü savunmak da o “eksik taşı” aramak anlamına gelmez mi? Yeter ki insan neyi aradığını bilsin. “Ne aradığını bilmeyen aradığını bulamaz” demişler. “Yok edin insanın insana kulluğunu” diyen Nâzım Hikmet, o “eksik taş”ın izinde, neyi arayacağını biliyordu. DOĞUBİLİMCİLER KONGRESİ Nâzım Hikmet kendi sürgününde, ama Türkçe’nin yurdunda yaşarken, nasıl bir yalnızlık içindeydi? “Uluslararası Doğubilimciler Kongresi”ne katılan Fahir iz, 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni desteklemek amacıyla Nâzım Hikmet’in nişan yüzüğünü vermek istediğini anlatır. “Doğubilimciler Kongresi” Ağustos 1960’te yapılmıştı. Bu toplantıya katılanlar arasında Orhan Karaveli de vardı. Fahir İz’in başkanlığında kongreye katılanların bir bölümü Nâzım Hikmet’i “vatan haini” sayıyordu. Bunlara aldırmayan Orhan Karaveli, Moskova’da, Nâzım Hikmet’le dolu bir on beş gün geçirdi (TANIDIĞIM NÂZIM HİKMET, Başı Dik Bir Türk’ün Belgesel Portresi, Pergamon Yayını, 2004). Daha altmışlı yıllarda Nâzım Hikmet’in suçsuzluğunu dile getirmek suç sayılırken, yetmişli yıllarda düşmanla işbirliği yaparak Yavuz zırhlısını kaçırmaya kalkıştığı yalanı yayılıyordu. Gene bu yıllarda dönemin Kültür Bakanı, Nâzım Hikmet için tören düzenlenmesini suç sayıyordu. Öte yandan Simon Signoret, İv Montad, Aragon, Louis Bazin gibi ünlüler bu büyük ozanı sevgiyle, coşkuyla karşılıyordu. Nâzım Hikmet’e kendi eksiğimizden, yanlışımızdan, korkumuzdan, dar düşünce dizgemizden bakarak suçluyor, rahatlamaya çalışıyoruz. “Biz bu davada delil arayacak kadar saf değiliz” diyen bir savSAYFA 22 cı önyargılı davranabiliyor. Suçsuz bir ozanı lekeleyen bu insanlar çocuklarını nasıl sevebilir? Temyiz Başsavcısı Fahrettin Karaoğlan’ın sözlerini arımsayalım: “Bir hâkim olarak memleketimizde bana en büyük ıstırabı veren Nâzım’ın hiçbir delile, hiçbir kanun hükmüne dayanılmaksızın 28 yıl hapse mahkum edilmesidir.” Orhan Karaveli’nin “Doğubilimciler Kongresi” nedeniyle Moskova’ya gitmişken 15 gün Nâzım Hikmet’le birlikte olması, neden yurdunu bırakıp kendi sürgününde yaşamak zorunda kaldığını onun ağzından dinlemesi, belge özelliği taşıyan açıklamalardır. İzlenmesi, korkutulması, askere alınmasıyla ilgili ayrıntılar hep bilinen olaylardır. Önemli olan bunların Nâzım Hikmet’in ağzından Orhan Karaveli’ye yeniden anlatılmasıdır. Sovyet Barış Komitesi Merkezi’nde yapılan bir toplantıda; Kars, Ardahan, Boğazların denetlenmesi tartışılırken, “Vatan Haini” olarak nitelenen Nâzım Hikmet şunları söylemiştir: “...burada Türkiye’nin toprakları konuşuluyor. Her Türk genci gibi ben de, her gram Türk toprağının Türklere ait olduğuna kaniim. Vücudumdaki yirmi kilo kanı bu bir gram Türk toprağı için dökmeye hazırım.” sının özel bir anlamı var. Artık o “tabu” olmaktan çıksa da bir söylence ozanı olmayı sürdürüyor. Katlandığı yaşama koşulları bizim de kendimizi sınamamızı düşündürüyor. Ataol Behramoğlu bu “Tabu ve Efsane”yi şöyle özetliyor: “1938 tutuklaması, efsanenin kederli notalarla, acılı tonlarla daha da sürmesinin yanı sıra, tabu döneminde de bir dönüm noktası oldu. Şiirlerinin basılması, okunması ve hatta adının yüksek sesle telaffuz edilmesi yasaklanmıştı. 1950 sonrası, Nâzım Hikmet’in şiiri ve yaşamı çevresindeki tabu ve efsanenin, belki de hiçbir çağdaşı için olamadığı kadar çelişkilerle, karşıtlıklarla, aynı ölçüde büyük hayranlıklar ve düşmanlıklarla derinleşerek sürdüğü bir dönem oldu.” Hiçbir ozan Nâzım Hikmet kadar yoğun acılar dönemi yaşamadı. BAKÛ Aslan Kavlak bir edebiyat öğretmeni. Milli Eğitim Bakanlığı’nca BaküTürk Anadolu Lisesi’nde görevlendiriliyor. Azerbaycan’da bulunduğu 19931994 öğretim yılı boyunca; bir yandan o ülke insanlarını, bir yandan da Nâzım Hikmet’in Azerbaycan ilişkilerini inceliyor. (“Bakü’ye Gidiyorum Ay Balam”, Nâzım Hikmet’in Azerbaycan’daki İzlenimleri, 19211963, Yapı Kredi Yayınları, 2007). Aslan Kavlak, Bakü’deki görevi sırasında oldukça geniş bir ilişkiler ağı kurarak Nâzım HikmetAzerbaycan bağlantısı üzerine belgeler toplamış. Bu belgeler “Bilinmeyen Nâzım Hikmet”i daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor. Nâzım Hikmet, Sovyet Devrimi’ni içinden yaşamak için, 1921’de Vâlâ Nurettin’le birlikte Rusya’ya giderken Bakü’den geçer. Türkçe’ye duyduğu sevgi yüzünden, değişik ağız özellikleri olsa bile, Türkçe konuşulan ülkelere yakınlık duyduğunu, dolayısıyla Azerbaycan’da kendini ülkesinde, yurttaşları arasında saydığını doğal karşılamalıyız. Bu nedenle, gerek 1920’li yıllarda, gerek 1950’den sonra Rusya’ya gittiği zaman, Bakü’ye uğramayı da alışkanlık haline getirmişti. Onun sürgün zamanına katlanmasını kolaylaştıran Türkçe’nin yurdunda yaşama sevincidir. Ayrıca Azerbaycan insanında Anadolu insanının içtenliğini görmüştür. Biz hep Ekber Babayev’in Nâzım Hikmet’i iyi bildiğini sanırız. Nâzım Bakü’de arkadaşlar edinmişti. Bunlardan biri de Süleyman Rüstem’dir. “Maarif ve medeniyet” dergisini yönetmekte, Nâzım’ın şiirleri bu dergide de yayımlanmaktadır. Süleyman Rüstem, Nâzım’ın şiirlerini Azerbaycan okurlarına nasıl alıştıracağının çalışmalarını yapmaktadır. Nâzım Hikmet, Süleyman Rüstem’in çağrısı üzerine “Kafkas Treni” ile Bakü’ye gelir. Süleyman Rüstem bir yazısında bu olaya şöyle değiniyor: “1927 Haziranı sonlarında Nâzım, bize haber vermeden hayat yoldaşı Polyak kızı ile yola düşüyor. Tren Bakü’ye gece yarısı geliyor. Nâzım garda yükçülerden beni soruyor. ” Nâzım kendi başına çözüm ararken iki gemicinin kadınına yakınlık gösterdiğini görüp öfkeleniyor. Süleyman Rüstem olayı şöyle anlatıyor: “Sonra Nâzım bu konuda gülerek diyordu: ‘Canım, Bakü’ye avratla gelmek ne kadar hatalı bir işmiş. Kendi helal avradımı Bakülülerin elinden zorla alabildim.’” Emin Karaca, Nâzım Hikmet’in sevi ilişkilerini ayrıntılarıyla anlatır. “Bilinmeyen Nâzım Hikmet”i daha iyi anlamak için onu bu yönüyle de tanımak gerekir (SEVDALIYIM TEPEDEN TIRNAĞA, Nâzım Hikmet’in Aşkları, Gendaş Yayınları, 1999) İZLENİMLER Talat Sait Halman, Hilmi Yavuz, bir de ben, her pazar gecesi TRT 2’de “Önce Şiir Vardı” diye bir program hazırlıyoruz. Şiirleri Berin Ötenel ile Rüştü Asyalı yorumluyor. Nâzım Hikmet üzerine düzenlediğimiz program ayrıca ilgi uyandırdı. Aramızdaki bir tartışma yeterince açıklık kazanmadı. Nâzım’in 1950’den sonra gittiği Rusya, o devrim ruhunu yaşayan Rusya mıydı? Nâzım, nice yakın arkadaşının Sibirya’ya sürüldüğünü, öldürüldüğünü öğrendiği halde neden Sovyetleri eleştirmedi? Her ne kadar “İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?” oyununda Sovyetleri eleştirse de yeterli değildi. Necmiye Alpay “Önce Şiir Vardı” programına değinerek bir anımsatmada bulunuyor: “1961 tarihli, “taştandı tunçtandı alçıdandı...’ diye başlayan şiiri bir türlü akla gelmedi” (Radikal, 11 Aralık 2008). Nâzım’ın o şiiri gecikmiş bir eleştiri olsa da anlamlıdır. Anımsattığı için Necmiye Alpay’a teşekkür. Hasan Pulur, aynı programda, hiçbir kanıt olmadan Nâzım Hikmet’in 36 yıl hüküm giymesinin tartışılmasını şöyle yorumluyor: “Devletin televizyonunda bu açıklama yapılıyorsa, devlet, Nâzım Hikmet’ten özür dilemekte, haksız yere mahkum edildiğini kabul etmekte” (MİLLİYET 13 Aralık 2008). İndirimlerle 28 yıla düşse de içerde çürüyen bir yürek özürle iyileşir mi? Ataol Behramoğlu “Şiir Hayatın Neresinde?” diye sorduğu yazıda, “Önce Şiir Vardı”yı hazırlayanların emeğine duyduğu saygıyı belirterek “Her pazar 23:15’te sundukları bu programı şiirseverler kaçırmamalı” diyor (CUMHURİYET, Pazar Söyleşileri, 21 Aralık 2008). Yeni yılın ilk günü söze şiirle başlamışsak işlerimiz iyi gidecek demektir. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: YAZLIK EV Ataol Behramoğlu ünlü Türkolog Radi Fish ile Nâzım Hikmet’in Moskova yakınlarındaki yazlık evine gider. Nâzım Hikmet’le ilgili anılarını yazan, tiyatro eleştirmeni Aleksandr Fevralski’ye de uğrarlar. Nâzım’ın evinde şimdi yaşlı bir yazar kalmaktadır. Köpeği Karabaş öldüğü zaman Nâzım ağlamış. Yaşlı yazar Nâzım’ın leylakları sevdiğini de söylüyor (NÂZIM HİKMET, Tabu ve Efsane, Yapıtı, Yaşamı kişiliğiEvrensel Basın Yayın, 2008). Kendi sürgününde yaşayan bir ozanı bir köpeğin ölümü, bir çiçeğin kokusu duygulandırabiliyor. Oysa Nâzım Hikmet ince belaların içinden geçmiş, aldırmamıştı. Bir yandan hapiste geçen yıllar, öte yanAzeri yazarlar sağında Resul Rıza, solunda Süleyman Rüstem ile Bakü’de. dan kendi sürgününde yaşaması, Nâzım Hikmet’i yakından tanımaya, onunla nice anıları paylaşmaya yetmiyor. Oysa edebiyata anılardan bakmanın da bir anlamı var. Ataol Behramoğlu, “Halkın Dostları” dergisiyle başlatılan toplumcu sanat görüşünü “Millitan”la sürdüren bir ozan, Nâzım Hikmet üzerine yıllar boyu yazdıklarını “Tabu Süleyman Rüstem, Nâzım Hikmet, Galina, Ekber Babayev, Bakü 1957. ve Efsane” Fotoğraflar “Fotoğraflarla Nâzım Hikmet” (Yayına Hazırlayanlar: Kıymet CoşkunTurgay Fişekçi/ Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yayınları/ 214 s.) adlı kitaptan alınmıştır. adıyla toplama MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 985
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle