27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Daniel Wildenstein’ın anılarının izinde Tecimsel ürün olarak sanat Kaya Özsezgin Diderot’dan “Paris Salon Sergileri”, Kahnweiler’dan “Benim Ressamlarım, Benim Galerilerim” çevirilerinden sonra Kaya Özsezgin, Yves Stavridés’in yaptığı söyleşilerin çözümlemesiyle anlatıma dökülen Daniel Wildenstein’ın anılarını, ‘Sanat Tacirleri’ başlığıyla dilimize kazandırdı. Ë Ziya GÜREL ün ışığı altında izlediğimiz; gökyüzüne yaydığı seslerle, kokularla durmaksızın bize bilgi kaynağı olan doğa, zaman akışının hızını önemsiz kılan devinimleriyle yepyeni düşlere yol açar. Sanat yaratımları, dış çevreden algıladıklarımızın ötesinde kurgulanan birer coşku evreni değil midir? Duyularımızın sayısından da çok çeşitlenen sanat dilleri, algılarımızı irdelemenin estetik yordamını varsıllaştırırken, bir yandan da düşünsel boyutta insan aklını daha bir doyumsuzlukla bilgilenmeye iten işlevi de yüklenmiştir. Sanat yapıtları, tarih öncesinden bu yana, insanın korkularını, tutkularını, acılarını biçime dönüştürmenin yanında, umut ve özlemlerini de paylaşılır kılmıştır. Aslında sözlü dillerden apayrı bir dil olarak sanattan söz edilmesinin nedeni de, sıradan bir anlatımın betimlemelerinden kaçınan sanat yaratımının, dolaysız bir yalınlıkla doğanın, benliğin anlamını kavramaya yönelmesidir. Bu anlamlandırma çabası, sanatseverle paylaşılarak çoğaltılan bir aydınlık üretim ve türetme yoludur. Çoğalttığımız nesneler yüzünden adım atacak yer bırakmadığımız bugünün yerküresinde, metalaştırma akımı, gündelik tüketim ürünlerinin yanı sıra, bilgiyi de, öznelliği de, sanat yapıtını da, sıradanlığın etiketlendirdiği bir değer biçmeyle, bu kargaşalı pazar sergisine sürüklemekte. Sayısız ıvırzıvırın arasında boy gösteren sanat yapıtının hüzünlü görünümü yetmezmiş gibi, satın alınıp da özel mekânlara yerleştirilemeyecek ‘çağdaş sanat’ nesnelerinin yan ürünleri (yerleştirme ve oluşturmaların çoğaltılan kayıtları) paraya dönüştürülürken; diğer yandan da büyük bir pervasızlıkla, ‘güncelleştirilen’ bir sanattan söz edilmekte. Tanıtım öylesine göz alıcı olmalı ki, gerçek amacın, güncellemek değil de gündelikleştirmek olduğunun ayırtına varamıyoruz. 1759’dan 1763’e dek, “Paris Salon Sergileri”ni, betimlemeci (picturesque) bir doğacı gözle anlatan düşünür Denis Diderot; bir sonraki yüzyılda 1845’ten başlayarak şair kavrayışıyla bu sergileri irdeleyen Charles Baudelaire, bir bakıma yeniçağın bakmakla yetinmeyip, görmeyi öğrenmek isteyen insanın donanımlarını hazırlamış oldular.(1) TEK DÜZELİKTEN KURTULMAK 20. yüzyılın ilk yıllarında DanielHenry Kahnweiler, resim tacirliğinin yanında yazar ve yayıncı kimlikleriyle öne çıkan bir kişilikti. Boulonge’daki evi, birçok yazar, şair, ressam, heykeltraş, besteci için bir paylaşım ve tartışma ortamıydı. Kübizmi canla başla savunmak için sergiler düzenleyen, kitap yazan; 1907’de yerleştiği Paris’te ilk kübist resmi sonbahar sergisinden geri dönen Braque’ın yapıtlarını satın alan Kahnweiler, “Benim Galerilerim, Benim Ressamlarım” adlı kitabında, tüm bu özverili aydın yapısına karşın, tüccar ağzıyla ressamı şöyle tanımlamaktan çekinmez: “Konu alımsatım olduğunda, ressam ancak kendisiyle alışveriş yapılan ya da yürürlükteki güncel çerçevede bir şey üreten kişidir.” Böylelikle, sanat galericisinin payına düşene peşinen sahip çıktığı gibi, satın aldığı yapıtın tüm yazgısını da elinde tutmaya hakkı olduğunu savunmaktadır. (2) Diderot’dan “Paris Salon Sergileri”ni, Kahnweiler’dan “Benim Ressamlarım, Benim Galerilerim” çevirilerinden sonra Kaya Özsezgin, Yves Stavridés’in yaptığı söyleşilerin çözümlemesiyle anlatıma dökülen Daniel Wildenstein’ın anılarını, “Sanat Tacirleri”(3) başlığıyla dilimize kazandırdı. Çevirmenin bir sanat tarihçisi duyarlılığıyla yaptığı bu seçim; bu üçleme, günümüzün sanat piyasasının içine düştüğü bunalıma çözümler bulmak adına çok anlamlı bir yaklaşım. Yapıtın, diğer nesnelerden ayrıksı saygınlığının yeniden bir değer yargısı edinilmesi; içine düştüğümüz kavram boşluğunun tazelenen belleklerimizDiderot kültür kalıtı yapıtları koruma altına alarak, geri verilmelerini sağladıklarını, anıların bu dönemi ele alan bölümünden öğreniyoruz. Sanat alıcılarını yönlendirirlerken, sanat tarihinde iz bırakmış bu yapıtların güvenli ellere geçmesini kolluyorlardı. Tarih sahnesinden çekilmekte olan soylu sınıfın elindeki yapıtların, babaoğul ikilisinin özendirdikleri bağışlarla müzelere kazandırılması gibi katkılara önderlik ettiklerini okuyunca, uygarlık birikimine duydukları saygıyı alkışladım; boşuna tüketilmemiş yaşamların en güzel örnekleriyle karşılaştığımı düşündüm. SANAT PİYASASI Türkiye’de Adalet Cimcoz’un Maya Sanat Galerisi’yle başlayan sanat yapıtı satıcılığı geleneğimiz, o zamanların saygın, aydınlanmacı yaklaşımından öylesine uzaklaştık ki, ‘sanat piyasası’ dediğimiz ortam, gündelik ve tutarsız kaygıların pençesine düşmüş durumda. Alıcıyı bilgilendirmeyen, uzman incelemesi hizmeti sunamayan; böyle olunca da, güvensizlik yayan günümüzün müzayedecileri, bir gürültülü pazar yeri yaratmaktan başka bir şey düşünmüyorlar. Ellerinde her çeşit yaklaşımdan resim bulundurarak tezgâh açan sanat galericiliği, bu değer tanımaz furyayı büyük bir çıkmaza dönüştürüyor. Kendilerini kişiliksizleştirirlerken, mekânlarını da Daniel Wildenstein G de biraz olsun giderilmesi için okunması gereken bu üç kitapta yer alan anılar, imgeler, başka sanat dallarıyla kurulan dolaylı bağlantılar, içimize çöreklenen tekdüzelikten sıyrılmamızı sağlıyor. “Sanat Tacirleri”, bugün 82 yaşında olan sanat pazarının imparatoru Daniel’in yaşam öyküsünü içeren bir anlatımla yetinmiyor: Altı yüz yıllık bir resim sanatı serüvenindeki arayışların ürünlerini elinde bulunduran Wildenstein İnc. Şirketinin ve Wildenstein Enstitüsü’nün belgelerine dayanılarak, 1870’lerde başlayan bir oluşum, sanki okuyucuyu geçmişten bugüne taşıyan görsel bir şerit üstünde gözler önüne seriliyor. Yüz kırk yıl içinde yaşanan savaşların, ekonomik bunalımların içinden süzülüp bugüne ulaşan insanlığın geçirdiği kültürel değişimi izlemek kolaylaşıyor. Üç kuşak boyunca Wildenstein’ların öyküsü, dede Nathan’ın, Alsace’daki baba evini, üyesi olduğu köktenci Musevi topluluğunu terk etmesiyle başlıyor. Nathan’ın bu yüzden lanetlenmesi, bir bakıma onun özgürlüğe attığı ilk adım sayılabilir. Hiçbir eğitim görmemiş olan Nathan, bir terzinin yanında çalışırken, kumaş satmaya da başlamıştı. Birkaç resmi değerlendirmekte yardımcı olmasını isteyen bir kadın müşterisi onun yazgısını değiştirecekti. Bu satıştan oldukça yüklü bir pay alan genç Nathan, on gün boyunca kendisini Louvre’a kapatır. Görmeyi öğrenmek için müzedeki yapıtların karşısında saatler geçirir. Oğlu George’un da babası gibi en belirgin özelliği inandırıcılığıdır; verdiği güven duygusu etkileyicidir. Ama George, eğitim görmüş, aydın bir kimlik sergilemektedir. Ölüme yaklaştığı günlerde dede Nathan Wildenstein’ın torunu Daniel’a tek bir öğüdü olmuş: “İki nokta var ki, bunları hiçbir zaman aklından çıkarma Daniel. Fransa’yı sevmek ve Louvre’a gitmek!” George ve Daniel’in, savaş sırasında ya da sonrasında, yalnızca para kazanma tutkusuyla çalışmadıklarını da görüyoruz. Savaşın yerinden ettiği insanlığın D.H. Kahnweiler birer çerçi dükkânına dönüştürmüş oluyorlar. Son moda takıntılı haller ise, “Biz bundan böyle Türk sanatçılarla değil, yabancı sanatçılarla çalışacağız” afratafrasıyla dışa vuruluyor... Her beğeniye uygun mal sunmayı marifetten sayarak sanat pazarı kurmanın, sanatsal yaratıcılığa arka çıkmakla hiçbir ilgisi olamaz. Maya Galeri’de toplanan yazarlarımız, şairlerimiz, tiyatrocularımız, bestecilerimiz, ressamlarımız, yontucularımız, şimdilerde yitirmekten acı duyduğumuz yaratım coşkusunu bize yeniden anımsatan bir eski fotoğrafın içinden gülümsüyor gibiler. ? ziyagurel@gmail.com (1) Diderot“Paris Salon SergileriÇev:K.Özsezgin 1989 (2) D.H.Kahnweiler Benim Galerilerim,Benim Ressamlarım Çev.: Kaya ÖzsezginGece Yayınları1993 (3) Y. StavridesDaniel Wildenstein“Sanat Tacirleri” / Çev.Kaya Özsezginrh+Sanart Yayınları2008 SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 967
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle